Hiç ölmeyecekmiş gibi ahirete Hemen ölecekmiş gibi ahirete

Hiç ölmeyecekmiş gibi ahirete Hemen ölecekmiş gibi ahirete


Hiç ölmeyecekmiş gibi ahirete Hemen ölecekmiş gibi ahirete çünki Allahın vadi gelecek
bu sözün diğer çeşidini söyleyen çıkaran yayan münafık guruhudur topluluğudur

Azap olasıca ey fitnelenmiş! Artık mal yığmanın iyiliğine delil getirmen nerede kaldı! İşte Abdurrahman! Faziletiyle, takvasıyla meşhur olan, iyilikleriyle, malları Allah yolunda vermesiyle, Hz. Peygamber'in ar-kadaşlığıyla ve cennet ile müjdelenmesine rağmen, helâlinden kazanıp iyilik yaptığı halde kazandığı maldan dolayı kıyamet gününde durdurulur. Allah yolunda isteyerek verdiği maldan dolayı durdurulur. Muhacirlerin fakirleriyle beraber cennete yürüyerek girmekten menedilir. Onların ardında sürünerek gider. Acaba bizim gibi dünya fitnesine dalanlar hakkında ne olacağını sanıyorsun?

Bundan sonra ey fitneye düşmüş kişi! Sana hayret etmemek ne mümkün! Şüpheler ve haramın karışmaları içerisinde kıvranıyor, insanların kirlerine dalıyor, şehvetler, süs ve gösterişler içerisinde, dünya fitnelerinde yüzüyorsun! Sonra kalkıyorsun da Abdurrahman b. Avf m durumuyla delil getirip diyorsun ki: 'Eğer ben mal yığmışsam ashab-ı kiram da mal yığdı'.

Sanki sen kendini ve fiillerini selef ve selefin fiillerine benzetiyorsun. Sana senin hallerini ve selefin hallerini vasıflandırayım da bu sayede sen de kendi rezaletlerini ve ashab-ı kiramın faziletlerini tanımış olasın! Hayatımla yemin ederim, bazı ashabın malları vardı. Onu dilenmemek için, Allah yolunda harcamak için, helâl olarak edinmişler, helâl olarak yemişler, normal olarak infak etmişler, fazilet olarak takdim etmişler ve o mala düşen hiçbir hakkı esirgememişlerdir. Onunla cimrilik yapmamışlardır. Fakat onlar, o malın çoğuyla Allah için cömertlik yapmışlar, bazıları bütün malını bu yolda harcamış, sıkıntılı anlarda Allah Teâlâ'yı nefislerinden çok üstün tutarak tercih etmişlerdir. Allah için söyle! Sen de böyle misin? Yemin olsun sen bu kavme benzemekten pek uzaksın!

Ashab-ı kiramın ileri gelenleri fakirliği severler, fakirlik korkusundan emindirler. Rızıkları hususunda Allah'a tam güvenirlerdi. Allah'ın takdiriyle sevinirlerdi. Belâya razı, sıkıntılı zamanlarda şükredici ve zararda sabredici idiler. Genişlik zamanında hamdederlerdi. Allah için mütevazi idiler. Yücelik ve mal sevgisinden kaçınırlardı. Onlar dünyadan ancak kendilerine mubah olanı elde ettiler. Dünyanın zaruri miktarına razı oldular. Dünyayı ellerinin tersiyle uzaklaştırdılar. Meşakkatlerinde zenginlik gösterdiler. Allah için söyle! Sen de böyle misin?

137) îmarn Ahmed

138) Bezzar, (Enes'ten zayıf hiv senedle)

573

Rivayet olunduğuna göre, onlar dünya kendilerine yönelip geldiğinde üzülür ve derlerdi ki: 'Bir günah işledik ki Allah Teâlâ'dan onun cezası hemen bize gelmiştir'. Fakirliğin yöneldiğini gördükleri zaman derlerdi ki: 'Salih kimselerin alâmeti farikasına merhaba!'

Rivayet olunduğuna göre, onların bazıları sabahladığı zaman çocuklarının yanında birşey oldu mu üzüntülü sabahlıyordu. Onların yanında birşey olmadığı takdirde sevinçli sabahlıyorlardı.

Kendisine denildi ki: 'Halk tam bunun tersine... Onların yanında birşey varsa sevinir, yoksa üzülürler. Oysa sen böyle değilsin (bu neden böyledir?)' Dedi ki: 'Ben sabahladığım zaman, çoluk çocuğumun yanında birşey yoksa sevinirim. Çünkü bu hususta benim önderim Hz. Peygamberdir. Birşey olduğu zaman üzülürüm. Çünkü Hz. Peygamber'in aile efradına benzerliğim ortadan kalkmaktadır'.

İşittiğimize göre onlar, bir genişlik yoluna düştükleri zaman üzülerek ve korkarak şöyle derlerdi: 'Bizim dünya ile ne alıp vereceğimiz vardır ve dünyadan ne istenilir ki?' Sanki onlar korku kanadı üzerinde idiler. Ne zaman meşakkat ve belâ yolu onların önünde açılırsa sevinir ve derlerdi ki: 'İşte şimdi bizim rabbimiz, bize sonsuz mükâfatlarının sözünü vermiş oluyor. Onunla anlaşmış bulunuyoruz!' İşte selefin durumları bu idi. Onlarda bizim söyleyeceğimizden pek fazla fazilet vardı. Allah için söyle sen de böyle misin? Muhakkak ki o kavme benzemekten uzaksın.

Ey fitnelenmiş! Senin durumlarının, onların durumlarına tam ters düştüğünü anlatayım da dinle! Şöyle ki: Zengin olduğunda tuğyan edersin. Genişlikte haddi aşarsın. Sevindiğinde alabildiğine alçalırsın. Nimetlerin sahibinin şükründen gafil olursun. Musibet çağında ümitsizsin, belânın geldiğinde kaza ve kadere razı olmamaktasın. Evet! Fakirlikten nefret eder, yoksulluktan burun kıvırırsın. Oysa fakirlik, rasûllerin iftihar ettiği bir vasıftır. Sen ise onların iftihar ettiği bir vasfı küçümsersin. Fakirlik korkusundan durmadan mal istif edersin. Bu ise Allah'a karşı su-i zan ve onun teminatına az inanmak demektir. Günah olarak bu yeter! Umulur ki sen malı, dünyanın nimeti, zevk ve safâsı, şehvet ve lezzetleri için topluyorsun. Hz. Peygamber (s.a) şöyle buyurmuştur:

Ümmetimin şerlileri o kimselerdir ki (bol ve aşırı) nimetlerle gıdalanmakta (şehvetlerinin istediği şekilde hareket etmekte)dirler. Bu bakımdan onların bedenleri bu haddi aşan nimetle gelişmektedir.139

139) Daha önce geçmişti.

574

İlim ehlinden biri demiştir ki: Kıyamet gününde bir kavim gelecek, dünyada işlemiş oldukları sevablarını isteyeceklerdir. Onlara denilir ki:

Siz dünya hayatında bütün zevklerinizi yaşayıp bitirdiniz ve bunlarla safa sürdünüz, artık bu hakaret azabı ile cezalandırılacaksınız. f Çünkü yeryüzünde haksız yere kibirleniyordunuz. (Ahkaf/20)

Oysa sen hâlâ gaflettesin! Dünyanın zevk ve safâsmdan dolay, ^iıiret nimetinden mahrum edilmişsin! Ey (kavim), bu ne büyük bir hasret, ne dehşetli bir musibettir! Evet! Sen malı, zenginlik, yüce mertebelere varmak, emsal ve akranına karşı böbürlenmek, dünyada süslenmek için top-luyorsun. Oysa rivayet olunduğuna göre, zenginlik veya böbürlenmek için dünyayı talep eden bir kimse, Allah Teâlâ kendisine öfkelendiği halde Allah Teâlâ'nın huzuruna varır. Oysa sen, Allah'ın sana isabet edecek olan ilâhî gazabını zenginlik ve yücelik talep ettiğin zaman hiç de hesaba katmamakta ve perva etmemektesin. Evet! Umulur ki sen şöyle diyorsun: 'Dünyada durmak Allah'ın komşuluğuna gitmekten daha sevimli görünüyor!' Sen Allah Teâlâ'yla mülâki olmayı hazmedemiyorsun. Allah'a yemin olsun, seninle mülâki olmak, Allah Teâlâ'ya daha kerih gelir. Oysa sen gaflet içerisindesin. Umulur ki sen, elinden kaçan dünya fırsatlarından dolayı üzülmektesin. Oysa rivayet olunduğuna göre Hz.' Peygamber (s.a) şöyle buyurmuştur:

Elinden kaçırdığı dünya için üzülen bir kimse, bir aylık mesafe kadar cehenneme yaklaşır.

Bazı rivayetlerde 'bir ay1 tabiri yerine *bir sene' tabiri vardır.

Sen Allah'ın azabına gittikçe yaklaştığın halde perva etmeksizin elden kaçırdığın dünya için durmadan üzüntü çekmektesin. Umulur ki sen bazen dünyanın çokluğu için dininden çıkıyorsun. Dünyanın sana yönelmesine seviniyorsun. Dünya ile sevindiğinden dolayı ona gönülden bağlanıyorsun! Halbuki rivayet olunduğuna göre Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:

Kim dünyayı sever ve dünya ile meşgul olursa âhiretin korkusu

onun kalbinden silinir.140

Rivayet olunduğuna göre, ilim ehlinden biri şöyle demiştir: 'Sen elinden kaçan dünya için çektiğin üzüntüden dolayı hesaba çekilirsin. Dünyalığı elde ettiğin zaman onunla sevinmenden dolayı hesap vereceksin. Oysa dünyanla seviniyorsun ama öte taraftan Allah'ın korkusu senin

140) Irakî hadîs olarak görmediğini kaydetmektedir.

575

kalbinden çıkmış bulunuyor. Hatta senin dünyanın işlerine gösterdiğin ihtimam, âhiretin işlerine gösterdiğin ihtimamın birkaç mislidir. Sen, günahlardan gelecek musibeti malın eksikliğinden gelen musibetten daha önemsiz görüyorsun'.

Evet! Malının gitmesinden duyduğun korku, günahlarından gelen korkundan daha fazladır. Belki de sen, dünyada yükselmek için topladığın bütün kirleri çekinmeden insanlara verebilirsin veya belki de Allah'ı kızdırdığın halde insanları razı etmeye -sana ikram ve izazda bulunsunlar diye- çalışırsın!

Azap olasıca! Sanki Hz. Peygamber'in seni kıyamette tahkir etmesi, insanların seni tahkir etmesinden daha kolay geliyor sana! Sanıyorum ki sen kötü taraflarını halktan gizliyorsun. Allah Teâlâ'nın o taraflarını görmesinden perva etmiyorsun. Sanki Allah nezdinde rezil olmak, senin için halkın yanında rezil olmaktan daha kolay görünüyor. Sanki kullar senin katında, Allah'tan daha kıymetlidirler. Allah Teâlâ senin cehaletinden yücedir. Bu kötülükler sende varken acaba akıllıların yanında nasıl konuşabilirsin? Yazıklar olsun sana! Çeşitli pisliklerle kirlenmiş olduğun halde ebrar ve seçkin kulların servet edinmesiyle nasıl delil getirirsin? Heyhat, heyhat! Hayırlı seleften sen ne kadar uzaksın! Allah'a yemin olsun, rivayet edilmiştir ki selef, Allah Teâlâ'nın kendilerine helâl kıldığı dünya hususunda, sizin haram hususunda zahidlik ve çekingenliğinizden daha zâhid ve çekingen idiler.

Muhakkak sizce zararsız görünen şey, selefin yanında insanı helake sürükleyen şeylerden sayılırdı. Sizin günahların en büyüklerini korkunç gördüğünüzden daha fazla küçük zelleleri korkunç görürlerdi. Keşke senin malının güzel ve helâli, onların şüpheli malları gibi olsaydı! Keşke onların hayırlarının kabul olmadığından korktukları kadar, sen günahlarından korkmuş olsaydın. Keşke senin orucun onların iftarı gibi olsaydı, keşke senin ibadetteki var kuvvetinle çalışman onların ibadetteki gevşemeleri ve uykuları gibi olsaydı! Keşke senin bütün hasenelerin onların bir tek hasenesi gibi olsaydı.

Ashab-ı kiramdan biri şöyle demiştir: 'Sıddîkların ganimeti, onların eline geçmeyen dünyalıklarıdır. Onların oburluğu, dünyanın onlardan durulmuş kısmıdır'.

Bu bakımdan böyle olmayan bir kimse, dünya ve ahirette onlarla beraber olmaz. Sübhânallah! İki grubun arasındaki fark ne kadar büyüktür! Allah katında yüce olan sahabe-i kiramın seçkinleri ile sizin gibi sefalette olanların arasındaki fark ne büyüktür. Meğer ki Allah fazlıyla affetmiş olsun! Bu hakikatlerden sonra sen, eğer mal toplamak hususunda namusunu korumak, Allah yolunda vermek için ashab-ı kirama uyduğunu iddia ediyorsan, durumunu güzelce tedkik et!

Azap olasıca! Onların kendi zamanlarında helâli gördükleri gibi, acaba sen de zamanında helâli görebilir misin veya onların ihtiyatlı dav-

576

randıkları gibi, helâli aramakta ihtiyat gösterebileceğini sanıyor musun? Rivayet edildiğine göre, ashab-ı kiramdan biri şöyle demiştir: 'Biz haramın bir kapısına gireriz korkusundan helâlin yetmiş kapısını terkediyorduk'. Acaba sen böyle bir ihtiyatı nefsinde ümit dahi edebiliyor ,, musun?

Hayır! Kabe'nin rabbine yemin ederim! Senin böyle yapacağını sanmıyorum! Kör olasıca! Kesinlikle bil ki sevaplı işler için mal toplamak bahanesi, şeytanın bir hilesidir. Şeytan, sevap bahanesiyle seni şüpheli kaynaklardan kazanmaya sokmak ister. O şüpheli kaynaklar ki haramla katışıktırlar. Oysa rivayet olunduğuna göre, Hz. Peygamber (s.a) şöyle buyurmuştur:

Kim şüphelilere cüret ederse, harama girmeye yaklaşır.141

Ey mağrur! Bilmez misin, şüphelilere girmekten korkman, Allah katında senin kıymetin için, şüphelilerden kazanmak, kazandığını Allah yolunda harcamaktan daha iyi ve daha üstündür.

Ehl-i ilimden bir zât şöyle söylemiştir: 'Helâl olmamasından korkarak bir tek dirhemi bırakmak, şüpheli kaynaktan kazandığı bir dirhemi sadaka vermekten daha üstündür. Çünkü o kaynak öyle bir şüpheli kaynaktır ki senin için helâl olup olmadığını bilmemektesin'.

Eğer 'Şüpheler hususunda ben daha takva sahibi ve daha şuurluyum ve malı da helâlinden topluyorum, toplamamın hikmeti de Allah yolunda sarfetmektir' dersen, bil ki ey kör olasıca! Eğer dediğin gibi takvada büyük bir merhale katetmiş olsan bile hesaba mâruz kalmayacak mısın? Oysa ashab-ı kiramın hayırlıları hesaba çekilmekten korkmuşlardır.

Rivayet olunduğuna göre ashab-ı kiramdan biri şöyle demiştir: 'Hergün helâlinden bin dinar kazanıp Allah yolunda infak etmem ve çalışmamın da beni cum'a namazından alıkoyması hoşuma gitmez ve beni sevindirmez'. Kendisine 'Allah senden razı olsun! Neden böyle olsun?' diye sorulunca cevap olarak şöyle demiştir: 'Çünkü ben kıyamet gününde durdurulmaktan kurtulmuş olurum'. Allah Teâlâ buyurur ki: 'Kulum nerden kazandın ve nereye infak ettin?'

İşte bu ehl-i takva, İslâm'ın başında bulunuyorlardı. Helâl onların zamanında vardı. Buna rağmen hesaptan korkarak mal edinmeyi terketti-ler. 'Malın hayırlısı, şerlisine denk olmaz' korkusundan ötürü istifçilikten kaçtılar. Oysa sen, gayet emniyet içerisinde zamanında helâl olmadığı halde kirli şeylere üşüşmekten çekinmiyorsun. Sonra malı helâlinden topladığını iddia ediyorsun.

Azap olasıca! Helâl nerede var ki sen de onu toplamış olasın? Eğer helâl bu zamanda olsa bile, acaba zenginlik çağında kalbinin bozulmasından korkmaz mısın? Oysa rivayet olunduğuna göre, ashab-ı kiramdan biri helâlinden bir mirasa kondu, fakat kalbinin fesada uğramasından korkarak

141) Müslim, Buhart

577

Konular