Bizi internet mi mahvetti?
"Eşim internette chat (sohbet) yapıyor, tanıştığı çiftleri evimize çağırıyordu. Toplu seks yapıyorduk."
"Olay mahalli" Teksas'ın Dallas'ı değil; Manisa'nın Salihli'si...
Zamanla Ulviye Hanım, grup çalışmasından bıkmış ve yine internetten tanıştığı Mustafa Bey'le birlikte olmaya başlamış. Bir gün Mustafa Bey'le eve geldiklerinde kocayı alkollü bulmuşlar. Başına teflon tavayla vurup 3 yerinden bıçaklamışlar.
"Hayatımızı bilgisayarda chat mahvetti" diyordu Milliyet'teki haberde Ulviye Hanım...
* * *
Sahi, bütün bu "melanet"i eve internet mi soktu?
Aynı soruyu, her gün televizyon haberlerinde hayretle izlediğimiz "hunharlık - sapıklık" karışımı öyküler için de soracağım:
Bütün bu musibetlerin müsebbibi televizyon mu?
Yani evimize televizyon ya da internet girmeden önce biz kendi halinde, edebiyle yaşayan mazbut bir toplumduk da bu ışıklı kutular mı bizi yoldan çıkardı?
Grup seksi, seri cinayeti, küçücük oğlanların popo fotoğraflarını dünyaya dağıtmayı, 6 yaşında kızımıza alem önünde göbek attırmayı, aşığımızı eve alıp kocamızı bıçaklatmayı, şişme kadın uğruna arkadaş canına kıymayı, alacaklısına silah zoruyla etek giydirip şişeye oturtarak şantaj fotoğrafı çekmeyi, öldürdüğümüz adamı önce parçalara ayırıp bir güzel yaktıktan sonra küllerini saksılara bölüştürüp bahçemizin değişik köşelerine yerleştirmeyi...
...bütün bu "icat"ları televizyon ve internet mi öğretti bize?
* * *
"Evet. 10 yıl öncesine kadar biz melek kadar masumduk, bizi onlar kirletti" demek, suçu bu ışıklı kutulara atıp kurtulmak ne kolay olurdu.
Lakin televizyonun icadından beri "medyanın etkisi" üzerine yapılan araştırmalar, işin bu kadar basit olmadığını gösteriyor.
Elbette gününün ortalama 4 saatini - yani eşine, çocuğuna, arkadaşına ayırdığı vakitten fazlasını - ekran karşısında geçiren bir toplum, gördüklerinden etkilenecektir.
Ancak burada önemli bir ayrıntı var:
"Araştırmalar iletişim araçlarının etkisini doğrulamakla birlikte, bunun mevcut toplumsal ilişkiler, kültür ve inanç sistemleri çerçevesinde açığa çıktığını saptamışlardır." (McQuail, 1979)
Pek çok araştırmacı (Klapper, Pool, Hyman gibi) medyanın izleyicisini bambaşka bir kişi yapmaya gücünün yetmediğini, olsa olsa istekli ve yatkın kişilikleri uyarıp harekete geçirebildiğini ortaya koymuştur.
Çünkü izleyici, kendi tutumunu destekleyen mesajlara ilgi göstermektedir. O yüzden de medya, davranış değişikliği yaratmaktan ziyade, yerleşik davranışı pekiştirici etki yapmaktadır.
* * *
Buradan çıkan sonuç şu:
Medya bizde var olmayan "bir şeytan yaratmadı".
İçimizdeki şeytanı "uyandırdı" ve yerelden ulusal, global ölçeğe taşıdı.
Paparazziler, komşu evi dikizleme huyumuzu meşrulaştırdı.
Sübyancılık siteleri, saraylarımıza damgasını vuran bir adeti alenileştirdi.
Evde veya mahalle düğünlerinde zil takıp oynattığımız kızlarımız artık TV stüdyosunda oynuyorlar.
Eskiden, öldürüp köy mezrasına gömdüğümüz cesetleri ise büyük şehirlerde -yersizlikten - saksılara dağıtmak zorunda kalıyoruz.
Demem o ki, dostlar; bizi azdıran, baştan çıkaran, katil eden, günaha sokan, nesebimizi bozan, tek başına medya değil.
O sadece, nicedir gözümüzü diktiğimiz yasak elmayı dişleme cesareti verdi ve günaha mütemayil ar damarımızı "chat"lattı.
Can Dündar
gerçekten kardeşim
gerçekten kardeşim haklısın ya Allah senden razı olsun çok doğru ve mantıklı konudan bahsedip doğru şeyleri yazmışsın.benimde sözlendiğim insan namazlarını kılan ve sohbetlerine devam eden biriydi ve okadar çok seviyodum ama sonradan netloga facebooka ve bazı arkadaş arama sitelerine üye olduğunu gördüm şok oldum meğer gerçek yüzünü çok profesyonelce saklaıp beni internetlerde aldatmış e tabi nsıl olsa gören tanıyan bilen yok heryere üye olmuş kız arıyomuş benle beaber herkeside idare etmiş bir yıl boyunca çok yıkıldım ve bende internete buldum suçu ama içinde olduktan sonra internetin hiçbir suçu yok çok haklısın be kardeşim araç olarak kullanılıyo sadece mantığım anca kabul ediyo...allah tekrardan razı olsun bu mümin kardeşinizide dualarda unutmayın..
02.10.2008 - gönül hezeyanda