EVLİLİK VE CİNSELLİK

Hz. Âdem ve Havva dünyaya insan neslinin sorumluluğunu alarak geldiler. Eğer evlilik geleneğini disiplin içerisinde başlatmasalardı, insan nesli kesilip giderdi.

Küreselleşme, Batı toplumlarını saran tehlikeli bir vebayı dünyaya yayıyor. Son yıllarda evliliklerin çoğu boşanmayla bitiyor. Cinselliğin ilköğretim çağına indirilmesi yüzünden zevk rezervleri erken tüketilen gençliğin geleceğinde tatminsizlik dönemi açılıyor.

Estetik bedenler ekranlarda sergilenerek, dikkatler cesetlere odaklanıyor. Cinsellikler ucuzca harcanmasın diye bedenler iğrenç mi yaratılmalıydı? Sorumsuzluğun bedeli, bilinçlerde güzelliğin cesetle sınırlanması; İtalyan araştırmacı Caldarelli’nin deyimiyle “kimsenin aradığını bulamaması ve herkesin mutsuzluğu” oluyor.[1]

Hayata tutunmak üzere yola çıkan güzel gençler, daha ilk adımlarında çelmeleniyorlar. Güller açamadan budanıp soluyor. Cinsel haz, eşlerin aile fedakarlığına katlanmalarına, dayanışmalarına ve çocuklarını yetiştirmelerine teşvik eden bir ilâhî ihsandır. Bu zevkin nereden geldiğini, beyine nasıl yerleştiğini düşünmeyenler, cinselliklerine sorumsuzca saplanıyorlar. Hem zevkleri köreliyor; hem de hayatları mahvoluyor.

Hayatımda tanıklık ettiğim ilk cinayetin sebebi cinsellikti. Liseden bir arkadaşımız sarkıntılığının bedelini canıyla ödedi. İstatistiklere göre, dünyada işlenen cinayetlerin üçte ikisi cinsel nedenlerden kaynaklanıyor. Cinselliklerini kontrol etmeyenler, cinayetle değilse, hastalıklarla ölüyorlar. Dünya Sağlık Örgütüne göre her yıl 333 milyon kişi cinsel yolla bulaşan hastalıklara yakalanıyor.[2] AIDS hastalığı gelecek yıllarda bazı ülkelerin gençliğini yok edecek, soykırımlar yapacak.