Hâl Dili // SemerkanD Dergisinden // Hâl Dili
Bayezid-i Bistamî k.s.’nin müritlerinden biri:
– Cüppenizden bir parça verseniz de teberrüken üzerimde taşısam, dedi.
Hazret şöyle cevap verdi:
– Evladım! Sen adam olmazsan, İslâm’ı yaşamazsan, Bayezid’in değil kürkü, derisini yüzüp içine girsen fayda vermez!
Osman Nuri Topbaş, Bir Testi Su
/// Ayakkabısı Olmayınca ///
Şeyh Sadi Şirâzî k.s. anlatıyor:
Bir kez olsun zamanın sıkıntılarından ıstırap duyup, başıma gelenlerden şikâyet etmemiştim. Yalnız bir gün ayaklarım çıplak kalmıştı, ayakkabı alacak param da yoktu. İçimdeki bu sıkıntı ile Kûfe Camii’ne girdim. Orada bir fakir gördüm ki, ayakları yok! O zaman halime şükrettim, ayakkabısız oluşuma da sabrettim.
Gülistan
/// Keşke Sen de Uyusaydın///
Şeyh Sadi Şirâzî k.s. anlatıyor:
Daha çocukken ibadeti sever, gece kalkar namaz kılardım. Aynı şekilde günahtan da sakınırdım. Bir gece babamın hizmetinde bulunuyordum. Bütün gece uyumadım ve Kur’an-ı Kerim’i elimden bırakmadım. Yanımızdaki insanlar horul horul uyuyordu. Babama; “Ne olur, şunlardan bir tanesi olsun başını kaldırıp da iki rekât namaz kılsa... Ölüler gibi yatıyorlar!” dedim. Babam dedi ki: “Evladım, keşke sen de uyusaydın da onların gıybetini yapmasaydın!”
Gururlu kimse kendinden başkasını görmez, onun gözünün önünde ayırıcı perde vardır. Hakikati gören bir göze sahip olsaydı, kendisinden düşkün kimseyi görmezdi.
Gülistan
Gerçek Mücahit
Tasavvuf yolunun büyüklerinden Gavs-ı Bilvanisî Seyyid Abdülhakim el-Hüseynî k.s. şöyle diyor:
“Her türlü haram işi yapmaya, her türlü günahı işlemeye müsait iken, her kim Allah’ın razı olmadığı bu işlerden kendini muhafaza eder, nefsinin yönünü Allah’a, salih amellere, namaza, oruca, Allah’ın hoşlandığı işlere yöneltirse, Allah yanında o kadar makbul olur. Rabbü’l-Alemin böyle bir yönelişten çok hoşnut olur.
Böyle bir kimsenin yapmış olduğu salih ameller Allah yanında kabul görür. Sahibi yüce makamlar, yüksek dereceler elde eder. Gerçek manada mücahitler böyle kimselerdir. Allah yanında makbul, Allah indinde pehlivan olan kimseler böyleleridir.”
Seyyid Abdülhakim el-Hüseynî, Sohbetler
30.10.2011 - Kaside-i Bürde