MEDYADA AİLE SORUNLARI

Doğrusu kitle iletişim aracı olan medyanın başlıca görevi halkı haberlendirmek, aydınlatmak, film, müzik gibi sanatsal ihtiyaçlarına cevap vermek ve elbette eğlendirmektir. Ne var ki bizde ağırlıklı olarak eğlence ve magazin programları yer almakta, üstelik magazin programları reyting rekorları kırmaktadır. Ne var ki aslında zaman kaybından başka getirisi olmayan magazin programları, izlemesi kolay olduğu, hemen hiçbir bilgi birikimine ihtiyaç göstermediği için, kötü paranın iyi parayı kovduğu gibi reyting rekorları kırmaktadır. Bu da bir hürriyettir ve sonuçlarına katlanacağız. Program yöneticileri elbette özgürdür ama izleyicinin de eleştiri hakkı vardır.

Magazin programları deyince, çoğu beceriye, yeteneğe, çalışmaya dayanmayan sabun köpüğü ünlülerin yaşamları hatta biraz saçmalıkları gündeme gelir ve böyle olduğu için reyting rekorları kırar. Özentilerin iştahını kabartır ve özenticileri tatmin eder. Her durumun bir bedeli olduğu doğa kuralıdır ama burada bedeli gençlerimiz, çocuklarımız ödemektedir; bugün ödemeseler bile hesap yıllar sonra ödetilecektir.

Elbette ünlülerimizin hepsi “sabun köpüğü” niteliğini hak etmez, içlerinde alın teri ile ünlü olmuş, hatta “marka “ olmuş gerçek sanatçılar da vardır. Medya görevlisi, programlarına biraz olsun haklılık kazandırabilmek için özellikle böylelerinin peşindedir.

Gerçekten bileğinin gücüyle marka olmuş aktris boşanır. Boşanma haberi, magazin programlarına günlerce malzeme olur. Dağılan ailenin küçücük, güzel, her anda dadısı eşliğinde görülen çocuğu da ister istemez olayların içindedir ve elbette etkisindedir. Dahası, televizyon başındaki sizin çocuğunuz da bu görüntülerin etkisindedir. Üstelik haber allandırılıp pullandırılmıştır, bir öyle, bir böyledir. Bir kavgalı ayrılmışlardır, bir dostça, medenice ayrılmışlardır. Haber diye verilen ama sadece dedikodu, böyle dallandırılıp budaklandırılınca, özellikle çocuk zihinlerinde kavramlar karışır, mesajlar karmaşıklaşır. Doğrudan söylersek çocukların zihni sapla samanı ayırt etmekte zorlanır, doğruyla yanlışı ayırdetme yetisini geliştirmede konfüzyon ortaya çıkar.

Büyükler belki anlayabilir, bu bir reyting meselesidir, yani eninde sonunda para meselesidir. Küçücük bir zihin, sadece dedikodu üreten, zaten kavgalı olan aile bireylerini üstelik kanlı bıçaklı duruma getiren, hatta cinayet işleten bir magazin programının hiçbir şey olamamış gibi ertesi gün kaldığı yerden devam etmesini nasıl anlayabilir? Kanunla, denetimle, sansür koyarak yasaklansın demiyorum, hiçbiri sorunu çözmez; ta ki izleyici bilinçlenip bu programları izlemeyinceye kadar, reytingini sıfırlayıncaya kadar.

O zaman şimdilik bilinçli izleyicinin yapabileceği tek şey vardır. Yasakçı bir tavıra başvurmadan çocuklarına bu programları izlettirmemenin bir yolunu bulsunlar. Unutmayın, çocuklarımız huzurlu bir ortamda büyüyerek, iyi ile kötünün, doğru ile yanlışın net olarak ortaya konduğu bir ortamda özgüven kazanabilirler. Bunu kazanamamışlarsa, biraz büyüyüp kendi ayakları üzerinde durmaya çalıştıklarında çok zorlanırlar. Bu zorlanma içinde, yaşamın elbette meşruluk sınırını zorlayan kolay yollarına başvurup, pek çok örnekte olduğu gibi yaşam rüzgarının önünde savrulabilirler.

Kendimizi düşünmesek bile çocuklarımızı düşüneliM.

Prof Dr. Ahmet Çelikkol
Ege Üniversitesi - Tıp Fakültesi
Psikiyatri Anabilim Dalı Öğretim Üyesi
http://www.celikkol.org/


Konular