sevginin karşılığı feda olabilmektir

Hamza Er


Yaşamın tüm alanında kullanılan bir kavram olan Sevgi, acaba bizlerde neyi çağrıştırmaktadır?, Tüm insanlığın sevgiye yüklediği anlam aynı olabilirmi, Yoksa iman edenlerin Sevgi ye bakışları farklımıdır? En çok sevgi duyulacak kim olabilir? Ve neden O'na en çok sevgi duyulmalıdır?İman etmeyenlerin, hayatlarında en çok değer verdikleri varlıklara duydukları sevginin ölçüsü Mü'minler için ne ifade etmektedir?
Tüm bu sorular aslında çok basit gibi görülen bir konunun ne kadar çok açılımının olabileceğini bizlere göstermektedir. İlahi kitabımız olan Kur'an'a baktığımızda, Sevgi kavramının imani yanının bulunduğunu, hatta imanın, ibadetin ve tüm salih amellerin merkezi, çekirdeği olduğunu görmekteyiz.
Kavram olarak Sevgi,
Sözlüklerde sevme hissi, muhabbet olarak tanımlanan Sevgi, iradeli varlığa ait bir vasıftır. Hayvanların kendi içlerindeki muhabbeti, sevgi olarak değil ancak içgüdüsel davranışlar olarak algılanabilinir. Oysaki insan neyi, nasıl ve neden seveceğini düşünür, karar verir ve bu sevginin karşılığı davranışlarda bulunmaya başlar.
Hayatlarını ve tüm davranışlarını Kur'an'ın (vahyin) inşa etmiş olduğu Mü'minler, Sevgi kavramını da yine rehberleri olan Kur'an'a göre anlamaya çalışırlar. Yememeleri gereken gıdaları, gitmemeleri gereken yerleri, yapmaları zorunlu olan amelleri Allah (c.c.)'ın istediği gibi belirleyen Mü'minler, kimlere karşı sevgi beslenebileceğini, sevgi gösterilmemesi gerekenleri, sevgisinin neyi gerektirdiğini, kimin sevgisinin, kazanılması gereken bir sevgi olduğunu ve hangi gücün sevgisinden mahrum olmanın gerçek hüsran olduğunu yine Allah (c.c.)'ın bildirdiklerinden öğrenirler.
Kur'an'da Sevgi Kavramı
Sevgi, sevme, Kur'an'da insan ve Allah(c.c.) için kullanılmaktadır. Kainatı yaratan, göklerin yerin ve ikisi arasındakilerin Rabbi olan Allah(c.c.) imtihan alanı olan dünyada kendi emirlerine itaat eden ve yasaklarından sakınan kullarını seveceğini; bu sevgiden mahrum olan insanların hüsranda olduklarını, onlara yardım edecek hiçbir gücünde olmadığını bildirmektedir.
Yine Kur'an'da Mü'minlerin sevmesi gerekenler belirtilerek, inkarcılara karşı kalplerde muhabbetin olamayacağı vurgulanmaktadır.
Allah (c.c.)'ın Sevgisi
Her şeyin olduğu gibi sevginin de kaynağı Allah(c.c.)'tır. Çünkü O,VEDUD'dur. Yani çok sevendir.
"Rabbinizden bağışlanma dileyin; sonra O'na tevbe edin. Mu hakkakki Rabbim çok merhametlidir, (müminleri) çok sever. "Allah'ın VEDUD olması demek, O'nun çok seveceği ve O'nu çok seven birilerinin olması demektir. O sevgiyi kullarıyla paylaşmakta "O onları, onlarda O' nu sevmekte" dir. (5/Maide 54)
Gerçek müflis Allah'ın sevgisinden mahrum olanlardır
Kıyamet günü, insanların tek bir alanda toplandıkları zaman, annenin emzikli bebesini dahi umursamayacağı o anın dehşetinden; dünyada sahip olunan sahte dostlar, mensup olunan kavim, her türlü dünyevi makam ve rütbe, asla fayda sağlamayacaktır. Böyle bir günde, o günün de sahibi olan Rabbimiz Allah(c.c. ) 'in ilgilenmediği, yüzüne bakmadığı, sevgisinden mahrum bıraktığı kimseler gerçek iflasa uğramış (müflis) kişiler olacaktır.
"Onlar ebediyen lânet içinde kalırlar. Artık ne azapları hafifletilir ne de onların yüzlerine bakılır." (2/Bakara 162)
a- Allah (c.c.) kimleri sever
*Kendi yolunda çarpışanları sever.
"Allah, kendi yolunda kenetlenmiş bir yapı gibi saf bağlayarak savaşanları sever."( 61 Saff 4)
Her türlü dünyevi bağlardan sıyrılarak, fitnenin, zulmün kökünü kazımak için yola çıkan mücahidler Allah(c.c.)'ın sevgisine mahzar olan bir amel işlemişlerdir.
*İyilik eden, güzel davranan ve dürüst olanları sever .
"O takvâ sahipleri ki, bolluktada, darlıktada Allah için harcarlar; öfkelerini yutarlar ve insanları affederler. Allah da güzel davranışta bulunanları sever." (3 Al'i İmran 134)
"Sözlerini bozmaları sebebiyle onları lânetledik ve kalplerini katılaştırdık. Onlar kelimelerin yerlerini değiştirirler (kitapları nı tahrif ederler). Kendilerine öğretilen ahkâmın (Tevrat'ın) önemli bir bölümünü de unuttular. İçlerinden pek azı hariç, onlardan daima bir hainlik görürsün. Yinede sen onları affet ve aldırış etme. Şüphesiz Allah iyilik edenleri sever." (5 Maide 13)
Kazanmış olduklarının kaynağının Allah (c.c.) olduğunun şuuruna vararak infak etmek, y timlerin haklarını gözetmek, kardeşlerinin kusurunu örtmek, iman edenlere karşı kalplerde kin beslememek, ahitlere bağlı kalmak, toplum içerisinde dürüst ve emin bir kimliğe sahip olmak mü'minlerde bulunması gereken özelliklerdendir.
*Sabredenleri sever.
"Nice peygamberler vardı ki, beraberinde birçok Allah erleri bulunduğu halde savaştılar da, bunlar, Allah yolunda başlarına gelenlerden dolayı gevşeklik ve zaaf göstermediler, boyun eğmediler. Allah sabredenleri sever."(3 Ali İmran 146)
*Tevekkül edenleri(Kendisine güvenenleri) sever.
"O vakit Allah'tan bir rahmet ile onlara yumuşak davrandın! Şayet sen kaba, katı yürekli olsaydın, hiç şüphesiz, etrafından dağılıp giderlerdi. Şu halde onları affet; bağışlanmaları için dua et; iş hakkında onlara danış. Kararını verdiğin zamanda artık Allah'a dayanıp güven. Çünkü Allah, kendisine dayanıp güvenenleri sever." (3 Al-i İmran 159)
*Günahlardan sakınanı, Korunanı sever.
"Mescid-i Haram'ın yanında kendileriyle antlaşma yaptıklarınızın dışında müşriklerin Allah ve Resûlü yanında nasıl (muteber) bir ahdi olabilir? Onlar size karşı dürüst davrandıkları müddetçe siz de onlara dürüst davranın. Çünkü Allah (ahdi bozmaktan) sakınanları sever." (9 Tevbe 7)
"Ancak kendileriyle antlaşma yaptığınız müşriklerden (antlaşma şartlarına uyan) hiçbir şeyi size eksik bırakmayan ve sizin aleyhinize herhangi bir kimseye arka çıkmayanlar (bu hükmün) dışındadır. Onların antlaşmalarını, süreleri bitinceye kadar tamamlayınız. Allah (haksızlıktan) sakınanları sever." (9 Tevbe 4)
Kötü bir ameli işlememek, ona giden tüm yollardan uzak kal makla gerçekleşebilir. Haram havuzuna doğru akan kanallardan herhangi birine girildiğin de varılacak yer malumdur. Bu sebeple sakınmak, korunmak manalarına gelen takvayı, kuşanmak, muttakilerden olmak, Kur'a n'ın hidayetine kavuşulmasının şartlarından gösterilmiştir.
*Tevbe eden, temizlenenleri sever.
"Onun içinde asla namaz kılma! İlk günden takvâ üzerine kurulan mescit (Kuba Mescidi) içinde namaz kılman elbette daha doğrudur. Onda temizlenmeyi seven adamlar vardır. Allah da çok temizlenenleri sever." (9 Tevbe 108) bakınız : (2 /222)
*Adaletli olanları sever.
"Hep yalana kulak verir, durmadan haram yerler. Sana gelirlerse, ister aralarında hüküm ver, ister onlardan yüz çevir. Eğer onlardan yüz çevirirsen sana hiç bir zarar veremezler. Ve eğer hüküm verirsen, aralarında adaletle hükmet. Allah âdil olanları sever." (5 Maide 42)
b- Allah(c.c.)' ın sevgisini esirgeyeceği kimseler
*Kafirler:
"De ki: Allah'a ve Resûlü'ne itaat edin. Eğer yüz çevirirlerse bilsin ler ki Allah kâfirleri sevmez." (3 Al-iİmran 32)
"Zira Allah, iman edip iyi işler yapanlara kendi lütfundan karşılık verecektir. Şüphesiz O, kâfirleri sevmez."(30 Rum 45)
* Zalimler
"İman edip iyi davranışlarda bulunanlara gelince, Allah onların mükâfatlarını eksiksiz verecektir. Allah zalimleri sevmez." (3 Al-i İmran 57) bakınız: ( 3/140 )
* Günahkarlar
"Allah faizi tüketir (Faiz karışan malın bereketini giderir), sadakaları ise bereketlendirir. Allah küfürde ve günahta ısrar eden hiç kimseyi sevmez." (2 Bakara 276)
"Kendilerine hıyanet edenleri savunma; çünkü Allah hainliği meslek edinmiş günahkârları sevmez." (4 Nisa 107)
* İsrafçılar
"Ey Adem oğulları! Her secde edişinizde güzel elbiselerinizi giyin; yeyin, için, fakat israf etmeyin; çünkü Allah israf edenleri sevmez." (7 Araf 31)
* Bozguncular
"Allah'ın sana verdiğinden (O' nun yolunda harcayarak) ahiret yurdunu iste; ama dünya dan da nasibini unutma. Allah sana ih san ettiği gibi, sende (insanlara) iyilik et. Yeryüzünde bozgunculuğu arzulama. Şüphesiz ki Allah , bozguncuları sevmez." (28 Kasas 77)
* Şımaranlar
"Karun, Musa'nın kavminden idi de, onlara karşı azgınlık etmişti. Biz ona öyle hazineler vermiştikki, anahtarlarını güçlü kuvvetli bir topluluk zor taşırdı. Kavmi ona demişti ki: "Şımarma Bilki Allah şımarıkları sevmez." (28/Kasas76)
*Kendini beğenen büyüklenenler
"Şüphesiz ki Allah, onların gizlediklerini de açığa vurduklarını da bilir. Doğrusu Allah, kendilerini büyük görüp hakkı kabul et meyenleri sevmez."(16/ Nahl 23) bakınız: (4/36-37 31/18 57/23-24)
* Haddi aşanlar
"Ey iman edenler! Allah'ın size helal kıldığı temiz şeyleri haram saymayın. Ve aşırı da gitmeyin. Çünkü Allah aşırı gidenleri sevmez." (5/Maide 87) bakınız : (7/55)
*İhanet eden, Hain ve nankörler
"Eğer bir kavmin, sözleşmeye aykırı bir hainlik yapmasından korkarsan, savaştan önce aynı şekilde antlaşmayı bozduğunu kendilerine bildir. Çünkü Allah hainleri sevmez."(8/Enfal58)
Hainlik, nankörlük kişiler ara sındaki münasebetlerde görüle bilen bozuk davranışlardandır. Fakat bunun en tahammül edile meyecek olanı insanın, kendisini yoktan var eden, sayısız nimetler ile nimetlendiren, yanlışa düşmesini engellemek için yol gösterici elçiler ve Onlar ile beraber kitaplar gönderen Allah (c.c.)'ya karşı almış olduğu tavır dır. Bu tavır, sahip olduğu geçici nimetlerden dolayı kibirlenmek, kendini yeterli görmek, Allah (c.c.)'ın uymamızı istediği kaynağı reddederek, başına buyruk yaşamaya kalkışmaktır. Bu, hiç ölmeyecekmiş gibi ölçüsüz davranmak, kendisi asi olduğu gibi diğer insanlarında kendisine tabi olmaları için çaba harcama ktır.
* Aşırılar
"Size savaş açanlarla Allah yolunda çarpışın. Fakat haksız saldırıda bulunmayın.(aşırıya kaçmayın) Çünkü Allah, haksız saldırıda bulunanları (aşırıya ka çanları) sevmez." (2/Bakara 190)
* Kötü sözü açıkça söyleyenler
"Allah,zulme uğrayanların dışında, çirkin sözün açıkça söy lenmesinden hoşlanmaz. Allah her şeyi hakkıyla işiten, hakkıyla bilendir." (4/Nisa 148)
Bir toplum dini olan İslam, fertler arasındaki bozuklukların, reklamının yapılarak, meşru gösterilmeye çalışılmasına asla müsaade etmez. Çünkü bir virüs gibi kişiden kişiye geçebilecek olan bu kötü halin, toplumun altına konmuş bir dinamit görevi göreceği çok açıktır.
Mü'minlerin Allah'a ve O'nun dinine bağlılık ölçüsü
Mü'minler Allah'ı severler. Peki bu sevginin ölçüsü nedir?
Sevgi somut olarak ifade edilebilecek bir kavram olma dığına göre Onu ancak tezahürleri ile tanıyabiliriz.
Böyle bir yaklaşım içerisinde di yebiliriz ki; Sevgi paylaşmaktır, fedakarlıktır, itaattir, dertlenmektir, ağlamaktır, savaşmaktır, öldürmektir, ölmektir... Seversin iman edersin, iman edersin, itaat edersin.
Allah'ı sevmek, Onun emir ve yasaklarına kayıtsız ve şartsız itaat etmektir. O'nun Resulüne tam bağlılıktır. Yeryüzünde halifelik görevini kabul edip, fitnenin tamamen yok olup Hakkın yer yüzüne hakim olabilmesi için Adalet ve özgürlük mücadelesinin, lokomotifi olabilmektir sevmek...
* SEVMEK Allah'a itaattir.
"Allah ve Resûlü bir işe hüküm verdiği zaman, inanmış bir erkek ve kadına o işi kendi istekler ine göre seçme hakkı yoktur. Her kim Allah ve Resûlüne karşı gelirse, apaçık bir sapıklığa düşmüş olur." (33 Ahzab 36)
Sevginin ilk adımı sevilenin sözünü dinlemektir. İtaat etmektir. Bir çırağın ustasına duyduğu sevginin göstergesi, işyerini temiz tutmak, mesai saatlerine riayet etmek, onun göstermiş olduğu işleri eksiksiz yapmaya çalışmaktır. Tüm bunları ihlaled en bir çırağın sayısız defa "usta seni çok seviyorum" demesi çok anlamsız kalacaktır. Bunun gibi evli çiftlerinde birbirlerine karşı sevgilerini ispatlayan davranışları olmalıdır. Hoşlanmadıkları şeyleri terk etmek, hediyeleşmek, kötü ve kırıcı sözlerden kaçınmak gibi...
Bir de bu sevilen Kainatın Rabbi olan Allah (c.c.) ise, en ufak bir tereddüt etmeden yoluna bağlanmak, "Ey iman edenler" diye başlayan ilahi hitaba kulak vermek, hayatın, ibadetlerin ve ölümün O'nun belirlediği gibi ol abilmesi için çaba harcamak gerekir. Yoksa, zillet çukurunda yü züp, müstekbirlere omuz vererek onların ömürlerini uzatanların, kuytu köşelerde, "el-vedud, el- vedud, Allah, Allah" sözünü tekrar etmeleri Allah sevgisinin ispatı asla olamayacaktır.
* SEVMEK Rasulüne itaattir.
"(Resûlüm! ) De ki: Eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyunuz ki Allah da sizi sevsin ve günahları nızı bağışlasın. Allah son dere ce bağışlayıcı ve esirgeyicidir ." (3 Al-i İmran 31)
Hz. Muhammed SAV. Sevdiği miz Allah (C.C.)'ın elçisidir. Bizler Allah'ın emrini, kelamını Rasulü aracılığı ile öğrenip, O'nun hayatına geçirmesi ile idrak etmekteyiz. Bundan dolayı Hz. Muhammed'i devreden çıkararak veya Ona saygısızlık yaparak Allah'ı seviyorum iddiası boş ve geçersiz bir iddiadan öteye geç meyecektir.
*SEVMEK Dua etmektir, Allah (c.c.) ile irtibat (tefekkür) halin de olmaktır.
"Kullarım sana, beni sorduğunda(söyle onlara):Ben çok yakınım. Bana dua ettiği vakit dua edenin dileğine karşılık veririm. O halde (kullarım da) benim davetime uysunlar ve bana inansınlar ki doğru yolu bulalar."(2 Bakara 186)
Allah'ı seven sürekli olarak O'n unla iletişim halinde olmak ister. Kulun Rabbi ile iletişimi, konuşması Namazdır, Duadır. Bizler sıkıntılarımızı giderecek, dayanacak, güvenecek, af diledikmi bağışlayacak tek mercii olarak Allah(c.c.)'yı kabul ettiğimizden, irtibatımızı kesmemeli, namaz ve dualarımızı önemsemeli tabi ki bunu aracısız yapmalıyız.
*SEVMEK Müşriklerin putlarına olan sevgilerinden daha fazla Allah'ı sevmektir.
"İnsanlardan bazıları Allah'tan başkasını Allah'a denk tanrılar edinir de onları Allah'ı sever gibi severler. İman edenlerin Alla h' a olan sevgileri ise (onlarınkinden) çok daha fazladır. Keşke zalimler azabı gördükleri zaman (anlayacakları gibi) bütün kuvvetin Allah'a ait olduğunu ve Allah'ın azabının çok şiddetli olduğunu önceden anlayabilselerdi." (2 Bakara 165)
Müşrikler ibadet ettikleri putlarını tabi ki severler. Onlara bağlıdırlar. Fedakardırlar, her türlü sıkıntı ve ezayı çekmeyi göze alırlar. Tarih boyunca İnkarcılar batıl davaları için elçilerle mücadele etmişlerdir. Ordular toplamışlar, mallarını ve evlatlarını bu yolda heba etmişlerdir.
Nuh kavminin ve özellikle Hz. Nuh'un oğlunun, son anda dahi boğulmayı göze alarak batıl da vasındaki ısrarı, Lut kavminin sapık hareketlerinde karalılıkları, Hz. Salih'in dönemindeki dokuzlu çetenin propaganda faaliyetleri, Firavunun hakimiyetini korumak için gösterdiği çaba, yine yahudilerin Allah'ın elçil erini öldürmeyi göze alacak kadar ki cesaretleri! (vahşetleri)ve tüm Mekke'nin sahip olduğu her şeyi kaybetme pahasına Hz. Muhammed'e karşı gösterdiği mücadele...
Ve günümüz ; tüm haçlı ordu larının toplanarak İslam alemi ne açmış olduğu savaş, yüzlerce gönüllü casusun Orta doğu da görev yaparak Osmanlıyı bölme mücadelesi, halen yeryüzü kaynaklarına sahip olabilmek için yapılan işgaller, savaşlar...
İşte, Mü'minlerin, Allah(c.c.)'a ve O'nun dinine bağlılığı, tüm bu batıl koşudan daha fazla koşmak, inkarcıların batıl fikirleri için harcadıkları enerjiden daha fazlasını harcamak ile ölçülmelidir. Mü'min, dini için da ha fazla zaman ayırmalı, daha fazla kişiye ulaşmaya çalışmalı, daha fazla malını sarfetmeli, gerektiği anda hiç tereddüt etmeden, adaletin ikamesi için sıkıntıya, acıya ve ölüme hazır olmalıdır.
Şu soruları kendimize bir soralım; acaba, ne kadar Sevdi ğimizi iddia ettiğimiz Allah'ın, dini için mücadele ediyoruz, uy kusuz kalıyor, dertlenerek ağlıyoruz? Veya ne kadar gelecek ile ilgili planlar, programlar hazırlıyoruz? Kendimizi yetiştirebiliyormuyuz? İman mücadelesi içerisinde, yerimizin neresi olduğunu düşünüyor muyuz? Yoksa hepimiz vagon olmayamı karar verdik de bizi çekecek bir lokom otif mi bekliyoruz.?
Allah'ın dininin hakkını vermeden O'nun yolunda meşakkat çekmeden, dil dökmeden, ter dökmeden, kan dökmeden, Ben Al lah'ı seviyorum demek, boş ve kuru bir laftan başka bir şey değildir. Eğer bizler inkarcıların kendi dinlerine karşı gösterdikleri samimiyet ve bağlılıktan da ha fazla Allah (c.c.)'yı sevmez ve O'nun yolunda gayret sarf et mezsek yeryüzünde fitnenin sancağı sürekli dalgalanır ve bizlerde bundan sorumlu olmaktan kurtulamayız.
"Ey iman edenler! Sizden kim dininden dönerse (bilsin ki) Allah, sevdiği ve kendisini seven, müminlere karşı alçak gönüllü (şefkatli), kâfirlere karşı onurlu ve zorlu bir toplum getirecektir. (Bunlar) Allah yolunda cihad ederler ve hiçbir kınayanın kınam asından korkmazlar (hiçbir kim senin kınamasına aldırmazlar). Bu, Allah'ın, dilediğine verdiği lütfudur. Allah'ın lütfu ve ilmi geniştir.
- Sizin dostunuz (veliniz) ancak Allah'tır, Resulüdür, i man edenlerdir; onlar ki Allah' ın emirlerine boyun eğerek namazı kılar, zekâtı verirler. (5 Maide 54-55)


Konular