34.Fakirlerin Fazileti

Peygamber'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki:



"Bu ümmetin en hayirlisi fakirler ve cennete en önden girecek olanlari düskülerdir.»


Peygamber'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki:





«— Benim iki meslegim vardir, kim onlari severse beni sevmis otur, onlari hor gören benden nefret etmis demektir: Fakirlik ve cihad.»



Rivayete göre Cebrail (A.S.) Peygamber (S.A.S.)´imize gelerek: «Ya Rasûlallah! Allah (C.C) sana selâm söylüyor ve istermisin su gördügün tepeleri altina çevireyim de nereye gitsen seninle birlikte olsunlar» buyuruyor, der.

Bu teklif karsisinda Peygamber (S.A.S.)´imiz bir müddet basini öne egerek düsündükten sonra Cebrail (A.S.)'e söyle cevap verir: «Yâ Cebrail (A.S.)! Dünya yurtsuzlarin yurdu ve baska hic bir seyi olmayanlarin malidir. Dünyada birakmak üzere servet yiganlar, akli olmayanlardir.»

Peygamber (S.A.S.)´imizin cevabina Cebrail (A.S.): «Yâ Muhammed! (S.A.S) Allah (C.C) seni sabit kaville sebatkâr kilmistir» diye karsilik verir."



Rivayet edildigine göre, Hz. Isâ (A.S.) yolculuklarinin birinde paltosuna bürünmüs yerde uyuyan biri ile karsilasir, «Ey uykuya dalmis kisi kalk da Allah (C.C)'i zikret» diyerek adami uyandirir. Adam gözlerini açarak «benden ne istiyorsun, ben dünyayi sevenlere biraktim» der.

Adamin bu cevabi üzerine Hz. Isâ (A.S.) ona «o halde uyu, ey dostum» der.





Yine söylendigine göre Hz. Musa (A.S.) yerde uyuyan birine rastlar, adamin yüzü sakali topraga bulasmis, basinin altida yastik yerine bir kerpiç ve paltosunu üzerine örtmüs. Gördügü manzara karsisinda Hz. Mûsa (A.S.), Allah (C.C)'a seslenerek: «ya Rabb'i su kulun dünyada mahvolmus» der.

Bunun üzerine Allah (C.C), Hz. Musa'ya söyle vahyeder: «Ya Müsâ! Benim birine yüzümü tam çevirerek baktigim zaman, onu dünyadan tamamen alakoydogumu bilmiyor musun?!»



Sahâbilerden Ebü Rafi (R.A.) der ki: «Bir gün Peygamber (S.A.V)'imize misafir gelmisti, o anda evde onu agirlayacak hic bir sey bulamadi beni bir Hayber yahudisine gönderdi, «ona git, de ki Muhammed senden önümüzdeki Recep ayina kadar ya ödünc olarak veya para karsiliginda un istiyor diye bana talimat verdi.

Yahudiye verdim, ne istedigimi bildirince, «vallahi bir rehin olmalan vermem» dedi. Dönüp durumu Peygamber (S.A.V)'imize bildirdim. O bana söyle dedi:

"Allah (C.C)'a yemin ederim ki, ben gök ehli katinda nasil emin isem dünya halki nazarinda da öyle eminim. Eger yahudi bana unu para korsiliginda veya ödüne olarok verseydi, söz verdigim gün gelince pazarliga uygun olarak borcumu verecektim. Madem ki, bana güveni yok! Su zirhimi götür, yaninda rehin birak (da verecegi unu al gel)"





"Dünya hayatinin mevsimlik yesilligi kabilinden ve imtihan maksadi ile onlardan bir kaç aileye vermis oldugumuz nimetlere göz dikme, çünki Rabb'inin nezdindeki rizik daha hayirli ve daha kalicidir."

(Taha - 131)



Peygamber`imiz (S.A.S.) buyuruyor ki:


«— Mümine fakirlik, acem kizinin yanagindaki benden daha güzel yakisir.»



Peygamber`imiz (S.A.S.) buyuruyor ki:

"Içinizden hanginiz sabahleyin uyandiginda sagligini yerinde, binegini aksam biraktigi gibi görür ve o günlük geçimini de yaninda bulursa bütün dünya onun olmus gibidir."




Kâ'b-ül Ahbar (r.a.) der ki: «Allah (C.C) Hz. Musa'ya: «Yâ Müsâ, fakirligin sana dogru gelmekte oldugunu görünce salihlerin gelenegine uyarak ona «hos geldin» de. diye buyurmustur.




Ata-ul Horasani (r.a.) der ki: «Peygamberlerden biri bir sahilde yürürken bir balik avcisina rastlar. Peygamber avciyi seyretmeye koyulur.
Adam nehrin bir yerine «bismillâhi (Allah (C.C)'in ismi ile)» diyerek agini atar. Hiç bir sey çikmaz. Yoluna devam eden peygamber nehrin baska bir yerinde ikinci bir balikçiya rastlar, yeni gördügü balikçi «bismi seytan (seytanin adi ile)» diyerek agini nehre atar.
Agina o kadar çok balik düser ki, onu anmak sendeleye sendeleye sudan çikarabilir..

Bunu gören peygamber. Allah'a (C.C.) seslenerek «Yarabbi bu hadisenin hikmeti nedir? Biliyorum ki, her ikisi de senin kudretine bagli olarak meydana geliyor» der.

Bunun üzerine Allah (C.C) meleklere: «Perdeyi kaldirarak bu kuluma her iki balikçinin katimdaki derecelerini gösterin» diye emir buyurur.


Peygamber berikinin yüksek derecesi karsisinda ötekine hazirianan zillet makamini görünce «Ya Rabb'i, simdi tatmin oldum» diye cevap verir.


Peygamber'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki:

«— Cennete girdim, çogu cennetliklerin fakirler oldugunu gördüm. Arkasindan cehenneme vardim, içindekilerin büyük çogunlugunu zenginler ile kadinlarin meydana getirdigini gördüm.»

Hadisin baska bir rivayeti söyledir.

«Çogu cennetliklerin fakirler oldugunu gördüm. «Zenginler nerede» diye sordum, bana «Dünya didinmeleri onlari buraya girmekten alakoydu» dîye cevap verildi.»

Diger bir rivayete göre de hadis söyle sona eriyor:

«Cehennemliklerin çogunu kadinlarin teskil ettigini gördüm, bunlara ne oldu? diye sordum. Bana «Onlari iki kirmizi yani altinda safran mesgul etti dediler.»


Peygamber'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki:

Haberde söy'e varid olmustur:

«Fakirlik dünyada mü´minin hediyesidir, en son cennete girecek Peygamber muhtesem mülkünden dolayi Hz.Süleyman (A.S) ve en son cennete girecek sahabi zenginliginden ötürü Abdur-rahman ibni Avf'dir.»


Bcska bir hadiste: {Onu cennete emekliyerek girerken gördüm) denilmistir.



Hz. Isa (A.S) der ki: «Zengin cennete güçlükle girebilir.»


Ehli Beyt hakkinda baska bir hadiste,
Peygamber'imiz {S.A.S.) buyuruyor ki:


«— Allah (C.C) bir ku!u severse basina bir belâ verir. Onu daha çok sevdigi takdirde kendisini çoluksuz çocuksuz ve malsiz birakir.»



Peygamber'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki:

«— Fakirligin sana dogru geldiginizi görünce salihler gelenegine uyarak ona, «hos geldin» de. Buna karsilik zenginligin sana yöneldigini görünce «Bu günahlarimdan birinin dünyada verilmis cezasidir.»




Hz. Müsâ (A.S.), Allah (C.C)'a «Ya Rabb'i, kullarin içinde senin dostlarin kimlerdir ki, ben de onlari senin için seveyim» diye sorar.

Allah (C.C): «bütün fakirler, fakirler» diye buyurur.

Burada «fakirler» sözünün tekrar edilmesi pekistirmek için olabilecegi gibi «Gayet darda olan fakirler» mânâsina gelmek için de olabilir.



Hz. Isâ der ki: «Ben yoksullugu seviyorum ve bolluktan nefret ediyorum». Zaten O, en cok «Ya miskin» diye cagiriimaktan hoslanirdi.




Arablarin ileri gelenleri ile zenginleri (müslüman olduktan sonra) bir gün Peygamber (S.A.)´imize «Fakirlere ayri bir gün ve bize de baska bir gün tayin et. Onlar kendi günlerinde sana gelsinler, o gün biz gelmeyelim. Bize ayirdigin gün sana sirf biz gelelim. oniar aramizda bulunmasinlar» diye teklif ettiler.

Bu teklifleri ile Hz. Bilâl, Selman, Suheyb, Ebu Zerr, Hobbab Ibni Erat, Ammar Ibni Yasir, Ebu Hureyre ve «Eshab-i Suffe» (Allah (C.C) hepsinden rczi olsun) gibi fakir sahabileri kastediyorlardi.

Peygamber (S.A.V), onlarin bu mazeretlerini kabul etti, cünki sikâyetleri fakirlerin kokusundan duyduklari rahatsizlikti.

Özellikle «Eshab-i Sufe»´nin kaba dokumadan yapilmis elbiseleri siddetli sicaklarda agir ter kokulari yayiyordu. Bu duruma katlanmak aralarinda Akra ibni Kabis, Et Temimi, Uyeyne,
ibni Hisn-ül Fezarî, Abbas ibni Mirdas-üs Süllemi (Allah (C.C) hepsinden razi olsun)´nin bulundugu zengin sahabelere zor geliyordu.

Peygamber (S.A.V)'imiz meselenin nezâketini farkedince fakirler ile zenginleri artik bir araya getirmeyecegini sezerek zenginlerin tekliflerini kabul etti.

Fakat bunun üzerine asagidaki âyet indi. Allah (C.C) buyuruyor:






"Rabb'lerin hosnutlugunu dileyerek sabah aksam O'na ibadet edenlerle beraber sabret, dünya hayatinin zinetîni isteyerek gözlerini onlardan (yani fakirlerden) ayirma.

Kalbini zikrimizden gafil ettirdigimiz, nefsinin arzularina uyarak isi ileri götürmüs kimselere (yani zenginlere) uyma."

De ki, «hakikat Rabb'inizdendir, dileyen îman etsin, isteyen kâfir olsun»


(Kehf Sûre-i Celilesi. 22—29)



Yine bir gün, Peygamber'imiz (S.A.S.) ileri gelen Kureysli ile konusurken Ibni Ummu Mektüm içeri girmek için izin istemisti, bu duruma Peygamber (S.A.S.)´imizin cani sikîlinca su âyet indi.

Ulu Allah (C.C.) buyuruyor:









"Yüzünü eksiterek çevirdi, yanina âmâ geldi diye. Ne biliyorsun, belki o (senden ögrenecekleri ile} arinacakti. Yahud nasihat alacak ve aldigi ögüdü tutacak!"

(Abese Süre-i Celilesi. 1—4)



Peygamber'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki:



«— Kiyamet Günü bir kul Allah (C.C)'in huzuruna getirilir, dünyada siz birbirinizen nasil Özür diliyorsaniz. Allah (C.C) da o kuldan ayni sekilde özür dil­mek üzere söyle buyurur:

"Izzet ve celâlim hakki için, dünyadan seni uzak tutmem, nazarimda hor görüldügün için degil, tersine sana hazirladigim keramet ve faziletten dolayi idi.
Ya kulum, simdi su saflara cik sirf benîm rizami kazanmak için sana yemek veren, seni giydiren kim varsa ara ve bulunca elinden tut o orada seninle birlikte olacaktir."



O gün insanlar tere batmis olacaklardir, bunun üzerine o kimse saflarin arasina girerek kendisine iyilik edenleri arar ve bulunca elinden tutar, sonra da birlikte götürür.

Peygamber'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki:

«— Fakirleri sik sik arastirip onlara elinizi uzatiniz. Cünki onlar imtiyazlidirlar.» Sahâbiler «onlarin imtiyazi nedir?» diye sorarlar. Peygamber (S.A.S.)'imiz onlara söyle cevap verir:

"Kiyamet Günü onlara bakin bakalim, kim size bir ögün yemek yedirdi, kim size bir bardak su verdi, kim size bir elbise giydirdi. Bunlari bularak ellerinden tutun ve dogrudan dogruya cennete götürün buyurdular."


Peygamberimiz (S.A.S.) buyuruyor ki:

«Cennete girdim, önümde bir ayak sesi duydum, baktim ki, Bilâl'di. Cennetin üst katlarina göz gezdirdim, ümmetimin fakirleri ile onlarin çoluk - çocuklarini gördüm. «Ya Rabb'i, bunlar niye bu durumdalar» diye sordum.


Allah (C.C) bana: «kadinlarin derecesini kirmizi altin ve kirmizi ipek düsürdü. Zenginler ise uzun süren bir hesapla mesgul oldular» diye cevap buyurdu.


Sonra sözüne devamla buyurdu ki: «Bu arada sahâbîlerimi aradim. Abdurrahman Ibni Avf'i göremedim. Bir müddet sonra kendisi aglayarak yanima geldi, ona «neden bu kadar arkada kaldin?» diye sordum. Bana: «Yâ Resûlalllah. Allah (C.C)'a yemin ederim, senin yanina gelinceye kadar öyle engellerle karsilastim ki, seni bir daha göremeyecegim sandim» diye cevap verdi. «Neden?» dedim. «Malimin hesabini veriyordum» cevabini verdi.



Su adamlar Abdurrahman'in haline bak. Abdurrahman Ibni Avf Peygamber (S.A.S.)'imiz ile birlikte uzun ve serefli bir ortak geçmise sahib. Ayrica O dünyada iken kendilerine cennete girecekleri müjdelenen on kisiden biri idi. Buna ragmen varligi yüzünden bu derece sikintiya düstü.




Peygamber'imiz (S.A.S.) bir gün bir fakirin ziyaretine gider, evinde hiç bir sey olmadigini görür. Bunun üzerine «eger bu fakirin nuru bütün yeryüzü halkina dagitilsa hepsini kaplardi» buyurur.

Peygamber'imiz (S.A.S.) bir gün sahabilere:

«Beni dinleyin, size cennetin sultanlari kimlerdir, söyleyeyim mi?» buyurur, sahâbiler: «Tabii, buyur ya Rasûlallah» derler. Bunun üzerine Peygamber'imiz sözlerine söyle devam eder:

«Bütün düskün, itibarsiz, yüzü kirli, saçi basi karisik, yazlik ve kislik ki soguk elbiseden baska giyecegi olmayan ve hiç kimsenin tarafina bakmadigi ve fakat Allah (C.C) adina bir konuda yemin etse. O'nun tarafindan mahcub edilmeyerek hakli çikarilan kimseler» dir.



Sahâbilerden Imran Ibni Hüseyin (R.A.) der ki: Peygamber'imiz (S.A.S.) bana diger sahabelerden daha çok önem verir, bana farkli bir ilgi gösterirdi. Bir gün bana:


«Yâ Imran, bizim nazarimizda senin farkli bir önem ve mevkiin var, benimle birlikte kizim Fatma'nin ziyaretine gelir misin?» diye buyurdu.

Ben de O'na «hay hay, anam - babam sana feda olsun. Yâ Rasûlallah (S.A.S.)» diye cevap verdim. Bunun üzerine birlikte kalktik, yola koyulduk. Fatma'nin evine varinca durdu ve kapiya vurdukten sonra içeriye «selâmün aleyküm, girebilir miyim?» diye seslendi. Hz.Fatma (R.A): «buyur. Yâ Resûlallah» dedi. Bunun üzerine «yanimdaki arkadasimla birlikte mi?» diye sordu Hz. Fatma: «yanindaki kim? yâ Rasûlallah» dedi.

Peygamber (S.A.S.)'imiz «Imran» dedi. Hz. Fatma: «seni peygamber gönderen Allah (C.C) hakki için üzerimde sedece bir aba var» dedi. Peygamber (S.A.S.)'imiz kapidan eli ile tarif ederek onu söyle söyle yap dedi. Hz. Fatma: «haydi vücudumu öylece örteyim. basimi ne ile kapatacagim?» diye sordu.

Bunun üzerine Peygamber (S.A.S.)'imiz belinden kusagini çözerek ona atti ve ona «al bununla basini bagla» dedi. Bundan sonra O'na izin verildi de içeri girdik. Peygamber (S.A.S.)'imiz «selâmün aleyküm, kizcagizim, geceyi nasil geçirdin?» diye hatirini sordu.

Hz. Fatma: «Allah (C.C)'a yemin ederim ki, sanci ile sabahladim. Yiyecek bir seyin olmamasi zaten agir olan sancimi daha da siddetlendirdi. Açlik bana çok dokundu» dedi.

Bunun üzerine, Peygamber (S.A.S.)'imizin gözleri yasardi, «yavrum, canini sikma, Allah (C.C)'a yemin ederim ki, üç gündür agzima bir lokma koymadim. Ben Allah (C.C) katinda senden daha yüksek rütbeliyim. Eger dileseydim, Allah (C.C) bana yemek gönderirdi. Fakat ben Ahireti, dünyaya tercih ettim.»

Sonra eli ile Hz. Fatma'nin omuzuna vurarak «müjdeler olsun! Allah (C.C)'a yemin ederim ki, sen cennetlik kadinlarin önderisin» buyurdu.

Hz. Fatma O'na: «Firavun'un karisi Asiye ile Meryem'in dereceleri nedir?» diye sordu.

Peygamber (S.A.S.)'imiz ona: «Asiye kendi devrindeki kadinlarin, Meryem de o devrin kadinlarinin, sen de kendi devrindeki cennetlik kadinlarin önderisiniz. Her üçünüzün de kamistan birer köskü olacaktir, orada ne sikinti, ne gözyasi ve ne de üzüntü var. Amcanin oglunun (Hz. Ali'nin, yoksulluguna kanaat et. Vallahi seni hem dünyada ve hem de âhirette efendi olan bir kocaya verdim.»






Hz. Ali'nin (K.V.) rivayet edildigine göre Peygamber (S.A.S.)'imiz söyle buyuruyor:



«— Insanlar fakirlerini horladiktan, dünyayi imar etmeye karsi düskünlük gösterdikleri ve altin para biriktirmek üzere paralarina da kiyasiya yaristiktan zaman Allah (C.C) onlara dört belâ indirir:

1) Kitlik. 2) Devlet baskaninin zulmü. 3) Devlet memurlarinin hiyaneti, 4} Düsmanlarin heybeti.»





Sahâbilerden Ebû Derda (R.A.) der ki, «iki dirhem parasi olanin hesaplasmasi yahut hapsedilemesi, bir dirhemi olandan daha çetindir.»

Bir gün halife Hz. Ömer Sait Ibni Amir'e (R. Anhuma) bin dinar gönderir. Âmir eve üzgün ve bitkin olorak döner. Karisi «fena bir sey mi oldu» diye sorar. Âmir «en fenasi oldu» diye cevap verir. Bir müddet sonra karisina «bana eski hirkani getir» der. Kadinin getirdigi hirkayi sökerek bir kaç tane kese haline getirir, arkasindan parayi fakirlere dagitmak üzere bu keselere bölüstürür.

Daha sonra namaza kalkar, sabaha kadar hem kilar, hem gözyasi döker, bu arada karisina söyle der.

«Ben Peygamber (S.A.S.)'imizin söyle dedigini duydum:

«Ümmetimin fakirleri zenginlerden besyüz yil önce cennete girerler, öyle ki, o sirat zenginlerden biri fakirlerin kalabaligina karisarak onlarla birlikte cennete gitmek ister, fakat yakalanarak aralarindan çikarilir.»




Ebü Hüreyre (R.A.) der ki: «Su üç kimse hesaba çekilmeden dogrudan dogruya cennete girecektir:

«1 — Giydigi elbiseyi yikamak isteyip de üstünü degisecek eski bir elbisesi olmayan kimse,

2 — Ocagi üzerinde iki tencereye kaynamayan kimse.

3 — «Içecegimi verin» dedigi zaman kendisine: «hangisini istiyorsun» diye sorulmayan kimse.»

Derler ki fakirin biri bir gün Süfyan-üs Sevrî'nin (rahimehullah) yanina girdi ve sohbetine katilmak istedi. Süfyan adama «buyur, eger zengin olsaydin, seni yakinima almazdim» dedi.

Fakirlere daha fazla sokuldugu için ve zenginlere yanasmaktan hoslanmadigindan doiayi zengin dostlari «keske fakir olsaydik» diye hayiflanirlardi.

Muemmü (R.A.) der ki. «Sevrî'nin meclisinde en az önem verilenlerin zenginler, en cok itibar edilenlerin fakirler oldugunu gördüm.»

Ehli hikmetten bir zât der ki: «zavalli insanoglu! Eger fakirlikten korktugu kadar cehennemden de korksa ikisinden de kurtulurdu. Eger zenginlik pesinden kostugu kadar cennetin de pesinden kossa idi ikisini de kazanirdi. Davranislari ile insanlardan çekindigi kadar kalbi ile Allah (C.C)'dan da korksa hem dünyada hem de Ahirette mes'ud olurdu.»



Ibni Abbas (R.A.) der ki, "zenginlikten dolayi hürmet edip fakirlikten dolayi hor gören lânetlidir."


Lokman-i Hekim ogluna nasihat ederken der ki: «Hic kimseyi, elbisesi eskidir diye hor görme. Cünki senin ve onun Rabb'iniz aynidir.»


Yahya Ibni Muaz (r. a.) der ki, «fakirleri sevmen, Peygamberlerin ahlâkmdandir. Onlar ile bulusup sohbette bulunmayi tercih etmen salihler alâmetlerindendir. Onlar ile sohbetten kaçinman ise münafiklarin alâ metlerindendir.»


Eski din kitaplarina dayanarak söylendigine göre. Ulu Allah (C.C) peygamberlerinden birine söyle buyurdu:

"Sana kizarak gözümden düsmenden sakin, cünki o zaman dünyayi basina belâ ederim."


Hz.Ayse kendisine Hz. Muaviye, Ibni Âmir ve baskalarinin zaman zaman yaptiklari bagislardan biriktirdigi yüz bin dirhemi bir gün içinde fakirlere dagitirdi." Oysa ki. o sirada giydigi hirka yamali idi ve oruçlu oruçlu oldugu için cariyesi ona «bana bir dirhem versen de sana aksam iftar etmen üzere biraz et alsam.» diyordu. Hz. Ayse (R. Anha) cariyesine «hatirima geririsen veririm» diye basindan savmisti.

Cünki kanaatkar hayat tarzi ona Peygamber (S.A.V)'imizin tavsiyesi idi. Sagliginda ona söyle buyurmustu: «Eger bana kavusmak istersen fakirler gibi yasayacaksin ve zenginler ile düsüp kalkmaktan mümkün oldugu kadar uzak duracaksin.
Sirtindaki hic bir hirkayi yamalamadan eskidi diye atma.»



Adamin biri Ibrahim Ibni Edhem'e (R.A.) on bin dirhem getirir. Ibrahim bu hediyeyi almak istemez. Adam israr edince ona «on bin dirhem karsiliginda adimi fakirler kütügünden sildirmemi mi istiyorsun? Bunu hic bir zaman yapamam» der.

Peygamber'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki:

«— Islâm Dinine girene ve ancak gerekli ihtiyaçlarini karsilayan bir hayat yasamasina ragmen halinden memnun olana müjdeler olsun!»

Peygamber'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki:


«— Ey fakirler! Allah (C.C)'a karsi kalbden hosnutluk besleyiniz ki, fakirliginizin sevabina kavusasiniz. Aksi halde sevaba eremezsiniz.»


Bir önceki hadisle «kanaatkar» sifati takiliyor, yukardaki hadiste ise o «Allah (C.C)'a karsi razi» diye tanitiliyor. Her iki hadisin ana fikri, hasis fakirin sevap kazanamayacagini acikliyor. Fakat fakirligin fazileti hakkinda ileride inceleme konusu yapacagimiz ana prensipler, her fakirin derecesine göre yoksulluguna karsilik sevap kazanaccgini gösterir.

Ihtimâl burada söz konusu edilen «hosnutsuzluk» dan murat Allah (C.C)'in kuluna dünya servetinden uzak tutmasi hususundaki fiiline riza göstermemektir. Oysa nice mal sevdalisi vardir ki, mali olsun diye dilemesine ragmen, niçin kendisine yoksulluk takdir etti diye Allah (C.C)'a isyan etmeyi aklindan bile geçirmez. Onun bu fiilinde hiç bir kerahat yoktur. Demek ki. fakirligi sevapsiz birakan Allah (C.C)´in iradesine karsi çikmaktir.



Hz. Ömer'in (R.A.) rivayet ettigine göre Peygamber'imiz (S.A.S.) söyle buyurmustur.

«— Her seyin bir anahtari vardtr, cennetin anahtari da hallerine hosnutluk ile katlandiklarindan dolayi fakirleri ve fakirleri sevmektir. Onlar Kiyamet Gününde Allah (C.C)'in yakinlaridir.»



Hz. Ali'nin (K.V.) rivayet ettigine göre, Peygamber'imiz (S.A.V) buyuruyor ki:

«— Allah (C.C)'in en sevdigi kul, eline geçen rizka kanaat ederek Allah (C.C)'dan razi olandir.»

Peygamber'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki:

«— Allah (C.C)'im! Muhammed soyun dünyada yetecek kadarcik rizik ver.»

Peygamber'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki:

«— Zengin - fakir herkes Kiyamet Günü, keske dünyalik payi zarurî geçimime yetecek kadar verilseydi, diye temenni edecektir.»



Allah (C.C) Hz. Ismail'e (A.S.): «Beni kalbi kirik kullarimin yaninda ara» diye vahyetti. Hz. ismâl «Allah (C.C)'im! Kimdir bunlar» diye sordu. Allah (C.C) ona «Dogruluktan sapmayan fakirler» diye cevap buyurdu.




Peygamber'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki:

Allah (C.C), Kiyamet Günü söyle buyurur: "Nerede benim seçmin kullarim. Melekler, «ey Rabb'im.z, kimlerdir onlar?» diye sorarlar. Allah (C.C) söyle cevap buyurur: Benim verdigime kanaat eden ve takdirime razi olan müslüman fakirleridir. Simdi derhal onlari cennete alin.» Bunun üzerine hemen cennete girerler. Herkes hesap vermek üzere öteye - beriye kosusurken onlar orada yemek ve içmekle mesgul olurlar."


mmmm

Bu müjdeler, «verilene kanaat eden» ve «haline razi» fakirler hakkindadir. Bunlarin ötesinde. bir de «dünyadan el - etek çekmis» fakirler var dir, onlarin faziletini de. Allah (C.C) için verirse, ilerde inceleyecegiz.

«Riza» ve «kanaat» hakkinda da bir çok menkibeler ye büyük sözleri vordir. Hiç süphesiz «kanaatin» ziddi. «tamahkarlik»´tir.

Hz. Ömer (R.A.) der ki; «tamahkârlik fakirlik, tokgözlülük zenginliktir. Çünki her kim elinde bulunana kanaat ederek baskalarinin elindekine goz dikmezse hiç kimseye muhtaç olmaz.»



Ibni Mes'ud (R.A.) der ki: Her gün bir melek Ars'm altindan insanlara söyle seslenir, «ey ademoglu! Ihtiyaçlcrini karsilamaya yeterli olan az mal, seni azdirmaga sebep olan çok maldan daha hayirlidir.»


Ebû Derdâ (R.A.) der ki, «herkes derece derece akildan noksandir. Cünki herkes dünyaca bir kazanç ziyadesine kavustugu zaman sevinç ve kivanç duyuyor. Oysa gece ve gündüz, durmadan insan ömrünü kemirmek ile mesgul iken bunun üzüntüsünü kimse duymaz. Yazik insanogluna, kisalan ömre karsilik artan malin ne faydasi olur ki!»

Ehli Hikmetten bir zata, «sence zenginlik nedir?» diye sorarlar, adam da «az seyler dilemen ile zaruri ihtiyaçlarini karsilayacak kadar mala razi olmandir» diye cevap verir.

Anlatildigina göre. Ibrahim Ibni Edhem (r. a.} önceleri, Horasan'in ileri gelen zenginlerinden biri idi. Bir gün köskünün balkonundan etrafi seyrederken gözüne köskün avlusunda bir adam ilisir. Adam elindeki kuru yufkayi yer ve uykuya yatar.

Ibrahim hizmetçilerinden birine adami göstererek uyaninca onu yanina çagirmasini söyler. Hizmetçi efendisinin dedigini yaparak az sonra adami huzuruna getirir. Ibrahim adama «yahu ekmegi yerken aç miydin» diye sorar, adam «evet» diye cevap verir. Ibrahim «peki. o yufka ile doydun mu?» diye sorar, adam «evet» der.

Ibrahim «Sonra rahat uyudun mu» diye sorar, adam «tabii» diye cevap verir. Bunun üzerine Ibrahim «çinden nefis bu kadarla yetindigine göre ben dünyayi ne yapayim» der.



Amir Ibni Abdülkays (R.A.) tuza batirilmis bakla yerken üzerine biri gelir ve ona «Ey Allah (C.C)'in kulu, dünyadan bu kadarlik paya razi misin» diye sorar. Amir «Sana bundan çok daha kötüsüne razi olanlari açiklayayim mi» der. Adam «kim onlar»'diye sorar, o da «Ahirete karsilik dünyaya razi olanlar» diye cevap verir.

Muhammed Ibni Vasi (R.A.) karni acikinca çantasindan kuru ekmek çikararak suda islatir ve tuza batirarak yer ve derdi ki, «Dünyanin bu kadarina razi olanlar, kimseye muhtaç olmazlar.»

Hasan-ül Basrî (R.A.) söyle der ki: «Allah (C.C)'in laneti öyle kimseler üzerîne olsun ki, Allah (C.C) onlara yemin ederek söz verdigi halde O'na inanmamislardir.» Arkasindan su âyeti okumustur:







«— Sizin rizkiniz ve size vaadolunan seyler göktedir. Gök ve yerin Rabb'ine yemin ederim ki bu Haktir.»

(Zâriyat Sûrec-i Celilesi. 22—23)


Sahâbilerden Ebû Zerr (R.A.) bir gün halk arasinda otururken karisi çikagelir ve ona «Evde ne yiyecek var ne de içecek, sen bunlarin arasinda oturuyor musun» diye çikisir. Ebu Zerr esine der ki, «Behey kadin, önümüzde öyle bir sarp geçit var ki, ondan ancak halini saklayanlar kurtulabilir. Bu cevap üzerine kadin haline razi olarak evine döner.

Zennûn-i Misr: (R.A.) der ki, «Küfre en yakin kimse sabirsiz fakirdir.»

Ehli hikmetten birine «malin-mülkün nedir» diye sorarlar, o da söyle cevap verir, «Disa karsi tok gözlülük, içimden iktisat ve baskalarinin malina göz dikmemek»dir.

Rivayet olunur ki eski semavi kitaplardan birinde Allah (C.C) söyle buyurur:

"Ey ademoglu, dünyanin tümü senin olsa sana düsecek olan geçinecegin kadaridir. Buna göre eger ben sana geçimini saglayacak kadar verir, geriye kalan dünya varliginin hesabini baskalarinin omuzlarina yükLersem, sana iyilik etmis olurum.»



Kanaat hakkinda bir sâir söyle der:


«Insanlara el açma, Allah (C.C)'a yalvar.

Kanaatkar ve tok göziü ol, cünki seref tok gözlülüktedir.

Akraba ve yakinlarina bel baglama.

Cünki zengin, baskalarina ihtiyaç duymayandir.»

Bu mânâda baska bir sâir de söyle der:

«Zaman hangi kapisini kapayayim diye tahminde bulunarak gözetirken.

Ey mal biriktiren ve harcamadan kaçinan? Ölümün nasil gelecek?

Acaba bir sabahleyin ansizin baskin mi yapacak,

yoksa onunfa birlikte yola çiktiktan bir müddet sonra yoiunu keserek mi? diye düsünen!


Birçok servet biriktirmissin, söyle bana bu serveti.

Bir gün gelip de dagitasin diye mi biriktirdin?

Senin yanindaki mal, varisleri için yigilmistir.

Malin, ancak onu yolunda harcarsan senindir.

Güven içinde sabahlayan, gene ne kadar huzur içindedir!

Riziklari bölüstüren onun da rizkini ayirir» diyerek.

Onun yüzü taptazedir, eski degildir.

Kanaatin alanina siginan kimse.

Onun himayesi altinda karsilasmaz uykusunu kaçiracak bir kederle.»