Azgın Teke Gibi Saldırıyorlar

Ramazan ayı sonlarında İslam âlemi yine utanılacak manzaralar yaşadı. Bu utanılacak manzaralar kadın erkek ilişkilerine dairdi. Önce Kuveyt'te yayınlanan es Siyase gazetesi yazdı ardından bütün Arap basını ve bloglar iktibas etti. Mesele veya haber onlarla alakalı olduğu kadar bizimle de yakından alakalı. Habere göre, bayramın ikinci gününde Araplar arasında Muhanned ve Nur olarak anılan Gümüş dizisinin iki aktörü veya yıldızının Kuveyt'te bir alışveriş merkezine gelecekleri duyulmuş. Ya da böyle bir söylenti çıkmış. Bu söylentinin duyulması üzerine kalabalıklar ve kitleler hurra alışveriş merkezinin önüne hücum etmişler. Bunun üzerine nahoş olaylar dizisi yaşanmış. Alışveriş merkezinin önü Muhanned ve Nur (Gümüş) hayranlarıyla dolup taşmış. İşte bu ortamda ve kalabalık arasında bir genç yanındaki bir bayana gözünü kestirmiş. Kur yapmaya başlamış ama karşılık alamamış. Belki de genç kız kendini Muhanned'e saklıyordu. Gönlünde Muhanned'i yaşatıyordu ve bundan dolayı yakındaki gence pas vermedi. Kurları karşılıksız kalınca genç erkek gururuna mağlup olarak şık olmayan yakışıksız bir harekette bulunmuş. Anlayacağınız elle sarkıntılık yapmış. Bunun üzerine kızın çantasını gencin başına geçirmesiyle birlikte ortalık harman yerine dönmüş. Önce bir dalgalanma yaşanmış ardından hızını alamayan kızın ve erkeğin tarafları olayı arbedeye çevirmişler. Bunun üzerine olay yerine intikal eden polis toplum düzenini bozan olay hakkında inceleme başlatmış ve iki taraftarı da gözaltına almış (Taharruş el cinsi ve a'malu'ş şagab beyne mucibi Muhanned : Shohood.net/4/10/2008).

*
Daha kötüsü ve utanca gark edici bir olay Kahire'de yaşanmış. Kahire'de Mühendisler Mahallesi Arap Birliği Caddesi'nde insanın kulaklarına inanamayacağı bir olay yaşanmış. Kaldırım çevresinde toplanan 150 kadar genç yoldan geçen bayanlarla sürtüşmüş v e onları sıkıştırmış ve taciz etmiş. Kaldırımlarda avarelik yapan gençler gözleri dönmüş bir şekilde azgın teke sendromuyla birlikte yoldan geçen kadınlara ayrım gözetmeden sarkıntılık etmeye başlamışlar. Öyle ki açık-kapalı ayrımı bile yapmamışlar. Saldırdıkları arasında gözlerini kapatan kadınlar bile var. Saldırıdan peçeli ve başı örtülü kadınlar da nasibini almış. Bu saldırılar karşısında bazılarının başörtüleri çözülürken bazılarının da elbiseleri yırtılmış. Hazreti Yusuf döneminde Zeliha'nın yaptığını şimdi Mısır'ın gözü dönmüş 'Yusuf'ları Zelihalara yapıyor. Bunun üzerine olay yerine gecikmeli olsa da damlayan polis gençlerin 38'ini gözetim altına almış. Diğer gençler ise polis gelmeden sıvışmışlar, sırra kadem basmışlar. Maalesef görüldüğü gibi Arap dünyasında kadın erkek ilişkileri tamamen kontrolden çıkmış durumda. Bu bana Arapların 'baiu'l hava' dedikleri sokaklarda cilve yapan kadınlar karşısında Cezayirli bir kadının tepkisini hatırlattı. Başkent Cezayir'in meydanını canlı podyum haline getirmiş hemcinslerini gören yaşlı bir kadın kendini zapt edemez ve kanı başına sıçramış halde aralarından birisinin kolunu tutarak :" Gençler bunları neden parçalamaz acaba Aklım almıyor ?" diyor. Gerçekten de yaşlı kadının işaret ettiği gibi hırsızın hiç mi suçu yok? Orada ve buradaki tahrikler belki de sonuçlarını Arap Birliği Caddesinde veriyor.

Gençler de bağlarından çözülmüş ve ar damarları çatlamış bir biçimde azgın tekeler gibi sürüler halinde önlerine gelene saldırıyorlar. Yatak halini sokağa taşırsanız olacağı budur. Rüzgar eken fırtına biçer (Haber için bak : El Mısri el Yevm : 4 Ekim 2008). İslam âlemine utanç olarak bu yetmez mi?
İslam âlemi, bir hadisin belirtiliği gibi Batılılar kertenkele deliğine, çukuruna da girse onları takip ve taklit ediyor. İşte bunlardan sonra itiraz görse de Suudlu Şeyh Muhammed el Hibdan kadınların çarşıya bile tek başlarına çıkmamalarını ve tek gözlerini açıkta bırakan kıyafetler giymelerini öğütlüyor. Meha Futehyi ve Yusuf Ebu'l Hayl gibiler ise yüzün ve ellerin avret olmadığını ve dolayısıyla şeyhin teklifinin yersiz olduğunu savunuyorlar. Bu açıklamalar veya çözüm teklifleri birbirini sıfırlıyor ama mesele çözümsüz olarak ortada duruyor. Meha Futeyhi, ' yüzler yüzleşmek içindir' diyor ama yüzlerin yüzleşmesinden sonra bedenler de bedenleniyor. Elbette ki fitnenin uç yorumları seddi zerai (harama giden yolları kapatmak) babından bizi ifrata sevk etmemeli. Böyle müfrit bir tutum içki yasağı için üzüm bağlarını sökmemizi gerektirir. Hâlbuki Şari-i Hâkim bizden öyle bir şey istemiyor. İslam'ın bizden istediği tezkiye ve nefsimizin alanını kontrol etmektir. Ama günümüzde nefisler zincirlerinden ve ahlaki bağlarından boşanmış durumdalar. Sosyal düzen çökme derekesine gelmiştir.

Artık Mısır'da kadınları taciz adiyattan bir mesele haline gelmiştir. Bu bağlamda, Mısır Kadın Hakları Merkezi'nin yaptığı araştırmaya göre Mısırlı kadınların yüzde 46'sı günlük olarak cinsel tacize maruz kalıyor. Araştırma Kahire'de erkekler ve yabancı kökenli kadınlar dahil 2 bin 20 kişi arasında yapıldı. Merkezin müdürü Abul-Qumsan, bu rakamların kadınların giderek daha fazla cinsel saldırı mağduru olduğunu gösterdiğini belirtti. Araştırmaya katılan Mısırlı kadınların yüzde 83'ü ve yabancıların yüzde 98'i bir şekilde cinsel tacize maruz kaldığını belirtirken, Mısırlı kadınların yüzde 46'sı ve yabancıların yüzde 52'si günlük olarak cinsel tacize uğradıklarını kaydetti. Kahire Üniversitesi'nden yeni mezun olan ve Mısır Kadın Hakları Merkezi'nde çalışan Angie Ghozian, "Gerçek şu ki herkes mutlaka tacize maruz kalıyor. Nerede ya da kim olduğun önemli değil, ne giyindiğin ise hiç önemli değil. Başörtüsü ya da peçe takan kadınlar da, en az örtünmeyen ya da yabancı kadınlar kadar taciz ediliyorlar" diyor.

Abul-Qumsan, Mısırlı erkeklerin üçte ikisine yakını, yani yüzde 62'sinin, başörtüsü takanlar dâhil kadınları taciz ettiklerini söylediklerine dikkat çekiyor. Mısır Kadın Hakları Merkezi, geçen yıl kadınların sadece yüzde 12'sinin taciz şikâyeti için polise başvurmuş. Kadın hakları için çalışan erkek aktivistlerden biri olan Ahmed Samih ise "Üniforma, polislere ve askerlere güç veriyor ve onları dokunulmaz kılıyor, bu yüzden, kadınları taciz edebileceklerine ve ceza almadan kurtulabileceklerine inanıyorlar" diyor ve ekliyor " Bir yandan sürekli dini ahlaktan söz ediliyor, diğer yandan ise taciz ve tecavüz gittikçe boyutlanıyor. Bu durum tahammül edilir gibi değil." Anlamadıkları şu: Fiili duruma verbal yani sözel çözüm bulunamaz. Gerçek problem sanal tedbirlerle çözümlenemez. Fiili duruma fiili çözüm gerekir. Neden geçmişte taciz olmuyordu da günümüzde var bu sorunun cevabını doğru verdiğimizde çözüm yolunu da bulmuş olacağız... Bu modernizmin bir ürünü ve fitnesidir. Geçimsizliğin ve boşanma oranının yüksekliğinin nedeni de budur.

Mustafa Özcan


Konular