sarhoş ve muezzın arasında geçen !!!

sarhos ve muezzın Sarhoş'un biri, şarabın tesiriyle bir camiye girer ve dua etmeye başlar:

- Yarabbi! Beni Cennetine koy, bana köşklerini ver, bana kevseri ver, bana hürülerine ver...
Bu yakarmaları işiten müezzin, sarhoşun yakasından tutarak:

- Ey akıldan, dinden gafil, senin camide işin ne? Sen ne yaptın ki, Allah'tan hem de bu sarhoş halinle diliyorsun? Hiç yakışıyormu?
Sarhoş bu sözleri işitince başlar ağlamaya ve:

- Müezzin efendi, müezzin efendi... ben sarhoşum, yakamdan elini çek, bana ilişme, dokunma bana, inciştme beni, kırma kalbimi. Unutma, bilmiyorsan bil. Cenab-ı Hakk'ın rahmetinden lütfundan günahkar kullarıda ümitlenir. Benim sana sözüm yok, ben senden mi isityorum. Tevbe kapısı açıktır. En büyük yardımcı Allah'dır. O öyle lütuf sahibidirki, O'nun lütfunun, rahmetinin büyüklüğü yanında kendi günahımı büyük görmeye utanıyor, günahıma büyüklük veremiyorum, der….

Elbette ,Allah (cc)’ın lutfu ve Rahmetinin Büyüklüğü Yanında günahlarımız çok Küçük Kalır !!!

Ama,Allah(cc) insana akıl ve düşünce vermiştir. İnsanlarda, verilen hak yolunu takip ve yaşamaları için. Onu canlılardan ayıran ve üstün tutanda budur, onun için nasıl olsa kapı açıktır, hiçbir iyilik,ibadet yapmıyayımda tövbe etsem tamamdır, bu olmaz işte, bu herkese mahsus değildir. Ancak sonuç ve sonucu tayin eden allahtır (cc). Bunun için böyle olayları kendi kendimize uyarlamamak lazımdır. Hak yol ve kuralları varken,neden ters yolda olayım ki ? İnsan nebilir ki,hangi saate,hangi saniyede öleceğini. Acaba af dilemek zaman ve fırsatı olabilir mi insanın. İşte bunları düşünerek hareket ve kendimize çekidüzen vermemiz gerekir.
yukarıdaki olayda , önce bunu çıkarmamız ve anlamamız lazım, sonuç olarak hiçbir zaman hatalıyı,günahkarı ettiklerinden dolayı hor görmemek,ona devamlı ışık tutup , yol gösterici olmamız lazımdır. Çünkü o günahkar dediğimiz insanın, heran af ve mağfireti söz konusudur,o af dilemeside onunla Allah arasındaki birşeydir.( Kul araya giremez)!!!
Saygı ve sevgilerimle……………… Allaha emanet olalım..Amin


9 yorum

çarpılılan gerçekler hakkında

sevgili yalnız savaşçı
çarpıtılan gerçekler hakkında yazdığın yorum çok güzeldi Allah razı olsun fakat,
bazı hususlar kafama takıldı veli bir kulun kabirdekinin durumunu bilebilecegini söylemişsin
bu gaybi bir konudur onun durumunu veli kul bilemez sadece Allhın izniyle peygamberimiz sav bu durumlarda haber verdigi olmuştur
gazalinin küfür ithamıda ters geldi gazali tekfir makamımı?
ibni sinanın dedigi yalnış anlamıyorsam eger hasır sadece nakillle bilinir iman edilir akıl kavrayamaz zaten inandıgını da söylemiş nakille bilinir derken kabul etmiş.NİÇİN gazali tekfir ediyor

02.05.2007 - yusuf ali

Mühim bir düzeltme...

Sevgili Yusuf Bey,

Sanırım bir konuyu yanlış değil,eksik ifade ettim.Yukarda Gazali Hazretlerinin felsefecileri tokatlamasının nedeni sadece o malum konu değil.O zaman hakim cereyan olan yunan felsefesinden etkilenerek, KK ayetlerini ve hadisleri bu felsefe ışığında anlamaya çalıştıkları için felsefecileri tokatlamış, ağır eleştiriler yöneltmiştir.Benim bu konuda bildiğim budur.Bilmediğim bir husus varsa düzeltmeye hazırım.

Katkılarınız içinde şimdiden teşekkür ederim.

--------------------------------------------------
"ZALİME YARDIM ETMEYİN,YOKSA ATEŞ SİZEDE DOKUNUR."KK.

"MUİNİ ZALİMİN DÜNYADA ERBABI DENAETTİR,
KÖPEKTİR ZEVK ALAN SEYYADI Bİ-İNSAFA HİZMETTEN."

02.05.2007 - yalnız savaşcı

Sevgili Yusuf Ali Beye...

Sevgili Yusuf Bey,

Zaman ve emek ayırararak yazdığınız için teşekkür ediyorum.

-Bediüzzaman hazretleri haşir risalesinde (yanlış hatırlamıyorsam) ibni sina gibi çok zeki bir zatın haşri aklına sığıştıramadığı için Gazali Hazretlerinin onu itham ettiğini anlatıyor.Yani benim görüşüm değil.Gerekçe olarakda Allahın kainatta haşir ve neşirle ilgili verdiği binlerce örneğe rağmen haşri akıldan uzak görmesini eleştirdiğini yazıyor.

-Bir VELİNİN, bir yerdeki 40 vefiyattan ancak bir kaç tanesinin imanla gittiğini yine diğerlerinin imansız gittiğini müşahede ettiğini,

Bediüzzaman Hazretleri Asayı Musada anlatıyor.


-Yine kabirde bir insanın halinin Evliyalarca bilinmesi olayı tartışılan bir konu.Ben inanıyorum.Bu konuda lehte ve aleyhte görüşler var.Burada konumuz bu olmadığı için,
bu tarz bir tartışma açmayı gereksiz görüyorum.

Ben Allah dostlarının hem dünya ile ilgili hemde kabir hayatıyla ilgili gösterdiği kerematlere inanıyorum.Bunu destekleyen görüşleri daha makul görüyorum.Tabi bu konuda diğer alimlerin görüşlerinede saygı duyarım.Ama kerametle bir evliya, kabir haline muttali olabilir, bu mümkünattandır.Örnekleri var.

Selam ve muhabbetle.



"ZALİME YARDIM ETMEYİN,YOKSA ATEŞ SİZEDE DOKUNUR."KK.

"MUİNİ ZALİMİN DÜNYADA ERBABI DENAETTİR,
KÖPEKTİR ZEVK ALAN SEYYADI Bİ-İNSAFA HİZMETTEN."

02.05.2007 - yalnız savaşcı

YALNIZ SAVASÇIYA

MUHTEREM KARDESİM LUTFEDİP CEVAP YAZDIGIN İÇİN TESEKKÜR EDİYORUM
BENİMDE TARTIŞMAK GİBİ BİR AMACIM YOK TU ZATEN SADECE TERS GELEN BİR KONUDA FİKİR BEYAN ETMEK İSTEDİM
GELELİM KERAMET MESELESİNE ..
KERAMET OLAYININ MEYDANA GELMESİNDE KİŞİLERİN AKTİF OLARAK BİR ROLU YOKTUR .İSTEDİKLERİ ZAMAN KERAMET GÖSTERME VE MEYDANA GETİRME GİBİ BİR YETKİLERİ DE YOKTUR.KERAMET KİŞİLERİN ELİNDE BİR ÜSTÜNLÜK VE BİR FAZİLET OLMASI SÖZKONUSU DEGİLDİR .ÇÜNKÜ KERAMETİ NE KENDİLERİ GÖSTERİYORLAR NE DE İSTEDİKLERİ ZAMAN MEYDANA GETŞREBİLİYORLAR.PEYGAMBERLER DAHİ BU HUSUSTA BÖYLEDİR.KALDI Kİ KABİR HAYATI GİBİ GAYBİ BİR KONUDA VELİ BİR KULUN KERAMET GÖSTEREREK DURUMU BİLMESİ MÜMKÜN DEGİLDİR.GAYBI ALLAHIN BİLDİRDİĞİ PEYGAMBERLERDEN BASKASI BİLEMEZ.VELİ KUL BÖYLE BİŞEY İDDİA ETSE BİLE BUNUN DOGRU OLDUGU NEREDEN BİLİNEBİLİR.
ÖRNEKLERİ VAR DEMİŞSİN KAYNAKLARI İLE BERABER YOLLARSAN SEVİNİRİM.ALLAHA EMANET OL.

02.05.2007 - yusuf ali

Yusuf Ali Beye...

Kıymetli Kardeşimiz,

Dedikleriniz harfiyyen doğrudur.Zaten bu konuda evliyanın büyüklerinden İmam Rabbani hazretlerinin çok geniş açıklamaları var.

Fakat konu çok geniş açılımları da beraberinde getiriyor.Keramet ve onun çeşitleri olan ilham,rüyayı sadıka ve bazı hallere muttali olmak tevatür derecesinde sabit.Dileyen inanır ama dileyen inanmaz.Aşağıda bazı bilgileri gönderiyorum.Ama sizi tatmin edeceğini sanmıyorum.
----------------------
Dördüncü tabaka-i hayat: Şüheda hayatıdır. Nass-ı Kur'ân'la, şühedanın, ehl-i kuburun fevkinde bir tabaka-i hayatları vardır. Evet, şüheda, hayat-ı dünyevîlerini tarik-i hakta feda ettikleri için, Cenâb-ı Hak, kemâl-i kereminden, onlara hayat-ı dünyeviyeye benzer, fakat kedersiz, zahmetsiz bir hayatı âlem-i berzahta onlara ihsan eder. Onlar kendilerini ölmüş bilmiyorlar. Yalnız kendilerinin daha iyi bir âleme gittiklerini biliyorlar, kemâl-i saadetle mütelezziz oluyorlar, ölümdeki firak acılığını hissetmiyorlar. Ehl-i kuburun çendan ruhları bâkidir; fakat kendilerini ölmüş biliyorlar. Berzahta aldıkları lezzet ve saadet, şühedanın lezzetine yetişmez.
Nasıl ki, iki adam bir rüyada cennet gibi bir güzel saraya girerler. Birisi rüyada olduğunu bilir; aldığı keyif ve lezzet pek noksandır. "Ben uyansam şu lezzet kaçacak" diye düşünür. Diğeri rüyada olduğunu bilmiyor; hakikî lezzet ile hakikî saadete mazhar olur. İşte, âlem-i berzahtaki emvat ve şühedanın hayat-ı berzahiyeden istifadeleri öyle farklıdır. Hadsiz vakıatla ve rivayatla, şühedanın bu tarz-ı hayata mazhariyetleri ve kendilerini sağ bildikleri sabit ve katîdir. Hattâ, Seyyidü'ş-Şüheda olan Hazret-i Hamza Radıyallahu Anh, mükerrer vakıatla, kendine iltica eden adamları muhafaza etmesi ve dünyevî işlerini görmesi ve gördürmesi gibi çok vakıatla, bu tabaka-i hayat tenvir ve ispat edilmiş.

Hattâ, ben kendim, Ubeyd isminde bir yeğenim ve talebem vardı. Benim yanımda ve benim yerime şehid olduktan sonra, üç aylık mesafede esarette bulunduğum zaman, mahall-i defnini bilmediğim halde, bence bir rüya-yı sadıkada, tahte'l-arz bir menzil suretindeki kabrine girmişim. Onu şüheda tabaka-i hayatında gördüm. O beni ölmüş biliyormuş; benim için çok ağladığını söyledi. Kendisini hayatta biliyor. Fakat Rus'un istilâsından çekindiği için, yeraltında kendine güzel bir menzil yapmış. İşte bu cüz'î rüya, bazı şerâit ve emâratla, geçen hakikate bana şuhud derecesinde bir kanaat vermiştir.
Mektubat.Birinci Mektup. Said Nursi.
-----------------------------------------------------
Herkesin, îman mukabilinde bu zemin yüzü kadar bağlar ve kasırlar ile müzeyyen ve bâki ve dâimi bir tarla ve mülkü kazanmak veya kaybetmek dâvası başına açılmış. Eğer îman vesikasını sağlam elde etmezse kaybedecek. Ve bu asırda, maddiyunluk tâunuyla çoklar o dâvasını kaybediyor. Hattâ bir ehl-i keşif ve tahkîk, bir yerde kırk vefiyatdan yalnız birkaç tanesi kazandığını sekeratta müşahede etmiş; ötekiler kaybetmişler. Acaba bu kaybettiği dâvanın yerini, bütün dünya saltanatı o adama verilse doldurabilir mi?
Asayı Musa 4.MESELE
--------------------------------------------------

Eyup El Ensari hazretlerinin kabrini Akşemsettin hazretleri bir manevi murakabeyle keşfetmiştir. Tarihen mevsuktur.
---------------------------------------------------------
http://www.zehirli.org/node/375 burada ise gaybın çeşitleri ve konu hakkında çok geniş bilgiler sunulmaktadır.
-------------------------------------------------------
Bilgilerinize sunarım.



"ZALİME YARDIM ETMEYİN,YOKSA ATEŞ SİZEDE DOKUNUR."KK.

"MUİNİ ZALİMİN DÜNYADA ERBABI DENAETTİR,
KÖPEKTİR ZEVK ALAN SEYYADI Bİ-İNSAFA HİZMETTEN."

03.05.2007 - yalnız savaşcı

yalnız savaşçıya

muhterem kardesim verdiğin bilgiler için tesekkür ediyorum,konuyu uzatmaya gerek yok Allaha emanet olunuz....

03.05.2007 - yusuf ali

Güzel bir düzeltme!

İmdat Hocam'ın ikâzı yerinde ve doğrudur. Sanırım sela kardeşimizin gözünden kaçak ufak bir husus. Konunun ndaha iyi anlaşılabilmesi için değerli Halis ECE Hocamızın bir yazısının linkini bırakıyorum.

Masonluk, İslâm ve "Allah'la kul arasına girilmez!" nakaratı

Selamlar...

Sayfa açılmıyorsa linki kopyalayıp, adres çubuğuna yapıştırınız,
http://www.mollacami.com/include.php?path=content/overview.php&catid=5&themeid=21&type=4

02.05.2007 - ankebut-57

kul araya giremez. bunu

kul araya giremez. bunu yazmasan daha güzel olurdu.

Emri Bil maruf nehyi anil münker farzdir. yani iyiligi emretmek, kötülükten men ettirtmek fazdir. kul araya giremez diyen kisi bu farzi isleyen müslüman kardesini rencide ederken bir farzida inkar etmis olur..

selam sevgi ve dua ile

02.05.2007 - imdat sezer

Çarpıtılan gerçekler.

Mevlana Hazretleri hem yaşamı boyunca bir ilke ve kendisinden sonra gelenler için kendisini tanıtan cümlesini bir parola gibi ortaya koymuştur:

“Ben yaşadığım müddetce Hazreti Kur’anın kölesiyim. Hazreti Muhammed’in ayağının tozuyum. Kim bana bundan başka bir şey izafe ederse o yalancıdır. Ben ondan ırağım.”

BİRİNCİ HUSUS:

Bir Müslüman kimin sözü olursa olsun, hangi İslam büyüğünün sözü olursa olsun, söz K.Kerimin ve Efendimizin terazisinde tartılır. Bu terazi bu sözü tanırsa alınır. Aksi halde gözünün yaşına bakmadan atılır.

İKİNCİ HUSUS

Abdülkadir Geylanı hazretleri şöyle buyurmuştur:
“Bir insan havada kuşlar gibi uçsa suda yürüse siz bunlara aldanmayınız.Onu havadan indiriniz.Şeriatın ( islamın) mihengine vurunuz.Eğer uyuyorsa onu bırakınız uçsun, onun kimseye zararı olmaz.Eğer uymuyorsa kanadının birisini de kırınız ki, daha kimseyi kandıramasın.

ÜÇÜNCÜ HUSUS

Her dönemde istismarcılar olduğu gibi bu dönemdede istismarcılar var. Bunlarda Mevlanayı istismar ediyorlar. Kur’an’dan ve peygamberimizden kopuk bir Mevlana profilini ön plana çıkararak Allah üstü, peygamber üstü bir sevgi ortaya koymaya çalışıyorlar.Bunu yaparken de kendileri İslam dünyasını kana bulamaya devam ediyorlar.

Burada her aklı selimin şu hususu düşünmesi gerekmez mi?

Acaba annelerin kalbine şevkati ve sevgiyi yerleştiren Allah hoşgörülü değilmi? ( Haşa)
Acaba peygamberimiz Mevlana kadar hoşgörülü değilmiydi? ( Haşa)

Mevlananın hoşgörüsü,ayağının tozuyum dediği peygamberin hoşgörüsünden daha mı büyüktü?

Neden hoşgörücüler Peygamberimizi değil’de Mevlana’nın şemsiyesine sığınıyorlar?
düşünmek gerekir. Bunun üzerinde dikkatle düşünmek gerekir. Bu çok aşikar bir durumdur.Bizzat benim yaşadığım bazı hadiseler var.Yıllar önce ünv.de öğrenciyken aynı zamanda bir holdingin danışmanı olan muhasebe hocamız, aynı zamanda koyu bir Mevlana hayranıydı.Bir gün özel odasında sohbet ettik.Kendisinde abdest yok, namaz yok,aynı zamanda içki içtiğini gururla anlatırdı.Tanrının (Katiyen Allah demezdi) bütün insanları cennete koyacağını, cehennemde yakmasının mümkün olmadığını anlatırdı.Ayrıca namaza ve ibadetleri gerek olmadığını, kalp temizliğini anlatırdı.Bunlar dinimizi direk olarak inkar edemeyince dinin hakikatlerini boşaltıyorlar.İçerden boşaltmaya çalışıyorlar.Namaza gerek olmadığını savunuyorlar.Büyük odalarda toplanıyorlar ve ruh çağırıyorlar.Guya gelen Mevlananın ruhu.Mevlana guya onlara diyormuş ki:
- Ey yirminci asrın bahtiyar evlatları, artık namaz kılmayınız,çünkü sizin namazınız kılındı.Oruç tutmayınız sizin orucunuz tutuldu.Ben bizzat bunları hocamızdan dinlemiş adamım.

Deli zırvası şeyler. Bunlar el altından yayılıyor. Bu İnsan sevgisi adı altında Mevlananın şemsiyesine sığınanların bir ayağıda mason tarikatlarının içinde.Dini ve saf insanları kandırmak için böyle sevgi hoşgörü vesaire zırva tezler öne sürüyorlar.


DÖRDÜNCÜ HUSUS

Şimdi bir kadın hoşgörüden bahsediyor. Zalimlere beddua edilmesi konusunda herkesin insan olduğundan böyle bir şeye gerek olmadığından bahsediyor. Delilleriyle anlatıyoruz. Diyoruz ki:
-Dünyanın dört bir bucağında ırzı namusu haysiyeti talan edilen kanı sebil gibi akıtılan Müslümanlarla ilgili verdiğimiz örneklere dikkat ediniz Allah aşkına.

Neymiş efendim. Bunlar radikal örneklermiş. Ya be insafsız be vicdansız, verdiğimiz örnekler masal değil,bu satırları okurken bile, nice canlar yakılıyor.Eğer arkadaşımızın dediği gibi çanak antenlerin yönünü birazda İslam alemine çevirsen göreceksin ki, verilen örnekler radikal mi yoksa gerçek hayattan mı alınmış.

Empati yapması için, böyle bir olay senin başına gelse sana sırayla tecavüz etseler hemde annenin babanın kardeşlerinin çocuklarının gözleri önünde bunu affedebilirmisin diye sorduğumuzda;

-AY SEN BİZE NASIL HAKARET EDERSİN
-Bu ne biçim uslup bu ne biçim anlatım tarzı diye başlıyor höykürmeye.

Be vicdansız, be insafsız adam, Adama demezler mi, sen kimin namusunu, kime peşkeş çekiyorsun diye sormazlarmı…

MANTIĞA BAK HİZAYA GEL.
Bu olayın diğer Müslümanlar üzerinde yapılmasına gık yok, yapan zalimlere bol hoşgörü dağıt.Ama kendisiyle ilgili basit bir misale gelince Bu bana hakarettir.Yok yumuşak uslup yok bilmem ne vesaire…İşte mantığa bak hizaya gel.

BEHEY KADIN SEN ANA KARNINDAN ÇIKTINDA DİĞERLERİ TAŞ FIRININDAN MI ÇIKTI HA,
Diye sormazlar mı adama?

Mehlika Sultana aşık yedi genç yoksa sana mı aşıktı da biz mi bilmedik bizmi bilemedik ha?

Müslüman islamın şearine saldıranlara hoşgörü dağıtmaz.
Dağıtıyorsa;

- Ya sebatayisttir,
- Ya haindir,
- Ya sahibinin sesi olan çomarlardandır.(Mübarek kıtmirin önünde bir kez daha saygıyla eğiliyorum)
- Ya dinin içine girmiş bir münafıktır.
- Ya da Dede Korkut masallarında bahsedilen “Gara donlu kafirlerdendir.”

Artık seçimini yapmak kişiye kalmış.


BEŞİNCİ HUSUS:

Bir Müslüman güçlüyken hoşgörü gösterebilir. Bunun adı da musamahadır.Yani kırmızı çizgilerini koruyarak diğer insanların varlığına tahammül eder.İnsan olarak ona değer verir.Ama onu kazanacağım diye islam’ın kırmızı çizgilerinden asla taviz vermez..Ne farzlardan,ne vaciplerden,ne sünnetlerden bir gram taviz vermez.

Müslüman mazlum konumundayken hoşgörü gösterirse bu zillettir, alçaklıktır.
Ruhu cesedinden önce ölür.

Allah dostlarının ve Mevlana gibi büyük zatların insanları İslama ısındırmak için gösterdiği sıcaklığı ve hoşgörüyü bugünkü zalimlerin zulümlerine bir malzeme yapmak ancak sağlıklı düşünme becerisini kaybetmiş ahmaklara yakışır.

Aşağıdaki misal bu konuya çok güzel örnek olabilir:

Macar milliyetcileri koministlere karşı mücadele veriyordu.Koministler Macarları diri diri yakalamak için Milliyetci gençlerin altındaki atlara ateş ediyordu.Yaşlı bir Macar kadını meydana çıkarak şöyle haykırdı: Be vicdansızlar neden atlara ateş ediyorsunuz üstlerindekini vursanız ya.Atların suçu ne?

İşte sapık şefkat budur. Hastalık budur. Sağlıklı düşünmemek budur.Macar milliyetçilerini, koministlerden önce, bu kadın bu sözleriyle vurmuştur.Ahmaklar;beyni alınmış mangurtlar gibidir.Sağlıklı yorum yapamazlar.Her zaman söylerim: Kervanı asıl vuran eşkıya değildir. Ona bol sevgi ve kalben destek veren yardakcılarıdır.

Abdülhamide asıl suikast düzenleyen bir ermeni değildi. Ermeniye; - Ey şanlı avcı! diye övgü yagdıran ve oğlu papaz olarak ölen zalim Tevfik Fikretti.

İşte Macar kadını, işte Cibali Baba…

Bunların mantığı İstanbulun Fethinde Gavurların safını tutan ve:
-Allahım gavurcuklarımı koru diye dua eden, Cibali Baba mantığıdır.

Daha önce de verdiğim bir örneği tekrar veriyorum.
Sahabenin 7 abdullahından birisi ( ismini tam hatırlayamadım) Kabeyi tavaf ediyordu.Yanına Kufeliler geldi.Kufeliler, Hazreti Hüseyin efendimizi sana biat edeceğiz, gel diyerek çağırıp sonra döneklik yaparak, onu zalim ve gaddar Yezit’in binlerce askeriyle karşı karşıya bırakan, dönek insanlardı.Ellerindeki pireyi göstererek, onu öldürmeleri halinde, ihram kefareti gerekip gerekmeyeceğini soruyorlardı.

-Bilge sahabe onları öfkeyle azarladı ve:

-Defolun! Peygamberi Alişanın muazzez torunun kellesi top gibi oynanırken gıkınız çıkmadı, şimdi gelmiş pirenin kefaretini soruyorsunuz diye onları huzurundan kovdu. Allah ondan razı olsun.

Pireye şefkat,
Zalim Yezite sukut.
Hazreti Hüseyine döneklik.


İşte bu karakterler dünyanın her yerinde var. İslam aleminde de mason tarikatlarıyla hoşgörü zırvalarıyla örgütleniyorlar.

Şimdi zalimler bellidir. Mazlumlarda bellidir. Arada kimliğini belirleyememiş, aklı karışık, algı sistemleri karışık, şahsiyetsiz, kişiliksiz, dönekler vardır. Bunlar genelde zalimlerden yana olurlar. Çünkü; onlarla mücadele etmeye güçleri yetmez.O yüzden dolaylı olarak zalime yardım ederler.Ama mazlumlardan görünürler.Bunlar münafık karakterli insanlardır.

ALTINCI HUSUS

Bir Müslüman islamın suç saydığı konularda af ve hoşgörü dağıtamaz.Bu konuya asla burnunu sokamaz. Bu konu yargıda mahkemenin alanıdır.Yargı hükmünü verir.Onu cezalandırır.Suçlara bakalım:
-ZİNA,
-ZİNA İSNADI,
-HIRSIZLIK,
-YALANCI ŞAHİTLİK,
-GÜNAHLARINI ALENEN İLAN ETMEK
-İÇKİ İÇMEK
-NAMAZ KILMAMAK
-DÜŞMANA BİLGİ SIZDIRMAK
-HARPTEN KAÇMAK
-EVLİ KADINLA KIRIŞTIRMAK

Ve her türlü kul hakları…

Alacaklının zerre kadar alacağı varsa İslam bu hakkı önemser. Bunun için halifelere bile diz çöktürür.Onları yargılar.

Yani adaletin alanına giren konularda hoşgörü olmaz.Şu çelişkiye tüm okurlarımın dikkatini çekerim:
Allahla kul arasına girilmez diyenler suçlu-mahkeme-alacaklı arasına ne hakla giriyorlar?Burunlarını ne hakla sokuyorlar? Çünkü burada gizli bir hile var.İstiyorlar ki yaptığı yanına kar kalsın.Mahkeme onu cezalandıramasın.Bu hikmetli galakside eşekler bile başıboş bırakılmamış ki insanlar başıboş bırakılsın,işlediği yanına kar kalsın,öyle yağma yok,yok,yok….

Demekki buradan iki sonuca ulaşıyoruz.

-İslami münasebetler
-İnsani münasebetler.

-İSLAMİ MÜNASEBETLERDE ilişkiler çok açık ve nettir.Kırmızı çizgiler çok nettir.Azıcık ilmihal bilgisi olan her Müslüman bunu bilir zaten.

-İNSANİ MÜNASEBETLERDE kimliği aidiyeti ne olursa olsun iyi geçinilmeye çalışılır.Acısı paylaşılır.Sevinci paylaşılır.Yardıma ihtiyacı varsa yardım edilir.Yaraları sarılır.Gözyaşı dindirilir.Ama bunlar yapılırken muhatabın kötü ahlakının kişiye sirayet etmemesi için özen gösterilir.Küçük balıklar küçük sularda yüzebilir.Okyanuslarda boğulurlar.Kurtarayım derken kurtarmak istedikleri tarafından da KURUTULANLARDA ÇOKTUR.Bu da önemli bir husustur.Okyanuslar büyük balıkların meskenidir.Orda kulaç atmak küçük balıkların haddine değildir. MazAllah küçük bir dalgayla boğuluvermek işten bile değildir.

YEDİNCİ HUSUS

Kimin ne olduğunu Allah bilir cümlesi de masonların elinde bir slogandır. Bir Müslüman Asla bu oyuna gelmez.

Necip Fazıl bir gün kıyıda bekliyormuş. Bir ateist gelerek, neden Allah peygamber göndermiş, biz kendimiz onu bulurduk diye sorması üzerine:

-Neden karşıya yüzerek geçmiyorsun da gemiye biniyorsun diyerek adamı susturmuş.

Allah kimlerin ne olduğunu bizlere BİLELİM DİYE, BAKIN BU KELİMENİN ALTINI ÇİZİYORUM, BİLELİM DİYE BİLDİRMİŞTİR.

KK de ve Hadisi Şeriflerde

-Münafığın
-Kafirlerin,
-Müşriklerin,
-Yalancıların,
-Zaninin
-Hırsızın
-Katilin

Daha bir çok insanın ve eşyanın tanımları yapılmıştır. Şimdi Öğreten Allah,öğreten Efendimiz.Bütün bunlara rağmen nasıl olurda ben bir Müslüman olarak kimin ne olduğunu bilemem? Bu tanımlar meçhulde kalır.Bu ne kadar büyük bir safsatadır.

Müslüman münafığı tanımaz mı,elbet tanır.Çünkü özellikleri belirtilmiştir.
Müslaman kafiri tanımaz mı,elbet tanır, Çünkü özellikleri belirtilmiştir.
Müslüman müşriği tanımaz mı elbet tanır, Çünkü özellikleri belirtilmiştir.
Müslüman müslümanı tanımaz mı elbet tanır, Çünkü özellikleri belirtilmiştir.
Müslüman dostunu düşmanını tanımaz mı, elbet tanır.Çünkü onun feraseti vardır.

Daha öncede söyledik .Bu İslam Hukuku Koca Hallacı darağacında idam etmiştir. Onun içine bakmaz.Zahirine bakar.İçinden bize ne.Kişinin içinin temiz olupda dışına yansımaması kime ne? Zaten sağlıklı düşünen bir müslüman karmaşık olmaz.Şaibeli davranmaz.Duyguda, düşüncede, eylemde istikametli davranır.içini dışına taşır.İçiyle dışını bir tutar.İçi başka dışı başka olanlar ise münafıklardır.

Zaten Hadisi Şerifler:

-Müslümanın ferasetli olmasını emreder.
-Bir delikten iki defa girdirilmemesini emreder.
-Düşmanlarına karşı sınırda nöbet tutmasını emreder. Nöbet mahallini gözleyen gözü Allah korkusuyla ağlayan göze eş tutar.

Hatta makamı en düşük bir veli bir müminin kabirde azap gördügünü ve görmediğini bilir. Bu da tasavvufta bir konudur.

-Ayrıca, Yargı Ceza verir ve bu Allah ile kul arasına girmek şeklinde telakki edilmez. Bu düşünce ancak bir ahmağa yakışır.
Çünkü cezalar zaten Allah adına ve Allahın emriyle yerine getirilmektedir.

-Ayrıca Allah Peygamber gönderir ve Peygamber Allah ile kul arasına giremez, denilmez. Bu düşünce ancak ahmağa yakışır.
Çünkü Allah; kendini tanıtmak, rızasını, emirlerini, yasaklarını bildirmek için, Peygamber göndermiştir.

-Ayrıca Peygamberimiz Alimleri varis bırakmıştır. Onların sünnete uygun öğretilerinden ve yüksek ahlaklarından istifade edilir. Bu Allah ile kul arasına girmek şeklinde telakki edilmez.Bu düşünce ahmağa yakışır.

Çünkü, Alimlerin Peygamberlerin varisleri olduğunu efendimiz belirtmiştir. Örnekleri çoğaltabiliriz.Ama arif olana bir katre ummandan haber verir.Yeterlidir.

Ahmaklara ne anlatsan anlamazlar. Onlar Hurma Kütükleri gibidir.Bilmemekte direnirler ve bunu bir meziyet zannederler.

Hiçbir insan görmek istemeyen insandan daha kör değildir.
Hiçbir insan duymak istemeyen insandan daha sağır değildir.
Hiçbir insan anlamak istemeyen insandan daha ahmak olamaz.

Bir insan nakli konularda felsefe yapmaya bir alışmaya görsün, Çamura düşmüş eşek gibi debelenir,çırpındıkça batar,çırpındıkça batar.Artık kurtulması ilahi bir mucizeye bağlıdır.Çünkü nakli elinin tersiyle itmiş ve minnacık beynini ölçü yapmıştır.Karanlığa karşı ateşine güvenen ateş böceği gibi.Yazıklar olsun onlara.

Size daha dehşetli bir şey söyleyim.
Bırakın felsefeyi ;

“HAŞİR NAKİLDİR BİZ İNANIRIZ AMA AKIL BU YOLDA GİDEMEZ DİYEN İBNİ SİNAYI GAZALİ HAZRETLERİ KÜFÜRLE İTHAM ETMİŞTİR.”


Bu işin şakası yoktur. Eden kendine eder. Ayrıca saftirik bir çok insanı da kandırır.Hem kendisi, hemde tabileri, helak olur.

Cenabı Hak herkesi sevdikleriyle haşretsin. Amin.

-------------------------------------------------------

"ZALİME YARDIM ETMEYİN,YOKSA ATEŞ SİZEDE DOKUNUR."KK.

"MUİNİ ZALİMİN DÜNYADA ERBABI DENAETTİR,
KÖPEKTİR ZEVK ALAN SEYYADI Bİ-İNSAFA HİZMETTEN."

02.05.2007 - yalnız savaşcı

Konular