ÖLÜLER, DİRİLER ve DELİLER

kulağı küpeli şehir masalcısı sordu:

-insanın kendi beyninin diktatörlüğüne tahammül edemeyip de aklını sürgüne yollaması mıdır delirmek?







-sokaktaki o adam kim dede? çocuklar neden ona taş atıyorlar?

-o adam deli, evladım. çocuklar da ona sataşıyorlar işte.

-deli ne demek dede?

-aklını kaybetmiş adamlara deli derler oğlum.

-nasıl kaybetmiş ki aklını dede? sokakta mı düşürmüş? şimdi aklını mı arıyor sokakta?

-ilahi be evladım! yine başladın ahret sorularına! peki öyle olsun hadi, aklını sokakta kaybetmiş diyelim!

-onun kaybettiği aklını sokakta bulanlar, neden aklını getirip ona geri vermiyorlar ki dede?

...





ben de olsam, geriye vermezdim bir delinin aklını.

eğer günün birinde sokakta yitirilmiş bir akıl bulsaydım, sahibini bulup geri vermeye çalışmazdım hiç.

şimdi, tam da bu yaşıma gelince anladım ki, insanın aklını yitirmesi çok fazla çaba istiyor.

bunu başarmış ve deli damgasını yemek pahasına aklını yitirmiş bir insana aklını tekrar geri vererek, onun mutluluğunu asla bozmazdım.





-ben ilkindiyi kılacağım, uslu dur e mi evladım!

-annane, deliler de namaz kılar mı?

-tövbe bismillah!nerden bulursun böyle soruları be evladım?

-kılarlar mı annnane?

-senin gibi küçük sabilere ve delilere, akılları yetmediği için namaz düşmez evlatcım. hem de günahı bilmedikleri için, cenab-ı rabbim onları cennetine alır.

-ne güzel, ne güzel! O zaman sen, ben, dedem ve çocukların taş attığı o deli amca, hepimiz

cennete gideceğiz demek ki!

-destur bismillaah! bunu da nerden çıkardın bakayım sen?

-annemle babam konuşurlarken duydum. seninle dedem için “iyice yaşlandılar artık, ikisi de

çocuk gibi oldular!” dediler.

...






çocukluk, ihtiyarlık ve delilik arasında sanki tuhaf bir bağ var gibi.

kendilerini akıllı bulan tüm insanlar, kendilerine benzemeyen ama aslında bedenlerinde geçmiş ya da gelecekte saklı duran bu üç farklı insana, hep bir yabancı gibi bakıyorlar.

ta ki, bir gün gelip de birini özlemeye, birini istemeye ve birini de beklemeye başlayana kadar.





kulağı küpeli şehir masalcısı sordu:

- soğuk dört duvar bir huzur-evi, sımsıcak bir evden daha mı huzurludur ki,

evin yaşlısını oraya yollar bazı insanlar?







-baba, aklını kaybeden insanlara deli diyorlar di mi?

-evet oğlum.

-peki, biz niye kaybetmiyoruz aklımızı baba?

-Allah bizim aklımızı koruyor da ondan oğlum.

-Allah, delileri ve çocukları çok seviyor o zaman di mi baba?

-nasıl yani oğlum?

-annanem ”Allah, günahı bilmedikleri için çocukları ve delileri cennetine koyar.” dedi.

-doğru söylemiş annanen.

-o zaman Allah annemle seni sevmiyor!

-hoppalaa! bu da nerden çıktı şimdi oğlum?

-bana “Allah bizim aklımızı koruyor” dedin ya baba! o zaman Allah sadece sevdiklerini delirtiyor ki, onları çocuklarla birlikte cennetine alabilsin. bir de yaşlıları! hani sen demiştin

ya, onlar da çocuk gibi oluyorlarmış!

...





açlığını doyurmak zordur

adına akıl denen hayvanın

belki de bu yüzden aklı kıtkanaattir

adı deliye çıkmış olan her insanın.





-dede, annanem “çocuklar ve deliler cennetliktir” dedi.

-cennetliktir evladım, doğru...

-dede, annanemle sen de delirseniz keşke!

-Allah Allaah! evladım o ne biçim söz öyle!

-sen dua ederken duyuyorum “günahlarımı affet Allahım, beni cehennemine koyma!”

diyorsun ya!

-evet, diyorum.

-işte, deli olursanız Allah sizi cehennemine atmaz! büyüyünce ben de deliririm, ölünce de

annanemle senin yanına, cennete gelirim!






çocukken “Allahım aklımı koru.” diye dua ettiğim anları anımsarım.

ardından, o yaşlar için hayatımdaki en güzel ve en önemli şeyleri arka arkaya sıralardım: “Allahım annemi, babamı, dedemi, ninemi, ablamı, kardeşimi, oyuncaklarımı, elbiselerimi, futbol topumu ve fenerbahçe’yi koru.”

aradan yıllar geçtikçe, dua listemin giderek kısaldığını gördüm: “Allahım,

annemi, babamı ve sevdiğim masal gözlü kadını koru.”







-annane, sokaktaki çocuklar bugün o deli amcaya taş attılar! yüzü kanadı, ağladı!

-vah vah! garip insana taş atılır mı hiç! Allah insanı taş yapar, taş!

-Allah kötü insanları taş mı yapar annane?

-elbet ya! Taş yapar cenab-ı mevlam!

-ne kadar kötü insan varmış di mi annane? bak, her tarafımız taş dolu!

...



insanlar bir şeytanı, bir kahpeyi, bir köpeği, bir de deliyi taşlarlar.

şeytanı anladım da, kahpenin, köpeğin ve delinin ne suçu var ki, kendini bilmemekten başka.





-annane, o deli amca kimle konuşuyor öyle? karşısında kimse yok ki!

-deliler, ecinnilere karışırlar oğulcum! onlar bizim görmediklerimizi görürler!

-biz akıllıyız di mi annane? biz aklımızı kaybetmediğimiz için göremeyiz o ecinnileri di mi?

-tabi ki benim akıllı oğlum, öyledir elbette.

-ama biz akıllıysak, neden o deli amcanın bile görebildiği şeyleri göremiyoruz o zaman? onun gözleri, bizim aklımızdan daha mı güçlü ki annane?

...





binlerce insanı katleden bir diktatöre

ne zaman deli adını taksa insanlar,

bütün delilerin yürecikleri

hem sızlar, hem de kanar.





kulağı küpeli şehir masalcısı sordu:

-o an gelip çattığında, kim ikna edebilir bir akıllıyı, delirmemesi için?







-dedee! dedeee!

-ne bağırıyorsun a oğlum?

-dede, bak! o beyaz gömlekli adamlar deli amcaya saldırıyorlar!

-onlar hastabakıcı!adama deli gömleği giydirmeye çalışıyorlar.

-deli gömleği mi? o ne dede?

-delileri zaptetmek için onlara deli gömleği giydirirler evladım

-senin üstündeki gömlek akıllı gömleği mi dede?

-fesupanallaah! hadi, çekil bakayım o pencerenin önünden!

-niye deli gömleği giydiriyorlar ki o amcaya? o deliyse, üstündeki gömlek de deli gömleği

oluyor zaten, di mi dede?

...






delileri ortalıkta görmeye katlanamaz akıllı insanlar.

onları ya loş arka odalara kapatırlar, ya da tımarhanelere.

çünkü, kendini özgür zanneden insanlara, aslında aklın birer tutsağı olduklarını anımsatır bütün deliler.

onlar, diğer insanlara zihin özgürlüğünün uçsuz bucaksız sınırsızlığını ve söz dinlemezliğini gösterirler.

aslında bir kahraman olan don kişot’a gülmeleri, içlerinde taşıdıkları kaosudur tüm insanların.

bütün insanlar, aslında don kişot gibi pervasız, gözü kara ve hiç kimsenin sözüne aldırış etmeden, doğru bildiklerini yaşayan bir kahraman olmayı isterler; ancak diğer insanların kendilerine gülecekleri korkusunu taşıdıkları için, hayatlarını don kişot’un içten pazarlıklı ve korkak yamağı sanço panço gibi tüketirler.







kulağı küpeli şehir masalcısı sordu:

-karanlık bir sinema salonunda, hayatını bir film gibi seyrederken insan, film makarasının apansız kopması ve salon ışıklarının ansızın yanması mıdır insanın delirmesi?






-giy şu kazağı oğlum!

-ben o kazağı giymeyeceğim anne!

-oğlum aksilik yapma, giy şu kazağı diyorum!

-ben annanemin bana aldığı gömleği giycem! deli gömleğine benziyor o!

-tövbe yarabbii! oğlum neler diyorsun sen? kızdırma beni de giy şu kazağı!

-ben deli gömleğimi giycem işte!

-bak, kazağını hemen giymezsen, mahmahlar, ecinniler hemen çıkıp gelecekler!

-o deli amcaya geldikleri gibi mi yani?

-eğer bu kazağı hemen giymezsen, bütün ecinniler gelir!

-giymiyorum, gelsinler, gelsinler! O deli amca onlarla gülerek konuştuğuna göre, onlar beni de korkutmazlar ki!

...



çocukluğumun o deli amcasından sonra sayısız deli tanıdım. yıllar önce bir deliyle yaptığım konuşmayı ise hiç unutmadım:

-sence bu dünyanın en mutluları kimlerdir?

-ölüler ve deliler.

-ama ölüler bu dünyada değillerdir ki!

-sen delileri bu dünyada mı sanıyorsun?

...



bu konuşmadan yıllarca sonra, bir de çocukların bu dünyadan olmadıklarını anladım.

onlar, Kelam-ı Kadim’de “Rabb-ül Alemin” diye anlatılan, Allah’ın yarattığı sayısız alemlerin içinde bir yerde, yaşadığımız alemden çok farklı bir alemde yaşıyorlardı.





kulağı küpeli şehir masalcısı sordu:

-şimdi gidip süleymaniye’nin minarelerinden birine sımsıkı sarılsam,

insanlar deli derler mi bana?






-hadi bakayım evladım, ışığı söndürüyorum. şimdi hemen uyu.

-dede, don kişot kim?

-bir roman kahramanı; sinbad gibi. sen nerden biliyorsun bakayım don kişot’u?

-babam, sokaktaki amca için “don kişot gibi kendi kendisiyle konuşan bir deli” dedi.

-anladım. hadi, şimdi sen uyu artık.

-bu gece bana don kişot masalını anlatsana dede!

-ama o bir masal değil ki evladım! büyükler için yazılmış bir kitap!

-tamam, sizin için bir kitap olsun, benim için bir masal! hadi, anlat dede!

...





bir peygamberin omzunda bekleşen

güvercinlere benzer çocuklar

ve bir güvercinin kanatlarında seyahat eden

başka birer çocuktur bütün deliler.





uyumalı şimdi.

sonra, işte yine gün ışığı...

1 yorum

ÖLÜLER, DİRİLER ve DELİLER

Heheheheh çoçuk diyip geçmemek laım :)

03.11.2007 - keceemre

Konular