SEVGİDE VE BUĞZDA ÖLÇÜ

Sevgi, kendisinde fayda umduğu şeye insan tabiatının meyl etmesidir. Sevginin kaynağı ya "Nefs" veya "Ruh" tur. Nefsânî sevgiler arttıkça cünûn'a, ruhânî muhabbetler çoğaldıkça fünûn'a sebep olur. Ruhun meyli aşk derecesine ulaşırsa utanmayı ve ahlâkî kemâli artırır. Nefsâni sevgi çoğaldıkça utanmayı aşındırır. "Ben ar namus şişesini taşa çaldım kime ne!" diyen kimsenin ölçüsüzlüğü, nefse dayalı sevgi-nin aşırılığından kaynaklanmaktadır.

Muhabbet hususunda aranacak ölçü, sevgiyi dinî çerçevenin dışına taşımamaktır. Bir kimsenin aşırı bir nefsânî sevgiye kapılması, aklı çalışmaz, gözü görmez, kulağı işitmez hale getirir. Ölçüsüz sevginin bu gibi zararları olduğundan dolayı kâinatın yegâne efendisi bulunan Peygamberimiz, "Hevâ (ve heveslere kapılmak) dan sakının.

Zira (aşın) sevgi (sahibini) sağırlaştırır ve körleştirir" (1) hadisi ile bizleri uyarmaktadır.

Bir kimse, aşırı muhabbetle bağlandığı şahsi tenkit edemez ve iğri hareketlerinde bile onun taklitçisi haline gelir. Zira "Kul sevdiği ile bera-berdir" (2). Akılların muallimi ve hak yolunun rehberi bulunan Hz. Mu-hammed (s.a.v.), "Sevdiğini orta yollu sev. Bir gün düşmanın olabilir. Düşmanına da orta yollu buğz et. Umulur ki bir gün dostun olabilir" (3) buyurmuştur.
Ölçüsüz ve aşırı bir sevgiyle kendisine bağlandığımız kimse, bize düşman olduğu zaman, birçok sırlarımızı halkın arasında yayar ve insanların arasına çıkamaz hale getirir. Aşırı düşmanlıkla gücendirdiğmiz kimse, bir gün dostumuz olursa, geçmişteki kinci hareketlerimiz den dolayı eski sevgisini devam ettiremez.

Sevdiğimiz kimseleri devamlı ve daha fazla sevebilmek için "Sey­rek ziyaret et sevgin artar" (4) tavsiyesini hatırdan çıkarmamalı, "Hakkın rızası için halka muhabbet" ölçüsünü unutmamalı; Allah ve Resûlünden başkasını, mutlak bir sevgiyle değil, izâfî bir muhabbetle sevmelidir. Tek bir cümle ile ifade etmek gerekirse, Allah'ı seveni ve onun gösterdiği yolda yürüyeni, aşırılığa kaçmayan bir muhabbetle sevmelidir.

(1) Feyzü'l-Kadir, c. 3, sh. 126.
(2) Feyzü'i-Kadir, c, 4, sh. 374.
(3) et-Tâc, c. 5, sh. 77,