MÜKEMMEL ÇOCUK YETİŞTİRMENİN 3 ALTIN KURALI-2

Babam beni anlar mı?

Çocuğun seviyesine inin. Unutmayın ki, o erişkin olmadı ama siz çocuk oldunuz. Onun yaşlarında neler yaşadığınızı, hissettiğinizi hatırlayıp ona daha iyi yaklaşabilirsiniz. Yoksa çocuğunuz sizi “anlamadığı bir dilden konuşan yabancı bir rehber” gibi görebilir.

Bunun en sık rastladığım bir örneği, his ve fikirlerini paylaşmayan çocuklardır. Çocuk bir yığın sorun yaşamakta, içini şüphe ve korkular kemirmektedir ama ailesine hiçbir şey anlatmamaktadır. Çünkü anne-babanın tüm yaptığı, “evladım, bir derdin varsa anlat” demekten ibarettir. Oysa çocuk “Onlar büyük ve olgun. Benim korkularımı anlamazlar her halde.” diye düşünebilir ve hislerini paylaşmaz.

Okula gitmek istemeyen bir çocuk getirilmişti bana. Ailesine hiçbir sebep söylemiyordu. Ben çocuğa önce, onun yaşında iken okulla ilgili yaşadığım kendi tedirginliklerimi anlattım. Karanlık okul yolu, çocuk kaçıran çingene söylentileri vs. derken çocuk, “saçmalama amca, ben onlardan korkmuyorum, sadece bir arkadaşım beni dövüyor” deyiverdi. Sebep anlaşılmıştı.

Siz de zaman zaman kendinizi onun yerine koyun, kendi çocukluğunuzu da hatırlayıp neler hissettiğini tahmin etmeye çalışın ve mümkün mertebe onun dilinden konuşarak duygularını paylaşın. Siz bir adım atarsanız o koşarak gelecektir.

Siz onu anlamaya çalışmazsanız o sizi nasıl anlasın?

“Dar daire”ye vakit ayırın.

“Yata yata büyüyen” karpuz bile bakım ister.

Sizin vasıtanızla dünyaya getirilmiş ve her şeyi öğrenmeye muhtaç, nazik, hassas o masum yavruların günde 1-2 saat ilginize hakkı yok mudur? “Meyvenin 4. meselesi”nde geçen “dar daire”lerin en ehemmiyetli olanlarından biri aile değil midir? Falan futbolcunun ayakkabı numarasını bilip kendi çocuğununkini bilmemek, Başbakan’ın konuşmalarında hastalık işaretleri ararken kendi çocuğunun sözlerini yarım kulakla dinlemek komik kaçmıyor mu? Hatta sevgili Metin Karabaşoğlu’nun bir yazısında dediği gibi, soru soran çocuğuna “lütfen beni rahatsız etme, kitap yazıyorum” demek bile (işin içinde hizmet olsa dahi) hata değil midir?

Mumlardan örnek vermeyin lütfen, güneş dibine de ışık veriyor.

Şefkat damarını yanlış yerde kullanmayın.

Allah’ın rahmetinden fazla rahmet edilmez. “Aman çocuk zahmete girmesin, aman üzülmesin, ağlamasın” diye diye onu davranışlarında tümden serbest bırakmak, ona iyilik değil kötülük etmektir.

Meselâ okul çağına gelen çocuğa namaz kılmayı öğretmek, 10 yaşında ise namaz kılmazsa cezalandırmak dinimizde var. Kaçımız yapıyoruz acaba, merak ediyorum.

“Kendinizi ve ailenizi ateşten koruyun” mealindeki ayet nazil olduğunda sahabeler Resulullah’a asm sormuşlar:

“Ya Resulullah, biz Allah’ın emirlerini yapıp yasaklarından sakınarak kendimizi ateşten koruyabiliriz. Ama aile ve çocuklarımızı nasıl koruruz?”

“Allah’ın size emrettiklerini siz de onlara emredin, Allah’ın size yasakladıklarını siz de onlara yasaklayın” buyurmuşlar.

Özellikle bazı hanımların, kendileri örtülü oldukları halde kızlarını süslü ve açık kıyafetlerle büyüttüklerini, kendileri umumi yerlerde denize girmedikleri halde çocuklarını “daha küçük o” diye plajlara saldıklarını çok görüyoruz. Küçüklüğünde tesettür ve iffet konusunda sağlam temel kuramamış bu çocukların ileride nasıl bir çizgide yaşayacakları muhakkak ki şüphelidir.

Böyle davranan ailelerin bazıları da “biz de küçükken böyleydik, sonra toparlandık” derler. Ne kadar toparlanmışlardır acaba? Ya da daha sağlam bir terbiye almış olsalardı kim bilir nasıl olabilirlerdi?

Unutmayın ki eğitimin temel prensibi doğruları yapmaktır, tüm yanlışları denemek değil.

Bir çok aileden de ahlakı bozucu yayın yapan tv’leri kendileri seyretmemekle beraber çocuklarına yasaklayamadıkları şikayeti duyarım. Sebep çocuğun sevdiği dizi için ağlayıp sızlanmasıdır çoklukla. “Ben Ruhsar’ı çok seviyorum.”

Bakın; çocuk ağlar, sızlar her zaman. Sizi test eder hep. Geri adım attınız mı da, o konu “kazanılmış hak” olur artık. Oysa çocukların ruhsal yapıları psikoloji tabiriyle “plastiktir”. Siz sağlam durursanız çocuk kendini size uydurur, merak etmeyin. Kaldı ki bugün birkaç saat ağlamasın derken, ileride hem onun hem kendinizin pişmanlıkla yıllarca ağlamasına zemin hazırlamış olursunuz.

Eşinizle tutarlı olun.

En kötü ruhsal hastalık olan şizofreninin oluşma sebeplerinden biri de anne-babanın çocuğa verdiği mesajlar arasında tutarsızlık olmasıdır. Aynı konuda biri bir şey söyler, diğeri başka şey. Aynı olayda biri bir türlü davranır, diğeri başka türlü. Sonuç: Zihin bölünmesidir. O yüzden eşler önce kendi aralarında konuşup belli prensiplerde anlaşmalıdırlar. Çocuk hangi durumda nasıl bir tavırla karşılaşacağını bilmelidir.

Buradan da hissedilir ki, aslında iyi çocuk yetiştirmek için önce uyumlu bir evlilik yapmak lazımdır.

Vazifenizi yapın, Allah’ın vazifesine karışmayın.

Malesef çoğumuz çocuklarımıza verdiğimiz emeğin karşılığını nerdeyse zorla alma hevesindeyiz. “İlla ki şöyle olmalısın.” Aslında unutmamak lazım ki, o çocuk bizim malımız değildir. Biz sadece ona hizmetle görevlendirilmişiz.

Eğer üstümüze düşeni layıkıyla yapmışsak ötesi Allah’ın takdiridir. Aksi halde aşırı zorlamalar ters tepebilir ve çocuğun iyice zıt bir çizgiye girmesine yol açabilir. Biz de gereksiz derecede strese girip iyice yanlış davranmaya başlarız. “Ben sana bildiğimce doğruları gösterdim, artık seçim senin” demek lazımdır, hele ergenlik çağında.

Zaten bizim tüm bu önerdiklerimiz sadece sebeplerdir. Biz Allah rızası ve çocuğumuzun iyiliği için bu sebeplere elimizden geldiğince müracaat ederiz ama sonucuna karışmayız. Zira Allah isterse Peygamber çocuğu hayırsız olabileceği gibi, öksüz-yetim kalmış, hatta Firavun’un sarayında büyümüş çocuklar da en büyük Peygamberler olabilir. O yüzden son olarak diyorum ki: Çocuklarınız için dua edin.…

Dr. Yusuf karaçay


10 yorum

ÇOCUK NEYİ ÖĞRENİR?

Eğer bir çocuk kınanarak yaşarsa
suçlamayı öğrenir.
Eğer bir çocuk düşmanca davranışlar
içinde yaşarsa kavga etmeyi öğrenir.
Eğer bir çocuk alay edilerek yaşarsa
sıkılganlığı öğrenir.
Eğer bir çocuk utanç içinde yaşarsa
suçluluk duymayı öğrenir.
Eğer bir çocuk hoşgörüyle yaşarsa
sabırlı olmayı öğrenir.
Eğer bir çocuk teşvik edilerek yaşarsa
güvenmeyi öğrenir.
Eğer bir çocuk değer verilerek yaşarsa
saygı duymayı öğrenir.
Eğer bir çocuk eşitlik ortamında
yaşarsa adaleti öğrenir.
Eğer bir çocuk güven duygusu içinde
yaşarsa inanmayı öğrenir.
Eğer bir çocuk beğenilerek yaşarsa
kendisinden hoşlanmayı öğrenir.
Eğer bir çocuk kabul ve dostluk içinde yaşarsa
dünyada sevgi aramayı öğrenir.
Eğer bir çocuk düşmanlıklar içinde büyürse
saldırganlığı öğrenir.
Eğer bir çocuk sevgi içinde büyürse
güvenmeyi öğrenir.
Çocuk ailenin, aile de toplumun ürünüdür;
çocuk yaşadığını öğrenir.

30.10.2007 - özlem

mükemmel çocuk için üç mühim yeni kural

mükemmel çocuk yetiştirmenin en mühim kuralı dini çocuğun hayatının merkezine koymak,dinin güzel ahlakı ile onu donatmak,
mükemmel çocuğu yetiştirecek anneye dışarıda amir memur,artist manken değil içerideki çocuklarına amir memur muallim müdebbir,olursa fatihler sulüymanlar alimler yetişir.
mükemmel çocuk yetişmesinde en büyük paylardan biride öğretmende olması gereken özelliklerdir.ruhunu nefsini kendi mahiyetini dünyaya geliş mahiyetini bilmeyen ulvi gayeler,yüksek idealler taşımayan,akıl ve kalbini din ile nurlandırmayan öğretmenler ancak katiller caniler hırsızlar fahişeler hainler yetişmesine katkı sağlarlar.bugünkü gençlik istatistikleri bu insanların kimin eseri olduğunu gösterir.
din öğretmen ve aile üçü ittifak ederlerse hakta ve ahlakta güzel nesiller yetişir.eğer bu etkenler yoksa dine ahlaka imana insanlara yabani canavar nesiller yetişir.küçük lezzetlere insanlığı feda eden nefisperst,hodgam,hodfüruş,hırslı hasetli iki ayaklı hayvan sürüleri meydana gelir.sevgi muhabbet merhamet hürmetten soyutlanmış insanlar sarar her yeri.

Boş Sözlerin maskaralığını yapmaktansa güzel sözlerin hamallıını tercih ederim.

30.10.2007 - tahkik

Leyla_Esra_Maruf hanım !!!

Burda ilk sormak istediğinizi,anlatıklarınızı ve ne istediğinizi tekrardan okudum ve baktım. sorduğunuz ve olması gerekenleri bende aynen tasdik ettim. ve bazı konularda fikirlerimiz aynı.
Ana tema,çocukların yetişmesinde, ve gelişmesinde birinci derece sorumlu anna-baba diye söyledik......
Bunu söyledik ve vurguladık, bunun neresinde anlaşılmıyacak, veya anlamıyorumda başka anlayanlara baş vuruyorsunuz nedemek oluyor bu ?
Burda neden şahsi yorumlara bu kadar takılıyorsunuz ki ?
beğenmeyebilirsin,sana uygunda olmayabilir.doğrusu varsa, ve biliyorsan, nezaket kuralları içinde kendi fikrini ve görüşünü açıklarsın. bilmiyorsun,başkası cevap versin biraz cehalet ve nezaketsizlik olmuyor mu ??
Kardeşim bu site,bir forum ve yazı üzerinde herkes bildiğini söyleyebilir,doğruda olmayabilir,diğerleride söyler herkes birşeyler söyler, ama sonuç doğru ve makbul bir neticeye varmak içindir.yanlş ve hataların ortaya çıkmasıdır burda.

Burda sizden rica etsem ,Nedemek istediğinizi açık olarak söylermisin.belki tam açık değil ondan anlamadım.......olabilir tabi özür dilerim..
Ama sisin bu cevabınızı saygıyla karşılıyorum kardeşim,,Olabilir yanlış, anlayıp yanlış söyleyebilirim. senin fikrinede uymayabilir tabi saygı duyarım...size saygı ve sevgilerimi iletiyorum...................................

30.04.2007 - sela

Çocuk Yetiştirmeye 3 altın kurala zaman kalsa ama !!!

Hayatta anne ve babanın en önemli görevlerinden biri çocuklarına zaman ayırmak ve en iyi bir şekilde onlarla ilgilenmektir tabii..

Bu 3 altın kuralı uygulayabilmek için, önce zamana ihtiyaç olduğu malum.yani çocuğa ayıracağı zaman veya çocuğun öğut,ilgi alabileceği zaman ve ortam müsait mi acaba ?

son zamanlarda her eve bilgisayar ve internet girmeye başladı, her ne kadar ders,bilgi için desekte çok olumsuz taraflarının olduğunu kabul etmemiz gerekir.çocukların çoğu,bilgisayarda oyun,internet ile zamanları geçmekte ve haliyle ana babanın öğüt ve şefkatleriden bile haberdar olamıyorlar. yatıyor ve sabah okula gidiyor.bu kuralları uygulamak ve yaşatmak inanın çok zor görünüyor.
bu gigişle Allah yardımcımız olsun, bu toplum nereye gidiyor,gidecek. genç kesimin durumu vahim gibi. Allah muhafaza.......
O çocuk yaşlarda bile sohbet kanallarına teşvik ve alışmaları bile söz konusu.işte burda toplum olarak tam bilinçlememiz lazım.Bu teknolojiyi iyi ve yerinde kullanmamız gerekir. aksi durumda durumumuz ve gidişatımız pek iyi değildir.

Yazı ve emeğiniz için teşekkür Allah razı olsun...

saygı ve sevgilerimle......

28.04.2007 - sela

Suç sadece söz dinlemeyen çocukta mı, yoksa??

Kusura bakmayın ama yazdıklarınızdan fazla birşey anlayamadım? Yani acaba anne ve babalar çocuklarıyla ilgilenecekleri zamanı nerede kullanıyorlar? Çocuğu sadece dünyaya getirmek yetiyor mu? İnternetin anne ve babaların çocuklarıyla ilgilenecekleri zamanla ne alakaları var? O anne- baba neden çocuğu internet başındayken kontrol edemiyor? Sözünü bile dinletemiyor? Yoksa anne-babalardan çocuğa internete girmeye fırsat ve zaman mı kalmıyor?!! Anne-Baba çocuğa internetin zararlarıyla ilgili öğüt veremiyor mu? Eve o bilgisayarı ve interneti alan kim?!! Genç kesimi bu hale getiren sadece çevre mi? Yoksa anne-babalar suçsuz da tek suç yola gelmeyen çocuklarda mı? Model anne-baba olmak gerek diye düşünüyorum...

Eğitimci-yazar Sait Çamlıca' nın bu konuya ilişkin güzel bir yazısına aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz.

http://www.saitcamlica.com/hikaye.htm
http://www.haber7.com/artikel.php?artikel_id=137485

SAYGILAR...

28.04.2007 - Leyla_Esra_Maruf

Leyla_Esra_Maruf kardeşler Yanlış anladınız !!!

kardeşim, yazılanın neyini anlıyamadınız ki ?
bende anlamadım. Tabiki sadece çocuğu dünyaya getirmek yetmiyor !!!

Burda vurgulanmak istenen,bu son zamanlarda bigisayarın ve internetin eve girmesiyle,bilinçsizce kullanılması sonucu ,aile düzenini,sıcaklığını,çocuklarla ilgilenmek için ayrılan zamanı öldürdüğünü ve haliyle çocuklarla ilgilenilmediğini, VE çocuklar üzerindedede olumsuz etkiler yapmıştır, diyoruz........

burda 1.derecede sorumlu anne ve babanın,ondan sonra çevre,ve başkalarıdır.
Bilgisayarın bilinçsizce kullanılmasıyla aile düzenini bozduğu zaman, haliyle çocukta bundan etkilenmiyor mu ?
Kimse çocukları suçlayamaz ki ? onlar zaten hiçbir şeyin farkında değiller ki suçlu olsunlar.

Anne ve babanın görevi, bu konularda çocuğu eğitmek,öğut vermek ve bilinçlendirmektir. ve ondan sonra görev çevreye düşer tabii...

saygı ve sevgilerimle Allaha emanetsiniz kardeşlerim...

29.04.2007 - sela

Birincisi:

Biz kardeş değiliz efendim(!), Esra ikinci ismim olur.
İkincisi siz de benim ne demek istediğimi pek anlamışa benzemiyorsunuz.
Anlayanlar cevap verirse çok memnun olacağım.Teşekkürler.
Saygılar...

29.04.2007 - Leyla_Esra_Maruf

çok komiksiniz esra

çok komiksiniz esra hanım.sela isimli yazıcıya kardeş filan değiliz diyorsunuz kendiniz başkalarına kardeşlerim diyorsunuz :))

23.10.2007 - özlem

Komiklik Furyası

Kelimeler ve laflar ağızdan çıktıktan sonra insanların algılama ve anlama ve muhakeme ve mukayese etme mantığına göre eksilip yada artabilir.sizler birbirinizin sözlerini yanlış telakki ettiğiniz için aslında gülme komşuna gelir başına gibi bir durum çıktı ortaya.Esra hanım üç isim kullanıyor,sela adlı okur ona üç kardeşmisiniz diyor ,esra hanım tekrar hayır hepsi benim ismim diyor.sizde esra hanımın selaya hitaben üç isimde bana ait kardeş değiliz sözünü komik olarak görüyorsunuz,esra hanımın kullandığı isimler kendisine ait,sela adlı okuru azarlarken kardeş değiliz derken sela adlı okura demiyor nereden kardeş oluyoruz.sizde buna tepki gösterip çok komik diyorsunuz.işin aslına bakarsanız hepsi komediler furyasına döndü,söylenen söz kime söylenmiş,kim söylemi,niye söylemiş vb gibi diyalog kurallarına dikkat edilirse gereksiz sun-i yıkıcı diyalog ve tartışmalar olmaz.vesselam.



Boş Sözlerin maskaralığını yapmaktansa güzel sözlerin hamallıını tercih ederim.

23.10.2007 - tahkik

:))bu açıklama daha komik

:))bu açıklama daha komik vede güzel olmuş:)





''Dinlemesini Bilirsen En Aptaldan Bile Birşey Öğrenebilirsin''

23.10.2007 - NaTuraL

Konular