Şevk (Hacca İştiyak)

Şevk, Beyt'in, Allah'ın Beyti olduğunu bildikten, dünyevî padişahların huzurlarının benzeri olarak kurulduğunu ve oraya kavuşmak isteyenin Allah'a kavuşmak istediğini, Allah'ın ziyaretinde bulunduğunu ve dünyada beyti ziyaret edenin, ziyaretinin zâyi olmayacağını bildikten sonra insanın hacca karşı iştiyâkı artar ve şevki kabarır. Evet, dünyada ziyaret eden âhirette kendisine va'dedilen hedefe mutlaka varacaktır. O hedef de, Dâr'ul-Karâr olan âhirette Allah Teâlâ'nın cemâline bakmaktır. Çünkü dünyada fânî ve yetersiz olan gözler Cemâl-i İlâhi'nın bakışından gelen nûru kabul etmeye müsait değildir ve buna güç yetiremezler. O gözler kusurlu olduğu için, o nûr ile sürmelenmeye kabiliyet kazanmış değildir. O gözler, âhirette bâkî olacağı için eksiklik ve fânilik sebeplerinden uzaklaştırılır, o zaman Allah'ın cemâlini görüp temaşa etmeye müsait bir vaziyete gelmiş olur. Fakat, bu kusurlu göz, Kâbe'yi istemek ve ona bakmak sayesinde Allah Teâlâ'nın va'd-i ilâhîsinin gereğince âhirette Kâbe'nin rabbî olan Allah Teâlâ'nın cemâline ve mülakatına hak kazanır. Bu bakımdan Allah Teâlâ'nın âhiretteki mülâkatı, insanoğlunu bu mülâkatın dünyadaki sebeplerine teşvik eder. Bununla beraber âşık, mâşukun uzaktan veya yakından ilgisi bulunan herşeye müştaktır. Kâbe ise, Allah Teâlâ'ya izafe edilmiş (Allah'ın Beyti) tir. Bu bakımdan sadece bu izafet için olsa bile, Allah'ın âşığı Kâbe'ye müştak olmalıdır. Halbuki Kâbe'ye varan kimse için Allah Teâlâ büyük sevapları da va'detmiştir.

Azm
Kişi azminin sayesinde aile efradından ve vatanından ayrılmayı kasteder. Şehvet ve lezzetlerden uzaklaşır, Allah'ın beytini ziyaret etmeye yönelir. O halde böyle yapan bir insan Beyt'in kıymetini ve Beyt'in sahibi olan Allah Teâlâ'nın yüceliğini nefsinde çok yüksek bilmelidir ve yine bilmelidir ki, Kâbe'ye gitmek azmiyle, şânı yüce, fakat dört taraftan tehlikelerle sarılmış bir şeye azmediyor. Çünkü büyük hedeflere yönelen o nisbette büyük tehlikeleri de göze almış olmalıdır. Kişi bu azmini riya ve gösterişten uzak tutacak sadece Allah için göstermelidir. Kesinlikle bilinmelidir ki, kastında ve amelinde ancak hâlis olanı kabul olunur ve yine bilmelidir ki, padişahın beytine ve haremine gayesi orası değil de başka şey olarak giden bir kimsenin hareketinden daha çirkin bir hareket yoktur. Bu bakımdan nefsiyle beraber azmini de düzeltmelidir. Azmin düzeltilmesi ise, ancak ihlâs ile olur. İhlâs ise, ancak riya ve gösterişten uzak olmakla mümkündür. O halde kişi zevali yakın ve geçici olan dünyaya, ebedî ve daha hayırlı olan âhiretini fedâ etmekten sakınmalıdır.