Sorular - Mehmet Şevket Eygi

[b]Mehmet Şevket Eygi - Milli Gazete

29.07.2007


BENDENİZ sorgulayan, sorular üreten bir vatandaşım. Beynimin içinde çengel gibi asılı bir sürü soru var. Bunlar beni rahatsız ediyor. Rahatsızlığımı paylaşmak için bazılarını bu sütunlarda yazıyorum.

(1) Türkiye niçin Güney Kore gibi kalkınamadı, başarılı olamadı? Mesela otomobil sanayinde... En zengin, en kalkınmış ülkelerde Kore otomobilleri cirit atıyor da, niçin Türk otomobilleri yok. Mesela Paris’te, New York’ta, Berlin veya Londra’da... Koreliler bize büyük miktarda otomobil satıyor da, biz onlara niçin satamıyoruz? Bu konuda ihmalimiz mi var, yoksa birilerinin hıyanetine mi uğradık?.. Kore cumhurbaşkanı, başbakanı, valileri, genelkurmay başkanı, dış ülkelerdeki elçileri Kore limuzinlerine biniyor da, bizimkiler niçin yabancı otomobillerle geziyor?

(2) Türkiye yüzölçümü, tabiî kaynaklar, coğrafî şartlar, madenler bakımından Japonya’dan daha imkanlı olmasına rağmen niçin Ortadoğu’nun Japonyası olamadı. Bizim geriliğimiz nereden kaynaklanıyor? Uygun şekilde çalışılsaydı biz Japonlar kadar ilerleyemez miydik?

(3) İspanya, Polonya, İran gibi ülkelerde uçak sanayi var da, bizde niçin yok? Dışarıdan “Uçak sanayi kurmayacaksınız?” diye emir mi geldi? İşbirlikçiler bu emre “baş üstüne!” mi dediler.

(4) Türkiye’nin bir İslâm ülkesi olmasına rağmen bizde niçin tam manasıyla ve gerçek bir din hürriyeti yoktur?

(5) Bizdeki laiklik midir, yoksa laikçilik midir?

(6) Devletimiz, üzerinde TC anteti bulunan resmî “vesikalarla” kadınlara fuhuş yapma belgesi niçin veriyor? Bu işten niçin KDV ve kazanç vergisi alıyor? Bu geliri niçin bütçeye koyuyor?.. Kadınlara fahişelik yaptırtmak kadın haklarına ve haysiyetlerine uyar mı? Başörtüsüne karşı olanlar niçin bu konuda hiç ses çıkartmıyorlar? Çağdaşlar resmî, yasal, KDV’li fuhşu doğru mu buluyorlar

(7) Bizde ne kadar çok hırsızlık yapılıyor. Küçük hırsızların bir kısmı yakalanıp cezalandırılıyor da büyük hırsızlara niçin bir şey yapılamıyor?

(8) Bizde halk yığınları sersemletilmiş, afyonlanmış, uyuşturulmuş, beyin yıkama muamelesine tâbi mi tutulmuştur ki, defalarca düştükleri tuzaklara tekrar düşüyorlar?

(9) Birtakım ünlü, anlı şanlı, elibayraklı politikacılarımız niçin bu kadar çok yalan söylüyorlar, niçin halkı kandırıyorlar. Yalan, halkı kandırmak büyük bir ahlâksızlık değil midir? Bu yalancılara, bu dolandırıcılara niçin ceza verilmiyor?

(10) Bazı adamlar vekil olabilmek için bir veya birkaç milyon dolar harcıyorlarmış. Bir ticarethane kuranın, bir atölye tesis edenin büyük para harcamasını, yatırım yapmasını anlıyorum da, milletvekili olacak kişi niçin bu kadar para döküyor, anlayamıyorum. Yoksa bu adamlar milletvekilliğini ticaret mi sanıyor. Bir koyacak, 10 alacak, 100 alacak... Sadece 10 soru yazdım. Yüzlercesini daha yazabilirim.

Toplum bu gibi soruları niçin sormuyor?

Sormayan, sorgulamayan, muhasebe yapmayan bir toplum ilerleyebilir, yükselebilir, kurtulabilir mi?

Kitapçılığımız

Kitapçılık sahasında enflasyon var. Binlerce yayınevi ve kuruluş çeşit çeşit kitap çıkartıyor. Tanesi iki üç liraya satılan küçük kitaplardan tutun, bir adedi 500 liraya satılan lüks kitaplar... İslâmî kesim kitapçılıkta büyük hamle yaptı, büyük müesseseler kuruldu, onbinlerce kitap yayınlandı. Bunların yekun baskısı eminim ki, 20-30 milyondan az değildir.

Bu kitapçılık patlamasına rağmen halkın ve gençliğin genel kültüründe bir yükseliş görülmüyor; bana sorarsanız gerileme bile var.

Ahlâk kitapları yayınlanıyor, kapış kapış satılıyor... Bu esnada ahlâk geriliyor, ahlâksızlık ilerliyor.

Din kültürü konusunda çok faydalı klasik eserler neşr ediliyor. Din kültürü yükselmiyor.

Hele “Aklını çalıştır, önemli kişi ol, çok para kazan, yükseliver... On derste köşeyi dönmek... Sende gizli bir cevher var, onu bul ve uç...” gibisinden bir sürü kitap çıktı. Para verip alıp okuyanlar veya okumayanlar bir şey olmadılar ama yayınlayanlar köşeyi döndü.

Bence, kitapçılığımıza bir çeki düzen vermek gerekiyor. Bugünkü haliyle yayıncılık büyük bir endüstridir ama faydası çok değildir.

Acaba nasıl kitaplar çıkartmalı?

Bana sorarsanız halka ve gençliğe hitap eden kitaplarda şu üç sıfat bulunmalıdır:

Birincisi FAYDALI olacak.

İkincisi KIYMETLİ olacak.

Üçüncüsü KALICI olacak.

Dördüncüsü, böyle kitaplar en az yüz bin satılacak, hattâ bazısı milyonlarca tiraj yapacak.

Beşincisi kolay okunup anlaşılacak.

Bu beş özelliğe veya sıfata sahip kitaplar aydınlatır, ıslah eder, inkılap yapar.

Herkesin alabilmesi için böyle kitapların çok ucuza satılması gerekir.

Yukarıdaki altı sıfat içinde MERAKLI olma özelliğini saymadım. Meraklı kitaplar kısa bir müddet içinde saman alevi gibi ilgi görüyor, çok satılıyor ama bir işe yaramıyor.

Nüfusumuz artıyor, sanırım şu anda ilkokuldan üniversiteye kadar 15 milyon öğrenci var. Çocuklara ve gençlere hitap eden çok faydalı, çok değerli, kalıcı kitaplar yayınlanmalıdır.

Ülkede korkunç boyutlara ulaşmış bir kokuşma var... Büyük şehirlerde güvenlik kalmadı... Beş kilitli, zırhlı, dehşetli kapılar takılıyor işyerlerine ve meskenlere ama hırsızlar onları da açıyor... Kapkaççılık, soygun, gasb, talan, rüşvet, hortumlama, haram yeme, kirli ve kara servet edinme aldı yürüdü... Bu fenalıkları önlemek için çok güzel ve tesirli (etkili) kitaplar yayınlanmalıdır.

Ben bu satırları yazarken büyük hırsızlık ve talan devam ediyor, Türkiye soyuluyor. Evet ülkemiz günde 24 saat, ayda 30 gün, senede 365 gün soyulmaktadır. Böyle genel ve yaygın bir soygunun devleti, memleketi, halkı yere sereceğine dair bomba gibi kitaplar çıkartılmalıdır.

Kadın hakları ve hürriyetleri perdesi ardında kadın haysiyetleri ayaklar altına alınıyor.

Müslüman yığınlar dinini özünü, ruhunu bırakmışlar; şekille, teferruatla, binayla, kalıpla, cami klima ve hoparlörleriyle uğraşıyor.

Düşünebiliyor musunuz, bir yerde hayırseverler 100 milyon dolara büyük bir cami yaptırıyor. İnşaat bitiyor, Diyanet’e dilekçe gönderiyorlar ve bu mabede bir imam tayin edilmesini istiyorlar. Binaya 100 milyon dolar harcamayı biliyorlar ama mihraba geçecek kaliteli imam, minbere çıkacak kaliteli hatip, kürsüye oturacak kaliteli vaiz yetiştirmeyi düşünmüyorlar, bu konuda 100 dolar bile harcama yapmıyorlar.

Adam kendisini derviş, mutasavvıf sanıyor ve ha babam tarikat veya cemaat için çalışıyor. Böylelerini uyarmak için Müslümanların öncelikle hangi değerler için çalışmaları gerektiğini anlatan önemli bir kitap hazırlanıp yayınlanmalıdır. Derviş veya mutasavvıf tarikat veya cemaat için değil, şu saydığım şeyler için var gücüyle çalışmakla yükümlüdür: DİN, İMAN, KUR’ÂN, ŞERİAT, ÜMMET, İSLÂM AHLÂKI... Tarikat veya cemaat, bu altı ana değere hizmet etmek için bir vasıtadır, alettir.
Yazımda beş haslete (özelliğe, sıfata) sahip kitaplardan bahs etmiştim. Onlara çok muhtacız. Kitapçılıkta, ticaretten, paradan, kârdan önce hizmeti düşünen insanlarımız bu dediklerime kulak vermelidir.[/b]

1 yorum

Sorular - Mehmet Şevket Eygi

kardesim allah razi olsun cok güzel sorular sormussun ah onlara bir care olabilsek bir birimizi anlasak saygiyi sevgiyi kendi özümüze dönebilsek hepsi türkiyemizde olur hemde süper olur ama yaptirmiyorlar :evil:

ellerinize saglik :)

29.07.2007 - talib

Konular