“Hayanın Onda Dokuzu Kadındadır”

Allah kainatta yarattığı her varlığa hikmeti gereği yaratılışlarına uygun vazifeler yüklemiştir. Elbetteki Allah en şerefli bir varlık olan insanı da başı boş bırakmamış ve onlara da yaratılışlarına uygun görevler yüklemiştir. Allah erkek ile kadın arasındaki farklılığa binaen de kendi iç ve dış yapılarıyla uyumlu, önemli sorumluluklar vermiştir.

İşte kadın, bu yüklenilen vazifeler ve sorumluluklar dairesi içinde kilit noktayı teşkil etmektedir.Bundan dolayı-
dır ki toplumda kadının yeri ve değeri yüklendiği vazifeler sebebiyle çok büyük bir önem arz etmektedir.Kuran toplumların huzur ve selametleri için bu ehemmiyetli vazifeyi konumundan dolayı kadına yüklemiştir. Çünkü Kadın Allah katında şerefli bir varlıktır. Mesela Allah yüce kitabında H.z Meryem’i,Firavun’un karısı Asiye’yi,H.z Musa’nın annesini ,H.z Şuayb’ın kızlarını ,H.z Aişe’yi ve H.z Fatıma gibi bazı kadınları ya ismen veya işareten,teslimiyet, ibadet,iffet ve hayalarından dolayı onlardan övgüyle bahsetmiştir. Bütün mümine hanımlar da onlar gibi yaşayarak bu ayetlerin kapsamına girebilirler.

Toplumları huzura ve saadete ulaştıran yegâne kaynak elbette imandır. Allah’a hakkıyla inanan toplumlarda o toplumu yıkacak ve felaketlere sürükleyecek anarşi, zulüm, kavga, fuhuş ve bunun gibi birçok çirkinlikler hayat bulamaz. Çünkü mümin her an Allah tarafından görüldüğünü bilmenin şuuruyla zulme ve anarşiye taraftar olamaz. Müminin Allah’ın kitabından aldığı ve öğrendiği bu genel davranış biçimine “ahlak” denir.

Zira “PEYGAMBERİN AHLAKI NEYDİ DİYE SORULDUĞUNDA ONUN AHLAKI KURAN’DI” denilmiştir. Ahlakı oluşturan temel hususların içinde en önemlisi ‘Hayâ’dır. Hayâ; "edeb, mahcubiyet, utanmak; ar ve namus; nefsin çirkin şeylerden sıkılması ve bunun için kötü şeyleri terk etmesi demektir. Hoş ve güzel olmayan bir olayın ortaya çıkmasından kalpte meydana gelen bir incelik ve ızdırabtır. Rasulullah bir hadisinde şöyle buyurarak, iman ile hayanın ilişkisini ortaya koymuştur: "HAYA, İMANIN NİZAMIDIR. BİR ŞEYİN NİZAMI BOZULUNCA PARÇALARI DARMADAĞIN OLUR HER DİNİN BİR AHLÂKI VARDIR, İSLÂM'IN AHLÂKI DA HAYA'DIR" (İBN MÂCE, ZÜHD, 17). Demek haya imanı, iman da toplumları muhafaza eder.Bunlar birbirlerinden ayrılmaz bir bütündür.

Peki “Kadın,toplumların huzur ve saadetlerini muhafaza etme meselesinin neresindedir?”diye soracak olursanız biz “ Başındadır hatta en başındadır” deriz. Allah Resul’ü insanlığın sosyal yapısını mükemmel bir şekilde analiz ederek “HAYANIN ONDA DOKUZU KADINDADIR” demiştir. Allah Resul’ü toplumları parçalanmaktan kurtaracak “Hayayı”, ve onu muhafaza etmeyi ve onu her daim canlı tutup koruma vazifesini kadına vermiştir. Şerefli vazifeler ancak şerefli olanlara verilir. Dikkat edilirse dinimiz bu vazife taksiminin yüzde doksan dokuzluk gibi tamamına yakın bir kısmını kadına yüklemiştir. Kuran “İŞİ EHLİNE VERİNİZ” demiştir. Bütün sosyologların ders ve örnek alması gereken Allah Resul’ü de tüm zamanlara hitap eden nazarıyla işi ehline vermiştir.

Biz bu meseleyi, “kadının küçük bir dairesi olan aile içindeki konumu” ve “kadının toplum içindeki konumu” olarak iki başlık etrafında inceleyebiliriz.

Evet birinci meseleyi inceleyelim. Toplumda ki her bir şahıs ilk manevi eğitimini anne karnında almaya başlar. Çünkü annenin hamileliği sırasında yediği ve içtiği şeyler,yaptığı ibadetler çocuk üzerinde son derece etkilidir. Sonra anne kucağı,onun şahsiyetinin ve kişiliğinin oluşmaya başladığı diğer bir eğitim yeri olur.(hadis) Erkeği de kadını da yetiştirip toplumun birer temel taşı haline getiren annedir. Annelerin insanlığın selameti için kullandığı harç “Haya”dır.Bu harç çok sağlam olmalı ki İslam kalesini tahrip edecek iffetsizlik,ahlaksızlık gibi dış etkenlerden korusun.Harç bozuk olursa kerpiçler ve tuğlalar dağılır İslam kalesi paramparça olur. Demek oluyor ki toplum annenin elinde şekilleniyor. Bu harcı karan, yoğuran, sevgisiyle, şefkatiyle, iffetiyle ve hayasıyla annedir. İşte anne haya ile dolu küçücük kucağında, büsbüyük bir ülkeyi yetiştiriyor. Demek ki insanlığın kaderi annelerin yani kadınların ellerindedir. Bu eller kirli olursa yetişen şahısların elleri de kanlı olur. Kadın bu çok önemli vazifeyi şerefle taşımalıdır. Büyük bir gayret ve çaba göstererek görevini hakkıyla yerine getirmelidir. Kadınlar sinelerinde ki hayayı şerefle taşıyarak onu zedelemeden diğer nesillere genetik bir şifre gibi aktarmaları lazımdır. İslam, el üstünde tuttuğu kadını bu vazifesinde yalnız ve başı boş bırakmayarak ona yol gösterir. Evet demek tohumlar kadınların iffet ve hayasıyla sulanırsa neticesinde cennet meyveleri yetişir. Eğer başıboş ve İslam dışı hareketlerle tohumlar yetiştirilmeye çalışılırsa elbette neticesinde cehennem zakkumları yetişir. “Bir gün büyük bir zatın hanımı hamilelik döneminde bir iş için komşusuna uğrar. Ev sahibi kadın,bir an için dışarıya çıkar.Misafir kadının gözü o sırada masadaki meyvelere ilişir.Canı çok çektiği ve istemekten de utandığı için masadaki meyvelerden birisine iğne batırarak onun suyunu emer. Sonra aradan yıllar geçer çocuk doğup büyür. Ve mahallede elinde bir çuvaldızla ahalinin torbalarını delecek yaşa gelir. Bundan rahatsızlık duyan halk, çocuğu babasına şikayet eder. Arif bir zat olan babası bu işi düşünür, taşınır ve nerede hata yaptıklarını araştırmaya başlar sonra gelip hanımına meseleyi anlatır onun da düşünmesini ister kadın da mahcup bir şekilde yaptığı hatayı kocasına anlatır. O zat “Hanım hanım, koş çabuk. Çocuğun elindeki çuvaldız, kılıç olup ahalinin başını uçurmadan o komşudan helallik dile” demiş. Bunun içindir ki İslam’ın büyük kahramanlarını yetiştiren anneler çocuklarına haram yedirmeyip,abdestsiz emzirmemeye de dikkat etmişlerdir.
Şimdi ikinci meseleye bakalım. Allah kadına da erkeğe de imtihan gereği şehvet duygusunu yerleştirmiştir.Bu duygunun giderilmesi için de helal olan nikah kapısını açmıştır. Şeytan müminleri bu kapıdan uzak tutmak için onları aldatacak en büyük tuzağını kullanır. Bu tuzak da kadındır. Allah resulü “KADIN ŞEYTANIN BİR TUZAĞIDIR” buyurmuşlardır. Başka bir hadislerinde de “ERKEKLERE KENDİMDEN SONRA KADINLARDAN DAHA ZARARLI BİR FİTNE BIRAKMADIM." (BUHARÎ, NİKÂH 17; MÜSLİM, ZİKR 97,) buyurmuştur.Bu hadislerde kadın küçük düşürülüp aşağılanmıyor. Aksine çok önemli bir vazife ile yüklenmiş olan kadının, toplumsal değerine işaret ediliyor. Kadın toplumu bozan bir varlık değil tam aksine toplumu ıslah etme gibi şerefli bir vazifeyi omuzunda taşıyan bir varlıktır. Sadece vazifesinin laubaliliğe gelmeyeceğini anlatmak için kadın, sürekli uyarılmıştır. Erkeklere de böyle önemli bir görevi yüklenen kadınlara sataşmamaları ve vazifelerinde onlara yardımcı olmaları söylenmiştir. Ayeti kerimede “ EY PEYGAMBER HANIMLARI!.. EĞER ALLAH’TAN KORKUYORSANIZ (YABANCI ERKEKLERE KARŞI) ÇEKİCİ BİR EDA İLE KONUŞMAYIN. SONRA KALBİNDE HASTALIK BULUNAN KİMSE ÜMİDE KAPILIR. (BİR ŞEY SÖYLEYECEĞİNİZDE CİDDİYETLE)GÜZEL BİR SÖZ SÖYLEYİN. EVLERİNİZDE OTURUN. ESKİ CAHİLİYE ADETİNDE OLDUĞU GİBİ AÇILIP SAÇILMAYIN.(AHZAB 32-33)
“RESULÜM! MÜMİN ERKEKLERE SÖYLE! GÖZLERİNİ HARAMA DİKMESİNLER VE IRZLARINI DA KORUSUNLAR.” (NUR 30)

Şeytan, kadının taşıdığı bu çok büyük ve önemli emaneti ele geçirip onunla neler yapabileceğini bildiğinden dolayı bunu bir tuzak olarak kullanmaktan asla vazgeçmez. Kadındaki haya, demir yığınlarının içinde çok değerli olan bir mücevhere benzer ve şeytan her dem onu çalmak için büyük gayret gösterir.Kadın, şeytanın toplumları aldatmak için kullanacağı bir tuzak olmamalıdır. Şeytana yem olmamalıdır. Kadın bu konuda şeytandan Allah’a sığınarak hayasını korumalıdır.Çünkü düşman, bir orduyu dağıtmak istese önce oranın en önemli birliklerini dağıtıp can damarını koparmaya çalışır veya o ordunun en önemli kişilerini parayla,rüşvetle el geçirmeye çalışır. Küçük bir askerin hatası en fazla kendi canına mal olur. Ama komutanın veya vezirlerin hataları bir ordunun yok olmasına neden olur. Onun için de şeytan, Müslüman toplumu mağlup etmek için o toplumun en çok aldanabileceği şehvet tuzağını ustalıkla kullanır. Şeytanın, kurbanlarını bu tuzağa düşürmek için kullandığı en etkili ağ veya ip, kadındır. Erkeklerdeki şehvet duygusunu harekete geçirecek en tesirli araç kadındır. Bunu iyi bilen şeytan, kadınları bir ağ gibi kullanarak erkekleri yakalamaya çalışır. Toplumun can damarı olan hayayı koparmaya başlar. Aileler dağılır karı koca, baba kız arasında güven sarsılır,gayrı meşru çocuklar çoğalır ve bir ülke yok olmanın eşiğine gelir. Bu tahribatta yine zararı en çok kadınlar çeker. Olan yine kadınlara olur. İşte kadın şeytanın oyununa gelmemeli ve onun maşası olmamalıdır.

Merhametli Peygamberimizin on dört asır öncesinden söylediği ve kendilerinin menfaatine olan uyarılarına kulak vermelidirler, yoksa kendileriyle beraber toplumu da felakete sürüklerler. Tıpkı süratle giden bir arabanın şoförü , dışarıdaki eğlenceleri izlemeye heves edip şoförlük vazifesini unutursa, elbette son derece vahim bir netice meydana gelir.Allah muhafaza kimse de kurtulamayabilir. Ve ya çok riskli bir yerde nöbet tutan bir askerin görevini ciddiye almaması neticesinde, büyük felaketlerin yaşanacağı gibi. Ayeti kerimede “MÜMİN KADINLARA DA SÖYLE! GÖZLERİNİ SAKINSINLAR VE IRZLARINI KORUSUNLAR. ZİNETLERİNİ TEŞHİR ETMESİNLER. BAŞÖRTÜLERİNİ YAKALARININ ÜZERİNE KADAR ÖRTSÜNLER… GİZLEMEKTE OLDUKLARI ZİNETLERİ ANLAŞILSIN DİYE AYAKLARINI YERE VURMASINLAR. (DİKKATLERİ ÜZERİNE ÇEKECEK TARZDA KIRITA KIRITA YÜRÜMESİNLER.) EY MÜMİNLER! HEP BİRDEN ALLAH’A TEVBE EDİNİZ Kİ KURTULUŞA ERESİNİZ.”(NUR 31) Şeytan kadına kendisini başka erkeklere güzel göstermesini ister ta ki herkes ona baksın. Üzerindeki izzet ve şeref örtüsü olan hayasını atmasını ister. Böylelikle kadın bu ulvi vazifesini ihlal eder. Şeytanın kendisini kullanmasına farkında olmadan izin verir. Kadın ister kötü niyetli olsun ister iyi niyetli sonuçta onun davranışlarını değerlendirip zihninde canlandıran erkeklerdir. Her ne kadar bir kadının niyeti çok temiz de olsa sonuçta giyimine, yürüyüşüne ve konuşmasına dikkat etmezse erkeklerin hayvani nazarları altında her tehlikeye açık, savunmasız bir ceylan gibi olurlar. Kendisine zarar gelmesini istemez ama zarar gelmemesi içinde gayret göstermez. Aklında hiç kötülük olmayan bir erkek kadınların yanlış bir hareketinden dolayı nefisinin telkinatlarına yenik düşüp vicdanın sesine kulak vermeyerek kadınlara zarar verecek bir yanlış yapabilir. Tıpkı ıslanmayı sevmeyen ama yağmurda şemsiyesiz gezen kişiye benzerler. Niyetleri nice saf ve temiz kadınlar vardır ki farkında olmadan şeytanın birer oyuncağı olup hem kendilerini hem de erkekleri dönüşü olmayacak bir uçurumun kenarına götürürler. Çok büyük bir peygamber olan Yusuf (a.s)’ın maruz kaldığı tehlike unutulmamalıdır. O büyük peygamber bile “HALBU Kİ BEN NEFSİMİ TEMİZE ÇIKARMIYORUM. MUHAKKAK Kİ NEFİS,DAİMA KÖTÜLÜĞÜ EMREDİCİDİR,ANCAK RABBİMİN MERHAMET ETTİĞİ DURUMLAR HARİÇ”(YUSUF 53) demiştir. Her insanın içinde meleki ve hayvani, duygular vardır. Bazen bu meleki ve hayvani duyguları harekete geçirecek etkenler çevrede fazlasıyla bulunur. Mesela hayvani duygular, hayasızlığın olduğu yerlerde vicdanın ve aklın kontrolünden çıkıp başıboş bir harekete yönelebilir. İnsan bir an için bu nefsani duygularının esiri olarak yanlış işler yapabilir. Onun için insan, kendisinin hayvani duygularını harekete geçirip onu harama sevk edecek durumlardan uzak durması gerekiyor. Bu görev de fazlasıyla kadına düşüyor. Yani kadın tahrik edici konumda değil, ortaya çıkabilecek tahrikleri önlemek konumundadır. Bundan dolayı kadın hayasını büyük bir titizlikle korumalı. Haya zırhını çıkarıp savunmasız kalmamalı ve düşmanın iştihasını kabartmamalıdır. Düşman bir hayasızlık ve iffetsizlik his ettiğinde hiç affetmeden saldırıya geçer. İşte Allah resulü “HAYA GÜZELDİR, FAKAT KADINDA DAHA GÜZELDİR” DEMİŞTİR (DEYLEMİ). Allah resulü kadınları muhafaza etmek istiyor ve onların erkeklerin birer oyuncağı olup sonra değersiz bir mal gibi bir tarafa atılmalarını istemiyor. Buna karşı şeytan da zavallı masum kadınları aldatarak, onları erkeklerin hayvani ve vahşi heveslerinin pençesine atıyor. Haya Allah’ın merhametinden dolayı kadına verdiği büyük bir nimetidir. Haya, kadına zarar verecek çirkin düşüncelerin meydana gelmesini engeller. Haya, kadının iffetini, onurunu,şahsiyetini muhafaza edecek çok sağlam bir kalkan olur. Kadın, hayasıyla izzet ve şeref bulur. Sözümüzü merhamet timsali Peygamberimizin hadisiyle bitirelim “BİR KADIN, BEŞ VAKİT NAMAZINI KILAR, NAMUSUNU KORUR, KOCASI İLE İYİ GEÇİNİRSE, DİLEDİĞİ KAPIDAN CENNETE GİRER. (İ. HİBBAN)


1 yorum

Re: “Hayanın Onda Dokuzu Kadındadır”

bu yazıda yazan uyarılar bugün kimin umurundaki????kimsenin buna uyduğunu görmüyorum.bütün kadınlar,güzelliğini kullanıp,erkeği punduna düşürme derdinde.

(Çünkü Kadın Allah katında şerefli bir varlıktır. )Allah allah,ben kadın değilim o zaman.yani,değer gördüğüme,saygı duyulduğuma hiç şahit olmuyorum...

lafa geldimi,evlendikleri adamı,"3 yıl peşimden koştu...,yüz vermedim,senelerce beni bekledi"diye anlatıp hava atarlar...halbuki,o erkeği zorla nikah masasına oturtmuşlardır.şöyle ki;sitedeki,"GÖMLEK YIRTAN KADINLAR"yazısını bi okuyun.nasıl ki züleyha,Yusuf (a.s)'ın gömleğini arkadan yırttıysa,o kadınlarda itiraf etmeselerde(hatta tam tersi,erkeğinin peşinden koştuğunu söyleselerde),zorla erkeği evlenmeye mecbur bırakmışlardır.adam naapsın,karşısında istediği,beğendiği gibi bi hatunu,sere serpe açık görüyor,gayri meşru ilişki teklif edemez,son çare "evlilik"

01.11.2012 - yusuf a.s

Konular