Kadın ticareti mi casusluk mu?

Bir yıl ara ile yakalanan iki uluslararası kadın tacirinin ifadeleri, Ukrayna ve Moldova’dan gelip Türkiye’yi mesken tutan genç kızların dramatik hikayelerini ortaya çıkardığı gibi akla ilginç sorular da getiriyor


Uluslararası kadın tacirleri Yasemin Sümer (Natalia Karakuş) ve Petru İgnat birer yıl arayla İstanbul’da yakalanana kadar, Ukrayna ve Moldova’dan satın alınarak Türkiye’ye getirilen genç kızların dramatik hikayeleri bilinmiyordu.

Natalia Karakuş, İstanbul polisinin Aralık 1999’da yaptığı operasyonla yakalanmadan önce İstanbul Etiler’deki lüks bir villayı mesken tutmuştu. İstanbul 1 numaralı Devlet Güvenlik Mahkemesi, kısa bir süre önce Karakuş’u kadın ticareti şebekesi kurmak suçundan bir yıl bir ay hapis cezasına çarptırdı. DGM, Ukrayna’dan İstanbul’a manken olmak hayaliyle gelen genç kızları pazarlayan Karakuş’un suç ortakları Feyyaz Atılgan ve Emre Yılmaz hakkında görevsizlik kararı verdi ve dosyayı Küçükçekmece Adliyesi’ne gönderdi.

Elmas Önver ile Moldova kökenli erkek arkadaşı Petru İgnat’in kurduğu şebeke ise, Moldova’dan getirdikleri kızlar için İstanbul’da sahte evlilikler yapıp Türk vatandaşlığına geçmelerini sağlamaktaydı. Böylece rahatlıkla pazarlanabilen bu genç kızların sınırdışı edilmeleri önlenmekteydi.

Bu şebeke İstanbul Asayiş Polisi ekipleri tarafından Ekim 2001’de ortaya çıkarılınca Petru İgnat hemen sınırdışı edildi. Elmas Önver ve Serdar Önver’in İstanbul DGM’deki davaları ise halen sürüyor.

Teknik üniversite mezunu patroniçe

Yasemin Sümer, diğer adıyla Natalia Karakuş, DGM dosyasında yer alan ifadesinde kendisini şöyle tanıtıyor: “Ben 1965 yılında Rusya’nın Uliyona şehrinde doğdum. Öğrenim hayatım boyunca Rusya’da kaldım. Son olarak teknik üniversiteyi bitirdim ve Rusya’da elektrik santralinde beş yıl çalıştım. Daha sonra çalışmak için 1994 yılında İstanbul’a geldim. İstanbul’a geldikten sonra Kars Merkez nüfusuna kayıtlı Vedat Karakuş isimli şahısla evlilik yaptım. Üç—dört ay evli kaldıktan sonra bu şahıstan ayrıldım. Daha sonra cüzdanımdaki ismimi mahkemeye vererek Yasemin Sümer olarak değiştirdim. Şu anda Yasemin Sümer ismini kullanmaktayım.”

Casusluk amaçlı olabilir mi?

Sümer ifadelerinde, altı çizilecek ilginç bir bilgi veriyor ve Ukrayna’dan getirilen eğitim seviyesi yüksek kızları, İstanbul’da gelir durumu yüksek insanlara götürdüğünü belirtiyor. Kızların İngilizce bilmeleri şart. Gelir durumu yüksek insanları hedef alan bu faaliyet ise ister istemez şebekenin Türkiye’ye yönelik bir casusluk ya da şantaj faaliyeti boyutu olabileceği ihtimalini akla getiriyor.

Sümer, ifadesinde şunları belirtiyor: “Ukrayna’da irtibatlı olduğum, zaman zaman Türkiye’ye gelen Vilademir isimli arkadaşımın fizik ve eğitim seviyesi yüksek kızlardan seçerek Türkiye’ye göndermiş olduğu kızları İstanbul’da önceden tanıdığım insanlara para karşılığı satmaya başladım. Sermaye olarak getirdiğim kızların fiziklerinin düzgün, eğitim seviyelerinin yüksek olması nedeni ile İstanbul’da gelir durumu yüksek şahıslar tarafından ismim duyuldu.”

Ancak, Sümer gelen her telefona cevap vermemekteydi. Talebi yerine getirmesi için cep telefonunun ekranında görünen numaranın, telefon fihristindeki numarayla çakışması gerekiyordu. Dört cep telefonu ve 10 ayrı sim kartıyla geliştirdiği bu sistemi, polise yakalanmamak için kurduğunu belirtiyor. Kızların 2 saatlik fiyatları 200—300 dolardı. Yarısı Yasemin Sümer’e, diğer yarısı ise onlara kalmaktaydı.

Milyon dolarları Atılgan akladı

Bu işlerini, Almanya’dan gelmiş olan Feyyaz Atılgan ile birlikte yürütmekteydi. Yılda kazandığı yaklaşık 1—1,5 milyon dolar parayı da Atılgan değerlendirmekteydi. “Fuhuş yaptırarak kazanmış olduğum paraları Feyyaz aracılığı ile ticarette kullanarak aklamaya çalıştım” diyor.

Yasemin Sümer’e, şebekeye dahil edilmiş kızlara tehdit ya da şantaj yapılıp yapılmadığının sorulduğu anlaşılıyor. Çünkü ifadesinde, “İddia ettikleri gibi kendilerini herhangi bir şekilde tehdit etmedim. Kendi istekleri ile benim organizem içerisinde çalıştılar. Fakat Ukrayna’da Vilademir tarafından herhangi bir baskı altında tutulup tutulmadıklarından haberim yoktur.” diyor.

İddialara göre, Vilademir bu kızları Ukrayna’da gazetelere “Manken olacaksınız” ilanları vererek toplamış ve Türkiye’ye getirmeyi başarmıştı. Zaten eğitim seviyeleri bu kadar yüksek ve fizik özellikleri düzgün bu kadar genç kızı biraraya getirmek başka türlü mümkün değildi.

Yasemin Sümer’in şu sözleri de bunu gösteriyor: “Ukrayna’da bulunan 4 kişilik komite, kızları önce güzellik, kültür ve beceri sınavından geçiriyordu.” O halde, şebekeye dahil edilmiş bu kızların işin içyüzünü öğrenince ayrılmak istemeleri ve bu durum karşısında Vilademir tarafından tehdit edilmeleri ihtimal dahilindeydi.

250 dolara satın alınan kızlar

Moldavya’dan getirdiği kızları, İpek kod adını kullanan bayan arkadaşı Elmas Önver ile birlikte pazarlayan Petru İgnat ise, şunları belirtiyor:

“İlk gelişim 2000 yılının son aylarıdır. Bu zamanlarda tek başıma Moldova’nın Kişinov şehrinde deri giyim eşyaları alıp İstanbul’a getirip mağazalara satıyordum. Ve yaklaşık dört kez bu şekilde ticaret amacı ile geldim ve gittim. İpek ile tanışmam yaklaşık yedi ay kadar önce Aksaray Laleli’de daha önceden sermayesi olan ve benim tanıdığım Vale isimli bayanın vasıtası ile olmuştur... Bunun kadın satıcısı olduğunu anladım. Benim Moldova pasaportlu olmam, dil bilmem ve oranın yani Moldova’nın konumunu iyi bilmem sebebiyle bu alanda, birlikte çalışmaya başladık.”

Moldova’da bir kadın satıcısı ile irtibat kurduğunu belirten Petru İgnat, ilk olarak Aliona isimli genç kızı 250 dolara satın alıp uçakla İstanbul’a getirdiğini belirtiyor. Odesa limanından gemiye getirdiği Rodica için, masraflar hariç 400 dolar ödemiş. Çorlu Havalimanı yoluyla gelen Maria için ise 350 dolar ödemiş.

Kızlar Türk vatandaşlığına geçiriliyordu

Geçtiğimiz Ekim ayında yakalanmasından sonra sınırdışı edilen İgnat, dava dosyasında yer alan ifadesinde, çok olağanmış gibi birkaç kez Türkiye’ye getirdiği kızları Moldova’da “satın aldığını” belirtiyor ve anlatımlarını şöyle sürdürüyor:

“Ağustos ayının 20’sinde tekrar Moldova’ya gittim. Orada Marina isimli kadın satıcısı ile görüştüm. Kişinov’da kendisinin kiraladığı ve kızların bulunduğu evlere gittik. Orada Anjela’yı beğendim. 350 dolar karşılığında bu kızı satın aldım. Aynı uçakla geri döndük. Laleli’de İpek bizi karşıladı.”

Moldova ile kurulan bu temaslarda para trafiğini ise Laleli’deki otobüs ve uçak firmaları sağlıyordu. Petru İgnat ve arkadaşları Türkiye’ye getirdiği kızları burada tutabilmek ve sınır dışı edilmelerini önlemek için kağıt üzerinde evlilikler yaptırıyorlardı. Bu sahte evliliklerin bir diğer amacı, kızları Türk vatandaşlığına geçirmek ve yakalandıklarında sınır dışı edilmelerini önlemekti.

David şebekesindeki gariplikler

İstanbul polisinin, bu şebekelere yönelik sıkı takibinin etkisi kısa sürede görüldü. Daha önce Yasemin Sümer’in arkadaşı David kod adlı Vasili Glinski, bu işi Rusya’da açtığı bir internet sitesiyle yönetmeye başladı.

İstanbul Emniyeti Organize Suçlar Şubesi ekiplerinin 16 Ocak 2002 günü Etiler’de yaptığı operasyonla, şebekenin liderleri David ve Olga kod adlı Swetlana ile birlikte kızlardan bir bölümü yakalandı.

Etiler’de dört eve yapılan baskınla ele geçirilen çok miktarda fotoğraf ve telefon bilgileri, kızların 350 dolar gibi rakamlarla pazarlandığının öğrenilmesi, yine o soruyu gündeme getirdi: “Acaba bu şebekelerin casusluk gibi başka amaçları da var mıydı?” David çetesiyle ilgili hemen hemen bütün gazete ve televizyon haberlerinde bu sorunun gündeme getirilmesi, İstanbul polisinin bu ihtimali ciddiyetle ele aldığını gösteriyor.

Altan Cankut - Sayı: 373 Aksiyon


Konular