psikoz hakkinda bilgi

cogu kisinin bilmedigi milyonlarca insanin farkinda olmadan gecirdigi bi hastalik gecirdim kroniklesme sansi dusuk sukur kisa sureli psikoz biraz bilgil endirmek istedim herkesi..6 ay boyunca denetim altimdayim amac ufakta olsa kroniklesme riskini dusurmek..ellerim kollarim baglanarak hastaneye goturuldum ....cagin hastaligiymis yueni ogrendim..hicbir zihinsel problemim kalmadi fakat belki hayat boyu kalacak normalda heyacanlarimi sevgimi herseyi dorukjta yasarken azalma hissi var suan bunu nasil asacagimi bilmiyorum duygularim olmadi icin namazi dahi biraktim ne sevinebiliyor nede uzulebiliyorum
Kısa süreli tepkisel psikoz veya daha yaygın ismiyle kısa reaktif psikoz, aşırı stresin tetiklediği, kısa dönemli psikoz için kullanılan bir psikiyatri terimidir. Durum genellikle iki hafta içinde çoğu kez aniden düzelir. Çoğunlukla tedavinin ana amacı hastanın bu kısa dönem içinde kendisine veya çevresine zarar vermesini önlemektir.




Psikoz, düşünce ve duyunun ağır oranda bozulduğu zihin durumunu tanımlamakta kullanılan genel bir psikiyatri terimidir. Psikotik epizod geçiren hastalar halüsinasyonlar görüp, delüzyonel inançlar taşıyabilir (grandiyöz veya paranoid delüzyonlar gibi), kişilik değişiklikleri ve düşünce bozukluğu gösterebilir. Bir psikotik epizod gerçek ile bağlatının kopması veya zarar görmesi ile karakterizedir denilebilir. Gençlerde daha sık görülen psikoz ağır bir zihinsel hastalığın belirtisi olabilirPsikoz sözcüğü ilk kez Ernst von Feuchtersleben tarafından 1845'te delilik ve maniye alternatif olarak kullanılmıştır. Sözcük Yunanca psyche ("zihin, ruh") ve -osis ("hastalıklı" veya "anormal durum")dan türemiştir[1]. Sözcük zihin bozuklukları olduğu düşünülen bozuklukları, sinir sistemindeki bir bozukluktan türediği düşünülen nevrozdan ayırmak için kullanılmıştı
Genel psikiyatride psikoz ağır akıl hastalığının semptomu olarak kabul edilir, fakat kendisi bir diyagnoz sayılmaz. Her ne kadar sadece belirli bir psikolojik veya fiziksel durumla arasında bağlantı olmasa da, özellikle şizofreni, bipolar bozukluk ve ağır klinik depresyon ile ilişkilendirilmiştir. Ayrıca psikotik duruma yol açabilecek, saptanabilir fiziksel patolojiler de vardır, beyin zedelenmesi veya diğer nörolojik bozukluklar, lupus ve alışkanlık oluşmuş uyuşturucu maddelerin kullanımının geri çekilmesi.

Psikoz terimi, bir kişinin davranışları sebebiyle suçlanamayacağını ortaya koyan ve hukuki bir terim olan delilik kavramından ayrıştırılmalıdır. Benzer bir şekilde, bir kişilik bozukluğu olan psikopatiden de farklıdır. Her ne kadar yaygın görüş ikisini aynı şekilde ele almakta ve psiko olarak kısaltmakta ise de, pskioz psikopatinin temel özellikleriyle benzerlik taşımaz; özellikle şiddet yönü psikoz da nadiren görülürken, gerçeklik duyusunun bozulması ve kaybolması da psikopatide nadiren görülür.

Psikoz ayrıca deliryum durumundan da ayrıştırılmalıdır, zira bir psikotik birey yüksek düzeyde entelektüel emek isteyen işleri bilinci açıkken yapabilir. Son olarak, zihinsel hastalıktan da ayrıştırılmalıdır. Psikoz diğer zihinsel hastalıkların bir semptomu olarak görülebilir. Fakat tanımsal bir kavram olarak kendi başına bir hastalık sayılır. Örneğin, şizofrenili kişiler psikoz içermeyen uzun dönemler geçirebilir ve bipolar bozukluğu ve depresyonu olan kişilerde de psikozsuz duygudurum semptomları olabilir. Tersi şekilde, kronik zihinsel hastalığı olmayan birisinde, yoğun stres veya bir advers ilaç tepkisi nedeniyle psikoz oluşabilir.

Psikoaktif maddelerin kullanımı sonrası gerçekleşen psikotik durumlar özellikle dozaşımı, kronik kullanım ve kullanmayı bırakma (geri çekilme) ile ilişkilendirilebilir. Belirli bileşikler diğerlerine oranla daha yüksek bir psikoza yol açma olasılığına sahiptirler ve bazı bireyler diğerlerine oranla daha hassas olabilirler. Belirli 'sokak' maddeleri, örneğin özellikle kokain, amfetamin, PCP ve halüsinojenler psikoz gelişimiyle ilişkilidir. Antikolinerjik ilaçlar (atropin, skopolamin, Datura stramonium) ve birçok antihistamin de bazı kişilerde psikoza yol açabilir.

Merkezi sinir sisteminde genel depresan etkileri olan maddeler kullanımları sırasında psikoza neden olmamaya eğilimlidirler ve aslında bazı insanlarda semptomların etkilerini azaltabilirler. Fakat bu tip maddelerin kullanımına son verilmesi (geri çekinilmesi) özellikle tehlikeli olabilir, psikoz veya deliryuma neden olabilir.

Psikolojik stresin de psikotik durumlarda payı olduğu ve bunları tetiklediği bilinmektedir. Hem yaşam boyunca olmuş çeşitli travmatik olayları barındıran bir geçmişin hem de yeni karşılaşılmış olan stresli bir olayın psikozun gelişiminde payı olduğu bilinmektedir. Stresin tetiklediği kısa-dönemli psikoz kısa süreli tepkisel psikoz (veya kısa reaktif psikoz) olarak anılır.

Uykusuzluk psikozla ilişkilendirilmiş olmakla birlikte, çoğunluk için büyük bir risk faktörü olduğuna dair fazla kanıt yoktur. Bazı kişiler hipnogojik veya hipnopompik halüsinasyonlar geçirse de bunlar normal uyku fenomenleri olup psikozun belirtilerinden sayılmaz.

1960'lar ve 1970'lerde psikoz karşı kültür eleştirmenlerinin ilgi odağı olmuştur. Bunlar psikozun illa ki bir hastalık olması gerekmediğini belki gerçeklik inşa etmenin sadece farklı bir yolu olabileceğini öne sürmüşlerdir. Örneğin, R. D. Laing psikozun, benzeri görüşlerin hoş karşılanmayacağı bir durumda yaşayan kişilerin kaygılarını sembolik bir şekilde ifadesi olarak görmüştür. Ayrıca psikozun iyileştirici (şifa) ve ruhani yönleri olan transandantal bir deneyim olduğunu iddia etmiştir.

Bununla birlikte, genel olarak, psikozun teşhis ve bilimsel incelenmesindeki gelişmeler biyoloji, bilişsel psikoloji ve nöropsikoloji temelli teorilerin kabul edilmesine yol açmıştır. 1990'lardan beri, ABD ve Avrupa'da sadece bir iki saygın pratisyen psikoza bu bilimsel çerçevedeki kaynaklar dışında yaklaşmıştır.

Antipsikotik ilaçlar psikozun tedavisinde kullanılmaktadır ve potansiyel olarak semptomları nispeten hızlı bir şekilde azaltabilir veya yok edebilirler. Bugün birçok klinik standart organizasyonları tarafından bilişsel davranışsal terapi psikoz için etkili bir psikolojik tedavi olarak önerilmektedir.


Belirtiler ve psikotik deneyimler [değiştir]
Belirtiler [değiştir]Psikoz belirtileri şöyle sıralanabilir:

Düşünce bozukluğu - düşüncelerin belirli bir düzene oturtulamaması, karmaşık bir hale gelmesi bunun sonucu olarak konuşmada bozukluklar, dikkat toplamada sorunlar vb.
Duygudurumda değişkenlik - belirli sebepler olmaksızın kişinin duygudurumunda değişiklikler olabilir, değişkenlik görülebilir. Örneğin herhangi bir neden olmaksızın kişi çok üzülebileceği gibi yine bir neden yokken çok coşkulu olabilir.
Delüzyonel inançlar - kişinin gerçekdışı düşünce ve inançlara sahip olması. Bu inançlar çok güçlü ve ısrarcı olabilir.
Halüsinasyonlar - kişiler gerçekte var olmayan şeyleri görme, koklama, duyma veya koklama gibi duyu bozuklukları görülebilir.
Kişilik değişikliği - kişinin kişiliğinde ve davranışlarında büyük değişiklikler olması.
Belirtiler bireyden bireye büyük oranda farklılık gösterir. Ayrıca bazı bireyler psikoza diğerlerinen daha yatkındırlar. Ayrıca psikozun tipine ve arkaplanda yatan zihinsel hastalığa göre belirtiler ve yoğunlukları değişebilir. Örneğin duygudurum değişkenliği bipolar bozukluğun belirtisi olarak psikoz geçiren bir kişide daha yoğunken, halüsinasyonlar şizofreninin belirtisi olarak psikoz geçiren bir kişide daha yoğun olabilir.


Psikotik deneyimler [değiştir]Bir psikotik epizod kişinin duygudurumuna ve zihinsel hastalığına göre değişir; örneğin bir depresyon arkaplanındaki kişinin yaşadığı psikotik epizod ile mani arkaplanındaki bir kişinin yaşadığı psikotik epizod arasında fark olabilir.

Her ne kadar sıkıntılı ve güç bir durum da olsa, psikoz deneyimlerinde faydalı yönler bulan ve bu deneyimleri kişisel gelişimleri için kullanan kişiler de olmuştur.


Halüsinasyonlar [değiştir]Halüsinasyon "hakiki bir etki olmadan duyu organlarının tenbih almış gibi çalışması" olarak tanımlanabilir. Halüsinasyonlar beş duyunun her birinde oluşabileceği gibi herhangi bir şekli de alabilir; yani basit duyumsamalardan (örneğin ışık, renkler, tatlar veya kokular) gerçekte var olmayan hayvan ve insanlarla iletişim, belirli sesler duymak gibi daha anlamlı ve kompleks deneyimlere kadar uzanabilir.

Ses halüsinasyonları, özellikle de seslerin duyulması deneyimi psikozun önde gelen ve yaygın özelliklerindendir. Varsanılan sesler kişi hakkında veya kişiyle konuşabilir ve birden çok konuşma birden çok ses duyulabilir. Ses halüsinasyonları özellikle de kişiye emredici, küçültücü veya meşgul edici olduklarında sıkıntılı olurlar.


Delüzyonlar ve paranoya [değiştir]Psikoz delüzyonel veya paranoid inançlar içerebilir. Karl Jaspers psikotik delüzyonları birincil ve ikincil tiplere sınıflandırır. Birincil delüzyonlar belirli, anlaşılabilir nedenleri olmaksızın tanımlanırken ikincil delüzyonlar kişinin arkaplanı ve güncel durumuyla bağlantılı olarak anlaşılabilir.


Düşünce bozukluğu [değiştir]Formal düşünce bozukluğu bilinçli düşüncede oluşan bir bozukluk olarak tanımlanabilir ve büyük ölçüde konuşma ve yazıdaki etkilerine göre sınıflandırılır. Etkilenmiş kişilerde baskılı konuşma (hızlı ve duraksız konuşma), düzensiz veya uçuşan fikirler (cümlenin ortasında veya uygunsuzca konunun değişmesi), düşüncenin engellenmesi, kafiye veya cinas görülebilir.


Anlayış yetersizliği [değiştir]Psikozun önemli özelliklerinden biri de kişinin davranış veya deneyimlerinin garip, yabancı veya doğaüstü halinin kişi tarafından anlaşılamamasıdır. Akut psikoz durumunda dahi, kişiler halüsinasyonlarının ve imkansız delüzyonlarının herhangi bir şekilde gerçekdışı olabileceğini düşünemezler, anlayamazlar. Yine de bu mutlak değildir; iç görü/anlayış bireyler arasında ve psikotik epizodun süreci boyunca değişiklik gösterebilir.


1 yorum

ellerine sağlık çok

ellerine sağlık çok güzel anlatmışın aynı hastalığı ben 10aydır çekiyorum dini konuları önemsememe durumu geliyor bundan kurtulamiyom bir türlü ilaçlı tedavi de kullanıyorum ama tamamen kurtulamiyorum bu hastalıktan tamamen nasıl kurtulabilirim bu hastalıktan her şeye kuşkuyla bakmıyorum

17.09.2008 - yasssar

Konular