Göle yeni maya: 'Tesettürsüz dindarlık'

Prof Dr. Binnaz Toprak ve Doç.Dr.Ali Çarkoğlu'nun hazırlamış olduğu TESEV araştırmasından çıkan netice, her ne kadar matematiksel bir keskinlik ortaya koymuş gibi olsa da, aynı rakamların ne kadar farklı okunabildiğini görmeniz için gazetelerin bu rakamları “okuyuş” biçimlerine dikkatiniz çekmek istiyorum. Rakamlar aynı fakat atılan başlıklar birbirinden bir hayli farklı yorumlar içeriyordu. Bu durumda rakamlar ne söylemiş oluyor? O rakamı okuyan gözün zihin dünyasını. Algı ile gerçek arasındaki mesafenin kapanması için alan araştırmaları, derinlemesine anketler yapılır. Ama bu anketleri yorumlayanların “seçici algısı” devre dışı kalamadığı için, rakamlar adeta psikolojideki mürekkep lekesi testine dönüşür. Mesela laiklerin isteğini ifade eden %20 çok önemli olarak yorumlanırken, dindarların isteklerini ortaya koyan % 50'ler “o kadar önemli” olmaz. Orada devreye demokrasi demek çoğunluğun azınlığı ezmesi demek değildir itirazları sokulur. Laiklerin paranoyası (türbanlılar artıyor) boş çıktığında yorum devreye girer “evet ama burada algı önemli” denir.

TESEV yöneticisi Etyen Mahcupyan'ın, “araştırma sonuçlarının kendi içinde çelişkili ve bugünkü sosyal bilimlerin Türkiye'yi anlama şansının” olmadığını ifade eden cümlelerine özellikle dikkatinizi çekmek isterim.Gazetesine göre ifadesi farklılaşan bu neticelerden laikçiler “eh korkulacak bir şey yokmuş”, dindarlar da “dini değerlerde azalma yokmuş” neşesini yakaladı mı dersiniz?

II-

Bu araştırmadan çıkan maya, her ne kadar rakamlar bunu söylemese de, “türbansız dindarlık” olacaktır. Bu maya bir defa daha göle çalınacaktır. Önümüzdeki günlerde başörtüsünün İslam'ın emri olmadığını, kültürel bir durum olduğunu aşk ile ortaya koyan bazı ilahiyat hocalarının sözlerine ve yüzlerine daha yoğun bir aşinalık kespedeceğiz. Bu açıklamalardan etkilenip başını açan kızların özne olarak merkeze taşınması söz konusu olacak. Bunlar en görünür ve en medyatik düzlemde gerçekleşecek. Diğer taraftan yeni bir dünya yapılanmasının söz konusu olduğu şu günlerde, gelmekte olan yeni orta sınıf nereye yerleşecek/yerleştirilecek? Yeni orta sınıf kendisine yer açarken “biz”den kopup “BİZ” eklemlenirken, nelerden vazgeçecek? Öncelik sıralamalarını nasıl değiştirecek? Yeni zengin Müslümanlara ontolojik duruşlarını “marka kardeşliği” üzerinden ifade etmek yetecek mi? Kapitalist değerleri içselleştirmeden yeni kentli kimlik ortaya koyabilecek mi gelmekte olan yeni sınıf?

Küresel başörtüsü yasakları Müslüman kadınları ikinci defa devre dışı bırakacak mı?

Meşrutiyet dönemi kadınları, peçelerini açıp başları örtülü olarak kamusal alana çıkan ilk Müslüman kadınlardı. Bu kadınlar Cumhuriyet ile birlikte devre dışı kaldı. 1968 yılından itibaren tesettür, bu defa başörtüsü ve tayyör/pardesu ile birlikte ikinci defa modern hayatın içinde öğrenci, meslek kadınının giyimi olarak yer bulmaya çalıştı. Cumhuriyet yorumu olarak adlandırabileceğimiz tesettürün bu üslubu; 1983 yılına kadar ontolojik bir duruş olarak varlığını artırarak sürdürdü. 1983 yılından itibaren giderek büyüyen bir yasaklar ağı başladı tesettürlü kadınların etrafında. Yasaklar, murad edilenin aksine, kadınların görünme talebini kışkırtıcı bir işlev gördü.

2000'li yıllarda Türkiye'deki başörtüsü yasakları, küresel yasaklarla buluştu. Tesettüre, saçları açıkta bırakan yeni yorumlar ilave edilecek önümüzdeki yıllarda. Seksenlerin başında çarşaf mı abaye mi pardesü mü tartışmaları yapan Türkiye, önümüzdeki yıllarda başı örtülü ama vücud dili olarak varlığını aşırı imleyen türbanlı kadınlar ile, saçları açık ama vücud dilini daha parantez içi kullanan kadınların, hangisinin daha tesettüre uygun olduğunu tartışacak. Tesettür modasının öncüleri, başörtülü fakat vücut dili itibariyle hiç de tesettüre uygun olmayan defileleriyle, esasında “türbansız dindarlığa” zemin hazırladılar. Türkiye sınırları içinde böylece dışardan gelen büyük dalga, içerdeki küçük dalgalanmalar ile birleşerek kimsenin ummadığı yeni desenler ortaya çıkarttı.

Meselenin sosyolojik izahı toplu resimleri ilgilendiriyor elbet. Ama Türkiye'de bütün sosyolojik analizlerin dışında kalan mümin ve mükedder kadınlar var. Onlar daima başörtülerini, hürriyetlerinin sembolü olarak taşımaya devam edecekler. Hürriyetlerinin, yani sadece Allah'a kul olmanın sembolü olarak.


Konular