Misafire ikram nedir bilmeyenler mi medenî?

Şu Batılıların, Avrupalıların bize örnek gösterilmesine, onların “medenî” olarak takdim edilmesine resmen gıcık oluyorum. Lütfen başınızı ellerinizin arasına alıp düşününüz:

* Misafirlik, misafir ağırlamak, ikram etmek, karşılıksız yardım etmek, aç insanı doyurmak nedir bilmeyen insanlar mı medenî? 18 yaşına ulaşmış kendi çocuğunu bile “asalak” olarak gören ve ona “Madem bu evde kalıyorsun ve yemek yiyorsun, o halde mutlaka katkıda bulunman lazım!” diyen kimseler mi medenî?

* Temizlik nedir, gusül nedir, taharet nedir bilmeyen; çok afedersiniz hayatı boyunca vücuduna su değdirmemiş insanları bile bulunan topluluk mu medenî?

* İflas etmiş varlıklı kimseye yardım elini uzatmak, borçluya borcunu ödemesi için yardımcı olmak nedir bilmeyen, hatta bu yardımı enayilik gören insanlar mı medenî?..

Onlar medenî; misafirperver, darda kalmış herkese, hatta hayvanlara dahi yardım elini uzatan ecdâdımız ve onların inancına sahip kimseler “mürteci” öyle mi?..

İslâmın hükümlerine bakınız; Borçluya, yolda kalmışa, müflise zekat verilir. Faiz nedir bilinmez, akla hayale getirilmez ve ihtiyaç sahiplerine karz-ı hasen olarak borç para verilir. Bu verişin sevap olduğunun şuuruyla bundan derin haz alınır.

Ecdadımız, göç mevsiminde kanadı kırılıp da göç kervanından geride kalmış leyleklerin ve göçmen kuşların bir dahaki göç mevsimine kadar bakılması ve tedavileri için, tabak kıran hizmetçilerin azarlanmamaları için onların kırdığı eşyaların bedellerini ödemek üzere vakıflar kurmuştur. Bunlar mürteci, karşılıksız tek kuruş vermeyi enayilik sayan, borç verdiği zaman hemen vampir gibi kanını emmeyi düşünerek faiz canavarını devreye sokan kimseler medenî öyle mi?

Kelimelere takla attırmak kaç para eder. İşte gerçekler ayan beyan ortada. Gerçek medenî biz Müslümanlarız. Onların medeniyet dedikleri, dışı süs, içi pis bir ucubeden ibarettir. Mehmed Âkif merhumun deyişiyle onların medeniyet dedikleri tek dişi kalmış canavardır. Ya da Osmanlıca yazılışıyla “mim”siz medeniyyettir. Yani “deniyyet”, yani alçaklık...

Bizim medeniyet anlayışımızda imar vardır, inşa vardır, tedavi vardır, şefkat vardır, tedavi etmek ve yaşatmak vardır. Onların medeniyet anlayışında ise tahrip vardır, soygun vardır, öldürmek vardır...

Canlı, capcanlı misaller mi istiyorsunuz; bir Endülüs idaresindeki İspanya bölgelerine, Osmanlı idaresindeki Avrupa ülkelerine (Meselâ Yunanistan’a, Bulgaristan’a, Macaristan’a); bir de milyonlarca Kızılderili cesediyle dolu Amerika’ya, bugünkü Irak’ta, Filistin’de, Çeçenistan’da, Afganistan’da yapılanlara bakınız...

Çok afedersiniz, cenabet cenabet dolaşan, hayatta bir defa bile yine çok afedersiniz su ile taharetlenmemiş olan, hayatında bir defa fakire, muhtaça, misafire ikram etmemiş olan; yolda kalmışın karnını doyurup biletini almayı enayilik sayan, eline fırsat geçicince üç kuruşluk menfaati için bir milyon insanı öldürmekten çekinmeyen insanlar medeniymiş öyle mi? İsmi Medine-i Münevvere’yi tedâi ettiren o güzelim kelimeye iftira etmeyin. Vahşî ve barbar kelimeleri onların neyine yetmiyor. Hem bu kelimeler pek de yakışıyor o tek dişi kalmış canavar haspaya...Medeniyet kelimesi bizim. Onun “Mim”ine kurban olsunlar...

Burhan Bozgeyik


Konular