ÜÇ BÜYÜK TAHRİK SEBEBİ

Eskiden mektep ve kolejlerde belli bir disiplin vardı. Çocuk­lar tamamiye başıboş bırakılmamıştı. Serbestliklerinin de muay­yen bir ölçüsü mevcuttu. Bu disiplin ve hudutlar ortadan kalkın­ca cinsî arzular ve şehevî heyecanlarla dopdolu bir gençlik, eğitim kuruluşlarından çıktıktan sonra, her türlü kaydı zapt-ü
raptı ayaklar altına almış ve ipini koparan hayvanlar gibi cemi­yetin öz değerlerine kudurmuşcasına saldırmıştır. Sanki bu gençlerin içinde yanan şehvet ateşi alevlenmiş bir fırındı. Onu söndürmek için her çareye başvuruluyor, her türlü tedbir ve ve­sileler nazarlarında meşru addediliyordu.
Bu meseleyi, sebepleriyle birlikte izah eden bir Amerikan dergisi diyor ki:
"Zamanımızın üç şeytanî kuvveti birleşerek dünyamızı yağma etmektedir. Ve hatta bu dünyada bize cehennem hayatı yaşatmaktadır.
1. Fuhuş edebiyatı
Birinci Dünya Savaşından sonra, fuhuş edebiyatı, son süratle yayılmıştır. Hayasızlık mahsulü aşağının bayağısı eserler basılıp neşredilmektedir.
2. Şehevî arzuları tahrik eden hareketli resimler (sinemalar).
Bunların vazifeleri sadece tahrik değildir. Aynı zamanda bu işin dersini de vermektedirler.
3- Kadınlardaki düşük ahlâk
Elbise ve çamaşırların şeklinden tutun, çıplaklığa kadar varan bir gelişme... Sigara, laubali şekilde erkeklerle düşüp kalkmalar ve senli-benli münasebetlerin tesisi ve bunların yay­gın kesafeti... '
İşte felâketimizi hazırlayan üç unsur.
Neticede Hıristiyan medeniyeti, hıristiyan cemiyeti ve hıristi­yan içtimaî hayatı son bulmak üzereydi. Eğer bu tesirleri orta­dan kaldırıcı ciddî tedbirler alınmazsa Roma medeniyetinin veya tarih sahnesinden silinen diğer milletlerin başına gelen felâketler bizim de kaderimiz olacaktır. Nitekim, sayılan mede­niyetlerin yok oluşunun en büyük sebebi kadınların şehvet, içki, dans veya benzeri içtimaî âfetlere son derece müptelâ oluşları-dır.
Beşer medeniyetini ve içtimaî hayatımızı bir örümcek ağı gibi saran, genç erkek ve kadınları arkasından sürükleyen şehevî unsurlar...
Bunlar, arkada gizlenmiş bulunan "fuhuş meselesi"ne naza­ran yine de basit problemlerdir. Fakat şu kadarı var ki, bu me­sele de, yukarıda bahsettiğimiz hastalıkların zarurî neticesi ola­rak ortaya çıkmış bulunmaktadır.