İSLAM VE GENÇLİK

Özellikle son yıllarda pozitivist anlayış, insanı inançlardan ve ahiret bilincinden uzaklaştırmıştır. Günümüzde birçok değer yargısı değişmiş ve ahlâkî bir erozyon hızla devam etmektedir. Dünyevîleşen insanın elinden tutulup Rabbiyle buluşturulması ve tekrar ona ahiret bilincinin verilmesi gerekmektedir. Her türlü kötülüğün temelinde inançsızlık vardır. Özellikle ahiret bilincinden uzaklaşan insanlar, daha kolay kötülük yapabilmekte ve günah işlemektedirler.

Dünyevîleşme gün geçtikçe artmakta, insan zevk peşinde koşmaya başlamakta ve sadece tatmin arayışına girmektedir. Dünyevîleşen günümüz insanı, nefsini tatmin için her türlü yola başvurmaktadır. Zevk ve sefa toplum sağlığını tehdit eder bir boyuta ulaşmıştır. Zevk kültürü, insanlar arası ilişkileri bir mücadele zemininde ele almaktadır.

Bugünün gençliğine baktığımızda azgın bir hırs ve büyük bir tutku içerisinde dünyaya yönelmektedirler. Özellikle zengin aile çocukları satanizm ve ateizm gibi sapık yollarla tatmin arayışına girmektedirler. Bugünün genç nesillerinde ideal yoktur. Çünkü popüler kültür gençlerin idealsiz yetişmelerine neden olmaktadır.

İslam dini gençliğe ve gençlerin yetişmesine çok büyük önem vermiştir. Çünkü gençler, bir milletin geleceğinin teminatıdır. Bugünün gençleri yarının büyükleri demektir. Gençlerini iyi yetiştiren milletlerin geleceği daima aydınlık olmuştur.

Nitekim köhne Bizans’ı yıkan, çağ açıp çağ kapayan Fatih Sultan Mehmet İstanbul’u fethettiğinde 21 yaşında bir genç değil miydi? Bu örnek, gençlerini iyi yetiştiren bir milletin geleceğinin daima aydınlık olacağını bize göstermektedir.

Gençlerin imanlı yetiştirilmesi İslam’ın geleceği açısından da çok önemlidir. Günümüz gençliği büyük bir inanç boşluğu içindedir. Bilindiği gibi insan beden ve ruhtan meydana gelen bir varlıktır. Bedenin nasıl hayatiyetini devam ettirebilmesi için yemeye, içmeye ve dinlenmeye ihtiyacı varsa, insan ruhunun da bir gıdaya ihtiyacı vardır. İşte o gıda da dindir. İman ve ibadetle insan ruhu tatmin edilmezse, o zaman bir boşluk oluşur ve insan o boşluğu daha farklı yönlerden doldurmaya çalışır. Nitekim sağlıklı bir din eğitimi verilmeyen günümüz gençleri manevî bir boşluk içine düşmekte ve ruhlarındaki o boşluğu satanizm ve ateizm gibi sapık akımlarla gidermeye çalışmaktadırlar.

Sağlıklı bir din eğitimi almış; Yaratan’ını, kitabını ve peygamberini tanıyan iman ve ibadet neşvesiyle büyüyen gençler ise, kesinlikle sapık akımlara kapılmazlar. Sigara, içki, kumar ve uyuşturucu gibi zararlı alışkanlıklardan uzak dururlar. Allah’ın kesinlik olarak yasakladığı zina, hırsızlık, yalan, hile, aldatma ve iftira gibi dinin haram kıldığı bütün kötü davranışlardan uzak dururlar.

Gençlik dönemi, insanın kanının kaynadığı hareketli bir dönemdir. Bu dönemde kişiye, hisleri/duyguları hâkim olduğu için pek iyi düşünmeden çabucak karar verir. Bu nedenle gençlerin kolaylıkla yanlış yapma ve hataya düşme ihtimali vardır. Gençler, yaş çubuk gibidirler, telkinlere açıktırlar. Bu dönemde onlara istenilen şekil verilebilir. Gençlerin ihmal edilmesi, telafisi zor yaralar açar. O halde gençlerimizi iman ve ibadet neşvesiyle yetiştirmeliyiz. Çünkü iman ve ibadet neşvesiyle yetişen gençler, gençlik dönemlerini sıkıntısız ve problemsiz geçirirler. Peygamber Efendimiz kıyamet gününde Allah’ın arşının gölgesinde gölgelenebilecek olan yedi sınıf insanı sayarken âdil yöneticilerden sonra ikinci sırada Allah’a ibadet ederek yetişen gençleri zikretmiştir. (Buharî, Ezan, 36; Hudud, 19; Tirmizi, Zühd, 53; Nesâî, Kudat, 2)

Demek ki gençlik dönemini sıkıntısız ve problemsiz geçirebilmek için çocukluk döneminde gerekli dinî eğitimin verilmesi ve gençlere ibadet alışkanlığının kazandırılması gerekmektedir. Bu sebeple olmalı ki Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem:

“Çocuklarınıza, onlar yedi yaşına geldiklerinde namaz kılmayı emredin.” (Ebu Davud, Salat, 26; Ahmed b. Hanbel, II, 180, 187.) buyurmuştur. Çocuklara yedi yaşlarında iken namazı emretmekten maksat, namazı ve diğer ibadetleri öğretmek ve onları gençlik dönemlerine hazırlamaktır. Çocuklarımızın genç yaşlarda satanizm ve ateizm gibi birçok sapık akıma kapılmamalarını istiyorsak, onlara daha küçük yaşlardan itibaren dinlerini öğrenmeleri için gereken din eğitimini en güzel bir biçimde vermeliyiz. Aksi takdirde dînî eğitimden yoksun olarak yetişen gençler, manevî buhran içine düşmekte ve ruhlarında oluşan o boşluğu, günümüzde birçok gencin yaptığı gibi sapık akımlara kapılarak doldurmaya çalışırlar.

Eğer gençler, yeterli dinî bilgileri almamış ve dinî duyarlılık kazanmamış iseler, ahlâkî konularda da problemleri olur. Zina, fuhuş, hırsızlık, kapkaç, anarşi ve terör gibi toplumun düzenini alt üst eden yanlış hareketler içinde kolayca yer alabilirler. Fakat namaz kılan ve oruç tutan, dinî ibadetlerini özenle yerine getiren gençler; yalan, gıybet, iftira, hile, aldatma, içki, kumar, uyuşturucu, fuhuş ve hırsızlık gibi haramlardan, kötü söz ve benzeri davranışlardan uzak dururlar. Nitekim Yüce Allah;

“Şüphesiz ki namaz, hayâsızlıktan ve kötülükten alı koyar. Allah’ı anmak elbette ibadetlerin en büyüğüdür. Allah yaptıklarınızı bilir.” (Ankebut 29/45) buyurmaktadır.

Namaz, Allah’ı anmak için kılınır. Zira Yüce Allah,

“Beni anmak için namaz kılınız.” (Taha 20/14),

“Allah’ı anmaya koşunuz.” (Cuma 62/9) buyurmaktadır. Demek ki namaz kılmaktan maksat Allah’ı anmaktır. Allah’ı anmak elbette en büyük ibadettir. Allah’ı düşünerek namaz kılmak, insan ruhunu etkiler, onu iyiliklere yöneltir, ahlâkını düzeltir ve kötülüklerden uzaklaştırır. (Ateş, Süleyman, Yüce Kur’an’ın Çağdaş Tefsiri, VI, 516)

İslam dini evlilik dışı ilişkileri kesinlikle yasaklamış ve haram kılmıştır. Zina etmek şöyle dursun, insanı zinaya götürecek söz ve davranışlardan bile uzak durulması istenmekte ve şöyle buyurulmaktadır:

“Zinaya yaklaşmayın, çünkü zina son derece çirkin bir iş ve çok kötü bir yoldur.” (İsra 17/32)

Özellikle gençlerin, cinsel arzularını zaptedebilmeleri kolay bir şey değildir. Ancak Allah’ı ve Peygamberini seven, dînî duyarlılığı bulunan gençler, Allah’ın bu yasağına uyarlar.

Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem de gençleri zina ve fuhuştan korumak ve kurtarmak için onlara şu tavsiyede bulunmaktadır:

“Gençler, sizden gücü yeten evlensin. Çünkü evlenmek, gözü harama karşı korur, namusunu, iffetini muhafaza eder. Evlenmeye gücü yetmeyen de oruç tutsun, çünkü oruç şehveti kırar.” (Buharî, Nikah, 2; Müslim, Nikah, 5; İbn Mace, Nikah, 1)

Maalesef günümüzde gençler; bir kısım film, gazete, dergi, televizyon ve benzeri iletişim vasıtalarıyla ahlâkî ve manevî değerleri zedeleyici şekilde yönlendirilmektedirler. Mesela medyada sıkça gündeme getirilen ve âdeta özendirilen evlilik yerine, birlikte yaşama, birden fazla kişi ile birlikte olma, gece kulüpleri, aileden kopan gençlerin serüvenleri, giyim tarzları, çıplak pozlar, erotik ve müstehcen içerikli filimler ve teşhircilik gençlerin ahlâkî ve manevî değerleri üzerinde olumsuz etki yapmakta ve gençler bu alanlara yönlendirilmektedir. Bu etki ve yönlendirmeler ile ailelerinden kaçan, eşinden ayrılan, çocuklarını terk eden, fuhuş ve uyuşturucu bataklığına düşen genç kızların varlığı bilinen ve görülen bir vakıa haline gelmiştir. Medyanın bu telkin ve yönlendirmeleriyle ahlâkî değerler aşınmakta, haramlar helal gibi telakki edilmektedir. (Karagöz, İsmail, Aile ve Gençlik, s.139-140) O halde yetkililerin, gençlerimizi bu türlü yanlış yönlendirmelerden kurtarmak için zaman kaybetmeden bir an önce gereken tedbirleri almaları gerekir.

Netice olarak diyebiliriz ki, insan hayatında gençlik çok önemli bir dönemdir. Çünkü insan, hayatını çoğunlukla bu dönemde öğrendiği bilgiler vasıtasıyla şekillendirir. İşte bu yüzden gençlik, çok kritik ve önemli bir dönemdir. Bu dönemin ihmal edilmesi ve iyi değerlendirilmemesi daha sonraki dönemlerin sıkıntılı geçmesine sebep olabilir. Gençler, bir milletin geleceğini şekillendirmektedirler. Geleceğinin aydınlık olmasını isteyen milletler, gençlerini iyi yetiştirmek zorundadır. Dolayısıyla bizlere her konuda en güzel örnek olan Sevgili Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellemin tavsiyelerine kulak vererek gençlerimizi iyi bir din eğitimi vererek yetiştirmeliyiz.



Prof. Dr. Mehmet Soysaldı


1 yorum

hayâsızlıktan ve kötülükten alı koymak...

“Zinaya yaklaşmayın, çünkü zina son derece çirkin bir iş ve çok kötü bir yoldur.” (İsra 17/32)

Bu yazıda verilen ayet, ilave edilen yorum ya da açıklamalara göre yeryüzünde Müslüman hiç olmaması gerekiyor.

Yazıyı yazan Sayın Prof. Dr. Mehmet Soysaldı’ya sormak isterim.
Erkeklerin kendi arasındaki tabire göre acaba milli olmayan erkek var mıdır?

O halde nasıl Müslüman’ım diyecekler?

Oysa bakın ayet ne diyor.

NİSA SURESİ: 94 Size selam verene, dünya hayatının geçiciliğine istekli çıkarak: " Sen mü'min değilsin" demeyin. Asıl çok ganimet, Allah katındadır… diyor.
Ancak siz bunu söylemiyorsunuz.

Ülkeyi soyup soğana çeviriyorlar ancak âlimlerimiz tek kelime edip bundan bahsetmiyor.

HAŞR SURESİ: 7 Allah’ın o /fethedilen şehir halkından Resûlü'ne verdiği fey, Allah'a, Resûl'e, /ve Resûl'e/ yakın akrabalığı olanlara, yetimlere, yoksullara ve yolda kalmışlara aittir. Öyle ki bu mallar ve servet sizden zengin olanlar arasında dönüp-dolaşan bir devlet olmasın. Resûl size ne verirse artık onu alın, sizi neden sakındırırsa artık ondan sakının ve Allah'tan korkun. Şüphesiz Allah, cezası /ikâbı/ pek şiddetli olandır.

Ülke değerlerimiz peşkeş çekiliyor ama âlimlerimizde yine tık yok.

MERYEM SURESİ: 42 Hani babasına demişti: "Babacığım, işitmeyen, görmeyen ve seni herhangi bir şeyden bağımsızlaştırmayan şeylere niye tapıyorsun?"

Haddim olmayarak öneriyorum ki âlimlerin inançlarına nankörlük etmemesi gerekir.

EN'AM SURESI: 70 Dinlerini oyun ve eğlence haline getirmiş, dünya hayatı kendilerini aldatmış olanları bırak da o Kur'an ile şunu hatırlat: Bir kişi, kendi elinin üretip kazandığına teslim edilirse onun, Allah dışında ne bir dostu kalır ne de şefaatçisi. Her türlü fidyeyi verse de ondan kabul edilmez. İşte bunlar, kazandıklarına teslim edilmişlerdir. Nankörlük ettiklerinden ötürü onlar için kaynar sudan bir içki ve korkunç bir azap vardır.

Bu ayetler yalnız sıradan vatandaşlar için mi gelmiştir?

Elbet ki hayır.

Peki, ama vatandaş anlamıyor diye neden gerçeği söylemiyorsunuz?

Kur’an anladığın lisandan oku diyor da âlimler neden bu gerçeği insanımızdan saklıyor?
Kur'an-ı Kerim, anlamını bilerek okuyun diyor da bunları neden insanlardan saklıyorlar, sizler neden uyarmıyorsunuz?

Sağlıkla kalın…

Ahmet Dursun

18.04.2012 - Ahmet Dursun

Konular