Televizyon

Reyting kaygısı uğrunda din ve ahlak mahvediliyor..

Allah rızasının her işin başı ve rabbimizin bizi yaratmasından en mühim maksadının onun rızasını kazanmak, onu hoşnut etmek, onu razı etmek, ona kendini sevdirmek, onun nimetlerini şükür karşılığı yemek olduğu halde bir çok insan bu hakikatlerden gafil olduğu için Onun rızasını dünyalık şeylere feda edebiliyor.Onun emirlerini yasaklarını şöhret, para, mal, kariyer vb gibi şeylerin hatırına feda edebiliyor.

EY MİLLETİM TELEVİZYON KANALLARI EVLERİNİZE VE HAYATINIZA PİSLİK SAÇIYOR.

Yaşadığımız şu ahir zamanda en çok erozyona uğrayan şeylerin başında iman ve ahlakımız geliyor.Batıdan gelen dinsizlik fikir ve akımlarını devlet ve sistem ölçeğinde tatbik edilmesi ve yine batıdan gelen ahlaksızlık cereyanlarının medenilik ve çağdaşlık adıyla dini,ahlaki ve kültürel değerlerle yer değiştirilmesi sonucu toplum olarak bir iman ve ahlak tutulması ve erozyonu yaşıyoruz..Bu zamanda ülkemizde öyle bir sinsi ve iblisçe ahlak ifsat ediliyor ki, insanlar işledikleri günahların girdikleri haramların fakında bile değiller.Nefsi emmare odakl

Kurtlar Vadisinin Şiddeti Hz Yusufun Hikmeti .!

Hayatımızı kuşatan batıl ajanlardan birisi de hayatı mücadele ve çarpışma gösteren batı zihniyetli film ve dizilerdir.Amerikan film ve dizileri hep şiddet üzerine kuruludur.Çizgi filmleri ve oyunları şiddet içeriklidir.Onlara göre ayakta kalmak ve yaşamak için vuracaksın öldüreceksin.Bu mantık ile ülkeleri işgal ederler ve yakar yıkarlar..Bu zihniyetli milletler maalesef film ve dizilerindeki şiddet mantığını Müslüman toplumlara da enjekte ettiler.Film ve dizilerimize bakınca bu haleti ruhiyeyi görürsünüz.İçerisinde ölüm, cinayet ,şiddet ,entrika zi

Kilitsiz Esaretimiz

Televizyon dizileri, sosyal hayatımızda çok önemli bir etkiye sahiptir. İzleyenlerin maruz kaldığı mesajlar toplu bir fikir ve kültür değişimine sebebiyet vermekte. Toplumumuza gösterilen yaşantı biçimleri, kültürümüzde olmayan, bizi yansıtmayan, toplum yapımıza aykırı olan; şiddet, argo, cinsellik, yabancılık içerikli yayınlarda etkilendiğimiz yabancı kültür, etkisiyle halkı kuşatmış, kendimizde olmayanı bizlere yaşatmış ve yaşatmaya da devam etmektedir.

"Kadın"ı taciz ve istismar eden medya ve reklâmları

Reklâm kadını…

Taciz; uğrayan kişi tarafından hoşlanılmayan, rahatsızlık duyulan, sözlü, yazılı yahut davranışsal tavırdır. Taciz, kadına yönelik bir insanlık suçudur.


Televizyon, kitleleri biçimlendirmek üzere planlanmıştır ve öyle de hizmet vermektedir.

Televizyon ile belli yaşam tarzlarını -özendirerek-sunmak ve bunun kabul gördüğü topluluğu yönetmek, istediğini yaptırmak özellikle günümüzde çok daha kolaylıkla mümkün oluyor. Bunun başarıyla uygulandığı hedef kitle ise, kadınlardır.

Camide Dans Var

Günlerden Cuma. Vakit öğleye yaklaşıyor. “Namaz için hangi camiye gitsem?” Aklıma, hep gidip durduğum camiler yerine, şehrin oturduğum kesimini ikiye bölen anayolun öbür yakasındaki gecekondular arasında gündüz konmuş camilerden birine gitmek düşüyor. Yola koyuluyorum. Kimine göre nüfus artışının getirdiği bir zorunluluk, kimine göre ise büyüklenme tutkusunun tezahürü olan apartmanları yavaş yavaş ardıma alıyorum. Yürüdükçe, kat sayıları düşüyor. 10, 9, 8, 7, 6 derken, tek katlı, nadiren iki katlı evlerin ortasına varıyorum.

Televizyon ve başarı bir arada olamayacak ikili.

“10 dakika TV izleyip ders çalışacaktım.” dediniz ama yine olmadı. Çalışamadınız. Peki bu
pişmanlığı hangi sıklıkla yaşıyorsunuz? Eğer başarı istiyorsanız, TV’nin güdümünden çıkmanız
gerekiyor.
Öğrenciler, televizyondaki diziler ve yarışmalardan vazgeçemeyeceklerini düşünürler. Bunu ispatlayan en iyi örnek, konuyla ilgili olarak öğrencilerin kurdukları cümlelerdir: ‘Hocam, inanın kısa bir mola verecektim. Ayaklarım televizyona götürdü, dalmışım. Saatin nasıl geçtiğini anlayamadım.’

Televizyon Herşeyimizi Çaldı.

İnsanın dünyevi ve uhrevi hayatının en belirleyici en mühim unsurların başında zaman gelmektedir. Zamanın kiymetini en iyi farklı şeylerle imtihan edilenler bilirler bazen saniyeler saliseler insana çok şeyler kazandırabilir veya kaybettirebilir.Bu kazanacağı şey bazen para bazen mevki bazen bir hayat bazen de bir umut bazen dünyanın içindeki her şeyden kıymetli olabilecek bir tebessüm ve mutluluktur..

...Dizi Âfeti...

Küresel ısınma, ABD ve İsrail belası, şiddet… âfet olarak yetmiyormuş gibi bir de başımıza tv. dizileri musallat oldu; önemli bir kısmı ahlak ve dinimizi yıpratma, bozma ve halkımızı bu bakımdan zehirleme işlevine soyunmuş gibi. Bir kere hemen her dizide, seyredenleri etkileyecek ve gençleri imrendirecek şekilde alkollü içki (daha çok rakı) içiliyor. Bundan daha etkili bir alkol kullanma telkini ve rakı reklamı yapılamaz. Zina meşrulaştırılıyor, zinaya ve meşru olmayan; dinimize, ahlakımıza, geleneğimize aykırı olan ilişkilere karşı çıkanlar kınanıyor, seyircilerin gözünden düşürülüyor, ahlaklının değil, ahlaksızın tarafı tutuluyor.

Azınlık Gibi Düşünmek

Image Hosted by ImageShack.us

İki sene önceydi. İstanbul’da kış. Eminönü’nden kalkan vapur, nefeslerini soğuk havaya buhar buhar savuran insanlarla dolu. Herkes bozukluklarını çıkarıp çay söylüyor. Isınmak lazım. Rengarenk atkıların, eldivenlerin, berelerin, şalların arasından kaşık sesleri şıngır da şıngır duyuluyor. Şehir beyazları zarif bedenine bir geçirmiş ki görmeyin. Hırıltılı, kaba, huysuz taraflarını kapatmış. Hoş bir bakışı var şimdi İstanbul’un. Sanki Peygamberimizin: “İstanbul bir gün fetih olunacaktır” sözlerini ilk duyduğu an gibi siması: Utanmış. Bembeyaz utanmış.

Çocuk ve İletişim Ortamları

Image Hosted by ImageShack.us

Çocuk hem üzerinde kavramlar üretilen hem de bir birey olarak toplumsal yaşamın bir parçasıdır. Çocuğun varlığı, yokluğu yanında oluşan sorunlar kadar çocuğun yaşam içinde toplum ile iletişim ortamları ile nasıl bir ilişki kurduğu da önemlidir. Günümüz toplum yapısında aile kavramının ve bu aile kavramı içindeki çocuğun değişik biçimlerde etkilere maruz kalması çocuk kimliğinin de değişip, dönüşmesine neden olmaktadır.

TELEVİZYON

SEFİH MEDENİYETİN ZULMÜNDEN KURAN MEDENİYETİNE,TELEVİZYONLU ODADAN TELEVİZYONSUZ ODAYA HİCRET EDİN
Bugün ülkemizde sanat sinema tiyatro edebiyat vb gibi şeyler medeniyetin ve çağdaşlığın en önemli kazanımları ve gereksinimleri olarak gösterilmektedir. Hâlbuki mahiyeti itibariyle bugün topluma enjekte edilen ve sevdirilmeye çalışılan bu şeyler hakikati itibariyle toplumun ahlaki dini değerlerini ifsat ederek aile ile toplumu toplumun üzerinden de devleti ve milleti çökertme ve köleleştirme ve değiştirme projeleridir.Tanzimattan beri sanat adı altında icra edilen bütün karelerde bilinçaltına yerleştirmek için saklanmış sinsi mesajlar ve tekinler doludur.Bunları yaparken tema olarak kullanılan şeyler olan aşk, merak, sevgi, romantizm, arzu vb gibi insanların hissiyatlarını okşayacak cinsten olan şeyler tercih edilmektedir.Sinema karelerinde ve sütün fahişelerinin gayri meşru ilişkileri, aşkları, romantizm adı altında sunularak bir nevi flört özendirilmekte bununla da nikahın yolunu kapatma amacı güdülmektedir.Nikah yolunun kapanması zinanın ona paralel olarak artması,çocuk doğum oranın azalması,gayri meşru veletlerin çoğalması demektir.İçinde zina, ihanet, aldatma iffetsizlik, hayasızlık vb gibi toplumunu değerlerine düşman olan bütün etkenlerin bulunduğu kapkara pislik ve muzırlarla süslenmiş olan diziler pembeleştirilerek toz pembe moduna sokularak ve yeni nesillere enjekte edilmektedir.Bunu başarmak için gerekli olan şey sadece biraz heyecan, öfke, aldatma, cinayet, intikam, adalet ve zulüm gibi sahnelerle kareleri donatmak asıl verilmesi gereken ve bilinçaltına gayri ihtiyarı olarak yerleşecek olan mesajları takip eden ve izleyenler zaten farkında olmadan alacak ve akıl kafa ve kalp yavaş yavaş bu tarz bir hayatı ve yaşamı benimsemeye başlayacak .böylelikle nefsin ve şeytanın hoşuna gidecek olan bir kıvama gelmeye başlayacak müslümanlar..Televziyon sinema gazete karelerinde sanat, çağdaşlık ve medeniyet adı altında gördüğü iletileri görüntüleri sosyal bir olgu olarak telakki etmeye başlayacak.başta bu algılar inançları ve gelenek ve görenekleri ile çatışmaya başlayacak ama zamanla vicdanların tefessühü ile kabul edilmeye ve zamanla bu zulümler,yani bu insana faidesinden çok zararı dokunan bu çirkin oyunlar savunulmaya başlanacaktır. Hayatına yaşadığı gibi inanma hükmü geçmeye başlayacak, bu oyunları izleyenler, takip edenler işin incelik ve derinlik kısmın gereksiz ve fuzuliyat olarak telaki etmeye başlayacakları için onlar için artık sadece bu oyun ve tuzakları ismi ve cismi yeterli görülüp hakikati ve asıl maksadı ehemmiyet taşımayan bir hale gelecektir. Televziyonu evinin başköşesine koymuş ve üstelik hacca gitmiş bu lağım kapısı hükmüne geçip kalplere, ruhlara akan yayınları izleyen Müslümanlardan birisine dedim: ve sayıları ülke nüfusun üçte ikisini oluşturan ve belki bir cemaat veya tarikat içinde olanların da mensubu olduğu bu adam veya kadın gibi olanlara da derim:

Tüm Kanallar Sırlar Dünyasına Çıkar

İnsanoğlu yeryüzündeki varlığının sebebini kavradığında, nasıl bir imtihana tâbi tutulduğunu da fark eder. Ne var ki yaşarken karşılaştığı durumlar birbirinden farklıdır; bu durumlardan bazısını anlar, bazısına ise hiçbir anlam veremez. İnsanın anlayamadıklarının, bilemediklerinin peşinden gitmesi; onun yaşamak serüveninin en önemli olaylarındandır. Hayat ise bir bütün olarak önemli ve önemsiz çeşitli parçalardan müteşekkildir. Her an sorulara ve sorunlara muhatap olan insanoğlunun verdiği karşılıklar ise onun kaderidir. Herkes kendi kaderinin peşindedir. Hatırlamamız gereken; kader oyununda bizim kukla olmadığımızdır. Daha önce yazılmış senaryoların aktörleri değiliz hiçbirimiz. Sahnedeyiz, ışık üstümüze tutulmuş ve doğaçlama yapıyoruz. Ta ki gözlerimizin perdesi toprağa inene kadar... Yaşadıklarımız kaderimizin birer parçasıdır. Bazı olayların neden kaderimizin bir parçası haline geldiğini kimi zaman göremesek de; hayatın bütününde, imtihanımızın sonucunda o olayın da bir karşılığının bulunduğunu bilmeliyiz.

Dizilerde kutlamalar alkolle yapılmak zorunda mı?

Yıllardır sigara ve içki, masum alışkanlıklar ve modernliğin, çağdaşlığın bir göstergesi olarak gösterilmeye çalışıldı. Sosyal içicilik teşvik edilirken bu konuda en etkili araçlar da görsel yayınlar, bilhassa filmler ve dizi filmler oldu ve olmaya da devam ediyor.

Yerli ve yabancı filmlerin ve dizilerin büyük bir kısmında kişiler üzüldüklerinde ve daha çok sevindiklerinde alkol kullanıyorlar. İçenlerin çoğu erkek ve bilhassa dışarıda veya iş dönüşü evde eşlerinin ve çocuklarının da bulunduğu aile sofrasında içiyorlar. Bilhassa son yıllardaki dizilerde alkollü içki, ailelerde her fırsatta, özellikle bir şeyleri kutlarken çocuk ve gençlerin yanında daha fazla içiliyor. Bazı aile dizilerinde o aile yapısı içinde dinî ve ahlakî değerlerine en çok bağlı olan dizi kahramanları bile zaman zaman kontrollerini kaybedip alkollü içki alıyor ve daha kötüsü içki içmek normal hayatın bir parçası olarak gösteriliyor. Kadınların sarhoş olması bu tür dizilerde zaman zaman biraz da normal gösteren bir mizah tarzı içinde işleniyor.

Sır dizileri furyası (2)

Her yazıya okur tepkisi olur. Ama bazılarına yoğun tepki verilir. Bu, ele aldığınız meselenin yaygın bir sorun olarak algılandığını gösterir.




"Sır dizileri furyası" adlı yazıma bu kadar tepki beklemiyordum. Biri hariç hepsi de olumlu, "eline koluna sağlık" diyen tepkiler. Hariç olan o bir okur da tepkisini sonradan geri aldığına göre, "istisnasız" demek daha doğru olur.




Birçok okur "az bile yazdığım" kanaatinde. ABD'den yazan bilgili ve bilinçli bir okur meselenin kökenlerine inmemi istiyor. Köken dediği, din dilini esrarlı bir dile dönüştürdüklerini düşündüğü kişiler ve çevreler.