Kadrolu Din Adamı Olunmaz

Peygamber efendimiz (sav), 1400 sene önce ahir zamanda yaşayacak olan kişiler ve yaşanacak olan bazı olaylar hakkında çok detaylı bilgiler vermiştir. Peygamberimiz (sav)'in hadislerinde detaylıca anlattığı konulardan biri, para karşılığı dinin anlatılmasıdır.

İnsanlar üzerine bir zaman gelecek ki, onların hepsi Kuran okur, ibadete çalışırlar ve ehli bidatle de meşgul olurlar. Lakin bilmedikleri cihetten müşrik olurlar ve okumalarına ve ilimlerine bedel, rızık alırlar ve dünyayı din karşılığında yerler. İşte bunlar, kör Deccal'in avanesi olacaklardır. (Deylemi; Geleceğin Tarihi 1, s.27)

Din adamı olup da bundan geçim sağlamak dinde yoktur. Din adamının mutlaka bir mesleği olmalıdır. 'İşin nedir' diye sorulduğunda, 'din adamı' diye cevap vermek olmaz. Peygamberimiz (sav)'in 'okumalarına ve ilimlerine bedel, rızık alırlar ve dünyayı din karşılığında yerler' hadisinde kastettiği konu budur.

Dini tebliğ her müslümanın en birinci farz görevidir. Tebliğ, aşkla ve şevkle yapılması gereken bir ibadettir. Namaz ve oruç gibi ibadetlerden de öndedir tebliğ. Zira namaz kılmak, oruç tutmak gerektiğini de, bize tebliğ edildiğinde öğreniriz. Nasıl ki kıldığımız namazın ücretini Allah'tan bekliyorsak, tebliğ ibadetinin ücretinin de Allah'tan olduğunu bilmeli ve ona göre hareket etmeliyiz. Dine hizmetten maaş alınmaz, kadrolu din adamı olunmaz. Bu durum ahir zamanda makul hale gelmiş ve çokca yaygınlaşmıştır.

Peygamberimiz döneminde sahabelerin tümünün meslekleri vardı. Allah rızası için de dini tebliğ ediyorlardı. Kuran'a baktığımızda tüm peygamber ve çevresindeki müminlerin meslekleri olduğunu görürüz. Kimi çobanlık yapar, kimi marangozdur, kimi ticaretle uğraşır. Yaptıkları ticareti de Allah'a adarlar üstelik. İhtiyaçları kadarını, arta kalanın tümünü Allah yolunda kullanırlar. Allah Kuran'da, müminlerin dini anlatmak karşılığında para almak şöyle dursun, İslam'ı tüm dünyaya yaymak için canları ve malları ile çaba sarf ettiklerini bildirir bize.

Mü'min olanlar, ancak o kimselerdir ki, onlar, Allah'a ve Resûlü’ne iman ettiler, sonra hiçbir kuşkuya kapılmadan Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla mücadele ettiler. İşte onlar, sadık (doğru) olanların ta kendileridir. (Hucurat Suresi, 15)

Allah'ı anmak, Allah'ın dininden insanları haberdar etmek ve iyi olanı emredip kötü olandan sakındırmak ibadettir. Bu ibadeti yaparken kişi sahip olduğu tüm imkanını Allah'a adar ve Allah yolunda kullanır. Aksi çok vicdanlı bir tavır olmadığı gibi, ayetlere ve peygamberlerin sünnetine de uygun olmaz. Zira peygamberler İslam'ı anlatmaları karşılığında hiç bir ücret talep etmediklerini çok net bildirmişlerdir.

...De ki: "Ben bunun için sizden bir ücret istemiyorum. O (Kur'an), alemlere bir 'öğüt ve hatırlatmadan' başkası değildir." (En'am Suresi, 90)
Ey kavmim, ben bunun karşılığında sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretim, beni yaratandan başkasına ait değildir. Akıl erdirmeyecek misiniz? (Hud Suresi, 51)
...De ki: "Ben buna karşı yakınlıkta sevgi dışında sizden hiçbir ücret istemiyorum..."(Şura Suresi, 23)

Yüce Allah, tabi olunması, uyulması gereken kişilerin, dini meslek haline getirmeyen, tebliğden ücret talep etmeyen kişiler olduğunu bildirmiştir.

"Sizden ücret istemeyenlere uyun, onlar hidayet bulmuş kimselerdir." (Yasin Suresi, 21)

Bu konunun asla tevili olmaz. 'O kadar dini eğitim aldık, hayatımızı idame ettirmek zorundayız, para almadan olmaz' demek, ayetlerin hükmüne ve sünnete karşı gelmek olur. Müminler ayetlerin tümüne koşulsuz iman ve itaat ederler, tevil getirmezler.
Şu durumda yapılması gereken, ayetin hükmüne tam uymak ve ''Ben sizden bir ücret istemişsem, artık o sizin olsun.Benim ecrim (ücretim), yalnızca Allah'a aittir. O, herşeye şahid olandır." (Sebe Suresi, 47) demektir...

İbrahim Akın


Konular