Lucretius

Lucretius, Epikuros’un aydınlık düşüncelerine, kendi aydınlık düşüncelerini de ekleyerek, materyalist felsefenin, günümüze ulaşan en temel bilgilerini ortaya koyan insandır.

Lucretius’a göre evren sürekli olarak hareket eden maddeden meydana gelmiştir. Başlangıcı ve sonu yoktur, yaratılmamış ve yok olmayacaktır, zaman ve uzay hareket eden maddenin dışında var olamaz, bunlar birbirleriyle bağıntılıdırlar, maddenin bölünebilirliği atomda biter. Evrenin bütün değişik görünüşlerinin içinde bu atomlar vardır, doğayı açıklamakta yaratıcı ilkeler hayal etmek yanlıştır ve yalandır. Sonsuz olan evrende sayısız dünyalar vardır. Bu dünyalar hep aynı atomsal maddelerden meydana gelmiştir. Hareket maddenin bir özelliğidir ve hiçbir doğadışı varlığın ona hareket vermesiyle meydana gelmiş değildir. Demir gibi en katı cisimlerin bile içsel yapısı sonsuz bir hareketlilik halindedir.
Lucretius’un, günümüze ulaşan eserlerinden biri olan -Nesnelerin Doğası Üzerine- adlı kitabından alıntılanmış olan bu düşüncelerde, onun ne kadar büyük bir diyalektikçi olduğunu en net biçimiyle görebilmekteyiz.

Madde- Hareket- Uzay-zaman- arasındaki bağıntıyı ve bu üç kategorinin birbirinden ayrı düşünülemez gerçekliğini ilk kuran düşünür olarak parlayan Lucretius; materyalist düşüncenin en büyük düşünürlerinden biridir.

Lucretius’un bir başka önemli özelliği de, felsefeyi toplumsal sorunlarla birlikte ele almasıdır. Şiirlerinde ileri sürdüğü ortak iyi ve ortak kurtuluş kavramlarıyla toplumsal gerçekliklere dikkat çekmiştir.

“Doğanın ne dediğini duymuyor musunuz?
Beden için acıdan uzak, ruh için tasasız olmaktan başka bir isteği var mı ki?
Acıyı dindirebilen, tasayı yok edebilen her şey ona sevinç verir. Doğa, doğa olarak, bundan başka bir şey istemez.
Eğer bizim evlerimizde ellerinde geceyi aydınlatmak için meşaleler tutan heykeller yoksa,
Her yanı gümüşle ışıldamıyor ve altınla parıldamıyorsa,
Gitar sesleri duvarları çınlatmıyorsa ne çıkar.
Bir akarsu boyunda, bir ağacın dalları altında, dostların arasında, Taze çimenlerin üzerine uzanarak, kolayca ve masrafsızca, kendimizi dinçleştirebilmek,
Bir de hava bize gülümsüyorsa ve mevsim yeşil otların arasına çiçekler serpiştirmişse….Bize yeter”