MÜSLÜMANLAR ARASI DİALOG

MÜSLÜMANLAR ARASI DİALOG

Yüce Allah insanlar için düzen olarak fitratlarıyla uyum içerisinde olan Islâm'ı seçmiş ve onları peygamberleri aracılığıyla bu dine sarılmaya yönlendirmiştir. Bir peygamber ölünce ümmeti onun dinini değiştirdiğinden, yüce Allah başka bir peygamber göndererek dinini yenilemiştir. Nihayet yüce Allah'ın yüce hikmeti, dinlerini son
Peygamber'inin ( s.a.a) diniyle sona erdirmeyi gerektirmiştir. Yüce Allah, Kur'ân’ı her türlü felaket, fazlalık ve noksanlıktan koruyarak böylece Islâm dininin temel ilkelerini her zaman için kendi koruması altına almış ve onun hükümlerinin ve detaylarının açıklamasını ise Peygamber'inin s.a.a sünnetine bırakmıştır. Ama sünneti Kur'ân gibi her türlü fazlalık ve noksanlıktan ve Peygamber'in hadislerini rivayet edenleri yanılgıdan, unutkanlıktan, kâtipleri ise hata, yanlışlık ve sapmadan korumamıştır.Resulullah'ın (s.a.a) sünneti tam on dört asir boyunca buna şahit olmuş ve bu uzun müddet boyunca aralarında birbirleriyle çelişen, mücmeli ve mufassali, âmm [umumî] ve hâssi [hususî] bulunan birçok hadis (Resulullah'in ( s.a.a) sireti ve hadisleri) Müslümanlar arasında elden ele gezmiş ve onların rivayetinde daha önce işaret ettigimiz dış etkenler etkili olmuştur. Sonuçta, müçtehitlerin içtihadında, Islâm öğretilerinin çeşitli bölümlerinde,ahkam ve kurallarinda, kendi özel içtihatlarıyla birlikte bazı rivayetleri diğer bazılarına tercih etmede farklı görüşler ortaya çıkmış; her biri kendi görüşünde direnmiş ve taassup göstermiştir. Nihayet, her firka Islâm'ı algilayis biçimine göre mütesâbih ayetleri tevil etmis ve buna dayanarak muhkem ayetleri tefsir etmistir!

Böylece, Müslümanlar çesitli firka ve mezheplere bölünmüş, geçen uzun asırlar boyu bazı Müslümanlar birbirlerini küfürle suçlamış ve kendileriyle farklı görüşlere sahip olanları ortadan kaldırmaya çalışmışlardır! O hâlde tefrika yaratan bu etkenler ve Müslümanlarin arasinda ihtilâfli meseleler varken, Müslümanların sözlerinin bir olması ve birleşmeleri nasıl mümkün olabilir?

Hayır, Müslümanlar ciddi bir araştırmaya girişmeden, seleflerini taklit etmeye devam ettikleri müddetçe fırkaların birbirlerine yaklaşması ve birleşmesi mümkün olmayacaktır. Tüm Islâm fırkaları, Islâm, Kur'ân ve hadislerin tevili konusundaki algılarını rahatlıkla ve çekinmeden; ama kardeşlik bağlarına da zarar vermeden, sırf Allah rızası için, sağlam bir ilmî çerçevede, hak ve doğru bildiklerini ortaya koyma amacıyla, saygı çerçevesinde, hırçinlıklardan, inat ve küfürden uzak bir şekilde açıklarsa, ancak o zaman birbirlerine yaklaşabilir.

Evet, bârikay-i hakikat (hakikatin nuru), tesâdum-i efkârdan (fikirlerin çarpışmasından, fikir alis verişinden) doğar. Böyle mukaddes bir hedefe
ulaşmanın en doğru yolu, Islâm bilginlerinin bu tür meseleleri salt ilmî metotlara dayanarak tartışmaları,elde ettikleri araştırma sonuçlarının ciddi ve tarafsız bir şekilde incelenmesi için Kahire'deki el-Ehzer Üniversitesi'ne, Medine-i Münevvere'deki Islâm Üniversitesi'ne, Mekke-i Mükerreme-deki Islâm Kongresi'ne veya Necef-i Esref, Kum, Horasan, İstanbul, Şam ve diğer üniversite ve ilim merkezlerine sunmaları ve bu merkezlerin de incelemelerin sonuçlarını,
herhangi bir tahrif ve tasarrufa uğratmadan sırf Allah rızası için
başkalarının görüşlerini bilmek isteyen Müslümanlara yayınlamasıdır.Böylelikle herkes bir diğerinin görüşünden en sağlıklı biçimde haberdar olur, aklını ve vicdanını hâkim kılarak ya ıkna olup kabul eder ya da müslüman kardeşinin görüşünü mazur görür. Böylece, Müslümanların, birbirlerinin görüşlerini anlamaları ve birbirlerine yaklaşmaları kolaylaşır ve dağınık çalışmalarını kendi hayırları ve çıkarları
doğrultusunda birleştirebilirler. Bu hedefe ulaşmak için ilk önce Islâm dininin kaynaklarını, Müslümanların bunlardan nasıl yararlandıklarını ve Resulullah'ın s.a.v sünnetine nasıl ulaştıklarını incelememiz gerekir.
Alame Murtaza Askeri
Ekoller, Imamet ve Sahabe adlı eserden aktaran,
Bilal Atış


Konular