2.Giyinişte ve Yürüyüşte Gösterilen Kibir'in Zemmi Hadîsler

Kibirden ötürü eteğini yerde sürükleyen bir kimseye Allah Teâlâ nazar etmez (iltifat etmez)!20

Bir kişi elbisesine bürünüp sallana sallana gezerken nefsi kendisini ucb'a sevketti, dolayısıyle Allah onu yere batırdı. O, kıyamet gününe kadar yerde deprendikçe deprenir.21

Kim gururdan ötürü elbisesini yerde sürürse, kıyamet gününde Allah ona bakmaz (iltifat etmez)

Zeyd b. Eslem dedi ki: 'İbn Ömer'in yanına girdim. O esnada Abdullah b. Vâkıd22 sırtında yeni bir elbise olduğu halde İbn Ömer'in yanından geçti. İbn Ömer'in şöyle söylediğini işittim: Ey oğul! Elbiseni biraz yukarıya kaldır. Yerde sürüme! Zira ben Hz. Peygamber'in şöyle dediğini duydum: 'Mağrur olduğundan dolayı elbisesini yerde sürükleyen bir kimseye Allah bakmaz (iltifat et-mez)!'23

Rivayet ediliyor ki, Hz. Peygamber (s.a) birgün avucuna tükürüp parmağıyla dokunarak şöyle buyurmuştur: 'Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır: 'Ey Âdemoğlu! Sen beni mağlûp etmek mi istiyorsun. Oysa ben seni bunun benzerinden yarattım. Sonra seni geliştirdim ve bu kıvama getirdim. O zaman sen nefsine aldanarak iki elbisenin içinde sallana sallana gezdin. Yer için bir ağırlık oldun. Mal topladın, hakları menettin. Ta ki can boğaza gelip da-yanıncaya kadar. Bu sefer de dedin ki: 'Malımı sadaka vereceğim!' Oysa sadakanın zamanı geçti!'24

Ümmetim mağrur ve kendilerini beğenerek yürüdükleri, kendilerine Fars ve Rumlar hizmet ettikleri zaman, Allah onların bir kısmını diğer bir kısmına musallat kılar.25

İbn'ul-Arabî der ki: 'Hadîsin metninde geçen mutayta denen yürüyüş, içinde gurur ve kibir olan yürüyüş demektir'.

Kim nefsinde büyüklük taslar ve yürüyüşünde gururlanırsa Allah Teâlâ kendisinden nefret ettiği halde Allah'ın huzuruna varır.26

Ashab'ın ve Âlimlerin Sözleri

Ebubekir el-Huzelî'den27 şöyle rivayet ediliyor: Biz Hasan'la beraber bulunduğumuz bir anda İbn'ul-Ethem28 yanımızdan geçerek mescidin maksuresine doğru yürüdü. Onun sırtında Haz (Deniz koyunu denilen hayvanın yünü) denilen maddeden do-kunmuş, bir kısmı diğer bir kısmının üzerine, baldırlarına kadar inen bir cübbe vardı. O, sağa sola sallana sallana yürüdüğü için abâsı açılıp kapanıyordu ve baldırları görünüyordu. O anda Hasan, ona baktı ve şöyle dedi: 'Öf! Öf! Ne de gururlu! Gururdan ötürü halktan yüzünü çeviriyor. Sağına soluna bakıyor. Ey Ahmak! Sen şükrü yapılmamış bir nimet içinde, o nimette Allah'ın emrini tutmadığın, o nimetten dolayı Allah'ın hakkını ödemediğin halde sağına soluna bakıyorsun. Allah'a yemin ederim, eğer sizden biriniz, deli bir kimsenin sallanması gibi sallanarak yürürse, onun âzalarının her birinde Allah'ın bir nimeti, şeytanın da bir payı vardır'.
İbn'ul-Ethem bu sözü işitti. Hasan Basrî'ye gelip özür talebinde bulundu. Hasan Basrî kendisine 'Benden özür dileme! Rabbine tevbe et! Sen Allah Teâlâ'nın şu emrini işitmedin mi?' dedi.

(Kibirlilerin yaptığı gibi) insanlara yüzünün yanını çevirme ve yeryüzünde çalımla yürüme! Çünkü Allah büyüklük taslayan övüngeni sevmez. Yürüyüşünde mütevazi ol! Sesini alçalt! Çünkü seslerin en çirkini eşeklerin sesidir.(Lokman/18-19)

Hasan Basrî'nin yanından güzel giyimli bir genç geçti. Hasan o genci çağırıp kendisine dedi ki: 'Ademoğlu gençliğine mağrur olup gösterişi sever. Toprağın senin bedenini örttüğünü, amelinle karşı karşıya geldiğini düşün! Rahmet olasıca! Kalbini tedavi et! Zira Allah Teâlâ'nın kullarından isteği, kalplerini ıslah etmeleridir'.

Rivayet ediliyor ki Ömer b. Abdülaziz, halife olmadan önce hacca gitti. Mağrur mağrur yürürken Tavus kendisine baktı. Onun sırtına dokunarak şöyle dedi: 'Senin bu yürüyüşün; midesi pislikle dolu olan bir kimseye yakışmaz'. Bunun üzerine Ömer, özür dileyen bir kimse gibi dedi ki: 'Ey amca! Bu yürüyüşü öğreninceye kadar, bu yürüyüşten dolayı benim bütün âzalarım döğüldü'.

Muhammed b. Vâsıl mağrur davranan oğlunu gördü. Yanına çağırıp dedi ki: 'Sen kim olduğunu biliyor musun? Dikkatli ol! Senin anneni iki yüz dirheme satın aldım. Babana gelince Allah onun gibisini müslümanlar (arasında) çoğaltmasın!'

İbn Ömer, izarını yerlerde sürüyen bir kişiyi görünce şöyle demiştir: 'Muhakkak şeytanın kardeşleri vardır!' Bu sözünü iki veya üç defa tekrar etti.

Rivayet ediliyor ki, Mutarrıf b. Abdillah, el-Muhelleb'i29 Haz denilen maddeden yapılan cübbesine bürünmüş mağrur mağrur yürürken görünce ona şöyle seslendi: 'Ey Allah'ın kulu! Bu yürüyüş öyle bir yürüyüştür ki Allah da, Allah'ın Rasûlü de ondan nefret eder'. Muhelleb 'Herhalde beni tanıyamadın!' dedi. Mutarrıf 'Evet seni tanıyorum! Senin başlangıcın bir damla menidir. Sonun da çirkin bir leştir. Sen de bu iki tarafın arasında pisliği yüklenen birisin!' diye karşılık verdi. Bu sert çıkışın karşısında Muhelleb, mağrur yürüyüşünü terketti.

Mücahid 'Sonra da böbürlene böbürlene ehline gitti!' (Kıyâmet/33) ayetinin tefsirinde 'gururlana gururlana ehline gitti demektir' dedi.

Biz kibir ve gururun zemmini zikrettik; şimdi tevazu'nun fazi-letini zikredeceğiz. Allah en doğrusunu bilir.

________________________

20)Müslim, Buhârî
21)Müslim, Buhârî
22)Tam adı Abdullah b. Vâkıd b. Abdullah b. Ömer b. Hattâb'dır. Bu zat
Medineli ve makbul bir zattır. H. 19'da vefat etmiştir.
23)Müslim
24)İbn Mâce, Hâkim
25)Tirmizî
26)İmam Ahmed, Taberânî, Hâkim
27)Tam adı Ebu Bekr Selmâ b. Abdullah b. Selmâ'dır. Hüzel kabilesinden
olan bu zat Basralıdır. H. 67 senesinde vefat etmiştir.
28)Bu tâbir mutlak olarak zikredildiği zaman şerefli, şair, beliğ, hatîb sahâbî Amr b. Edhem'e hamledilir. Fakat Hasan Basrî'nin bir sahabîye böyle demesi uzaktır. Zâhir olan şudur ki; bu söz, yeğenlerinden birine; ya Şeybe b. Sa'd'a, ya Müdmil b. Hakan'a veya Hâlid b. Safvan'a aittir. (İthaf'us-Saade,VIII/349)
29)Tam adı Muhelleb b. Ebî Safra Azlim b. Şurak el-Ezde'dir. Meşhur idare-
cilerdendir.