SULH YAPMADA ÖLÇÜ

Müslümanların birbirleri ile sulh ve selamet içinde yaşamaları en hayırlı ve medenî bir hayat tarzıdır. Buna rağmen bazı insanlar arasında geçim ahenginin bozulduğu ve münakaşa çıktığı olmakta ve aralarındaki düşmanlığı kaldırabilmek için sulh yoluna teşvik zarureti doğmaktadır. Peygamber (s.a.v.)'de Hudeybiye'de bu yolu tercih etmiş ve müşriklerle musâlâhada bulunmuştur. Çünkü "Sulh daha hayırlıdır"(1).

Yapılacak sulh, İslâm dininin düşmanları ile müslümanlar arasında olacak ise önce iki tarafın "Ateşkes"i temin etmesi, ondan sonra barış masasına oturması gerekir. İki tarafın arasında muharebe ve çekişme devam ederken sulhu gerçekleştirmek güçtür. Zira harbin devam etmesi öfkeleri tahrik eder. Sulhun temini, asâbın teskin edilmesiyle mümkün olur.

Musalâha müslümanlar arasında yapılacak ise, "Birbirinizle çekişmeyin" (2) emr-i ilâhisine uyarak, münakaşaya derhal son vermeleri, daha sonra Kur'ân-ı Kerim'in hakemliğinde anlaşma yoluna gitmeleri icap eder. Müslümanlar arasında sulh yapmak caizdir. Ancak helâli haram, veya haramı helâl kılmak için sulh câiz değildir (3).

Halkın arasındaki düşmanlıkların kalkması ve sulhun temini, çok kere, elçiye ihtiyaç gösterir. Bu hususta üzerine vazife düşen kimseler, çok hayırlı ve o nisbette zor olan bu işi üslenmekten çekinmemelidirler. Çünkü zamanın uzaması sulhu çıkmaza sokar. İşin bu noktaya varmasının vehâmetinden dolayı, bir âyet-i kerimede "Eğer mü'minlerden iki tâife birbiriyle dövüşürlerse aralarını (bulup) ıslah edin" (4) buyrulmaktadır. Zira din kardeşliğinin ortaya çıkardığı bu hizmeti yap-mamak, cemiyette onulması güç yaralar açar.

Çekişen kimselerin aralarını bulmaya çalışanlar, sabır ve düşünce ile hadisenin üzerine eğilip, önce münakaşa sebebini tesbit edip ortadan kaldırmalı; daha sonra iki tarafın arasında geçerli olacak asgari müşterekleri bulup onlara uymalarını temine çalışmalıdırlar. Bu işin ehemmiyetini kemâliyle müdrik bulunan Hz. Ömer (r.a.), "Hasımları sulh tarafına çeviriniz. Zira (çekişmenin) mahkeme kararı ile ayırt edilmesi, aralarında yeni bir düşmanlık meydana getirebilir" (5) demiştir. Çünkü hüküm vermek, insanların dış hayatları ile ilgili bir karar olmaktadır. Kalplerin barışması ve karşılıklı olarak anlaşmaları ancak sulh ile mümkündür.

(1) Sûre-i Nisâ, 128.
(2) Süre-i Enfâl, 46.
(3) İbni Mâce, c. 2, sh.788.