Başıörtülüler de bazen şaşırmakta…

Havaların ısınmasıyla, kadın tayfasında büyük bir hareketlilik yaşandığını, aynı insan ailesinin erkek cinsine göre sıcakları gerekçe gösterip açılıp saçıldığını geçen yazımda anlatmıştım. Fakat sıcaklar bahane idi, asıl amacın teşhircilik olduğuna değinmiştim.

Hanımefendiliğini koruyan başı açık hanımların ne kadar saygınlık kazandığını da vurgulamıştım.

Fakat asıl dezenformasyon maalesef, kimi başı örtülülerde gözlemlenebilmekte. Ben başı örtülü birinin sokakta sakız çiğnemesine, çekirdek, dondurma yemesine tahammül edemiyorum.

Başı örtülü bir bireyin her hareketi üst düzey bulunup, topluma örnek olması gerekirken, onların kılık kıyafetleri de son yıllarda dökülmekte. Bir salaşlık, açık hemcinslerine öykünme, bir derbederlik almış başını gitmekte.

Konser salonlarında, “bak biz sizden daha moderniz” aşağılık kompleksi ile pistlerde oyun oynamalar. O zaman insana sormazlar mı, bu ne perhiz bu ne lahana turşusu.

Son süreçte onlarda da görülen bir çözülme. Elde sigara gayet lümpen, yanındakine duman üflemeler, baygın hastalıklı bakışlar, arabesk dinlemeler. Kötü müzikle kendilerini iyice zavallılaştırmalar. Ben operada bir tane başı örtülü görmedim, üçüncü sınıf şarkıcıların konserleri örtülüden geçilmemekte.

Geçen gün deniz kenarındaki kız, meyhanecilere taş çıkartırcasına bir şarkı söylüyordu; başında örtü vardı. Utandım.

Elleri ojeli, ağzı rujlu, kirpiği rimelli hanımlar! Sahi siz başınızdaki birkaç kılı niye örttünüz. Amacınız ne? Mazbut bir yuva kurma özlemi mi?

Araştırın, başı örtülü büyük bir yüzde namaz kılmıyor. Kutlu Kur’anı okumuyor. Göreni de, İslamcı sanacak bir aldanışa sürüklüyor. Bütün Türkiyeli gibi kitap okumuyor. Oysa en fazla inançlı kesim okumalı idi.

“Setr olma” eylemi ile alay eden bir tesettürle sokaklarda dolaşan bu kalabalığı, maçtan dönen başıboş yığınlara benzetiyorum. Ayaklarında dapdar pantolon ve eteklerle, Hz. Esma’yı uyaran Peygamberi hatırlatmaktalar her seferinde. “Giyindikleri halde çıplak olma” durumunu.

Moda dünyasında pek çok müslümanın ekmek yediğini biliyorum. Bu vebalde onların da payı çok büyük. Bir şirinlik muskası ile ellerinde makas giysileri çok dar kesmekteler.

Allah çok uzun ömür versin, Hollanda kitap fuarında üstad İsmet Özel ile birlikte birkaç yazar bizlerde bulunma bahtiyarlığını yaşamıştık. Kendisinden imza isteyen hanımların dar kıyafetlerine en sonunda isyan etmişti üstad. Sinirlenmiş ve:

“Bu Hollanda’da kumaş kıtlığı mı var”, demişti.

Bazı markaların sahipleri Müslüman. Dikkat ediyorum onların ürünleri de diğerleri ile yarış etmek için hayli didinmişler, giysileri dar kalıplara sokmuşlar.

Pardösülerin bile bele oturup, vücudu sardığı “Rus stili” kesimin hâkim olduğu bu ülke tesettürünün vebali; dikenlerden mi yoksa giyenlerden mi sorulacak Allah bilir.

Geçenlerde Ankara’dan dönüyorum, dört kapalı kız bütün otobüsü yüksek tonda kahkahaları ile rahatsız ettiler. Üstelik üniversite öğrencileri idi. Elbet edep üniversitede öğretilmiyordu, kilo ile de satılmıyordu. Fakat bütün yolcular onlara ters ters bakarken bir kez daha utanç duydum. Umut nesli olarak gördüğüm bunlar mı diye üzüldüm. Aslında en büyük üniversite aile ocağı. Güzel bir terbiye ile yetişen çocuklar ailelerinin aynaları.

Fakat aile televizyon seyretmekten çocuğu ile ilgilenememekte ki. Geçen gün “dünür anneme” uğradım. Seksen yaşındaki kadının izlediği program magazindi. Çocuklu bir kadının, internette 300 kişi ile tanışıp yakınlaşmasını, sonra bu ilişkileri yazdığı kitabını tartışıyorlardı. Pakize Suda rakama takılmıştı. Yüzünü perukla kapatan kadın en sonunda rakamı altmışa indirdi de, rahat ettiler; e normal dediler.

Romalı yazar Tacitus zamanında en büyük moda kadınların yaşları adedince erkekle birlikte olmaları idi, koskoca imparatorluğun yıkılışında bir etken de kadınlarının ahlaksızlığı idi. 40 yaşındaki kadın, kırk kişi ile ilişkisini anlatabiliyordu.

Fakat internet sayesinde bizimkiler Romalı ahlaksız kadınları fersah fersah geçtikleri için ne kadar gurur duysalar azdır.

Cürümü işleyenden daha büyük bir kabahati televizyon kanalı yapıyordu; gençlerin, çocukların önünde bu kadar kötü konuları tartışabiliyordu. Böyle bir ortamda, açığı kapalısı ile aynı seviyesizliği izleyen bu ülke halkından, daha ne bekleyebilirsiniz ki.


Konular