Duaların Kabulü Cenabı Hakkın Hikmetine Tabidir.
Duada Allahın hikmetine itimat edip, rahmetini ittiham etmemelidir. Aciz ve fakrıyla iltica etmeli Allahın terbiye ediciliğine karışmamalı, takdir ve tedbiri ona bırakmalı, istenilen şeyler isteyene faydadan ziyade zarar verecek talepler olduğu için hikmeti ilahiye de kabul görmedi denilmelidir.
Rahmet hazinelerinin anahtarı ve tükenmez bir kuvvetin medarı olan dua vasıtasıyla insan, elinin yetişmediklerini Allahtan isteyecek ama istediklerinin de Allahın hikmetine tabi olduğunu bilecektir. Rahmet hazineleri bol olan ve her şeyin anahtarı yanında, her şeyin ipleri elinde olan bir Zatın kulun her istediğini vermemesinde hikmeti ilahiye olduğunu bildiği takdirde duasının neticesinin ahret hesabına kabul olduğunu ya da daha güzel bir surette dünyada verildiğini anlar ve Rabbine tevekkül eder, ibadet ile kulluk ile teşekkür eder. Duada hikmeti ilahiyenin esas olduğunu bilmeyen ve istedikleri matlupların iç yüzlerini idrak edemeyen insanlar ise niçin duam kabul olmuyor, neden istediklerimi vermiyor, niçin dualarımı duymuyor, neden karşılık vermiyor diyerek bir nevi hikmeti ilahiyeyi ve rabbaniyeyi itham ederler. İsyankar tavırlarıyla duadan ellerini çevirip Rablerine mecazi olarak küserler
Halbuki kullarına karşı rahmeti bol, nimetleri sonsuz olan, şefkati nihayetsiz olan bir Zata karşı isyankar bir tavır takınmak şükür yerine şikayet olduğu için nimeti ziyadeleştirmek yerine nimetleri azaltır. Hikmeti itham edip, rahmetini beğenmemek olur. İstenilen şeylerin nefsin ve hevanın tahakkümü ile istenildiğinin farkına varmamak olur. Duanın ibadet olduğu gerçeğinden gafil kalınmış olur.
Duada fiili ve hali olarak sebeplere teşebbüs eden, lisani ve kalbi olarak ise elinin yetişmediği şeyler için ellerini açan kullar neticelerini Allaha bırakmalı, hikmeti ilahiye ye tabi olmalı, sabır etmeli, başa gelenlerin dua ibadetinin vaktinin geldiğini bilmeli, matlubunu tahakküm ile değil tevekkül ile istemelidir. Kendisi için takdir edilen şeylerin en hayırlısı olduğunu bilmeli, başına gelenlerin çoğusunun Allahın zulmü değil kendi nefsinin kusurları, hataları ve yanlışları ve suistimalleri neticesi geldiğini görmelidir. İstediği şeylerin verilmesindeki şartların daha yerine gelmediği için geciktiğini, istediği matlup ve maksutların hikmet iktiza ettiği takdirde verileceğini idrak etmelidir.
Eğer kulların her istedikleri bu dünyada birebir ya da misliyle verilseydi imtihanın sırrı ve anlamı ya da cennetin gereği kalmazdı. Her istenilen insana verilseydi insanlar bir zaman sonra her istediklerinin verilmesi gerektiği tahakkümüyle hareket eder hale gelirlerdi. Bu halet ise hikmete ve rahmete uymaz. Dünya mükafat ve ücret yeri olmadığı için ve asıl maksadın ahret yurdu olduğu için oraya insanların şevklerini artırmak ve hazırlık yaptırmak için Rabbimiz kulların istediklerinin bir kısmını burada veriyor büyük bir kısmını ise ahrete tehir edip orada daha ihtişamlı ve şaşalı olarak verecektir. İstedikleri her şeyin kendilerine verilmemesinin hikmet ve rahmetini akıl, vicdan, iman ve insaf sahibi insanlar bu dünyada anladığı gibi bu dünyada anlamayanlar ise ahrette görecekler. İstedikleri her şeyi kendilerine niçin verilmeyip ahirete tehir edildiğini görüp Rablerine şükür edecekler. İyiki Allah istediğimiz şeyleri dünyada değilde burada vermiş. Yoksa bu nimetlerden mahrum kalacaktık. Diyeceklerdir. Vesselam.Tahkik.Org
dua
pekı BIr duayı cok ama cok ıstıyosan ama ımkansızsa umıd kesmek dgrumu
10.12.2012 - fatmaazra