11 Aralik 2006 tarihli konular

Nimet'in Hakikati ve Kısımları

  • katip

Lütfu ve sevabı umulan, mekrinden ve azabından korkulan Allah'a hamdolsun! O Allah ki dostlarının kalbini ümit korkusuyla tamir etmiştir. Öyle ki nimetlerinin lâtifeleriyle o dostlarını huzurunun sahasına indirmeye sevketmiştir. Düşmanlarının istikrar yeri bulunan bela (imtihan) evinden onları uzaklaştırmıştır. Korkutma ve şiddetli ihtarının kamçısıyla huzurundan yüz çevirenlerin yüzlerini, sevap kerametinin evine çevirmiştir. Bunları, kınanmaya mâruz kalmamaları için bazen kahr ve şiddet zincirleriyle, bazen de şefkat ve lütfun gemiyle cennetine çekmek için yapmıştır.

Allah'ın Nimetlerinin Çokluğu, Kesintisiz ve Sonsuz Oluşu

  • katip

Recâ, salihlerin makamlarının, talihlerin hallerinin kısımlarmdandır. Vasfa ancak sabit olup ikame edilirse makam ismi verilir. Gelip geçici olana ise hâl ismi verilir. Nitekim sarılığın, altında olduğu gibi kalıcı, korkuda olduğu gibi geçici ve hastalıktaki gibi bu iki kısmın arasında olan kısımlara ayrıldığı gibi, kalbin sıfatları da böyle kısımlara taksim olunur. Kalpte kalıcı olmayana hâl denir. Çünkü devamlı kalmaz. Bu, kalbin bütün sıfatlarında geçerlidir. Bizim şu anda gayemiz recânın hakîkatidir. Recâ da, hâl, ilim ve amelden oluşur. İlim hali meyve veren sebeptir. Hâl ameli gerektirir. Recâ bunların üçüne birden verilen isimdir. İzahı şöyledir: Başından geçen güzel ve çirkin şeyler hal-i hazırda ve geçmişte mevcut ve gelecekte beklenen kısma ayrılır. Bu bakımdan geçmişte mevcut olan kalbine geldiğinde buna zikir ve tezekkür adı verilir.

Hased'in Zemmi, Hakikati, Sebepleri, Tedavisi, İzalesinde Gerekli Olan Davranış Şekilleri

  • nesim

Hased'in Zemmi

Hased kin'in neticelerindendir. Kin de öfkenin neticelerindendir. Bu bakımdan hased, öfkenin yavrusunun yavrusudur. Öfke ise onun esasının esasıdır. Hased'in sayılmayacak kadar çok ve kötü dalları vardır. Hasedin kötülüğü hakkında birçok hadîs vârid olmuştur:

Nitekim Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:

Ateşin odunu yediği gibi hased de hasenatı yer!94

Hasedden, sebeplerinden ve semerelerinden nehyederek, Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:
94) İbn Mâce

Sakın birbirinize hased etmeyiniz! Küsüşmeyiniz, birbirinizden nefret etmeyiniz. Birbirinize sırt çevirmeyiniz. Ey Allah'ın kulları! Kardeş olunuz!95

Hased'in Hakîkati, Hükmü, Kısımları ve Mertebeleri

  • nesim

Hased ancak nimete karşı yapılır. Bu bakımdan Allah Teâlâ, kardeşine bir nimet ile ikramda bulunursa, o nimet hakkında iki durumda olabilirsin:

Birincisi: O nimeti hoş görmemen ve onun yok olmasını istemendir. Bu durumun ismi haseddir. Bu bakımdan hasedin tarifi nimeti hoş görmemek ve kendisine nimet verilenden o nimetin yok olup gitmesini istemek demektir.

İkincisi: Nimetin yok olmasını sevmez, onun varlığını ve devamlılığını kerih görmez, fakat onun benzerini kendisi için de ister. Bu durumun adı gıbta'dır. Bazen de buna münafese denir. Bazen de münafeseye hased, hasede münafese denilir. İki lâfzın herbiri diğerinin yerinde kullanılır. Mânâlar anlaşıldıktan sonra isimlerin kullanılmasında herhangi bir sakınca yoktur. Nitekim Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:

İkinci rükün şükredilecek nimetler hakkındadır.

  • katip

Recâ ile amel, korku ile amelden daha yücedir; zira Allah katında kulların en sevimlisi Allah'ı en fazla sevendir. Sevgi ise, recâ ile galebe çalar. Bu, biri cezasından korkarak, diğeri de sevdiği için hizmet edilen iki hükümdarla ölçülebilir. Bu sırra binaen recâ ve güzel zan hakkında birçok terğıbler vârid olmuştur. Özellikle de ölüm vaktinde.
Sakın Allah'ın rahmetinden ümitsiz olmayın! (Zümer/53)

Bu bakımdan Allah Teâlâ, ümitsizliği haram kılmıştır. Hz. Yakub'un haberlerinde vârid olmuştur ki Allah Teâlâ ona vahiy göndererek "Biliyor musun seninle Yusuf'un arasını niçin ayırdım? Çünkü sen 'Siz gafil olduğunuz bir durumdayken kurdun onu yemesinden korkuyorum' dedin. Neden kurttan korktun da benden ümidini kestin. Neden Yusuf'un kardeşlerinin gafletini düşündün de benim Yusuf'u koruyacağımı düşünmedin" dedi.

Hased ve Münafese'nin (İmrenmenin) Sebepleri

  • nesim

Münâfese'nin (İmrenmenin) Sebebi
Münâfese'nin sebebi, hakkında münâfese yapılan şeyin sevgisidir. Eğer o şey dinî birşey ise, onun sebebi Allah'ın ve Ona ibadetin sevgisidir. Eğer dünyevî birşey ise, onun sebebi, dünyanın mü-bah şeylerini sevmek ve onlarla nimetlenmektir. Bizim şu anda düşüncemiz kötü olan hased ve onun gerçekten çok olan giriş noktaları hakkındadır. Bütün bunlar yedi kısımdır.

Birincisi adavet (düşmanlık), ikincisi taazzuz, üçüncüsü kibir, dördüncüsü ucub, beşincisi sevilen hedeflerin elden gitmesinden korkmak, altıncısı riyaset sevdası, yedincisi nefsin habaseti ve cimriliği'dir. Çünkü kişinin başkasının nimetini hoş görmemesi onun kendisinin düşmanı olmasından kaynaklanır. Bu ise, sadece akran ve emsallere mahsus bir durum değildir. Hatta bazen hasis bir kimse padişaha da hased eder. Yani padişahın nimetinin yok olmasını ister. Çünkü hasis, ya padişah kendisine kötülük yaptığından dolayı veya bir sevdiğini üzdüğünden dolayı padişaha buğzeder veya hased eden bir kimse, hased ettiği kimsenin malıyla kendisine karşı kibir ve gurur tasladığını bildiği için hased eder.

Emsal Akran,Kardeş,Amca Çocukları ve Akrabalar Arasındaki Hased Çokluğunun Sebebi ve Başkaları Arasındaki Hasedin Azlı

  • nesim

Hased, daha önce belirttiğimiz sebepler bir kavmin arasında çoğaldığı takdirde çoğalır. Bu sebeplerden bir kısmı bir kavmin arasında belirgin bir şekilde kuvvet bulursa, hased de onların arasında kabarır, kuvvetlenir; zira bir şahsa birkaç sebepten ötürü hased edilmesi mümkündür. Mesela başkasının kibir ve gururlanması ağırına gider ve başkalarına karşı kibir gösterir veya düşmanlığından ötürü kibir gösterir. Bunlar gibi daha nice sebepler vardır.

Bu sebeplerden biri, diğerine çeşitli bağlarla bağlı bulunan kimseler arasında çoğalır. O bağlar ki onlardan dolayı sohbet meclislerinde bir araya gelirler. Yine o bağlardan dolayı hedeflerde birleşirler. Bu bakımdan onlardan bir kimse herhangi bir gayede arkadaşına muhalefet ederse, arkadaşının tabiatı ondan nefret eder ve böylece arkadaşının kalbinde kin yerleşir, kin yerleşince de arkadaşı kendisini tahkir eder ve kendisine karşı böbürlenir.

1. İdrâkin Sebeplerinin Yaratılmasındaki İlâhî Nimetler

  • katip

İki sınıf insan, ümit ile tedaviye muhtaçtır. Bunlardan biri ümitsizliğe düşüp ibadeti terkeden, diğeri de fazla korkuya kapılıp kendisine ve ailesine zarar verecek şekilde ibadete dalan kişidir. Bunların ikisi de itidâlden ayrılmış olup ifrat ve tefride kaymışlardır. Bunların kendilerini itidâle sevkedecek tedaviye ihtiyaçları vardır.

Mağrur olan, ibâdetten yüz çevirmesine rağmen Allah'tan birçok şey temenni eden ve günahlara dalan âsi için ümidin ilâçları helâk edici zehir olur. O ilâçlar soğukluğun kendisine geldiği bir kimse için şifa olan balın yerine geçer. Oysa o bal hararete mağlup olan bir kimse için öldürücü zehirdir. Mağrur için sadece korkuyu gerektiren ilaçlar kullanılır. İşte bunun için halk vaizinin lütufkâr olması, illetlere bakması, illeti arttıran ilâçla zıddını tedavi etmesi gerekir; zira maksat sıfatlar ve ahlâkların tamamında adalet ve itidâldir. İşlerin hayırlısı itidâlli olandır.

2. İdrâklerin Yaratılışındaki Nimetlerin Sınıfları

  • katip

Hz. Ali şöyle demiştir: 'Kim bir günah işler, Allah da dünyada onun günahını örterse, Allah o örtüyü kıyamette kaldırmaktan yücedir. Kim bir günah işlerse, dünyada onun cezasını görürse, ahirette ikinci bir defa kulundan intikam almaktan Allah yücedir'.

Süfyan es-Sevrî şöyle demiştir: 'Ben hesabımın anama babama bile havale edilmesini istemem. Çünkü Allah'ın onlardan bana daha merhametli olduğunu biliyorum'.

Seleften biri şöyle demiştir: 'Mü'min Allah'a isyan ettiği zaman, Allah Teâlâ onu, görüp aleyhinde şahidlik yapmasınlar diye meleklerin gözünden gizler'.

Korku Ve Ümit

  • katip

Korkunun Hakîkat!, Dereceleri, Kısımları, Fazileti, Korku ve Recâ'dan Hangisinin Daha Üstün Olduğu, İlacı, Kötü Sonucun Mânâsı, Peygamberlerin ve Salihlerin Korku Halleri

4. Yiyecek Maddelerinin Kendilerinden Meydana Geldiği Asıllar Hakkında

  • katip

Havf korku kalbin yanmasından ibarettir. Bu yanma gelecekte beklenilen istenilmeyen bir hâdisenin vukûu sebebiyle meydana gelir. Bu durum, recânın hakikati izah edilirken anlaşılmıştır! Kim Allah'a yakın olursa, hak onun kalbini kapsar, zamanının efendisi olur ve daimî bir şekilde Hakk'ın cemâlini müşâhede eder, onun istikbâle iltifatı kalmaz. Öyleyse onun ne korkusu, ne de ümidi vardır. Onun hali korku ve ümitten daha yücedir. Çünkü korku ve recâ, nefsi saldırganlığından meneden iki gemdirler.

Vâsıtî51 buna işaret ederek şöyle demiştir: 'Korku, Allah ile kul arasında bir perdedir!'

5. Yiyeceklerin İnsanlara Ulaşmasındaki İlahî Nime

  • katip

Kesin korku, ancak istenilmeyen bir şeyi beklemekle tahakkuk eder. İkrah edilen de ateş gibi ya esasında istenmez veya istenmeyen bir şeye götürdüğü için istenmez. Nitekim günahlardan ahirette istenilmeyen bir duruma sürükledikleri için ikrah edilir.

Nitekim ölüme götürücü olduklarından dolayı zarar verici meyvelerden hastanın ikrah ettiği gibi...

Bu bakımdan her korkan kimse bu iki kısmın birinden olan istenmeyen şeyi nefsinde canlandırması gerekir. Kalbinde onu beklemeyi kuvvetlendirmelidir ki kalp onu sezince yansın!Korkanların makamı kalplerini istilâ eden sakıncalı mekruhlar hususunda değişik olur. Bu bakımdan hadd-i zâtında mekruh olmayıp da dış bir tesirden dolayı mekruh olan şeyin kalplerine galebe çaldığı kimseler, tevbeden önce ölmenin, tevbeyi bozmanın veya sözünden caymanın, Allah'ın haklarını tam ifa edememenin, kalbin rikkat ve inceliğinin katılığa dönüşmesinin, istikametten inhiraf etmenin, şehvetlerin peşine takılmaktaki âdetin istilâ etmesinin, güvendiği sevaplarına havale edileceğinin, Allah'ın kendisine fazlasıyla vermiş olduğu nimetlerden dolayı aşırı gitmenin, Allah'ın gayrısıyla meşgul olup Allah'dan gafil olmanın, nimetlerin peşipeşine gelmesiyle aldanmaya maruz kalmanın, ummadığı şeylerin Allah tarafından kendisine verildiğinde, ibadette gailelerin inkişaf etmesinin, gıybet, hiyânet, hile ve kötülüğe niyet beslemek hususunda halkın nezdindeki haklarını, hayatının geri kalan kısmında ne olacağını bilmediği şeylerin, azabın dünyada peşinen verilmesinin, ölümden önce rezil olmasının, dünyanın aldatıcı süsleriyle mağrur olmanın, gafil olduğu halde Allah'ın kalbine muttali olmasının, ölüm çağında kötü olmasının veyahut da ezelde kendisi için yazılan mukadderatın korkusunun galip gelmesinden korkan kimselerdir!

6. Yemeklerin Islahı

  • katip

Korku'nun fazileti bazen düşünmek ve ibret almakla, bazen de ayet ve hadîslerle bilinir.
İbret almanın yolu şudur: Bir şeyin fazileti, insanı ahirette Allah ile mülâki olma saadetine götürmekteki rolüne göredir. Çünkü saadetten başka hedef yoktur. Kulun saadeti de ancak mevlâsıyla mülâki olup ona yaklaşmadadır. Bu bakımdan o mülâkata yardım eden herşeyin fazileti vardır. Fazileti de orada oynadığı role göredir. Anlaşıldı ki ahirette Allah ile mülâki olma saadetinin varlığı, ancak muhabbetini istemekle ve dünyada O'nunla yakınlık kurmakla mümkündür.

7. Islah Edicilerin Islahı

  • katip

Ebubekir Sıddîk (r.a) der ki: 'Bir müslüman ağlayabildiği kadar ağlasın, ağlayamayan ise kendini ağlamaya zorlasın'.

Muhammed b. el-Münkedir, Allah korkusundan ağladığı zaman göz yaşlarıyla yanaklarını ve sakalını sıvazlardı ve derdi ki: Kulağıma gelen bir hadîs-i şerifte şu hüküm vardır:
Allah korkusundan gelen damlaların değdiği yeri ateş yakmaz!

Abdullah b. Amr b. el-Âs şöyle demiştir: Ey müslümanlar! Allah korkusundan ağlayın. Eğer ağlamanız gelmiyorsa ağlamaya kendinizi zorlayın. Nefsimi kudret elinde tutan Allah'a yemin ederim, eğer sizden biriniz hakikati bilmiş olsaydı sesi kesilinceye kadar sesli bir şekilde ağlar ve beli kırılıncaya kadar namaz kılardı'.