Günümüz gençleri neden evlen(e)miyorlar?

Hepimiz bir insan olarak çok büyük umutlarla severiz, evlenmek ve mutlu bir yuva kurmak isteriz. Kimi insanlar bunu başarabilir, bazıları da büyük hayal kırıklıklarına uğrar. Bu konuda büyük acılar yaşar.











Son dönemlerde umduğu gibi hayat kuranların sayısı maalesef azalıyor. Sevgilerinde, aşklarında veya evliliklerinde sorun yaşayanların sayısı ise giderek artıyor. Türkiye'nin son on beş-yirmi yıllık döneminde, yanlış evlilikler, boşanmalar, aile içi şiddet olayları başlı başına gündem oluşturacak kadar çok.














Öyle ki, televizyon haberlerinde, gazetelerde gün geçmiyor ki bu konularda felâket haberleri çıkmasın. Hem de üst üste. tekrar tekrar verildiği için, gençler bu tablodan ürker hale geldi.













Toplum nasıl bu hale geldi, neden evliliklerin çoğu sorunlu, neden boşanmalar arttı? Niye bu kadar çok yanlış evlilik var? Gençlerimiz niçin evlilik gibi kutsal bir müesseseye endişe ve korkuyla bakıyorlar? Onca güzel, bakımlı, okumuş kızlar neden yaşları 30'lara dayandığı halde evlenmiyor ve neden fidan gibi gençler evlilikten kaçıyor?














Çok değil bir kuşak öncesinde mutlu aileler, sorunsuz yuvalar büyük bir çoğunlukta iken, şimdi ne oldu da on beş-yirmi yıl içinde her şey tersine dönmeye başladı?













Yanlış ilişkiler, yanlış evlilikler, ayrılmalar, boşanmalar, ortada kalan çocuklar ve evlenemeyen gençler...













Bu katmerli yangın her tarafı sarmış durumda. Mutlaka yakınımıza, etrafımıza da geliyor alevler. Diyelim ki bizim ailemiz sorunsuz ama etrafımızda, akrabalarımızda veya komşularımızda olabiliyor.













Sözgelimi kardeşiniz, ağabeyiniz, ablanız, dayınız, halanız bu dertle mustarip olunca, onların dertleriyle meşgul olmak durumunda kalıyorsunuz. Ya da çok sevdiğiniz bir dostunuz, arkadaşınız böyle bir olayı yaşıyorsa, haliyle siz de huzursuz oluyorsunuz.












Daha da kötüsü, "Benim oğlum, benim kızım da böyle kötü bir evlilik yapar mı?" diye düşünmekten kendinizi alamıyorsunuz. Hatta belki, "Ya kızım evlenemezse, oğlum hep ömür boyu bekâr kalırsa?" diye endişe edip korku-yorsunuz.










Belki de, başınızda böyle bir olay var, uykularınız kaçıyor çocuklarınızın geleceğini düşündükçe…



Bu endişeler, korkular salgın bir hastalık gibi yaygın toplumumuzda. Bu yaşananlar gerçekten ülkemizde şiddeti daha da artan ve günden güne de yayılan sosyal bir olay. Bu konuda, birey ve toplum olarak etkilendiğimize göre, mutlaka bizlere ve devlete büyük görevler düşüyor.



Bu yangın daha fazla büyümeden mutlaka söndürülmeli, mutlaka herkes elinden gelen çabayı göstermeli. Yoksa bu dehşetli ateş hepimizi yakıp kavurmak üzere. Daha da önemlisi, yarınlarımızı, çocuklarımızı yok etmek üzere.




Sevenler, neden karı koca olamıyorlar?




Günümüzde bütün kolaylıklara ve yakınlaşmalara rağmen, olması gereken evlilikler gerçekleşmiyor, ilişkiler arkadaşlıktan öteye, yani evliliğe bir türlü gidemiyor. Başka bir tabirle, sevenler karı koca olamıyorlar. Günümüzde sevgililer çoğalırken, karı kocalar azalıyor.




Evlenemeyen kızlar, eskiden olduğu gibi kısmeti olmadığı, fiziksel kusuru bulunduğu veya yoksul olduğu için değil, genelde kısmetlerini evlenmeye ikna edemediği için ya da görüştüğü konuştuğu erkek, evlenmeye yanaşmadığı için evlenemiyorlar.



Bu durumda olan kızların yaşadığı duygusal psikoloji gerçekten içler acısı. Kimi kızlar travma geçiriyor, hayata küsüyor, kimisi psikolojik tedavi görüyor. Hemen hepsi, geleceğinden kaygı duyuyor, yarınından endişe ediyor. Hele '30 yaş' paniğine kapılanlar için hayat kâbus gibi. Ümitsizlik duygusu pranga gibi yapışıyor. Bunalımlar, stresler, kâbuslar peşlerini bırakmıyor.



Üniversiteyi başarıyla bitirmiş, iki dil bilen bir kız şunları söylüyor: "İyi eğitim aldık diye, farklı kriterlere sahip olduk. Okuma sürecinde farklı davranış biçimiyle şekillendiğimiz için hiçbir şeyi beğenmez ve seçim yapamaz olduk. Şimdi iyi eğitim alan ama 29 yaşında evde kalmış bir kızım."



Bu kızın söylediklerine benzer sözleri erkekler de söylüyor. Bir genç dostum, "Eğitim diye hayatımızı adadık. Eğitimi tamamladığımızda evlenme yaşımız geçiyor. Ben otuz yaşından sonra, ne zaman iş bulacağım da yuva kuracağım?" demişti.



Elbette her okuyan böyle düşünmüyor. Okuyan insanların hepsi suçu eğitime bağlamıyor. Ama bunun bir sebep olduğu da göz ardı edilmemeli.




Evlenme yaşı değişti




Günümüzde evliliğe hazır olmanın yaşı ve şartları değişti. Geçmişte 17-18 yaşını bulan kızlarla, askerliğini bitiren erkekler fazla zaman kaybetmeden evlendirilirdi. Ancak gerek ekonomik şartlardan, gerekse eğitim sürecinin uzunluğundan evlenme yaşının erkeklerde 30'a, kadınlarda 25'e kadar çıktığını görmekteyiz. Genel ortalama aşağı yukarı budur ama kimi yerlerde, özellikle büyük şehirlerde bu oranın da üstüne çıkıldığı görülür.



Bir erkeğin evlenmesi için gerekli olan şartların başında 'ekmeğini eline almak' gelir. Yani bir meslek sahibi olması, evini geçindirmek için işe girip düzenli bir gelir getirmesi gereklidir. Günümüzde eğitim daha önem kazandığı için, bir gencin okuması, üniversiteyi bitirmesi öncelik kazanmıştır. Bu süreçte, normal bir okul dönemi yaşayan kişilerin, hiç sınıf kaybı yaşamadan, üniversite sınavlarını hemen kazanıp yüksek öğrenimini bitirmesi, doktora yapması vs. derken yaşı 25-26'ya çıkarıyor. Ardından eğitim nedeniyle tecil edilen askerlik görevinin yapılması, iş bulunması gibi süreçler eklenince, bir erkeğin evlenmesinin önündeki engeller ancak 28-30 yaşlarında kalkmış oluyor.



Kızlarda ise bu süreç sadece birkaç yıl eksikle tamamla-nabiliyor. Onların da yaşları üniversiteyi bitirdiklerinde ortalama 25-26'yı buluyor. Bu nedenle Türkiye'de son yıllarda evlenme yaşı erkeklerde 30, kızlarda 25 oluyor.



Bu gerçeklerden yola çıkarak aslında gençlerin evlenmesinin önündeki en büyük engeller, başta eğitim, askerlik ve iş bulma şeklinde sıralayabiliriz.




Kızlar ve erkekler neden evlenemiyorlar?

















Bahsettiğimiz şeyler evliliği etkiliyor ve bundan en çok kızlar zarar görüyor. Ama bunların yanı sıra günümüzde kadınların evlenememesi için o kadar çok neden var ki, saymakla bitmez. Güncel, modern ve moda gerekçeler, kızların evlenmemesi için ortaya çıkmış sanki.






















Bazıları tarafından kadınlara sürekli telkin edilen ve kadınların hayatî önemle benimsedikleri "modaya uygun giyinme, güzelliğine önem verme, iş hayatına atılma, okumuş kız olma, tuttuğunu koparacak kadar kişilik sahibi olma, erkeklerden çekinmeme, onlarla rahat görüşme, iş yerinde yükselme" gibi hedefler, kadınların evlenme şansını artıracağı yerde, neredeyse o şansı alabildiğine azaltıyor.














Güncel ve moda gerekçeler, kızların hayatında gerçekten de belirleyici. Kariyerine uygun görmediği, sosyal statüsüne ve güzelliğine uygun bulmadığı için, filmlerdeki gibi erkek beklediği için, birisini sevip onu beklediği için, hep daha iyi kısmetim çıkar diye umduğu için, evlenmekten korktukları için, aileden kopmamak için, erkeklere güvenemediği için, feminist oldukları için, özgür yaşamak istediği için, rakipleri daha güçlü olduğu için, dindar erkek istemediği için, dindar erkek bulamadığı için, başörtülü olduğu için, güzel kızların evlenme şansı az olduğu için, burcuna uygun erkek bulamadığı için, elektrik alamadığı için, dengesiz olduğu için ve bunlar gibi sayılabilecek pek çok neden var. Kızların çoğu burada sayılanların pek çoğunu günlük hayatta yaşıyor. Sözü edilen başlıkların her biri uzun uzun incelenebilecek, hakkında çok şeyler yazılabilecek konular. Aynı şeyler aşağı yukarı erkekler için de söz konusu tabii.















Fakat erkeklerin evlenememe sebebi, daha çok ekonomi ve güvensizlikle ilgili. Evlenecek kadar parası olmadığı için, kız tarafının istediği eşyaları denkleştiremediği için, kavuşamadığı aşklarına sadık oldukları için, başlık parası bulamadıkları için, fakir ama gururlu oldukları için, sevdiğini söyleyemediği için gibi gerekçeler de tabii ki sayılabilir.















Evlenmemek çözüm değil!













Önceden evlilik problemleri bu kadar âlenî değildi. Aile arasında "kol kırılır yen içinde kalır" anlayışıyla kalan mahrem bir olaydı. Şimdi bir ailenin sadece problemi değil, her sırrı günümüzde açıkça bilini-yor. Medya, dizi film gibi etkenler evliliği şeffaf-laştırdı. Bu yüzden günü-müzün erkekleri evliliğin ne olduğunu, olası problemlerini ve bu problemlerin olma ihti-malinin yüksek oldu-ğunu bildiği için evlen-meye yanaşmıyor.















Erkekler evlenmeye niyetli olsa bile çoğu zaman söz veya nişan döneminde evlilikten vazgeçiyor. Gerek tanıdığı kızlarda gördüğü bazı huylar, hoşlanmadığı karakter biçimi, gerekse nişanlılık döneminde kızın ve ailesinin ekonomik baskılar uygulaması ve kaprisler yapması erkeği evliliğe karşı soğutuyor.














Günümüzde kimi kızlar da, ailelerde yaşanan problemler yüzünden evlilikte kötü günler yaşayacağı korkusu duymakta, bazıları bu yüzden evlenmemeyi bile düşünmektedir.















Çoğunluğu erkeklerde, azınlığı kızlarda olmak üzere evlenmemek fikri gelişmekte, bu anlayış medyanın da etkisiyle yaygınlaşmaya yüz tutmaktadır.












Gelecek kaygısı, "acaba geçinebilir miyim", "kötü bir evlilik yapar mıyım", "boşanır mıyım", "iyi bir eşe sahip olabilir miyim" soruları en çok günümüzde sorulmakta ve gençler bu endişelerle yaşamaktadır.















Evlilikten ürkmenin en yaygın olduğu dönemde yaşıyoruz. Bu yüzden gerek gençlerin, gerek ailelerin durumu gerçekten zor.














Kadın ve erkek birbirini tamamlar














Kadın, erkeğin yarısıdır. Birbirini tamamlayan bir bütündür. Her ikisi de, diğeri olmadan tamamlanamaz. Biri olmazsa diğeri eksiktir.












Allah kadın ve erkeği bu fıtrat üzere yaratmıştır. İki parçanın birleşmesi, bütünleşmesi ancak evlilikle mümkündür. Evlilik kadın ve erkeği birbiriyle tamamlar.












Her iki cinsten birinin, evlenmeden hayat sürdürmesi, hem kendi açısından, hem de toplum açısından zararlıdır.












Psikolojik ve fiziksel bütünlük sağlamanın yolu evliliktir. Böyle olunca insanlar rahata erer, huzurlu bir hayatı yaşar. İnsanlığa ve topluma hayırlı olur. Dinimiz bu yüzden evliliğe önem vermiş, tavsiye etmiştir. Evliliğe aracı olanlara da, ibadet sevabı verilmiştir.















Evlilik olayında kadının rolü çok önemlidir. Erkeğin eksikliğini tamamladığı gibi, onun hayatını yönlendirir, yuvayı kurar ve sağlıklı neslin yetişmesinde mimarlık eder.














Evlilikte kadın, erkeğin refika-i hayatıdır. Yani hayat arkadaşı. Bu arkadaşlığın sağlıklı, huzurlu ve mutlu bir şekilde devam etmesi ise kocasının kendisine bakış tarzına bağlıdır.











Bu bakış tarzı, evlilik öncesinde de önemlidir. Erkek evlenmek istediği kıza ve evlendikten sonra eşi olan kadına aynı doğrultuda bakmalıdır.













Erkek, kadının sadece fiziksel güzelliğine, dış görüntüsüne mi bakacak, yoksa bununla birlikte insani özelliklerini de değerlendirerek, kadının nezaketi, letafeti ve en önemlisi şefkati manasında iç yapısına mı bakacak?













Suret mi siret mi?













Çağımızın büyük alimlerinden Said Nursi, bu konuda şu tavsiyelerde bulunuyor:














"Hayat arkadaşını, İlahi Rahmet’in cana yakın, ince ruhlu, yumuşak, latif bir hediyesi olduğu için sev. Fakat çabuk bozulan görüntüsüne, maddî güzelliğine gönül bağlama."














Çünkü kadının gerçekte en çekici, en tatlı güzelliği, kadınlığa özgü bir incelik ve nezaket içindeki iç güzelliği, gönül zenginliğidir. En değerli ve en şirin güzelliği ise, yüksek, ciddi, samimi ve berrak şefkatidir. Bu şefkat ve iç güzelliği hayatının sonuna kadar devam eder.















Kadında asıl olan özellikler bunlardır. Günümüz gençleri bu yönü ele alarak değerlendirme yapmalılar. Böyle yaparlarsa, doğru seçimi daha kolay yaparlar.














Erkekler, kızlarda bu yönü tercih etmeliler. Kızlar da fıtratlarında var olan bu özelliklerini ön plana getirmeliler. Bu yapılabildiği zaman yaşanan sıkıntıların çoğu çözülür ve kurulan yuvalar saadet hanesi olur.














Bu bakış açısı kalıcı olandır. Çünkü kadının ihtiyacı olan sevgi gerçekte budur. Narin, şirin, tatlı ve ince yaratılışlı kadının dış görünüşü zamanla değişebilir ama iç yapısı, şefkat ve sevgi duygusu zamanla daha çok artar, hem kendini, hem de erkeği mutlu eder.













Kadının saygınlığı ve hukuku da, böyle bir muhabbetle korunur. Yoksa dış güzellik kaybolursa, sevgi de biterse, ne kadın ne de erkeğin mutlu olması zordur.










Kadın her haliyle güzeldir.










Hem suretiyle, hem de siretiyle.


25 yorum

evlilik

bende evlenmek istiyorum ama nasip kısmet allah herkesin gönlüne göre bir eş nasip etsin evlenmek isteyipde evlenemeyen kardeşlerime bi tavsiyem bol bol allaha dua edin ümüdinizi yitirmerin allah her şeyin hayırlısını verir

26.09.2008 - mustafa adıguzel

burda yazilanlar hepsi

burda yazilanlar hepsi hikaye yani turkiyede kizlar ozellikle musbet kesimde bir cook ozellik ariyorlar ....ben yillardir yurt disindayim okudum ve kaldim iste nasip kismet burda evlenmek istemdim kulturum ne bilim inanislarim el vermedi trye bakiyorum musbet kesimde daha cook turkiyede yasamak annesine yakin olmak ne bilim turlu turlu bahaneler yani evde kalan yok sadece cook iyi sartlar ariyanlar var ....

16.12.2007 - herald

Lütfen Okuyun

Evlenememeyle ilgili bir çok sebep sayabiliriz ve bunların biri haricinde diğerleri gerçek değildir o biri de şudur : Allah istediği zaman istediği kulunu istediği kuluyla evlendirir. Yahu ne zaman nerde kiminle evleniceğini bilen var mı aramızda? varsa emin mi ? Sonuçta kısmet işini Rabbimiz bilir biz ne kadar çok diretirsek diretelim olmıycağı varsa olmaz. Ama olucağı varsa Rabbimiz sebepler ortaya çıkarır ve eninde sonunda o evlilik olur. Yani iş Rabbimizde bitiyor evlenmek istiyen kardeşlerim Rabbimize sığının ve ondan hayırlı eşler isteyin şüphesizki o her şeyin sahibidir.

15.12.2007 - tan_vakti

HAKLISIN KARDEŞ

BENDE SANA KATILIYORUM KARDEŞİM YÜCE ALLAH DİLERSE OLUR .

19.01.2013 - BİLGİN

EVDE KALMIŞLAR YADA BIRAKILMIŞLAR DERNEĞİ..

HERKEZ AYNI DERTTEN MUZDARİP ŞİMDİYE KADAR HAYIRLI BİR İNSAN ÇIKARDİYE BEKLEDİM HALADA BEKLEMEKTEYİM.BAZILARININ DEDİĞİ GİBİ PARAM VAR GÜZELLEĞİM VAR EDEBİM VAR YADA ÖYLE OLDUĞUNU SANIYORUM. NEYSE ASIL KONU ERKEKLER NERDE HOBBA KIZ VAR ONLRA GİDİYOR DİNDARIDA BÖYLE DİNSİZİDE OLAN BİZE OLUYOR BİZKİMLE EVLENECEĞİZ YAA.EVDE KALDIM:)))

12.12.2007 - ben?

evde kalanların önde gidebeliceği bir çok şey var aslınd

sayın ben adlı okur,

bir tanıdığa ümit verme babında şöyle demiştim.mutluluk için o kadar çok sebebimiz varken mutsuzluk için sebebler arıyoruruz,halbuki mutluluk için bak benim
sevgimi,sevincimi,manevi mutluluğumu paylaştığım cemaatte kardeşlerim var,abilerim var,hizmetim var,davam var,peygamberim var,üstadım var,hocam var,imanım var,arkadaşlarım var,küçük bir manevi cennetim evim var,insanlara islamı anlatacak lisanım ilmim var,sağlım sıhhatim var,dünyanın cam parçacıklarına değil ahiretin elmaslarına müşteri olan aklım var,boş yalancı zail sözlere müşteri olmayan kulağım var,dünyanın,insanların zahiren tatlı görüne ama içi yakıcı zulumatlı oyunlarına değil nurani hakikatlere müşteri olan idrakim ve ferasetim var,Ahirette Allahın cemalini görme ,peygambere ,komşu olma,ehli beyte arkadaş olma ümidim var,ebedi gençlik ve güzellik ve saadet kazanma gayretim var, çevreme karşı mesuliyetim var,sevdiğime karşı sadakatli olma ahdim var,ilahi nikahı zedelememe sözüm var,musibetlere karşı dayanma sabr etme yeminim var,Allaha hakiki abd ve kul alma vazifem var,bu kadar sebebim var mutlu olmak için ,sizde mutlu olmak için ne kadar sebebiniz olduğunu bulabilirsiniz,
sizin evlilik noktasında muzdarip olduğunuz meseleler maatesüf iffetli örtülü,ilim sahibi çoğu bayanlarda olabiliyor,çünkü asır çıplaklık cazibedarlık asrı o bayanlar kendilerini çok güzel bir şekilde erkeklere satabiliyorlar(yani evlenecek erkekleri bulabiliyorlar cazibedarlıklarıyla nefisleri iyi avlıyorlar erkekleri,
dediğiniz gibi maalesef bugün Müslüman gençlerde iffetten hayadan soyutlanmış bu tür bayanlarla evlenmek için sıraya geçebiliyorlar,geçici güzelliklerine aldanıp evlenebiliyorlar,bir kısmı da onların hidayetine vesile olmak amacıyla evlenebiliyor,bazen hidayetine sebep olamayıp kendinin sapıttığı yada boşanmak zorunda kaldığı durumlar olabiliyor,

sizin muzdarip olduğunuz noktadaki sıkıntının sebeplerden biri
cemat elemanları çoğunlukla kendi cemaatlerinden evleniyorlar,cemaat dışındaki bayanlarda evde kalabiliyorlar,
cemaat elemanları açık bayanlarla evlenerek güya onların hidayeti için bu işi yaparken ,örtülü dindar kadınlar evde kalıyorlar,
cemaat elemanları maalesef okul okurken kendileri gibi cemaat elemanı olan bayanlarla peygamberin ve ashabının yapmadığı bir yol olan flört yaparak evleniyorlar,kapitalist evlilik yapıyorlar,kendilerine eş değil götürüp işyerine, çarşıya 8 saat bağlayacağı köleler buluyorlar,evinin kadını değil işinin kadını vb gibi kriterler uyguluyorlar,

Kardeş evde kalmışsınız ama dinde imanda kullukta ibadette hamd şükür ve tesbihte bari geri kalmayın,imana kurana dine islama hizmette geri kalmayın,insanlıkta ahde vefada iyilikte ihlasta sebatta sabırda tevekkülde geri kalmayın,

kardeş evde kalmışsınız yine şanslısınız , bu Müslüman ülkede pavyonlara, umumhanelere randevu evlerine vitrinlere,şiddete zulme öldürülmeye vahşete maruz bırakılan mahkum edilen o kadar kadın var ki şükredin ki evde kalmışsınız,evde kaldığı için evden kaçıp soluğu buralarda alan bir çok mazlum bayanlar var.Allah onlara yardım etsin

Kardeş büyük bir alimden bir KUR-AN tefsiri yapması istenmiş alim yapamam demiş sormuşlar ilminiz mi yok demiş hayır var,o zaman niçin tefsiri yapamam diyorsunuz,demiş evladım ilmim var ama ihlasım yok,kardeş siz güzelliğim ve param var diyorsunuz yine olmuyorsa demek yine bir şeyler eksik.mesela örtünün şekli hal ve hareketler ve ilim gibi

Kardeş ehli sünnet bir tarikat veya cemaate girin orada kaliteli eşler her zaman vardır.oradakiler fazla bu noktada sıkıntı çekmezler.kaliteli insanlar bulunur aman dikkat edin ehli sünnet geçinen o kadar bidalara haramlara girmiş cemaatler var ki.

yazacak çok şey vardı ama vakit yoktu. Allah size Salih ve mümin bir eş nasip etsin.



Boş ve abes sözlerin maskaralığını yapmaktansa
güzel sözlerin hamallığını yapmayı tercih ederim.

14.12.2007 - tahkik

Re: evde kalanların önde gidebeliceği bir çok şey var aslınd

Allah razı olsun saygıdeğer abimiz,
anam babam sağ,yetim büyümedim mesela,sağlıklıyım,evde oturarak dışarının bir sürü pisliğiyle muhatap olmak zorunda kalmıyorum,benimde şu an mutlu olma sebeblerim bunlar

"Kardeş büyük bir alimden bir KUR-AN tefsiri yapması istenmiş alim yapamam demiş sormuşlar ilminiz mi yok demiş hayır var,o zaman niçin tefsiri yapamam diyorsunuz,demiş evladım ilmim var ama ihlasım yok,kardeş siz güzelliğim ve param var diyorsunuz yine olmuyorsa demek yine bir şeyler eksik.mesela örtünün şekli hal ve hareketler ve ilim gibi"

peki bunlar,yani gerçek tesettür,hal ve hareket olduğu halde,ama para ve güzellik yoksa evde kalmak ne oluyor?burada eksik olan,para ve güzellik mi?bende bunu anlamıyorum.tamam burası dünya,mahrumiyetler her zaman varolacak ki imtihan olalım.ayrıca,cemaate girme amacı niye evlenmek olsun ki?dünyalık bir menfaat gibi birşey bu.sanırım bazı hemcinslerim de bunu bildiği için,evlenme yaşı gelince,cemaate gitmeye başlıyor annesiyle,(kendisi dinini yaşamasa bile!),nasıl olsa orda hem namaz kılan,hem süper işadamı olan bi koca bulacaklar kendilerine

benim üniversite hayatım o kadar güzel geçtiki,sağolsun ablalarımız.o kadar hoş insanlar tanıdım ki.şu an hepimiz başka bi yerdeyiz.üniversite bitti,hepimiz anadolunun dört bir tarafına dağıldık.....internet ve telefon hariç hiçkimseye ulaşamıyorum .yani bakıyorum şimdi,o kadar güzel,yoğun bi üniversite hayatından sonra,böyle hiçbişey yapmadan beklemek......tamam kitap okuyorum,hanımlar çalışmasın diyorsunuz eyvallah,ama insan vakte,ortaya birşeyler bırakmak istiyor,böyle evde otur otur otur.....yemek yap,temizlik yap,dön dolaş yine aynı şeyler,dört duvar bazen çok sıkıcı gelebiliyor.en fazla değişikliğim,aktivitem;akraba ziyareti,arkadaşlarım çalıştığı için,haftasonları buluşma.bizde taş değiliz malumaliniz.özgürlük yanlısı değilim fakat,diyeceksiniz ki nenelerimiz,babaannelerimiz,teyzelerimiz,halalarımız eskiden nasıl duruyordu evde?ama o zaman hayat bu kadar hızlı ve herşey dijital değildi,tamam Rabbimin katında bunu bahane edemem.zaten dışarı çıkmak da istemiyorum,çünkü biliyorum dışarıda ne kadar pislik olduğunu.midem bulanıyor


demişsiniz ki ehli sünnet bi cemaate dahil olun.nerden bulalım o ehli sünnet cemaati?ben hakikat kitabevinin yayınladığı o güzel,kurban olduğum kitapları okuyorum ama hiçbir cemaatin o kitapları okuduğunu görmedim.okul bitip evime geldim ama cemaatten ne arayan ne soran oldu.herşey öğrencilikteymiş

04.12.2012 - yusuf a.s

ben? 'e hitaben..

Çok değer verdiğim bir kişiden öğrendiğim bir söz var; yorumunu okuyunca söylediği geldi aklıma..

Kısaca EKDKİ(Evde Kalmak Dışarda Kalmaktan İyidir)

13.12.2007 - asdf29

nikah

evlilikte nikah aktı şarttır.aksi halde evlilik sahih olmaz.nikah aktının arz ve kabul ile gerçekleşir.bu ise islam fıkhında çok açik ve nettir. bunun en barız şekli ise nıkah aktının ilan edilmesidir.şimdiki insanlar islamiyeti oyuncak halıne dönüştürdüler.bazı insanlar bilirim allahı imam melekleride şahit göstererek gizli bir şekilde nikah kıydılar. bazılarıda partı toplantılarında tanışarak yine gizlinikah kıydılar. bunlar hem kadın hemde erkek evli oldukları halde.efendim fi tarihte kocam sen ananın evine gidersen boşsun o halde ben anamın evine gittim ve boş sayılırım diye böyle insanlar var aramızda. onun için ebeveyn izni ve akrabaların müsadesi olmadan nikah yapılmaz. dinimizin oluşturduğu çok güzel adetlerimizi bozmadan evlilik gecesi dini nikahini kıyıp dünya saadetine öyle girilmelidir. selam ve dua ile

29.11.2007 - ahmethan52

imam nikahının sahih olma

imam nikahının sahih olma konusunda bilinmeyen 2 tarafı var 1.mehir 2.ilk gecenin ihya edilmesi.bunlar olmassa imam nikahlıda olmazsınız...sevgili leylak kardes bu işler nasip kısmet sende bilirsin belki su an benim yazımı okurken kapını biri calacak belki bi postacı belki bi arastırmacı belkide afedersiniz yanlıs oldu deyip gececek ve o kişi o kişi olacak kimbilebilir...fakat muhakkakki beklemek uygun degil tedbirini aldıktan sonra tevekkul etmek lazım bu hususdaki tedbir ise ese dosta sormak kolu komsuyu yoklamak iffet ve ahlakını begendimiz kişiye acılmak bunlar utanılcak ayıp seyler degil her ne kadar oyle gorunsede snn için dua edecegiz insallah...içini ferah tut haramlardan uzak dur yeter burda olmassa ins. cennette Allah seni evlendirecektir.Rabbinden hayırlısını dile her zaman tebessum et ve bizede dua et:)...aeo

26.11.2007 - askerkalp

kiminle evlendirecek ?

cahilliğimin kusuruna bakmayın ama benim aklıma takılan bir kısım oldu.. "ins. cennette Allah seni evlendirecektir." burdaki kişinin kim olduğunu tam anlayamadım.. böyle şeyi daha öncede duymuştum ama netbir cevabını bilemiyordum.. Peygamberin bir sözü vardı "kişi sevdiğiyle beraberdir" sözü vardı sanırım benim anladığım bu ahiretide kapsıyor ve sonuç olarak benim merak ettiğim gerçekten sevipte kavuşamadığı kişi mi oluyor bu kişi..

asdf29

28.11.2007 - asdf29

evlenın daha artık ey turk genclıgı

evlenuruz daha bı gun yasımız her gun ılerlıyor para iş guc derken hayat bıtıyo sonrada erkeklık bıtıyo cocuk olmuyo nasıl olacak haaaa beyler bayanlar evlenın tabı ıcınde bende olmak kaydıyla ama her zaman zengın kızı almaya bakın paradan ve sıcaktan zarar gelmez hıc bı zaman bu dunyada obur tarafı bılmıom hepınız teker teker ei bakın

15.05.2007 - ali altuntas

cuyguralp e

Çaresizliğini anlıyorum pişmanlıklar ise hepimizin yaşadığı şeyler sana diyeceğim ümidini asla yitirme dünyada en sevdiklerimiz bile bizi terkediyor ama ALLAH(C.C) asla kullarını ihmal etmez onları başıboş bırakmaz.yaptıklarımızdan haberdar aklımızdan dahi geçeni biliyorsa bu serzenişlerinide duyuyor sabret cvp alacaksın birgün inşallah.Yeterki sen bittim ya rabbi de imdadına yetişiyor diyeceksinki nerden biliyorsun hayatım örneklerle dolu çok yakın zamanda bile yaşadım böyle bir çaresizliği.hoca değilim ama sana tavsiyem çok dua et tevekkülde bulun namazı asla bırakma ilahi dinle oruç tut,secdelerde gözyaşı dök,mümkün mertebe öyle sitelerden uzak durmaya çalış,dini sohbet ortamlarına karış,tek başımıza hiç birşey yapamıyoruz ALLAHIN yardımını talep et.asla ümitsiz olma rahmet kapısından ayrılma cvp gelene kadar gerekirse sürüneceğiz bence değer okapılarda sürünmeye.selamet ile...ALLAH YARDIMCIN VE YARDIMCIMIZ OLSUN AMİN.

20.04.2007 - Nurserçe

yalnız savaşçı ya cevaben

selamün aleyküm cevabınızda büyük haklılık paylarınız var ama bu dedikleriniz teoride kabul görebilecek şeyler olsada pratikte toplum tarafından pek makbul görülmüyor burası türkiye ve örf ve adetler dinin kuralarında daha geçerli ve daha çok uygulanıyor buna binayen cevaplarınızda daha empatik olsanız ?ayrıca evlnememk tabiki dünyanın sonu değil ama toplum tarafından sizde tahmin edersinizki kabul görmüyor bireysel olarak dışlanıyorsunuz

20.04.2007 - leylak

fani dünya

Konusu: Dünyanın varlığına dair
Yediren doyuran,esirgeyen koruyan Allah’ın adı ile.
Allah-ü Taala, Kehif suresinin 45. 46. ayetlerinde şöyle buyurdu;
__ Dünyanın misalini, onlara bir benzetme ile anlat.
Bir su gibidir; onu semadan indirdik; yerin bitkileri ile karıştı. Sonra, rüzgarın savurduğu çer çöpe, kırık dökük otlara döner.
Allah, her şeyin üstesinden gelir.
Mal, oğullar dünyanın süs ağırlıklarıdır; Rabbin katında kalıcı yararlı olması bakımından bir hayır; hem hayır, hem de umut olarak daha yerindedir.
Kazi beydavi Tefsirinde, bu ayet-i kerime üzerine yapılan açıklamaları özet olarak alalım; şöyle ki:
• Dünyanın misali, daha özet olarak şudur;
a) Dünya hayatı, çabuk yeşerir, gelişir.
b) Geliştiğinden daha kısa bir sürede elden çıkıp gider.
c) Yaratılış itibarı ile de bir benzeri yoktur.
• Dünyaya bu güzelliği veren aslında Yüce Allah’tır; sebebi olarak suyu yaratmıştır.
• Zamanı gelir suyu çekilir; hemen her şeyi rüzgarın savurduğu otlara döner. Bir bakarsın ki, bir gün evvel var olan, şimdi yok olmuş.
• Mallar da, çocuklar da, dünyayı süsleyen şeyler arasındadır, ama gün gelir, onlarda elden çıkarlar.
• O halde, dünyada yararı görüleceği gibi, asıl yararı Allah katında saklı duran, ahiret hayatında sahibini bekleyen kalıcı yararlı işlere yönelmek en iyisidir. Bu kalıcı hayırla, şu şekilde açıklanmıştır:
a) Beş vakit namaz
b) Hacca dair işler
c) Ramazan orucu tutmak
d) Şu tespih duasını okumak

--- Sübhanellahi vel-hamdü lillahi ve la ilahe illallahü vellahü ekber (Allah noksan sıfatlardan münezzehtir, Allah’a hamd olsun, Allah’tan başka ilah yoktur, Allah en büyüktür)
e) Tatlı söz
İş bu anlatılan hayırların sevabı sonsuzlara kadar kalır, gelecekte yararı umulur. Yapılan işi, sahibi neye niyetlenerek yaptı ise, onun için kendisine ne vaat edilmiş ise, onu öbür alemde kesinlikle bulacaktır.
Tibyan Tefsirinde bu ayet-i kerimenin yapılan açıklamasında da özet olarak alalım; şöyle ki:
•Ya Muhammed, ümmetine dünya hayatının süsünü, tezce zeval bulacağını, olağanüstü yaratılışını anlat
• Bu, bir su benzeridir ki, gökten iner. Bu su sebebi ile yer bitkileri birbirine karışır. Bunlar, birbirine karıştıktan sonra yapışırlar. Sonra da, ortaya göze hoş gelen bir görüntü çıkar.
•Ya sonra…Bir de bakarsın ki, hemen her şey kurumuş , o yeşillik, o tazecik gitmiş. Hemen her şey, rüzgarın önüne katıp savurduğu bir kuru ot yığını olmuş.
Allah’ın gücü Sadece bunlara mı yeter., hayır Allah’ın gücü hemen her şeyin yapmaya da ve yok etmeye da Allah’ın gücü yeter yeter.
• Mal, çocuklar, dünya süsünden başka nedir ki? Her ikisi de, insanın dünyasını süsler, bunlar da gelip geçicidir.
• O halde, kalıcılara, yararlılara dönmek gerek. Sevap olarak beklenen hayır olarak, Rabbin katında hayırlısı da budur. Eğer bunu istiyorsanız:

a) Beş vakit namazınızı kılınız
b) Zekatınızı veriniz
c) Orucunuzu tutunuz
d) Zamanı geldiği zaman hac görevinizi yerine getiriniz.
e) Dua olarak, en değerlisi şu tesbihi okuyunuz:
Sübhanellahi vei,hamdü ilahi ve la ilahe illallahü vellahü ekber( Allah, noksan sıfatlardan münehsehtir, Allah’a hamd olsun, Allah’tan başka ilah yoktur, Allah en büyüktür).
İşbu anlatılan kalıcı hayırları yapan, dünyada iyi yad edileceği gibi ahret de dahi bu amelleri için beklediklerini bulur, kendisine vaad edilenleri alır.
Allah, ikisinden de razı olsun Ebu Hüreyre ile Amer b. Yasir’in şöyle dedikleri anlatılmıştır:
 Hazret-i Peygamber şöyle buyurdu: Allah ona salat ve selam eylesin:
 Yüce Allah, bir melek yaratmıştır, cümle halkın kulluk bilgileri de ona vermiştir. Bu melek, kabrimin başında durur.
Her kim, bana bir salavat okuyacak olsa, o melek o salavatı okuyanın ismini, babasının ismini söyler:
Ya Muhammed, falan oğlu falan, sana salavat okudu.
Diye anlatır.
Üstteki hadis-i şerif, Ebüssuud’un nakli ile gelmiştir.
İsa aleyhisselam şöyle dedi:
Dünyayı üç gün olarak kabul et; şöyle ki:
a) Dünkü gün, Bu geçip gitmiştir, ondan yana elinde bir şey yoktur.
b) Yarınki gün. Bilemezsin, yarına kavuşacak mısın, kavuşamayacak mısın.
c) İçinde bulunduğun gün. O halde, bu günün kıymetini bil değerlendir.
Dünya üç saatten ibarettir şöyle ki
a)geçip giden saat
b)kavuşup kavuşmayacağını bilemediğin saat
c)içinde bulunduğun saat o halde bu saatin kıymetini iyi bilelim
Çünkü gerçekten ancak bir saate sahip olabiliriz.
Dünya üç nefesten ibarettir, şöyle ki:
a) Geçip giden nefes. Bu nefeste ne iş yaptıysan yaptın.
b) Kavuşup kavuşamayacağını bilemeyeceğin nefes.
c) Almakta olduğun nefes. Zira senin sahip olacağın tek nefesten ibarettir. O halde bu tek nefes içinde taat işlerine koş ki, boşa gidermeyesin. Ölmeden o nefesi tövbeye ver.davete koş Bilemezsin belki de ikinci nefesi almadan ölmüş olursun.
Şunu unutma ki amellerin en faziletlisi nefesleri alıp verirken vakti iyi değerlendirelim zira vaktini boşa gideren ömrünü boşa gidermiş olur
(bu anlatılanlar tenbihul gafilin kitabından)
Bir haberde, Resulüllah efendimizin şöyle buyurduğu anlatılmıştır:o efendimize
Allah bi gayri hesap salat ve selam dileriz:
Beş şey gelmeden önce, beş şeyin değerini bil; şöyle ki:
• >İhtiyarlamadan önce, gençliğinin
• >Yoksullaşmadan önce zenginliğinin
• >Meşguliyete dalmadan önce boş vakitlerinin
• >Hastalığından önce sağlığının
• >Ölümünden önce hayatının
İnsan, gençlik çağında öyle işlere güç yetirir ki bunları ihtiyarlıkta yapması zordur.
O halde, insan, bu beş şeye dikkat etmeli değerini bilmeli.
Sağlık günleri bir ganimet bilinmeli boş vakitler de iyi değerlendirilmelidir.
İnsan yaşadığı süre bu hadis-i şerifte anlatılan uyarılara dikkat etmelidir.
Bir kimse Yüce Allah’ın varlığına iştiyak duyarsa, daima hayır yollarına koşar; cehennem ateşinde yanmaktan korkan kimse de uygunsuz yersiz, zamansız şehvet duygularına kapılıp gitmekten uzak durur.

YIRTIK ELBİSE

Abdullah b. Ömer şöyle anlatıldı, Allah ondan ve babasından ebediyen razı olsun:
--Bir gün mektepten geldi; ağlıyordu.
Babası Hazret-i Ömer sordu; Allah ondan razı olsun.
Neden ağlıyorsun? Seni ağlatan ne yavrucuğum?
Şöyle anlattı:
Bugün, mektepte çocuklar, gömleğimin yamasını saydılar: sonra şöyle dediler:
Emir ül- Mümin’in oğlunun gömleğindeki yamalara bakın.
Denir ki:
İbn-i Ömer’in gömleğinin on dört yerinde yama vardı, bu yamaların bir kısmı da deridendi.
Bunun üzerine Hazret-i Ömer, hazinedara birini yolladı. Şöyle dedi:
Beyt’ülmaldan (hazineden) dört dirhem gümüş benim için ay başına kadar borç ver ay başı geldiği zaman da o miktarı maaşımdan kesersin.
Hazinedar (hazine müdürü) Hazret-i Ömer’e şu mektubu yolladı:
--Ya Ömer, bir ay yaşayacağına dair bana bir güvence ver. Sana ödeme yapayım.
Beytülmalin gümüşlerini ne yapacaksın eğer ölürsen üzerinde borç kalır
Hazret-i Ömer, Hazinedar’ın (hazine müdürünün) bu mektubunu okudu, sözlerini düşündü, ağladı.
Bundan sonra oğluna şöyle dedi:
Yavrucuğum, sen yine mektebe dön. Görüyorsun ki, benim için, bir an bile can güvenliği yok, elimde değil.
Allah, Hazret-i Ömer’den ve oğlundan razı olsun.
Üstte anlatılanlar, Muşkat’l-Envar adlı eserden alınmıştır.

Hazret-i Aişe şöyle anlattı: Allah ondan razı olsun:
--Resulüllah, üç gün üst üste buğday ekmeği ile karının doyurmadı, taa, ebedi aleme göç edinceye kadar.. Allah ona salat ve selam eylesin.
Bir başka rivayette ise Hazret-i Aişe’nin şöyle dediği anlatılmıştır:
Resulüllah, iki gün üst üste arpa ekmeği ile karnını doyurmadı, Allah ona salat ve selam eylesin.
Eğer Yüce Allah, dileseydi, akla hayale gelmeyen şeyleri ona ihsan eylerdi.
Bir başka rivayette ise Hazret-i Aişe’nin şöyle dediği anlatılmıştır:
Resullüllah’ın aile fertleri, karınlarını buğday ekmeği ile doyurmadılar, taa, Resulüllah Yüce Allah’a kavuşuncaya kadar, Allah ona salat ve selam eylesin.
Hazret-i Aişe şöyle anlattı: Allah ondan razı olsun.
Resulüllah, ebedi aleme göç ederken geride; ne altın, ne gümüş, ne koyun, ne deve bıraktı. Allah ona salat ve selam eylesin.
Amr b. Haris yolu ile gelen bir rivayette ise şöyle anlatılmıştır:
Allah ondan razı olsun:
--Resulüllah ebedi aleme göç ederken bir kılıcı bir katırı, bir arazisi vardı, bu araziyi de Allah yolunda sadaka olarak dağıttı.
Hazret-i Aişe şöyle anlattı: Allah ondan razı olsun.
--Resulüllah, dünyaya gözlerini yumduğu zaman, canlı birinin yiyeceği bir şey yoktu. Yalnız benim rafımda bir parça arpa ekmeği vardı.
Resulüllah, bana şöyle buyurmuştu.: Allah ona salat ve selam eylesin.
> Allah c.c dan bana şu teklif sunuldu: Mekke toprakları senin için altın ola…
Ama ben şöyle dedim:
Ya Rabbi, bir gün doyarım, bir gün aç kalırım. Aç kaldığım gün sana yalvarır yakarırım: doyduğum gün ise sana hamd ederim, seni överim.
Bir başka hadis-i şerifte şöyle anlatıldı:
Bir keresinde Cebrail aleyhisselam, Resullülah efendimize geldi ve şöyle dedi:
Ya Muhammed, Yüce Allah’ın sana selamı var, buyuruyor ki:
Eğer istersen, senin için şu dağı altın edeyim; nereye gidersen, seninle olsun.
Resulüllah, bir süre başını eğdi; sonra kaldırdı, şöyle buyurdu:
Ey Cebrail, dünya, evi olmayana bir evdir, malı olmayana bir maldır. Aklı olmayan dünya malını toplar.
Bunun üzerine, Cebrail aleyhi selam şöyle dedi:
Ya Muhammed, Allah sana doğru sözde sebat vermiştir.
Hazret-i Aişe şöyle anlattı; Allah ondan razı olsun:
Biz Muhammed ailesiyiz, bir ay bekleyip hiç ateş yakmadığımız gün oldu, ancak hurma ile, su ile geçinirdik.
(Üstteki kısım, Şifa-i Şerif’ eserin denen alınmıştır.)
Said yolu ile gelen bir rivayette, Resulüllah efendimiz Bilal’a şöyle buyurmuştu:
Ya Bilal, fakir öl, zengin ölme…
Hazret-i Aişe şöyle anlattı; Allah ondan razı olsun.
-- Allah, kendisine salat ve selam eylesin; Resullülah , midesini hiç doyurmadı. Bu yüzden hiç kimseye şikayet de etmedi.
Ona göre,fakir, zenginden daha sevimli idi. Gece boyunca aç kalır, açlıktan midesini bacaklarına yaslardı. Bu halinde onu gündüz oruç tutmaktan bir şey alamazdı.yani ali koymazdı Eğer isteseydi tüm yer hazinelerini de, yemişleri de Rabbinden dilerdi; bolluk içinde yaşar giderdi.
Hazret-i Aişe şöyle anlattı; Allah ondan razı olsun. bu durumda ben onda yani Resulellah dan gördüğüm halden dolayı ağlardım, elimle midesini sıvazlar şöyle derdim:
Canım sana feda olsun ya Resulellah.. Dünyalıktan yana seni doyuracak kadar bir şeyler alsan?
Bunun üzerine bana şöyle buyurdu:
--- Dünya ile benim ne işim var!.. ülül azım olan peygamberlerden kardeşlerim, dostlarım bundan daha zorluklara dayandılar, o hal ile de göçüp rablerine gittiler. Gittikleri yerleri güzel, sevapları da bol oldu.
Bu durumda şundan utanıyorum; Dünyalığın bol ola, öbür alemde sevapta ve ikram sahip olma bakımında da onlardan eksik kalayım…. Halbuki , kardeşlerime, dostlarıma katılmaktan bana göre daha sevimli bir şey yoktur.
Hazret-i Aişe devamla şöyle anlattı:
Resulüllah bundan sonra ancak bir ay kadar dünyada kaldı, sonra ebedi aleme teşrif eyledi. Allah ona salat ve selam eylesin.
(Üstte alınanlar Şifa-i Şerif’ eser den alınmıştır.)
Cabir b. Abdillah’ın şöyle dediği anlatıldı: Allah ondan razı olsun.
Bir gün, Resulüllah’ın huzurundaydım.Allah ona salat ve selam eylesin.

Bu sırada dışarıdan bir kimse geldi; yüzü beyaz, saçları siyah, elbisesi beyaz idi. Şöyle selam verdi:
Esselamü aleyke ya resulellah..
Resulüllah efendimiz de onun selamını aldı, sonra aralarında sorular , cevaplar geçti, o sordu, Resulüllah anlattı, Allah ona salat ve selam eylesin.
1-soru Dünya nedir?
-cevap Uyuyan kimsenin düş görmesi gibi bir şeydir.
2-soru Ahiret nedir?
-cevap Bir kısım kimselerin cennete gitmesi, bir kısım kimselerin de cehenneme gitmesi ile sonuçlanacak bir yerdir
3-soru Cennet nedir?
-cevap Dünyayı bırakana verilen bir karşılık mükafattır.
4-soru Cennetin pahası nedir?
-cevap Dünyayı gönülden atmaktır.
5-soru Cehennem nedir?
-cevap Dünyayı arayana verilen bir karşılıktır.
6-soru Ümmetin hayırlısı kimdir?
-cevap Allah’a taat görevini yerine getirendir.
7-soru İnsan nasıl olmalı?
-cevap Kafileye yetişmek için paçaları sıvayan gibi hazır olmalı..
8-soru Dünyada ne kadar kalınacak?
-cevap Kafileden geri kalan bir yolcunun ayrılışı kadar
9-soru Dünya ile ahiret arası ne kadardır?
-cevap Göz açıp kapayacak kadar bir zamandır.
Hz Cabir şöyle devam etti:
Bundan sonra o kimse gitti, kendisini artık göremedik.
Sonra Resulüllah şöyle anlattı: Allah ona salat ve selam eylesin:
Gelen Cebrail idi: geldi ki sizi dünyaya karşı gani gönüllü yani Gönül zenginliğiniz ve ahirete yönelik de şevk yani talep ve gayretiniz artırmak için.

Üstte anlatılanlar Zübdet’ül Vaizin adlı eserinden alınmıştır.
Resulüllah efendimiz bir hadis-i şerifinde şöyle buyurdu. Allah ona salat ve selam eylesin:dünyaya dair bir şey istediğiniz zaman elinize zor geçer ve ahirete yönelik bir şey istediğiniz zaman elinize kolay geçer işte biliniz ki Allah sizi seviyor
Resulüllah efendimiz bir hadis-i şerifinde şöyle buyurdu. Allah ona salat ve selam eylesin bir kimse sabaha çıktığı zaman en büyük derdi dünya olursa onun için Allah tan yana bir pay yoktur şu dört şeyde kalbinden ayırmaz parçası olur
a) dinmeyen bir keder
b) bitmeyen bir meşguliyet
c) sonu zenginlik olmayan bir yoksulluk
d) sonu gelmeyen bir ümit
Resulüllah efendimiz bir hadis-i şerifinde şöyle buyurdu; Allah ona salat ve selam eylesin:
--Dünya tüm hataların başıdır; o halde ondan yüz çevirmek sana düşer.
İbn-i Semmak şöyle anlatıldı:
Dünyaya meylinden dolayı, bir kimseye dünya tatlı bir kadeh içirirse.. ahiret ona acılığından bir kadeh içirir;yani zahirinden çünkü o kimse ahiretten uzak kalmıştır.
Şöyle anlatıldı:
Dünya, içinde zehir ve panzehir bulunan bir tohumdur. Onun faydalı yanları panzehir, zehirleri ise çekilmez gaileleridir. Dünyayı bilen kimse, onun panzehirinden faydalanır; zahirinden de sakınır.
(Üstte anlatılanlar Mev’ıza-i Hasene’ eser den alınmıştır.)
HAZRET-İ EBU BEKİR
Şöyle anlatıldı:
Hazret-i Ebu Bekir’in seksen bin altını vardı; bunların kırk binini gizli, kirk binin de açıktan sadaka olarak dağıttı. Sonunda kendisine hiçbir şey kalmadı; evinden üç gün çıkamaz oldu, Allah ondan razı olsun.
Resulüllah efendimizin huzuruna da gelemedi. Allah onu salat ve selam eylesin. Zira giyecek bir şeyi yoktu.
Bunu duyan Resüllülah efendimiz kadınlarının evlerine gitti, araştırdı. Onların ihtiyaçları dışında fazladan bir şey bulamadı.
Daha sonra Resulüllah efendimiz, Hazret-i Fatıma’ın evine geldi. Üzüntüsünü anlattı ve şöyle buyurdu:
Bizde de bir şey kalmamış ki, Ebu Bekir’e verelim..
Hazret-i Fatıma da, bir şey bulamadı, üzüldü.
Bundan sonra Resulüllah efendimiz, üzüntülü bir şekilde Hazret-i Fatıma’nın yanından ayrıldı., Allah ona salat ve selam eylesin. Hazret-i Fatıma da üzüntüsü ile kaldı. Zira onunda verecek bir şeyi yoktu. Allah ondan razı olsun.

HAZRET-İ FATIMA’NIN ÇEYİZİ
Şöyle anlatıldı:
Allah kendisine salat ve selam eylesin. Resulüllah efendimiz Hazret-i Fatıma’yı Hazret-i Ali ile evlendireceği zaman Hazret-i Ebu Bekir-i Hazret-i Ömer’i , Hazret-i Osman’ı, ve Hazret-i Üsame’yi davet etti. Allah onlardan razı olsun. Şunun için ki yani onların geliş sebebi Hazret-i Fatma’nın çeyizini taşımak . Çeyiz olarak şunları taşıdılar:

a) El değirmeni taşı
b) Post seccade.
c) İçi hurma lifi dolu bir yastık
d) Bir testi
e) Yemek kabı
Hazret-i Ebu Bekir bunları görünce ağladı ve şöyle dedi:
Ya Resulüllah, Fatıma’nın çeyizleri böyle mi olmalı?
Bunun üzerine Resulüllah efendimiz şöyle buyurdu:
Ya Ebu Bekir, dünyada kalan bir kimseye bu kadarı bile çoktur.
Hazret-i Fatıma gelin olduğu zaman, üzerinde yün dokumalı bir örtü vardı. On iki yerinden yamalı idi.
Ve… Hazret-i Fatıma evine gittikten sonra eli ile arpa öğütüyordu, dili ile Kur’an okuyordu, kalbi ile de okuduğu Kur’an’ı tefsir ediyordu. Bu arada ayağı ile beşik sallıyor gözü ile de ağlıyordu.
Zamanımızın kadınlarına gelince. Elleri ile def çalıyorlar, dilleri ile gıybet ediyorlar, kalpleri ile dünyayı seviyorlar, gözleri ile de işaretler yapıyorlar, bu şekilde nasıl cennete gidecekler!.
Allah, kendisine salat ve selam eylesin, Resulüllah efendimiz, Hazret-i Fatıma’nın evinden çıkıp gitti.
Bundan sonra Hazret-i Fatıma hemen evi araştırdı; çeyizinden kalma yastığını kendi dokuduğu bir abaya sardı, cariyesine verdi. Bunları Hazret-i Ebu Bekir’e götürmesini söyledi, ayrıca şöyle demesini tembihledi:
Babamıza ne gibi iyilikler ettiğini biliyoruz; ama yanımızda babamın bize çeyiz olarak verdiği bu yastıktan başka bir şey yok, birde bu aba var.
Cariye Hazret-i Ebu Bekir’in kapısına geldi ve şöyle seslendi:
Selam sana ey doğruluk sahibi. Efendim Hazret-i Fatıma’nın sana selamı var. Sana:
Hazret-i Ebu Bekir,sıdık de Hazret-i Fatıma’ yada selam olsun.ve Hazret-i Ebu Bekir,sıdık o dikişsiz abayı acele olarak aldı, Resulüllah’ın yüzünü görmek için, abaya sarıldı. O abayı,da hurma dikenleri ile tutturmuş tu ki yürürken bir yeri açılmasın diye.
Ve.. Resulüllah efendimizin huzuruna yalınayak yürüyerek gitti. Tam bu sırada, Cebrail aleyhisselam da Resulüllah’ın huzuruna geldi; Allah ona salat ve selam eylesin. Cebrail’in üzerinde bir aba vardı, hurma dikenler ile tutturmuştu. Onu bu halde gören Resulüllah efendimiz şöyle buyurdu; Allah ona salat ve selam eylesin.
Ey kardeşim Cebrail, seni hiç bu kıyafette görmemiştim bu ne haldir?
Cebrail aleyhisselam şöyle anlattı:
Ya Resulüllah, sen sadece beni görüyorsun, gökteki meleklerin hepsi de bu kıyafete girdiler. Hazret-i Ebu Bekir’i sevdikleri için bu şekilde süslendiler, onun kıyafetine girdiler.
Sonra şöyle dedi;
Ya resulellah, Yüce Allah’ın sana selamı var, buyuruyor ki
Ebu Bekir’e şunu söyle
Ben ondan razıyım, o da benden razı mı?
Resulüllah efendimiz, bu durumu Hazret-i Ebu Bekir’e bildirdiği zaman, Hazret-i Ebu Bekir ağladı , şöyle dedi:
Allah’ım, ben senden razıyım; sen de benden razısın.daha ne isterim ki!..
Üstteki cümleyi üç kere tekrar etti; Allah ondan razı olsun.
Resülüllah efendimiz, bir hadis-i şerifinde şöyle buyurdu; Allah onu salat ve selam eylesin.
Dört özellik vardır ki, bunlar şekavetten ileri gelir, şunlardır;
a) Gözlerin yaşsız kuru olması
b) Kalbin katı olması
c) Uzun ümitler peşinde koşmak
d) Dünya sevgisi
Resulüllah efendimiz, bir başka hadis-i şerifinde şöyle buyurmuştur:
Allah ona salat ve selam eylesin.
Eğer dünya Allah katında, bir sivrisinek veya bir kuş kanadı kadar değerli olsaydı kafire ondan bir yudum su içirmezdi.

20.04.2007 - abdullah12

Konular