Damat Efendi

Mecmau'l-Enhür sahibi Muhammed b. Süleyman, “Damat Efendi” lakabıyla meşhur olmuştur. Çünkü, bu iffet âbidesi, talebelik döneminde bir gece yarısı, mum ışığı altında ders çalışmaktadır. İlmî mütâlaalara daldığı bir esnada kapısı çalınır. O vakitte birinin gelmesinin hasıl ettiği hayret ve misafirin kimliği hakkındaki merakla hemen kapıyı açar. Karşısında genç ve güzel bir kızcağız durmaktadır. Misafir, yolunu kaybettiğini ve etrafta başka bir ışık göremediği için onun kapısını çalmaya mecbur kaldığını söyler.

Genç talebe, misafirini geri çeviremez, onu gece karanlığına ve sokağın soğuğuna terkedemez, çaresizce kızı içeri alır. Ona oturup dinlenebileceği bir köşe gösterdikten sonra da sabaha kadar dersine çalışmaya devam eder. Utangaç ve gizli-saklı nazarlarla onu seyreden kızcağız, bu iffetli talebenin bir haline taaccüb eder; genç, arada bir parmağını önünde yanan mumun alevine tutmakta ve bir müddet öylece bekledikten sonra geri çekmektedir. Bir defa ile de yetinmemekte ve bunu ara ara sürekli tekrarlamaktadır. Bu hal üzere sabah olur.

Gün ışıdıktan sonra genç kız oradan ayrılıp evine döner. Halkın yardımıyla yolunu bularak ulaştığı ev, Osmanlı vezirlerinden birinin sarayıdır; bu genç kız da, o vezirin kerimesidir. Saray halkı, ona geceyi nerede ve nasıl geçirdiğini merakla sorarlar; zira, bütün gece onu aramış ama bir türlü bulamamışlardır. Genç kız başından geçenleri, gördüklerini ve hususiyle de kendisini misafir eden talebenin tuhaf halini bir bir anlatır. Vezir, kızına yardım eden o genci sarayına davet eder ve niçin sabaha kadar elini yanan mumun üzerinde tuttuğunu ve elinin yanmasına sebep olduğunu sorar. Yusuf yüzlü genç, “Yolunu kaybettiği için kapımı çalan bir misafiri dışarıda bırakamazdım; bu sebeple onu kulübeme aldım. Nefsimin desiselerine karşı koyabilmek için de, elimi ara sıra mumun bana Cehennemi hatırlatan alevi üzerine koydum. Şeytan beni kandırmaya yeltendiğinde, parmağımı ateşe tutarak, nefsime cehennem azabını hatırlattım ve böylece yanlış bir şey yapmaktan kurtuldum.”

Evet, hayırlı genç, bu iffet ve ismet şuuruyla ve ahirete kilitlenen gönlüyle o vezirin çok hoşuna giden ve teklifi kabul ederek o kızcağızla evlendikten sonra da “Damat Efendi” olarak anılagelen Muhammed b. Süleyman gibi, bu dünyanın cazibedar güzellikleri karşısında bakışı bulanmayan, gözü kaymayan, veraların verasını ebedî saadet diyarı sayan ve hep ona ulaşmayı düşünerek yaşayan insandır.


1 yorum

haya imandandır

evet maalesef ben dahil olmak üzre nefsimizin pençesinde çırpınıyoruz çarşıda gezmek ateşden gömlek giymek kadar zor nefsin eline düştünmü kardeş bacı akraba dinlemiyor ben nefsime her zaman soruyorum bu kötü amellerin karşılık ne yaptın cezamızın noktası nasıl son bulacak ben çocukluğumdan beri dar pantolon giyemiyorum ve aldığım bir pantolan dar olduğu zaman giyemediğim gibisanki herkez bana bakıyor gibi geliyor maalesef hanım kardeşlerimizin çoğu utanmayı bir kenara atmış ilgi çeksin diye cahiliye adedleri ve avrupa özentili dar elbiseler giyiyorlar ayet ve hadislere baksalar nasıl lanetlendiklerine ve neye benzetildiklerine o zaman içlerine sindire bileceklermi zaten okuyupda yapmayanların allahın rahmet ve mağfiretinden nasiplari kesilmiş demektir ey allahım benim nefsimi başka kullarıyın nefislerinin üzerinden bir an olsun imtihan etme ben nefsime güvenmiyorum şüphesiz rahmet ve mağfiret sahibi sensin derken kulluk haklarınıza dikkat ederseniz şeytanın bir bacağınıda siz kırmış olursunuz

09.01.2009 - zekai

Konular