Kitâbü’n-Nebât

Botanik tarihinin en ünlü kaynaklarından biri olan ve Hizânetü’l-edeb’den (I, 11) öğrenildiğine göre altı ciltten meydana gelen bu büyük ansiklopedik eserin ancak III. ve V. ciltleri ele geçmiştir. Eser bir botanik ansiklopedisi olup iki ana bölümden oluşmaktadır. Birinci bölüm konulara göre bablar şeklinde düzenlenmişken bunun yaklaşık üçte biri hacmindeki ikinci bölüm alfabetik olarak düzenlenmiş bir botanik sözlüğünden ibarettir.

Dîneverî’nin çalışmasında sadece kısa bilgiler vermekle yetinmediği, bitkilerin çimlenmelerinden itibaren olgunluk dönemlerine kadar her aşamadaki durumlarını, morfolojik yapılarını, fizyolojilerini, tıp ve besin değeri açısından taşıdıkları önemi titiz ve ayrıntılı bir şekilde izah ettiği görülür. Bunu yaparken bitkilerin gelişip büyümesinde başlıca etken olan toprak, yağmur, su ve ekolojik şartların oynadıkları rol üzerinde durur ve bitkileri özelliklerine göre sınıflandırır. Müellifin türleri tanıtırken yer yer çeşitli meyveler hakkında faydalı bilgiler vermesi, bitkilerden elde edilen kokular ve boyalar üzerinde durması, ayrıca neft (ham petrol) ve zift hakkında ilginç açıklamalarda bulunması eserin dikkat çeken özellikleri arasındadır. Dîneverî’nin bu kitabı tıp ve eczacılık açısından da büyük bir değer taşımaktadır. Nitekim İbn Semecûn, Ahmed b. Muhammed el-Gāfikī ve İbnü’l-Baytâr gibi müellifler tıp alanındaki çalışmalarında ondan bolca alıntı yapmış ve verdiği bilgileri diğerlerine tercih etmişlerdir. Kitâbü’n-Nebât aynı zamanda Arap lugat ilminin en zengin kaynaklarından biridir. Ezherî’nin Tehzîbü’l-luga’sı, İbn Sîde’nin el-Muhkem ile el-Muhassas,’ı, İbn Manzûr’un Lisânü’l-ǾArab’ı, Sâgānî’nin el-ǾUbâbü’z-zâhir’i ve Zebîdî’nin Tâcü’l-Ǿarûs’unda bulunan Dîneverî’den yapılmış alıntılar bir araya toplandığında tamamının mükerrerler hariç 1500 sayfa tuttuğu görülür ki bu da yaklaşık olarak Kitâbü’n-Nebât’ın yarısı kadar bir hacim demektir. Bu durum eserin mevcut kısmına kıyasla elde edilen bir sonuç olup sonraki dönem müelliflerinin daha öncekilerin eserlerinden yaptıkları alıntılarda ne kadar titiz ve dürüst davrandıklarını göstermesi bakımından da önemlidir.


Dîneverî’nin Arap diline yaptığı bir başka önemli hizmet de ilmî açıklamalarında Arapçalaştırılmış (muarreb) kelimelere iltifat etmeyip kendi özgün terimlerini kullanmasıdır ve bunda o derece başarılı olmuştur ki daha sonra gelen Arap âlimlerinin hiçbiri onun sözlerinde herhangi bir değişiklik yapma gereğini duymamıştır. Öte yandan eser edebiyata da hizmet etmekte ve eski Arap şiirinin bitki biyolojisi ve botanik alanlarında çok zengin bir kaynak teşkil ettiğini ortaya koymaktadır. Zira müellif, çeşitli bitkiler hakkında bilgi verirken o bilgilerin şiire nasıl yansıdığını göstermek için binlerce mısra ve beyit nakletmiştir. Ancak kitapta yer alan edebî bilgilere bazı itirazların yapıldığı bilinmektedir. Meselâ Ali b. Hamza el-Basrî’nin et-Tenbîhât Ǿalâ aglâti’r-ruvât adlı sekiz bölümden oluşan eserinin üçüncü bölümü “et-Tenbîhât alâ mâ fî Kitâbi’n-Nebât li’d-Dîneverî” başlığını taşımakta ve yaklaşık kitabın dörtte birini teşkil etmektedir. Fakat yapılan itirazların pek azı doğru ve yerindedir. İbn Sîde de el-Muhassas’ta bu itirazlara sık sık göndermelerde bulunmuştur. Dîneverî’nin kaynakları daha önce bu konuda yazılan eserler, birçok ülkeyi gezip dolaşması sonucunda topladığı zengin malzeme ve bizzat kendi düşünce, deney ve gözlemlerinden oluşmaktadır. Onun faydalanıp dürüstlük ve titizlikle sık sık atıfta bulunduğu müellifler Ebû Amr eş-Şeybânî, Ebû Ziyâd el-Kilâbî, Asmaî, Ebû Abdullah İbnü’l-A‘râbî, Ebû Nasr Ahmed b. Hâtim el-Bâhilî ile hocası İbnü’s-Sikkît ve başlıca kaynağı da hocasının Kitâbü’n-Nebât ve’ş-şecer adlı eseridir.


Alman araştırmacı Silberberg doktora tezinde, Kitâbü’n-Nebât’ı Theophrastos’un (ö. m.ö. 287) botanik tarihi alanındaki tamamı ele geçmemiş ve adı tesbit edilememiş olan ünlü eseriyle karşılaştırarak mahiyet ve muhteva açısından aralarında büyük farklar bulunduğunu ve özellikle Theophrastos’un sadece önemli gördüğü bitki türleri hakkında ayrıntılı bilgiler verip dikkat çekmeyenleri ihmal ettiğini, Dîneverî’nin ise bütün bitki türlerini her yönüyle tanıttığını, ayrıca Dioskorides’in (ö. m.ö. I. yüzyıl) Materia Medica’sının da yalnız tıp ve eczacılığı ilgilendiren bitkileri ihtiva ettiği için bu eserle kıyaslanamayacağını göstermiş ve sonuç olarak Dîneverî’nin eserinin her bakımdan eski Grek botanik âlimlerinin çalışmalarından daha mükemmel ve daha orijinal olduğunu ortaya koymuştur.


Kitâbü’n-Nebât üzerinde ilk ilmî çalışma, Bruno Silberberg tarafından Breslau Üniversitesi’nde doktora tezi olarak hazırlanmıştır (“Das Pflanzenbuch des Abū Hanīfa Ahmad b. Dāwūd ad-Dīnawarī, ein Beitrag zur Geschichte der Botanik bei den Arabern”, Zeitschrift für Assyriologie, Strasburg 1910, XXIV, 225-265; XXV, 39-88). Daha sonra Bernhard Lewin, eserin önce İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi’nde bulunan V. cildinin (nr. 4716, 233 varak, istinsah tarihi 645) elif-zây harflerini kapsayan sözlük kısmını (KıtǾatün mine’l-cüzǿi’l-hâmis min Kitâbi’n-Nebât, Uppsala 1953), sonra da bu cildin kalan baş tarafı ile Yale Üniversitesi Kütüphanesi’nde bulunan (nr. 77) V. ciltle aynı istinsah tarihini taşıyan ve aynı şahıs tarafından yazılan III. cildini birlikte neşretmiştir (Kitâbü’n-Nebât: el-Cüzǿü’s-sâlis ve’n-nısfü’l-evvel mine’l-cüzǿi’l-hâmis, Wiesbaden 1974). Eserin Medine Ârif Hikmet Bey Kütüphanesi’nde bir mecmua içinde (nr. 116, vr. 248b-269ª) Muhammed Hamîdullah tarafından tesbit edilen parçası da III. cilde aittir. Kitâbü’n-Nebât’ın tamamı günümüze ulaşmadığından bazı ilim adamları sonraki kaynaklarda mevcut iktibaslardan hareketle metni derlemeye yönelmişlerdir. İlk defa Sigmund Fraenkel ve ardından notlarını kendisine verdiği Bruno Silberberg bunu düşünmüşlerse de gerçekleştirememişlerdir. Daha sonra çağdaş botanikçilerden Ahmed Îsâ, Dîneverî’den yapılan iktibaslarla diğer sözlüklerden derlediği bilgileri alfabetik bir botanik sözlüğü haline getirmek istemiş, ancak bu teşebbüs de sonuçsuz kalmıştır. Nihayet Gāfikī ve Ali b. Hamza el-Basrî’nin eserleriyle İbn Manzûr’un Lisânü’l-ǾArab, Zebîdî’nin Tâcü’l-Ǿarûs, İbn Sîde’nin el-Muhassas, ve el-Muhkem, İbn Baytâr’ın Müfredât, Sâgānî’nin el-ǾUbâb, Bîrûnî’nin es-Saydele’si ve bu arada diğer bazı eserler Muhammed Hamîdullah tarafından taranarak metin tesisine çalışılmıştır. 2000 sayfa kadar tutan bu derlemenin, asıl eserde VI. cilde tekabül eden ve 637 maddeyi kapsayan sin-yâ harfleri arasındaki bölümü bir cilt halinde neşredilmiştir (Kitâbü’n-Nebât: el-Kısmü’s-sânî mine’l-kāmûsi’n-nebâtî hurûf sin-yâ, mültekatâtü mâ nüsibe ileyhi Ǿinde’l-müteǿahhirîn, Kahire 1973). Sözlük kısmının elifzây arası 482 maddeyi ihtiva eden baş tarafı daha önce Silberberg tarafından yayımlandığından ayrıca neşrine lüzum görülmemiş, yazma ve matbu nüshadaki sayfaları kaydedilerek sadece madde başlıklarının zikriyle yetinilmiştir. Muhammed Hamidullah tarafından yapılan derlemenin diğer kısmı da Karaçi’de Hamdard Foundation tarafından yayımlanmıştır (1413/1993, 19 s. İng., 691 s. Arapça metin). Dîneverî’nin bu eserini Abdüllatîf el-Bağdâdî’nin özetlediği, İbn Uhtü Gānim el-Mâlakī’nin de altmış cilt halinde şerhettiği kaynaklarda belirtilmekteyse de henüz bunların izine rastlanmamıştır.