Vur patlasın çal oynasın hayatlar.

İmanın saadetinden,kulluğun lezzetinden ,mahrum olan dünya perest ,nefis ve heva perest gafil insanlar DİYORLAR Kİ: Dünyaya bir kere gelinir... Gülün, eğlenin, bir yıldırım hızıyla geçen ömrünüzü eğlenerek kuralsız yasaksız geçirin... İman, ahiret, ibadet, helal, haram, ölüm gibi size sorumluluk getiren, zevkinizi kısıtlayan kavramları fazla düşünüp lezzetinizi bozmayın... Sınırsız özgür olun, canınız ne isterse onu yapın... Vur patlasın çal oynasın yaşayın..........!
Bizde böyle diyen bedbahtlara deriz ki, Sizlerin dolu dolu yaşanmalı dediğiniz bu hayat 1000 sene mesudane,mesrurane,memnuna rahat ve sürurlu yaşansa; hastalık, bela, musibet ayrılık, ölüm,insana uğramazsa, her insana bütün dünyanın saltanatı, ihtişamı, debdebesi verilse özel uçağı ile öğlen yemeğini Pariste, akşam yemeğini New yorkta yese,bütün uçaklar,yatlar,katlar,jetler,arabalar,kadınlar,erkekler,o insanların emrinde olsa yinede böyle yaşanacak bin senelik bir hayat cenabı hakkın müminlere vaat ettiği cennetin bir saatine bile denk gelmeyecektir. Bin sene mesudane yaşanacak hayat bir senelik cennet hayatına denk gelmiyorsa Böyle bir hayat dolu dolu yaşansa kaç para eder.sonunda bütün dost ve ahbaplarından ayrılık ve bütün sevdiği ve alakadar olduğu her şeyden onu koparacak ölüm olduktan sonra ne kıymeti var.

Sizlerin doya doya yaşanmalı dediğiniz bu hayatın yüzde doksanı bizim irademiz dışında gelişmekle beraber çok şey de bizim keyfimize tabi değildir.yaşamak için gerekli olan milyonlarca şartın büyük çoğunluğunun bizim irademiz dışında gelişmektedir.hayata dair çok şeylere müdahale bile edilemezken.örneğin uyku gelince ben uyumayacağım ,ben yaşlanmayacağım,hastalanmayacağım.acıkmayacağım.gözüm açıkken görmeyeceğim vb gibi insanın iradesi dışında cereyan eden olaylar gösterir ki insanın hayatını yaşaması gibi bir lüksü yoktur.hayatının yaşatılması gerçeği vardır.demek hayatın asıl sahibi biz değiliz ki yüzde doksanı bizim irademiz dışında cereyan ediyor.hayatımız yaşamıyoruz yaşatılıyoruz.ve hayata o kadar kısa ki her an her saniye her dakika insanın hayatının son bulması kaçınılmazdır.demek hayatın asıl gayesi dünya değildir.demek hayatın kısa olması ahiretin varlığından dolayıdır.ahiret olduğu için hayat bu kadar kısadır.hayat kısadır gerçeği hayatını doya doya yaşamak için değil kısa hayatla ebedi bir hayat kazanmak içindir

Hem sizlerin sınırsız ve kuralsız yaşamak lazım dediğiniz bu hayat topu topuna elli altmış senelik olmakla beraber insanın bütün arzu ve emellerini karşılamaktan uzak olan, bir lezzet mukabilinde binler tokat vuran böyle bir hayat için ebedi bir hayatı mahvetmeye vesile olacak haramlara ve günahlara ve isyanlara girmeye değer mi.Bin senelik mesut yaşanacak dünya hayatı bile değmiyorsa, sizlerin vaat ettiği üç kuruşluk elemli hastalıklı, firaklı ,acılı bir hayat nasıl değecek. Sizlerin müştak ve meftun olup her şeyinizi feda ettiğiniz bu dünya zinetleri Cenabı Hakkın inananlara hazırladığı cennetteki nimetlerin gölgelerinin gölgeleridir.buradaki zinet ve nimetler oradaki asıl nimetlere iştiyak vermek içindir.doya doya yemek için değildir.sadece tatmak ve aslını aramak içindir.

Hem ecelin emrine verilmiş hayat o kadar kısadır ki insanın hiçbir emeğine acımadan karga tulumba misali alıp götürür onu bu dünyadan. Yıllarca senelerce okuyarak kazandığı bir mesleği yaptırmadan, muhabbet edip sevdiği bir çok şeyi elde ettiği gün tattırmadan,nice emeklerle kazanılan malları ve mülkleri insana yedirmeden,yeni aldığı evinde oturmadan.yeni arabasını doya doya sürmeden,yeni doğan çocuğunu doya doya sevmeden,emeki olmanın tadını çıkarmadan, yaptıklarına hiçbir mana ve anlam yüklemeden ,geride kalanların gözyaşlarına,elemlerine feryatlarına, çığlıklarına aldırış etmeden alıp götürür pervasızca.acımasızca bazen ansızın ve habersizce .

Ölümün,ayrılığın dünyanın ve hayatın mahiyetini ve hakikatini ,ölümün öldürülmemesinin çaresizliğini,kabir kapısını kapatamaması acizliğini,ecel aslanının arkalarından kaldıramamanın vahşeti ve meyusuyetini,acz ve fakrın dehşetini yaşayan bu tür insanlar dost ve ahbaplarından ve sevdiği alakadar olduğu şeylerden ayrılık hançerlerini ruhunda kalbinde hissetmesi karşısında mutlak vahşetten ve elemden kurtulmak, için ya çaresizlik ve acizlik içerisinde allahın ve ahiretin varlığını arzularlar,ama Küfür ve iman arasında muhayyer kalmanın ve haramlara müptela olmanın esaretini yaşayan bu bedbaht insanlara “dünyaya yemek,içmek başıboş hayvanlar gibi yaşamaya değil kulluğa geldiniz Allaha kul olun, abd olun, şükür edip vazifenizi ifa edin” denildiği zaman cisme ve ruhlarına küçük bir zahmetin yanında büyük bir faidesi olan kulluğun tekalüfünden kaçmak için divanece “ ya Allah ve ahiret yoksa” diyerek küfrü mutlak ve küfrü meşkuk arasında kalmış bir insanın şaşkın halini temsil eden deve kuşunun kafasını kuma sokup güya avcıdan gizleniyormuş gibi bir ahmakane hareket içinde bulunması gülünçlüğü ve hezeyanının aynısını sergileyerek azrailin gelmesinin ve ölümün kaçınılmaz bir son olduğunu bile bile devekuşu misali gibi kafasını günah ve isyan kumundan çıkarmayarak Azrail beni görmüyor ,ölüm beni görmüyor ki diyerek kendilerini aldatırlar.

İşte şu temsildeki devekuşu gibi şaşkınlık, hayret ve gaflet içinde teslimiyetten tevekkülden yoksun olan böyle gafil insanlar iman zafiyeti, koyu gafletin yada inkarın tesiriyle her şeyde bazen devekuşu ikilemi yaşarlar., Nasıl ki Deve kuşuna yük taşı denince “ben kuşum”,uç denince “ben deveyim”.demesi gibi kah deve kah kuş sendromu yaşayan bedbaht insanlar da nefis ve şeytanın ilahi ve nebevi emirlerin,günah ile küfrün helal ile haramların arasında şaşkınlık içinde kalarak belli bir tarafa tam bir sadakatle metanetle emirle tutunup,bağlanamıyorlar,İlahi emirleri tam yerine getiremiyorlar ya eksiltiyorlar yada hiç yapmıyorlar,hem nefis ve şeytanı hem de Allah’ı memnun etmeye çalışıyorlar.,Allahın emir ve yasaklar içinde bocalıyorlar.bu bocalama ile kah isyanda kah günah kah küfür ve şirk çukurlarına doğru sukut ediyorlar, ya da en dehşetlisi inkar yolunu seçiyorlar aklın muhakeme ve mukayese rehberliğinde değil kör ve sağır hissiyatların önderliğinde karanlık dehlizlere ,gazabı ilahiye tarafına,ejderha gibi ağzını açmış kabre doğru gidiyorlar ellerinde isyan dolu sözler,küfür yüklü ameller,ve divanece ahmakane hezeyanlarla,vur patlasın çal oynasın havaları ile değil vahşeti mutlak ve korkunun ürpertisi ile , ölüm öldürememenin, kabri kapatamanın ,acziyle,kendisine medet edecek, hiç kimseyi bulamamanın fakrıyla.


Konular