Ebû Hafs-ı Haddâd (ra) buyurduki

Ebû Hafs-ı Haddâd hazretleri bir gün sokakta gözleri görmeyen birinin; "Eğer, yerde ne varsa hepsi ve onunla birlikte bir misli daha o zulmedenlerin olsaydı, kıyâmet gününde azâbın fenâlığından (kurtulmak için) elbette bunları fedâ ederlerdi. Halbuki o gün onlar için, Allah tarafından, hiç hesâba katmadıkları şeyler ortaya çıkmıştır (zulmedenlerin karşılarına çıkacak şeyler, ilâhî gazap ve azaptır. Çünkü bunları hiç zannetmiyor ve hatırlarına getirmiyorlardı)." (Zümer sûresi: 47) meâlindeki âyet-i kerîmeyi okuduğunu işitince, kendinden geçti. Elini ocağa sokup, kızgın demiri çıkarıp, örs üzerine koydu. Çıraklar hayret içinde; "Bu ne hâl usta!" diye bağrıştılar. Ebû Hafs-ı Haddâd; "Dövün!" buyurdu. Çıraklar; "Usta, bu dövülüp temizlenmiş!" dediler. Ebû Hafs, kendine gelince; "Yıllardır bu işi bırakmaya çalıştım, fakat başaramadım, ama meslek bizi bıraktı." buyurup işini terketti. Ebû Hafs hazretleri bundan sonra Rabbine ibâdete yönelip, halka karışmaz oldu. Kendilerine yakın bir yerde, hadîs-i şerîf okunur ve dinlenirdi. Ebû Hafs'a; "Sen niçin gelip de dinlemiyorsun?" dediklerinde; "Bir hadîs-i şerîf işitmiştim, otuz senedir bu hadîs-i şerîfe uygun hareket etmek istiyorum, fakat yapamıyorum. Diğer hadîs-i şerîfleri işittiğimde nasıl yaparım?" buyurduklarında, onlar; "O, hangi hadîs-i şerîftir?" dediler. Ebû Hafs; "Kişinin işine yaramayan şeyleri terketmesi, iyi bir müslüman oluşundandır." hadîs-i şerîfidir." diye cevap verdi.

Bir gün yolda giderken, ağlayıp sızlayan şaşırmış bir adama rastladı. Ona; "Bir derdin mi var?" diye sorunca, adam; "Bir tek bineğim vardı, onu da kaybettim, başka bir şeyim yok." dedi. Ebû Hafs duâ edince bineği çıkageldi.

Ebû Osman anlatır: "Ebû Hafs'ın yanına gitmiştim. Önünde birkaç muz vardı, birini aldım, yerken boğazımda kaldı. Ebû Hafs-ı Haddâd, bana; "Hangi hakla muzlarımdan alıp yiyebiliyorsun?" dedi. Ben de; "Efendim, kalbinizi bilirim, size îtimâd ederim. Elinizdeki şeyleri dağıtıp ikrâm edersiniz." dedim. Bana; "Ey kendini bilmez! Ben kendime güvenemiyorum da, sen nasıl güvenirsin. Bunca senedir kalbimin hevâ ve hevesine göre hareket ediyorum. Kendimde meydana gelecek şeyleri bilmiyorum. Kişi, kendisinden hâsıl olacak şeyleri bilmezse, başkasından olacak şeyleri nasıl bilir?" buyurdular.

Konular