"İBADET VE GÜNAH OLURMU?"

İbadet yapmakla birlikte günah işleyen kişinin durumu

Zayıf olsa da içki içenin ibadetinin makbul olmayacağıyla alakalı bazı hadisler vardır. Bunun gibi haset eden bir insanın amellerinin yanıp gideceğiyle alakalı rivayetler de vardır.


Zannediyorum günah işleyenlerin ibadetlerinin kabul olmayacağını düşünenler bu kabil şeylere dayanarak öyle konuşuyorlardır.

Günah işlerken, aynı zamanda ibadet ü taatte bulunan bir insanın büyük bir kaybı söz konusudur. Ancak bu kaybı, ibadeti kabul olmayacak şeklinde ifade etmemek gerekir. Mesela namaz kılıp açık gezen bir kadın, namaz kılıp faiz yiyen bir insan veya namaz kılıp da rüşvet alan bir insan namaz kılmakla Allah'a karşı vazifesini yerine getirmiş olur. Ancak o kimsenin bütün ibadet ü taati bir araya geldiği zaman, Cenab-ı Hakk'ın öyle hususi bir lütfu vardır ki o lütuf her şeyin tamamiyetine mahsus olur ve öyle davrananlara verilir. Böyle bir lütuf, insanın yaptığı bir ibadeti binlere iblağ da edebilir. Yani insan ibadet adına yere bir dane atar, o on başak verir. Bazen bu on başak yetmiş, bazen de yetmiş bin olabilir. İşte haram içinde olup bununla birlikte ibadet yapan bir kimse Allah'ın böyle hususi bir lütfunun ifadesi olan bu türlü eltaf-ı sübhaniyeden mahrum kalır.

Bir insanın ahirette başkasına vereceği varsa, ibadetin aslından hasıl olan sevabı onun elinden almak suretiyle onu o ceremeden ve alacaklıların elinden kurtarabilir. Ancak hiçbir zaman Allah'ın lütfu olarak kendisine verilen bu hususi ihsanat ve atiyyeler onun elinden alınmaz ve başkasına da verilmez. Daha açık ifade edeyim. Mesela bir insan sadaka verdi veya bir gece halisane iki rekat namaz kıldı. İki rekat namazın karşılığında iki rekat sevabı vardır. Ama o, sair ibadet ü taatı, mazbut ahlak ve diyanetiyle Allah'a öyle bir kurbiyet kazanır ki Cenab-ı Hak, bu kurbiyeti onun hesabına değerlendirerek iki rekatını bin rekat kadar değerlendirir. Bazen bu, Ramazan'ın mübarek geceleri veya Kadir gecesi gibi gün ve gecelerde yetmiş bin bile olabilir. İşte bu tür fazlalıklar bir atâyâ-i ilahidir ve mahfuzattandır. Öyle ki öbür alemde birine sevap verme mecburiyetinde kalındığı zaman alacaklıya temel sevaptan verilir de atâyâ-i ilahi olandan verilmez. Çünkü o ekstra bir ihsan-ı ilahidir.


Konular