Modern dünyada dindar kadın olmak

İslamda kadın meselesi durup durup ısıtılıyor. İslamda kadının hakları konuşuluyor tekrar tekrar. Her seferinde müslümanların kendilerine ve etrafındakilere karşı göstermek zorunda oldukları muhabbet dili biraz daha yara almış olarak tarihin sokaklarına dönülüyor. Bugüne dair karşımıza çıkmış her problemi İslamda kadına projekte ederek anlamaya çalışıyoruz.

İslamda kadın ile erkeğin eşitliğini konuşuyoruz. Modern dünyada kadınların kadınlara eşit olmadığını unutarak.

Ailenin reisinin neden kadın olmadığını tartışıyoruz. Mesuliyetlerini terk etmiş modern erkeğin neden saygın ve merhametli, sorumluluk sahibi ve fedakar ol(a)madığını problem etmeden. Tek ebeveynli bütün ailelerde kadınlar reis. Çünkü boşandıktan sonra kadın çocuklarını bakıp büyütmek için didinirken, erkek sanki hiç çoluk çocuk sahibi değilmiş gibi bir başka kadınla yoluna devam ediyor. Onunla evlenirken çocukları olduğunu bilen o bir başka kadın kocasının bir önceki eşinden olan çocuklarına karşı mesuliyetini hatırlatıyor mudur? Empatik gücün en yoğun olması gerektiği bir noktada kadınlar kadınları düşünmüyor diye dert etmiyoruz da; erkeklerin kadınları anlamadığı çünkü ezmek niyetinde olduğunu, üstelik de ona bu hakkı (haşa) dinin verdiğini düşünmeye meylediyoruz. Oysa kadınlar en çok birbirlerini eziyor. En çok birbirlerinin üzerinden politika üretmeye kalkıyor ve en çok birbirlerini yok sayıyor.

Kadın bakış açısından maziyi yorumlamaya kalkıyoruz ve o kadar çok oyalanıyoruz ki, istikbal elimizden uçup gidiyor. Yaşadığımız dünyada en temel problemimizin dindar bireyler olarak var olmak olduğunu fark etmiyoruz bile. Allah indindeki yerimiz beş vakit namazda bile aklımıza gelmiyor. Başörtü meselesine odaklanmışken başörtünün altında nasıl seküler bir hayat anlayışının, dünya tasavvurunun oluştuğunu/oluşmakta olduğunu fark etmiyoruz bile.

Döne döne İslamda kadını, başörtüyü konuşuyoruz. Gen mühendisliğinin gelip dayandığı noktada hiçbir endişemiz, hiçbir fikrimiz ve kaygımız yok. Gittikçe canileşen bir dünyada tekniğin teröre dönüşüşünü görmüyoruz bile.

Gen mühendisliği çift anneli çocuklar "oluşturmak" için kolları sıvamışken, anneliğin yükünü konuşuyoruz. Kadın haklarıyla, kadın ile erkek arasındaki mesuliyet, paylaşım, muhabbet ve mahremiyet tarumar olurken; kadınlar erkeklere karşı, erkekler herkese karşı tavır almışken; ailenin dış dünyanın bütün kirini, küfünü dışarıda tutan kapıları ve pencereleri yerle bir oluyor, fark etmiyoruz...

Çocuk hakları adı altında anne-babayı boşama hakkı tartışılırken Kur'an-ı Kerim'in "Ana babanıza üf bile demeyiniz" hükmü kulaklarımızdan ve kalbimizden çoktan silinmiş oluyor. Çünkü okuduğumuz her dini hüküm için nefsimize hoş gelecek modern yorumlar arıyoruz. Çünkü tarihin en akıllı yaratıkları biziz ve sorgulanmamış her şeyi sorgulama gücüne sahibiz. Bugün hariç. Bugünü yorumlayamadıkça düne koşuyoruz öfkeyle. Çünkü dünün mesuliyeti dündekilere ait. İstediğimiz kadar kızabilir, yargılayabiliriz onları. Kendi mesuliyetimizden kaçmak için dünün ara sokaklarında saklambaç oynamaya niyet ediyoruz. Çünkü kendimizden kaçıyoruz ve kendimizden korkuyoruz. Aynada bir başkasını göreceğimiz endişesi şuur altında hükmünü her geçen gün artırıyor.

Modern dünyada dindar kadın olarak kalmayı konuşamıyoruz bir türlü. Çünkü dindar olmanın tanımında bile buluşacak gücümüz yok.

Fatma Karabıyık Barbarosoğlu


Konular