Günümüzde Özellikle Genç Fidanlarımızın Çevresini Kuşatmış Şehvet Taarruz Kuvvetleri için Etkili Stratejiler

Öncelikle tüm müslüman ve genç, çocuk, ergen, yetişkin, yaşlı, kısaca tüm müslümanlar Esselamu Aleyküm ve Rahmetullahi Vebereketuhu!
Bu yazıyı burada makale olarak paylaşmak istedim ama ''Zehirli Ok'' ekibiyle nasıl irtibat kurabileceğimi bulamadım. Bu yüzden bu en üstteki ''Neden Zehirli Ok?'' bölümündeki en göze çarpacak bir yere yazmayı düşündüm. Böylece yazım ekip tarafından kolaylıkla görülecek ve uygun görülür ise lütfen makale olarak bu sitede paylaşmanızı rica ediyorum.

Gelelim konumuza...
Öncelikle şunu belirtmeliyim ki günümüzde (başlıkta da kısaca belirttiğim gibi) zor imtihanlardan biri de her yerin şehvet arenalarına çevrilip müslümanları ve bir fidan olan genç müslümanları, genç hak aşıkları da dahil olmak üzere her yerden şehvet arenaları eşliğinde müslümanları gaflete sevkedecek ve Kur'andan yüz çevirtip uyutarak kendi ideolojilerini anlatanlar müslümanları her bir taraftan kuşatmış durumdalar. Bir müslüman olarak, bir islam mücahidi olarak mürşidimin bulunmasına rağmen bu saldırılarla başa çıkmanın ne kadar zor olduğunu inanın herkes gibi ben de görüyor ve sürekli yere yığılıyorum. Ama Hz Ali'ye (Keremallahi Veche) bir zat gelip sorar: ''Ya Ali (Radiyallahu Anh) bir günah işledim ne yapayım?'' Hz Ali: ''Tevbe et'' O zat: ''Tevbe ettim yine aynı günahı işledim ne yapayım?'' Hz Ali (kv) : ''Yine tevbe et'' Yine o zat: '' Ne vakte kadar?'' Hz Ali (R.A.) : ''Ta şeytan yenilinceye kadar!'' der. Ve ben bunu bildiğimden dolayı ta şeytan yenilinceye kadar vazgeçmeyip hep ayağa kalkıyor yani tevbe edip yola devam etmeye çalışıyorum. Derken aklıma bir yöntem geldi.Bu yöntem 3 maddeden oluşuyordu ve Peygamber s.a.v. ile Onun izinden giden ve gitmeye gayret edenlerin tavsiyelerinden aklımdan toparlayıp sonunda bu yöntemin belki bu mücahadelede çok ama çok güçlü bir silah olabileceğini düşündüm ve(daha uygulamış değilim ama bugün aklıma geldi ve oldukça etkili bir mücahadele yöntemi olduğunu düşünerek) zehirli ok sitesinde herkes ile paylaşmak istedim.Rabbim İnşallah uygulamayı ve uygulayan herkesin galip gelmesini nasip eylesin amin.Hem de burada paylaşarak belki eksik olan kısımları varsa tamamlanır,yok ise de herkes istifade etmiş olur inşallah.
Evet, gelelim şu 3 maddeden oluşan etkili güçlü silahımızın maddelerine:
1- Kardeşlerim, öncelikle hepinizden özür isteyerek açıklama, gerekirse detaylı açıklama yapacağım ve bu açıklama inşallah tüm müslümanlara ve ben dahil ilaç olur. Bilindiği üzere, bu şehevi duygular arttığı zaman, yani şeytanlar içeriden ve dışarıdan müslüman olan bir kişiyi hançerlediği, sitedeki hadisi şerife dayanan tabir ile içeriden ve dışarıdan saldırıp zehirli oklarını sapladığı ve tesirleri ile bilincimizin yok olup sersemlediğimiz zaman yani şehvet zehri tesir edip zihnimizi bulandırmada galip geldiği zaman, belki normalde olmadığı kadar savunmasız bir halde kalıveriyoruz. Bazen yabancı birine istemsiz çarpan bakışlar oklarımıza yenilerini eklerken, bazen de içimizden nefs ve şeytan bize vesveseler ile oklarına yenilerini ekliyor ve düşman taarruzda her yanımızı kuşatmış bulunuyor. Biz bakmasak, bakış atmasak dahi boş odada bile bizi rahat bırakmıyor ve zehirin tesirleri git gide artıyor. Normalde pek güçlü olan irademiz bile bizi oklamaya başlıyor ve kendimiz, yani nefsimiz de bize oklar saplamaya kalkışıyor. Ortada öylece kalakalmış yere yığılmak üzere bulunan zapzayıf irademiz ile bu savaşı nasıl kazanacağız? Evet bu sorunun yanıtı bizim için hayati önem arzediyor. Eğer bu sorunun yanıtlarını bulabilirsek ve taktik ve sıtratejilerini kavrar ve Cenk meydanında uygulayabilirsek Allah'ın izniyle, inşallah Dünyada en şanlı savaştan binlerce,on milyonlarca belki daha büyük kat büyük olan bir savaşı kazanmış gibi olacağız inşallah. Nitekim Hz Peygamber s.a.v ashabına : ''Küçük Cihaddan Cihad-ı Ekber yani büyük cihada dönüyoruz'' dedi. Ashab: Ya Resulallah daha büyük savaşlar mı olacak? Amcan şehid düştü bu kadar şehid verdik yaralananlar oldu mallarımız canlarımız telef oldu ne büyük savaşlar oldu , bunlardan daha büyük savaşlar mı olacak? dediler. Resulullah sav : ''Onu demiyorum, harp meydanındaki savaş küçük savaştı, Asıl büyük savaş içimizdeki yani nefsiniz ile olan savaştır'' diye cevap vermiştir. Devam edelim inşallah: nerede kalmıştık? Evet yere yığılmak üzereyiz. Artık o zapzayıf iradeye bir ümit veremez isek, kazanabileceğine inandıramaz isek yere yığılacağımızın, üstelik her taarruzda aynı şekilde yığılacağımızın an meselesi olduğunu unutmamak lazımdır değerli kardeşlerim. O halde açıklamalarımızı detaylandıralım:
Dışarıda birçok şehvet arenaları, zinetlerini iffetlerini düşünmeden sergileyenler, üzerlerimize bizi helak edici bakışlar ile zehirli oklar saçanlar... İçimizdeki hannas (şeytan) ve bir de irademizi ve ruhumuzu hapsetmek isteyen, kalbimizi işgal etmek için pusuda bekleyen nefsimiz ve hannas... Dışarıda sağımızdan,solumuzdan,önümüzden,arkamızdan,aşağımızdan yukarımızdan yanaşıp bize vesvese veren sinsi pusucu taarruz kuvvetleri... Dışarıda tvler,bilgisayarlar,telefonların, bizler ilgilenmesek bile reklamlar ile çepeçevremizi işgal etmiş sanal kuvvetler... Dışarıda iffete aykırı konuşan bir sürü mağlup olmuş ve kuvvetlere teslim olmuş insan taarruzcular yani dışarıdaki, giyimleri, bakışları, sözleri, ellerindeki sanal taarruz silahları yani telefonlar, meydanlara yerleştirdikleri ekran ve panolardaki reklam adı altındaki kuvvetler, bazen de meydan okurcasına üzerinize yürüyen her yaşta insan düşman kuvvetleri, yani tüm bu kuvvetlere mağlup olmuş ve düşman kuvvetlerine yani şeytanın saldırı kuvvetlerine bilinçi ya da bilinçsiz katılmış olan insanların şehvet okları ile sizi zehirlemeye, helak etmeye çalışmaları... Ol kuvvetler yetmezmiş gibi, bir de bize düşman ve casus olan sinsi organlarımız; yarın hak divanında aleyhimize şahitlik edecek organlarımız; gözlerimiz başta olmak üzere, bütün vücudumuz ve zehirin tesirirnin arttığı ve en fazla yoğunlaştığı tenasul casuslarımız... Normalde boşaltım için kullandığımız tenasul uzuvlarımız, hatta tüm kuvvetler ile nefs ve şeytanın insanı helak etmek için her türlü sapkınlığı insana reva gören ve ruhu,iradeyi(aklı),kalbi savunmasız bırakıp kendi galibiyetlerini ilan edip insanı imansız öldürüp ebedi cehenneme sürüklemek ve kendi kendine zulmetmek gibi alçakça plan ve çabalarını sürdürürken o zavallı felç olmuş ve yığılması an meselesi olan irade yavaş yavaş her türlü sapkınlıkların sahibi olan düşman askerlerini içeri sızarken görür. Ve bu askerler her yere zehirli oklarını atarak tüm bu sapkınlıkların sapkınlık olduğu farkedilmesin diye bu okları fırlatırlar. Ve sapkınlık olarak bildiğimiz her şey de bize oklar yağdırmaya başlarlar. Örnek mi? Vermeme gerek var mı? Bir örnek verip o zehirli oklardan birini makaleyi okuyan kardeşlerime nasıl atarım? Açıklamayı daha fazla nasıl detaylandırırım? Eline savunma kuvvetleri vermek yerine bir ok da biz mi atalım? Bir tekme de biz mi atalım? Bence örnek vermeme gerek yok. Ama illa örnek verilecekse : İçeride ve dışarıda yapılan nefs ve şeytanın saldırıları kişiyi bu kuvvetlere katılmaya zorlar. Evet kişinin imanı var ise , zapzayıf iradesi ile de olsa bu kuvvetlere katılmak istemez. Ama gelgelelim bu sefer en güçlü askerler kaleyi içeriden feth etmeye çalışır ve kişiyi bu sefer dış taarruzdan iç taarruz kuvvetleri ile zayıflatmaya çalışırlar. Ve bu iç taarruz kuvvetleri ise en sinsi kuvvetlerdir. Tıpkı Bir ülkeyi içeriden feth etmek gibi, İçeriye sızıp, o ülkeyi de kendi müttefiki, ordusu arasına katmaya çalışması gibi... Düşünebiliyor musunuz? Ne büyük bir plan? Ne büyük bir savaş? Peki biz gerçekten bu kadar güçsüz müyüz? Sonuç mağlubiyet mi? Bu sorunun cevabını bildiğimi söyleyemem ama bildiğim bir şey var ise, o da: ''Hasbineallahu veni'mel vekîl'' dir. Yani Allah kula yeter ve o ne güzel vekildir! ... Yani Allah bizim durumumuzdan elbette haberdar. Gelgelelim tevekkül etmezsek de olmaz. Belki nasıl eğitim almadan veya silah kılıç kalkan kuşanmadan taarruza gitmek ve Allaha güveniyorum demek tevekküle ters ise bu durum da bir harb olduğundan buna benzer diyebiliriz. Yani tevekkül şart.Bizler elimizden gelendi yapıp gerisini Allah'a (cc) bırakmalıyız inşallah.Nitekim Allah (cc) tevekkül sahiplerinin yardımcısıdır. Nasıl ki (bu ilk madde değildi ama belki daha önem arz ettiğinden ilk maddeye almak daha uygun olabilir diye düşünüyorum) bir şeyi bilmeden uygulayamaz,yapamaz isek, bir savaşı kazanmak veya amelde bulunmak için de ilim lazım yani önce öğrenmek, sonra uygulamak lazım. bu kenarda dursun, yine ilk maddeye yazmayalım inşallah.
Madde 1'i yazalım: Tüm bu saldırılarda yere yığılmak üzere görülebiliriz ama hayır. Yığılmayacağız inşallah. Öncelikle buna inanmalıyız ve düşman menzilerini öncelikle imha etmekle başlayalım inşallah. Çünkü ilk oklar ,bizim kuvvetlerimizi de bize ok atmaya zorluyor ve eğer kendi kuvvetlerimizin nefes almalarını sağlayabilirsek bir taş ile iki kuş vurabiliriz. Yani hem düşman menzilerini imha edecek, hem de kendi kuvvetlerimizin düşman saflarına katılmalarına mani olmuş olacağız inşallah. O halde ilk hedefimiz, belki hiç aklınıza gelmedi ama sinsi olduğu hiç belli olmayan en güçlü kuvvet noktalarından birini söyleyeceğim size inşallah: İçinizden zehirli okların tesiriyle teslim olup gidip kendinizi bizzat düşman safhına dahil edecek olan Bilgisayar,telefon,tablet ya da televizyonunuz! Evet yanlış okumadınız! Düşmanın kontrol kulesi ya da en güçlü karargahlarından biri burası desem? Nasıl olmasın ki? Siz kendinizi bir tek kişi olarak düşünebilirsiniz ama bir insanın içinde dünyanın en büyük savaşından daha büyük bir savaş meydanı bulunmaktadır. Siz veziriniz sandığınız nefsinize kanıp gel ey irade şimdi filan yere gidelim ve temelli büyük mağlubiyet almazdan önce bazı toprakları geçici olarak düşmana verir gibi yapalım ve tevbe tankımız ile orayı alır daha güçlü bir hazırlık yaparız diyerek sizi düşmanın karargahına götürmek ve siz zaten tam yığılmak üzeresiniz ve aklınıza daha iyi bir çözüm gelmeyerek... Sakın ha gitmeyin oraya! belki hiç tahmin etmezsiniz ama, belki düşman başından beri içerideki vezirimdir güvendiğimdir dediğiniz nefsinizi iradenize dost gözükerek sizi topa tutacağı en güçlü menzilerinden birine çekmek için ve nihayet sizi yere yıpmak için uğraşıyordu, ve siz de dost görünümlü içerideki hainin en zayıf anınızda sizi en güçlü silahı ile zayıf halinizi kullanıp mağlup etmesine izin mi vereceksiniz? Elbette vermeyeceksiniz! Düşmanı tam da beklemediği yerden tam iki bacağı ve iki kolundan sakatlayacaksınız! Üstü kapalı anlatıyor gibi görünebilirim ama hayır! düşmanın oklarını yara yara anlatıyorum size! Sizler bu yazımı okur iken ben aynı zamanda : '' üstü kapalı mı anlatıyorsun acaba?'' diye kılıç sallayan düşmanların kılıçlarını da parçalıyorum inşallah, sizler merak etmeyin! Burada yazıklarımı yanlış anlayan bir irade bence yoktur, Ha eline zehirli ok almak isteyen şeytanlar ve vezirler var ise onlar anlamasalar da olur derim (yani irademiz,aklımız anlasın yeter.bize vesvese verenler anlamasa da olur demek istiyorum) Evet, en güçlü karargahlarını bombaladık düşmanın tamam diyeceksiniz. Ama düşman durur mu? Hayır tabiki de, durmayacaktır. Bize elbette bir B planı da lazımdır. Çünkü düşman bu darbeyi hiç beklemiyordu ve çok daha fazla kızdı ve varıyla yoğuyla karşı taarruza geçecektir. Sizler de beklemeyeceksiniz elbette! ''Geleceğiniz varsa göreceğiniz de var!'' Diyeceksiniz! Ve Güçlenmiş iradeniz, güçlenmiş özgüven ve ümidiniz, Hasbinallahu veni'mel vekîl, La havle vela kuvvete illa billa hil Aliyyil Azîm, (bu kelimeleri boy abdesti olmadan dahi söyleyebilirsiniz bu arada bilginiz olsun, ümidinizi kaybetip üzülmeyesiniz sakın ha!) Bismillahi Allahu Ekber! Ya Allah Ya Aziz! Meded Ya Rasulallah! Meded Ya gavsul Azam Abdulkadiri Geylani ve Zamanın Kutbu! Meded 3'ler, 5 ler 7 ler 40' lar ve 124 bin Peygamberin varisi olan ve yeryüzünde yaşayan ve daima diri olan ahirete intikal etse de tasarrufa sahip olan bütün evliyalar! Diye imdad isteyip hem içeriden kuvvet kazanacak ve hem de bir tokmak gibi düşmana korku salacaksınız! (tabi içimizden söyleyelim Dışarıdaki insanlar ülkede savaş çıktı sanmasınlar, veya kimse yoksa fısıltıyla da söylemek isteyen söyleyebilir hulusi kalp ile, mühim olan kalp ila söylemektir inşallah) Tabi bu yalnızca işin dua kısmı, asıl taarruz kısmının ısınma turları bile değil değerli kardeşlerim! Daha B Planına bile geçmedik henüz! B Planına geçelim inşallah... Şimdi düşmanı sağlam sakatladık amma düşman gürleyecek ve bütün kozlarını üzerlerimize salacak, sakın ha umudumuzu yitirmeyelim! Aldanmayalım bu yalandan gürleyen çaresizlik havlamalarına! Siz tam o anda inşallah, düşmanı tam gürleme düşüncesinde iken ters köşe edeceksiniz inşallah! Ama önce düşman nasıl gürleyebilir? Onu tespid edelim Kardeşlerim! :
Düşman zaten Allaha dua ettiğimiz anda bir irkilme yaşayacak ama daha tedbirli ve daha sinsice, daha da haince sahtekarlıklarda bulunacaktır. Belki içerideki iki müttefiki olan birincisi nefs ile düşmanın irtibatındaki zedelenme ve ikincisi de büyük karargahlarından birinin bombalanması üzerine içerideki ve dışarıdaki bütün kuvvetlerini yeniden o bombalanan karargaha iradenizi yöneltmek için seferber edecektir. Yılmayacağız! Öyle yok! Diyeceksiniz ki içinizden: Yapamayacaksınız! Kalbimize giremeyeceksiniz! Ruhumuzu boyunduruk altına alamayacaksınız! Nefsimizi helak edemeyeceksiniz! Dualarımızı dindiremeyeceksiniz Bu iradeye diz çöktüremeyeceksiniz! Diyerek dost kuvvetlerinize güven, Düşman kuvvetlerine korku salan bir şekilde kendimize olan güvenimizi yeniden toplayıp ilk tarbeyi tekrardan yapmış olacaksınız inşallah. Çünkü düşman başından beri bizi ümitsizliğe düşürüp bu ümitsiz,plansız ve çaresiz anımızda kandıracak ve vezirimiz,dostumuz gibi görünen nefsimiz ile beraber bizi ana karargahlarından birine çekip topa tutma planı içerisindeydi. Ama biz hem düşmana rest çekerek o karargahını bombardıman etmiş, hem çaresiz,zayıf görünen bir halde iken en büyük ,tek başına her şeye kudreti,kuvveti, gücü yetici olan Allahtan yardım istemiş, onun dostlarından medet istemiş ve onları vesile ederek Allaha cc yalvarmış , hem irademizi kuvvetlendirmiş, hem de ümidimizi toplamışız. Artık taarruz sırası bizde ve savaşın seyri değişmek üzere inşallah şimdi Topa tutma sırası bizde inşallah! Bakıyoruz şimdi, düşman her bir taraftan saldırmaya çalışıyor, mesela yemek ye diyor, su iç diyor, dünya işlerine çekmek istiyor, rızkı bahane ediyor, vücudunuza sapladığı okların tesirlerini kullanmak istiyor… Siz de düşmana inat bütün menzileri bombardıman ediyorsunuz inşallah! Mesela bilgisayar telefon,tablet veya televizyondan işiniz olsa dahi yüz çeviriyorsunuz, biri size: ‘’ şu telefona bakar mısın faceye veya internete giremiyorum dediğinde, ‘’hayır, şimdi çok önemli işim var sonra’’ diye cevap veriyorsunuz. Mesela içinizden bir ses : ‘’ acıktın yemek ye , susadın su iç ‘’ diyor siz de , ‘’hayır , şuan ne yemek var ne de içmek’’ diyor ve böylece 2 menziyi de darmaduman etmiş bulunuyorsunuz inşallah. Ve yine mesela televizyon var bir yerde. Ve hatta birileri izliyor. Siz sırtınızı dönüp televizyon olmayan bir yere sığınıyorsunuz. Ve içinizden La ilahe illallah,la mevcude illallah, la mabude illallah la ilahe illallah, la ilahe illallah… muhammederresulullah diyor ve bu zikrin patırtısından düşman yanınıza bile yaklaşamıyor ve o sırada insanlardan biri iffetsizce size görünüyor ve siz de içinize dönüp: ‘’18 bin alemi içine alan bir kalbimiz var,öyle mi? Bu kalbimizin içi ile ilgili kimse hesaba girmesin! Hesaba girenler bunun bedelini ödeyecekler! Şimdi bir bucaktan birileri (iblis) kendine göre açıklamalar yapıyor… evimize gireceklermiş (bilgisayarlar televizyonlar ,tabletler hatta misafirliğe gelen iffetini düşünmeyenler) dışarıdan evimize gireceklermiş! Geleceğiniz varsa, göreceğiniz de var bunu böyle bilin! Bunu böyle bilin! Yani bir taraftan iffetsizce giyinip dolaşanlar, bir taraftan bilgisayarlarımız, tabletlerimiz, televizyonlar, bir taraftan olanca gücüyle kötülüğü emreden nefsimiz, bir taraftan bizim yanımızda iffetsizce giyinerek dolaşan ve iffetsiz konuşan, iffetsiz şeyler açanlar, bir taraftan casus olan vücudumuz ve organlarımz TOPUNUZ GELİN! Allah’ın izniyle bu iradeyi aşamayacaksınız!Rabbimin izniyle bu iradeyi aşamayacaksınız! Arada içinizden La ilahe illallah,la ilahe illallah, la ilahe illallah! Muhammederresulullah deyip ey ruhum , kalbim, biz şuna inanıyoruz, biz bir ölürüz (yani yıkılır düşeriz) bin diriliriz! Bunu İblisin kuvvetleri de böyle bilsin! Deyip irademizi iyiden iyiye sağlamlaştırıyorsunuz Allah’ın izniyle…
Ve daha sonra mı? Sonrası ise yeniden diriliştir inşallah…. Öncelikle Bir karar alırız inşallah… Efendimiz sav in de tavsiye ettiği gibi (ben en uygun şöyle görüyorum) Pazartesi,Perşembe,Cumartesi günleri oruç tutmak… eğer sahura kalkamadı isek uyandığımızda yiyip içip sahur misali akşam namazına dek yine de yiyip içmemek… Evet belki nafile oruç sevabı alamayabiliriz ama cihat sevabı alacağımız bir kesin iştir ve 2 öğün yiyerek de Müslümanlık adetlerinden birini uygulamış oluruz inşallah … ama nafile oruç olmadı bu deyip de oruç tutmuyor gibi davranmayalım inşallah… Ramazan ayı orucunda nasıl davranmamız gerekiyor isek aynı öyle davranıyor ve orucu bozan ve sevabını azaltan her şeyden de uzak duruyoruz inşallah… Şayet spor yapıyorum, veya okulum var, çalışıyorum gibi bahaneleriniz olursa lütfen bu bahaneleri bırakalım. İnanın hiçbirisine engel değildir. Eğer spor yapıyor iseniz iftar ve sahurdaq ya da uyandığınız zaman biraz fazla su için ve protein alın veya direk oruç tutmadığınız gün yapın ya da oruçlu günüme denk geliyor der iseniz ,ki hepsi denk gelmeyecektir, gücünüz yettiği kadar yapın ve daha pek çok yöntem kullanabilirsiniz ama sakın oruc tutuyormuş gibi davranmayı unutmayın veya bizzat tutun. İnanın oruçlu iken iş güç yapmak karnınız tok iken yapmaktan daha kolaydır. Çünkü Oruçlu iken kişinin iradesi daha kuvvetli olur ve bedeni gereksiz yükten ve pisliklerden arındığı ve hafifleyip rahatladığı için kişi daha dinç ve dinamik olur. Tabi size tavsiyem özellikle sahurda veya kalkamamışsanız kahvaltıda en azından birkaç tane hurma tüketin ve yeterli protein ve kaliteli karbonhidratları alın ve yeteri kadar da su için. Hatta yaz aylarında kavun karpuz tüketin çünkü kavun ve karpuz vücutta suyu tutar ve daha uzun süre depo edilmesini sağlar imiş ve içecek olarak gazozdu kolaydı kahveydi tüketmeyin. Özellikle sahurda veya kalkamazsanız kahvaltıda uzak durun , çünkü bu gıdalar sizin midenizi faydasızca şişirir ve doldurur. Yerine faydalı olanı yiyemeden dolan mide kısa bir süre içinde boşalır ama bedende faydalı gıdalar ve su sağlıklı bir şekilde alınamamıştır. Böylelikle gün içinde gereksizce susayabilir,acıkabilir ve güçten düşebilirsiniz kardeşlerim , en iyisini Allah cc bilir. Bu arada orucun günlerini nasıl belirlediğimden de bahsedeyim inşallah: bir rivayette ‘’ en hayırlı oruç Hz Daavud as ın orucudur’’ diye geçiyor , hadisi şerifti sanırım. Mubarek bir gün oruç tutar bir gün tutmazmış. Düşünülünce; bir gün tutmasan ertesi gün tutsan vücut ne açlıktan bitkin düşebilir, ne de mide ve irade aşırı yiyip içip kendini gafil eder ve bedenini ağırlaştırıp fazla yemekten dolayı uyuşukluk hali olur ve yine fazla yemekten dolayı harama düşme tehlikesi de ortadan kalkmış olur. Ayrıca senenin yarısı oruçlu geçmiş olur. Bu kadar kolay bir şekilde bu kadar büyük faziletler elde ettiren bu oruç gerçekten de çok güzel ve eğer doğru hatırlıyorsam ve bu hadisi şerif ise şüphesiz en güzel oruç olmuş olur. Buna dayanarak ve Peygamber sav in özellikle oruç tuttuğu günlere bakarak (Pazartesi ve Perşembe amellerin Allah cc’a arz olunduğu gün, Cumartesi ve Pazar günleri de gayri müsimlerin tatil günü olduğu için de gayrimüslimlere muhalefet etmek için Efendimiz sav özellikle bu günlerde oruç tutmayı sever imiş. Öte yandan bir tek Cuma günü oruç tutmak uygun görülmemiştir. Eğer tutulacaksa ya Perşembe ve Cuma ya da Cuma ve cumartesi tutulması uygun görülmüştür. Bu bakımdan biz bir gün tutup bir gün tutmasak illaki Cuma gününe tek olarak denk gelecek ve tutamayacaktık. Öte yandan Haftanın 3 değil de 4 günü tutacak olsak bu sefer illaki haftada en az bir kere peş peşe 2 gün oruç tutmak zorunda kalacaktık. O yüzden daha kolay olması sureti ile ve Efendimiz s.a.v. in sevdiği günlerde tutup bir de sünnet sevabı almak için ve bunu yapmak ayrıca güzel olacağı için, Pazartesi ve Perşembeyi olmazsa olmaz yaptım. Perşembeden sonra Cuma zaten tutulmayacaktı ve Cuma tek tutmak da caiz değildi, ve Cumartesi zaten tutacaktık ama aynı zamanda Efendimiz sav in sevdiği günlerdendi. Pazar da sevdiği günlerden ama biz o gün tutarsak peşpeşe tutmuş olacaktık. Bu yüzden Pazarı atlıyor ve Pazartesiye geçiyoruz ve böylece hem Davud as ın tuttuğuna benzer bir oruç tutarak hem de Peygamber sav in sevdiği şekilde oruç tutmuş oluyor ve hem de hiç zorlanmamış olarak tutmuş oluyoruz inşallah. Çünkü gerçekten oruç tutunca kişi hadi diyelim güçsüz düşecek bile olsa (o da diyelim ki hiç alışkın değil) zaten ertesi gün kesin tutmayacak. Böylelikle çok kolay bir şekilde belki birkaç günde uyum sağlayacak ve devam ettiği taktirde belki vücudu da tam bir denge içerisinde çalışıp daha dinç ve hem dünya işlerini hem de kulluk vazifelerini çok daha rahatlıkla ve çok daha sağlam bir iradeyle yapabilecektir. Ayrıca sahur yaparken belki teeccud vaktinde, yani birçok kişinin gafil olduğu ve uyanık olmadığı bir saatte uyanmakla çok kısa sürede büyük manevi ganimetlere ve sıhhati ile de maddi bereketlere nail olmuş olacaktır ki bu Allahın izni ile iki cihan saadeti ve mutluluğudur inşallah…!
Son maddeye de gelecek olursak, İlk madde bizim kurtuluş reçetemizdi, tam yığılma anında yeniden dirilişimizdi ve bu ilk madde her saldırıya uğradığımızda kullanabileceğimiz en güçlü silahlarımızdan biridir ve ikinci silahımız da irademizi daha da kuvvetlendirecek, maddi ve manevi kuvvetimizi toparlayacaktır. Ama tüm bunlar elbette yeterli değildir. Her zaman çeşitli taarruz ve saldırılara uğrayabileceğimiz bir aşikare gerçektir. Bu yüzden bizim Aynı zamanda seçtiğimiz arkadaşlar,araçlar, hatta yaşama biçimi de altın önem kazanır. İşte bu noktada (aslında bu ikinci maddedeydi ama bilgisayarlara geçici olarak bağlanmama kararımızdan ötürü bunu son sıraya aldım. Zira bilgisayarlar sadece düşman karargahı değildir ama ümidimizin yıkıldığı, irademizin devrilmek üzere olduğu noktadaki en ufak bir reklam vb bir şey bizi kendi bilgisayarımızla bombardıman etmek isteyen taarruz güçlerini içeriye bırakabileceği ve adeta kendimizi düşman karargahında bulacağımızdan dolayı böyle bir durumda iken ilim, zikir veya ilahi videosu açmak için bile bilgisayar,telefon ve tabletlerimize yönelmememiz hayati önem taşımaktadır. Tıpkı aslında bizim ülkemize ve milletimize ait bir savunma karargahımızı düşmanların ele geçirmesi ve bizim savunmasızca o karargaha teslim olur gibi gitmememiz gibidir. Bu bakımdan duruma ve olaya göre, kendimizi ve yöneldiğimiz her şeyi şekillendirmek hayati önem taşımaktadır. Bu yüzden de İlk olarak duruma göre gerekli önlemleri almak ve buna göre hareket ettikten sonra ve irademiz yeterince yerli yerinde olduğu sırada mesela oruçlu iken çok uygun bir zamandır, internetteki yaşam biçimimizi , çevremizdeki dostlarımızı, ve yaşam biçimimizi , Cennet ehlinin yaşam biçimine, ahret ehli, cennet olan kimselerin, Allah’ın cc rıza, aşk ve muhabbetini arzu eden kişiler gibi bina etmektir. Mesela dostlarını Salih kimselerden seçmek, Bir mürşidi kamil arayıp bulmak, Efendimiz sav in Cennet bahçeleri diye bahsettiği Zikir ve ilim meclislerinde , sohbet meclislerinde bulunmak, ve bunu yaşam biçimi eylemek, Dostlarımızı iyi seçmek ve Allahdan, Peygamber sav den ve Ümmeti Muhammedin sav evliyasından başka hiç kimseyi dost bellememek, onları her şeyden ailesinden öte, kendinden bile çok sevmek, çünkü onlar örneğin Allah dostu Peygamber varisi bir evliya kişiyi anne babasından daha çok düşünür. Belki anne baban senio kadar düşünmez ve anne baban Allahı sana, seni de Allaha sevdiremez. Çünkü Veliyullahın Allah cc a nazı geçer. O sevdiği kulunun yüzü suyu hürmetine kişiyi huzuruna kabul eder. Öte yandan Hz Muhammedin sav Ümmetine ne kadar düşkün olduğunu bilmeyeniniz yoktur herhalde. Nitekim Allahu Teala hazretleri de cc Hz Muhammed sav in ümmetine ne kadar düşkün olduğunu bahsetmektedir. Ve Allah cc … Bütün kainatın yegane yaratıcısı… Hani Allah cc , Peygamber sav den naklen olması lazım bir rivayete göre: ‘’Bir annenin kundaktaki bebeğe olan şefkatini bilir misiniz? İşte Allah cc kullarına o Annenin kundaktaki bebeğe olan şefkat ve merhametinden daha merhametlidir’’ buyurmuşlardır. Bu yüzden En çok Allahı ve sonra Peygamberini ve sonra da Onun yolunda Allahın Peygamberini ve Allahı razı etmiş Allah dostunu sevmek lazımdır. Ve ahret ehli olan, fakir ve garip olan , kimsesiz olan kişileri çok sevmek, onlarla beraber olmak lazımdır. Nitekim Efendimiz sav bir rivayette fakirlerle beraber olan cennetliktir veya cennette benimle beraberdir demişlerdir. Ana babayı da razı etmek gerektir. Allahın Farz emirlerini terk ettirmek ve Haramlarını yaptırmak istemek emirleri haricinde gayrimüslim bile olsa ana babaya itaat etmek gerektir. Ana babasını hoşnut eden bir rivayete göre dünya ve ahret hayrına, bereketine nail olur imiş Allahın izniyle… En iyisini Allah cc bilir… Ve eş dost,akraba, aileden bile olsa size zararı dokunan ve birlikte oturduğunuzda üzerinize istemediğiniz hasletler, kötü ahlaklar sirayet ediyorsa o kişilerle de mümkün mertebe mesafeli olun. Arkadaş gibi, dost gibi ahbab olmayın. Çünkü yaramaz kişilerle oturanlara o kişilerin kötü tarafları sirayet eder imiş ve bunu hepiniz yaşamışsınızdır. Ben bunu pek çok kez yaşamış ve tecrube etmiş bulunmaktayım . Bunu bir çok iyi açıklayan bir örnek var: Nasıl ki güzel kokular satan birinin dükkanına gidersiniz ve oradan güzel kokular satın alır , veya sürünürsünüz veya satın almasanız bile güzel kokuları duyar ve mest olursunuz, yine nasıl ki bir demirci dükkanına gidersiniz ve üzerinize kıvılcımlar sıçrar ve elbiseniz yanar, veya yanmasa isabet etmese bile kötü kokudan rahatsız olursunuz aynı bu da bunun gibidir bu yüzden Sizler de yarın hak divanında pişman olmamak için arkadaşlarınızı ve ahbaplık kurduğunuz kişileri iyi seçin. İnşallah. Ve yine Telefonumuzu, bilgisayarımızı, çevremizi,evimizi giyimimizi, kuşamımızı,yöneldiğimiz igi alanlarını ve aklımıza gelebilecek her türlü yönelinen şeyleri, hatta kitaplarımızı bile Cennet, ahret ehlinin, dünya ve ahret saadeti yolundaki Salih kimselere yakışır, yaraşır şekilde olacak şekilde düzenlemeliyiz ve adeta her birini kendi karargahımız ve özel kuvvetlerimiz haline getirmeliyiz inşallah. Ben acizhane kendim ilmin gerekliliğini kendi üzerimde hissetmekte ve görmekteyim. Bu yüzden Bir Allah velisine gelen nidada olduğu gibi (bir Allah dostu baya bir sene ibadet vesayir yapmış falan böyle bir kıssa ) : ‘’ Ya filanca ben senin ibadetine muhtaç değilim ki? Kaldı ki ihtiyacım olsaydı zaten benim meleklerim var, bana devamlı ibadet ediyorlar. Senin yaptığın ibadetten ziyade ahlakının nasıl olduğu ve insanlar ile geçimin, davranışın, daha önemlidir’’ gibi bir nida imiş, bunun gibi, ayrıca özellikle de ilimsiz amel olmadığı , ibadetleri bile huşu ile bilinçli bir şekilde yapabilmek için ilmin lazım olduğu da bir aşikardır. Ve insanlar ile olan davranışlardan günahlardan korunmaya, haram olan dan helal olana tüm bunları ve metodlarını faydalı ilim ile öğrenmeli ve uygulamalıyız diye düşünmekteyim. Nitekim sohbet dinlemek isteyen arkadaşlara da ben buradan İhsan Şenocak hocayı tavsiye ediyorum, ve özellikle sohbetini dinlediğiniz kişilerin itikadına iyi bakmanızı ve ehli sünnet vel cemaat olup olmadığını araştırmanızı özellikle önermekteyim. Bunun için de bazı güvenilir kaynaklardan ehli sünnet kaynaklarından, kuranı kerim ve hadisi şerif tefsirlerinden, özellikle basitçe öğrenmek ve başlamak için ehli sünnet ve güvenilir bir ilmihalden itikadi konuları ve fıkıh konularını öğrenmenizi ve araştırmanızı öneriyorum. Eğer internetten de güvenilir kaynaklar ister iseniz (Yine de kafalarına göre yorum yapan insanlar işiner geldiği gibi dini düşünüp anlatan insanlar çevremizde çok olduğu ve olabileceği için daima eleyici ve samimi bir şekilde doğruyu ve hakikati öğrenmeye ve aramaya çalışın. Rabbimiz inşallah bu samimi arayışta imdada yetişecek ve yardım edecektir inşallah. Nitekim şunu da unutmayalım: Peygamber sav Efendimiz bir hadisi şeriflerinde sanırsam ‘’ Alimi dahi ipine kadar araştırınız’’ diye buyurduklarını hatırlıyorum, en iyisini Allah cc bilir. İnternette de: dediğim gibi her yorum yapanlarınkine doğrudur demeyelim, ancak site sahiplerinin yorumları güvenilirdir diyebilirim , çünkü delilleri ile, kaynaklarıyla yazan kişiler olduklarını gördüm, tabi yine de güvenilir bir ilmihalden temel bilgileri öğrenmenizi önermekteyim. Mesela ehli sünnet alimlerinden meşhur bir ilmihal kitabı vardır, çok güzeldir: Ömer Nasuhi Bilmen Büyük İslam İlmihali adlı bir eserdir, buradan pek çok temel bilgileri rahatlıkla öğrenebilir ve kimin eğri kimin doğru konuştuğunu Allahın izni ile daha kolay anlayabilirsiniz inşallah.Ayrıca İnternette de İsmail ağa cemaatinden, Mahmud Efendi hz ne bağlı Cübbeli Ahmet hoca, ve yine ehli sünnet vel cemaat (bu arada ehli sünnet vel cemaat, Allah ve Resulullah hz Muhammed mustafaya tabi olanlar gibi bir manaya gelmekte diye hatırlamaktayım, en iyisini Allah cc bilir ) olan İhsan Şenocak hoca ve Yine ehli sünnet vel cemaat olan Ebubekir Sifil hoca vs ,vb söyleyebileceğim hocalardandır.Site olarak da bildiklerim: Sorularla İslamiyet, Mumsema , Zehirli Ok Ehli sünnet vel cemaat olanların kurucu olduğunu anladığım sitelerdendir diyebilirim, en iyisini Allah cc bilir. Ve yine vurguluyorum inşallah; Arkadaşınızı, çevrenizi, yaşadığınız yeri ve bakış açınızı,yaşam biçiminizi, cennet ehline göre şekillendirin ve o atmesferde yaşayın, o zaman her yer düşman olsa bile biz her yerde iken o atmesfer içinde bulunmuş olacak ve o manevi atmosferin feyz neşe bereket ve mutluluğu içerisinde yaratılışımıza uygun bir şekilde yaşamış olacak ve inşallah sonunda Allahın cemaline ve sonsuz ihsan ve ikramlarına nail olacağız inşallah ve dünyada da ahrette de galip,mutlu olacak ve dünya ve ahretimiz cennet gibi olacaktır inşallah… Esselamu Aleyküm ve Rahmetullahi Vebereketuhu . Allahın Selamı,Rahmeti, Merhameti, İnayeti, İhsanı, İkramı ve Bereketi Aşkullahu, Feyzi ilahisi muhabbeti üzerinize ve üzerlerimize olsun ve Allah cümlemizi Hakikat ve Marifetullaha erdirdiği Aşıklar zümresine İlhak eylesin, Dünyada iken rızasını kazanmayı, Miraç etmeyi, hayırlı ,sağlık sıhhat, afiyet ve dinçlik, mutluluk ve galibiyet ile uzun bir ömür yaşamayı nasip eylesin, Son nefesimizde iman ila hayırlı ve acısız bir şekilde ahrete intikal edip. Peygamber sav Efendimizin Yeşil mubarek sancağı altında toplanmayı ve hesapsız kuş misali Cennetine , Rızasına ve daimi olarak Cemaullahını müşahade edebilmeye nail olanların zümresine ilhak eylesin, Dünya ve Ahiret sıkıntılarımızı daimi olarak giderip, akıl,fikir,zihin açıklığı,sağlam bir irade ve sağlam bir hafızayı daimi olarak ilhak eylesin, tüm bu istediklerimizi hayırlısı ve hayırları ile beraber nail eylesin, zahiri ve Batıni , dua ve taarruz ordularımızı,askerimizi ve polislerimizi,başımızdaki yöneticileri dosdoğru yolu olan sıratı müstakîm den ayırmasın ve güç kuvvet inayet ve ihtiyaçları ve ihtiyacımız olan her şeyi en güzel, hayırlısı ve hayırlarıyla beraber ilhak eylesin, zaferler,galibiyetler ihsan eylesin, hepimizi koruyup gözetsin, vatanımızı,milletimizi de her türlü tehlikelerden ve kötülüklerden, tüm bu saydıklarımı ve cümle Müslümanları da Peygamber sav Efendimizin sığındığı bütün şerlerden en güzel şekilde muhafaza eylesin, Habibi edibi sav Efendimizin istediği hayırlı şeylerin de tamamını en güzel şekilde, hayırlısı ve hayırlarıyla beraber bizlere nasip eylesin,nail eylesin, her türlü maddi ve manevi müşkülatlarımızı ve ettiğimiz dualarımızı, sığındığımız her şeyden koruyup gözetmeyi daimi olarak nasip eylesin, Esselamu Aleyküm ve Rahmetullahi Vebereketuhu, Rızai Lillahi Teal El-Fatiha Hatemassalavat…


Konular