SEN VE SON

SEN VE SON

UNUTMAK NE DERİN ŞEYDİR Kİ, unutanlara unutuşlarını bile unutturur. Unutulmak ne acı şeydir ki, unutulanın unutuluşuna ağlayışını kimse hatırlamaz.

‘Nisyan’dan, yani unutuştan çıkarıldık her birimiz. Yüzümüz gün yüzüne değeli, tenimiz güneşe erişeli beri unutulmaktan alındık, unutmaktan sakındık. Hatırı sayılır olduk. İsmimizin orada burada anılması bizi memnun etti. Ne var ki, unutmak yaşamak kadar elimizin altında ve unutulmak ölüm kadar yanı başımızda. Ölüm bizi geldiğimiz yere, ‘nisyan’a götürüyor tekrar. Ölüm unutuşlara gömüyor yüzümüzü; tenimizi tanıdıklarımıza yabancılaştırıyor. Yaşarken ölümü anmıyoruz o yüzden. Yaşarken ölümle aramıza sahte mesafeler döşüyoruz. Unutulmak korkusu bu… Galiba, en çok, unutulacağımızı unutuyoruz.

Hatırla ki, toprak ayağının altından kayıyor. Ellerin son bir defa dokunuyor güle ve güne. Gözlerinin karası son kareyi alıyor ışıktan; ve karanlığa hazırlanıyorsun. Gözkapaklarının kapanışı seni bir dağın arkasına götürecek. Unutmaya ve unutulmaya hazırlanıyorsun. Varlığın incecik dudaklarda bir çift kuru söze inecek; o dudaklardan insan sıcağı tadamayacaksın. Hatıran bir taştan ve hüzün renkli topraktan ibaret olacak. Kahkahalar seni yalnız bırakacak, mutluluklar seni hesaba katmadan ikmal edilecek. Sana arkalarını dönecekler, dönüp yüzüne bakmayacaklar. Senin kokun uzakların kokusu olacak. Tenin toprağın soğuğunu tadacak. “Gelecek ölüm; gözleri gözlerin olacak.”

Hatırla ki, sarışın kız çocuğunun lüle saçlarına son kez bakıyorsun, seninkinden uzun ve derin bakışlarına son kez değiyorsun. Sen bu anın eşiğinde son nefesin hesabını yapıyorsun; o yarınların uzayıp giden kanatlarına tutunmuş derin, taze soluklarla yineliyor varlığını. İlla da göz göze geliyorsunuz. Ellerin onun ellerine erişemeyecek; gamzeli yanaklardan sızıp gelen tebessüm sana uzak düşecek. Şimdiden, ölümü bilmeyen oğlunun gözlerinin seni köşe bucak arayışını görüyorsun. Havada asılı kalacak “Baba!” çığlığına şimdi hep bir ağızdan cevap vermek istiyorsun. Nefesin sesine yetmiyor.

Hatırla ki, yarınki gün seni taze bir toprak yığının altında bulacak. Bir gün saatinin akrebi, yelkovanı senin uzanamadığın anlara doğru dönecek. Sen olmayacaksın ve kolundaki saat sensiz zamanları tırmanıyor olacak. Sulamayı unuttuğun çiçeğin bile senden sonra solacak. Yüzüne günışığı vurmayacak. Hayatının ebedi rengini dar ve sessiz bir boşlukta bulacaksın. Ya küle dönecek ya güle dönüşeceksin. Yarınsız ve sonsuz bir günün yanağında incecik bir gamze olup kristalleşeceksin. Yüzün solacak, ellerin hiçbir yere varmayacak, parmakların hiçbir şey göstermeyecek ve ayaklarının altında hep boşluk olacak.

Unutma ki, toprak şimdi ayağının altından kayıyor. Yürüdükçe ince bir hesap çizgisine çekiliyorsun. Unutma ki, elinle ölüme dokunuyorsun. Elinle ölümü dokuyorsun. Hatırla ki, gözlerin ölüme bakıyor. Gözlerin bir cesedi alacakaranlığa taşıyor. Hatırla o zamanı ki, sen boz topraklar altında derin unutuşlarda eriyorsun. En son, kaleminin karanlık izi kalıyor soluk sayfalarda. Ve sözlerin kırık-dökük hatıralara dönüşüyor, paylaşılıyor, solgun bir gül gibi dolaşıyor. Hatırla ki, sen sözleri genç kalpleri taze aşklara taşıyan ölü bir şairsin ya da masum ve sonsuz bakışlı gözlerin kapı aralarında beklediği bir babasın. Elinin sıcağı özlenen sevgilisin. Hatırla ki, seni sımsıcak sarıp kucaklamak isteyenler bir tabutun katı, soğuk dokunuşuna çarpıyorlar. Hatırla ki, bir mezar taşında iki rakam arasına çizilmiş eğreti bir çizgiye indirgenmişsin. Hatırla ki, duvarda soluk siyah-beyaz bir fotoğrafta hüzünlü bir gülüşten ibaretsin, belki de camekanın tozunu almayı unuttular. Mezar taşın unutuldu ve hatta mezar taşın da seni unuttu diyelim. Ve hep başkaları var dışarıda, hep yabancılar geziyor yıkık mezar taşları arasında. Kimsenin tanıdığı değilsin artık. Kimsenin ‘ölü’sü de değilsin; tıpkı şimdi olduğu gibi. Oysa, sen ve son, ne kadar da uzak görünüyorsunuz birbirinize. Unutuş ne kadar çok unutuluyor.

Ey beni herkes unuttuğunda anan Rabbim! Yüzümü, elimi, gözümü, bakışımı, dokunuşumu veren Rabbim! Beni Seni unutanlar arasından çıkar al! Beni bensiz bıraksan da, Sensiz bırakma!

N’olur Rabbim! Şu biricik anımı ebedin rüzgarlarına kat ve beni Sana daim yakın eyle! Yalnız Seninle kalmakla kalabalıklaştır beni! Bir secdede biriktir varlığımı! Beni Sana açılan ellerimde çoğalt! Beni Sana karşı fakir olmakla zenginleştir! Kendimi Sende unutayım ve öylece çözülsün ellerim. Dilim öylece sussun ve tenim öylece çamura katışsın ve bu mürekkep lekeleri kısacık vuslatımın hatırası olsun. Unutulmasın sözlerim; unutkanlar unutulacaklarını hatırlasınlar diye.


SENAİ DEMİRCİ

“Dar Kapıdan Geçmek”


2 yorum

İnsan kelimesinin farsçada

İnsan kelimesinin farsçada manası “Unutan” anlamına gelmekte. -bir kahvenin bile kırk yıllık hatrı vardır- atasözlerini üreten bizler birçok şeyi unutmayiz....ancak

unutmalarin yerini dolduran "unutmamalar" oldugu sürece bizler unutacagiz! sayin Nusret Kardelenin dedigi gibi, yinede vefasizlik yapmayalim.

yazinizi gercekten cok merakla okudum, paylasiminiz icin allah sizden razi olsun.

sevgi ve dua ile...

"TEMIZ BIR VIJDANDAN DAHA RAHAT BIR YASTIK YOKTUR"

23.05.2007 - celin

Allah'ım!

Eğer her şeyi hatırlasaydık,hayat cehennem olur çekilmezdi.

Allah'ın bazı olayları unutturması da rahmetindendir.Yoksa akıl terazisi çatlardı.

Unutulanlar, unutanları asla unutmazlar.Unutanlarda unuttuklarını hatırlarsa,unutmuş olmazlar.

Bir dostunu her dakika öldürmek istiyorsan, onu nisyana terket.Her an ayrı bir ölümle ölür.

Vefasızlık kadar incitici bir şey yoktur.Yaşanan onca güzelliklerin yok sayılması, insan ruhuna balyoz gibi darbeler indirir.Efendimiz ASLM:

-Kıyamet günü,bir bayrak dikilir,bu felanın vefasızlığıdır buyurmuştur.

Ey everest tepesinin zirvesindeki suyun çiçeğin suyunu veren Rabbimiz!

Ey güzellerin güzel yüzündeki, güzellikleri yaratan, güzeller güzeli, güzel Allah'ım!

Bizi bir an bile bize bırakma,


Bizi sana muhtaç ederek zengin kıl,senden müstağni kılarak fakir eyleme.

Sana ibadet edebilmek,sana şükredebilmek,sana itaat edebilmek için bizlere güç ver.

Gören gözümüz,işiten kulağımız,tutan elimiz sen ol.

Ümmeti Muhammede son nefesinde hüsnü hatime ver.
Ey kalplerimizi sürekli değiştiren ve bizi halden hale sokan Allah'ım,
Halimizi en güzel halle hallendir Ya Rabbi.

ZEVAL,FİRAK,ÖLÜM,YAŞLILIK,KAYGILAR,KORKULAR,HAYAL KIRIKLIKLARI VE TATMİN OLMAYAN DUYGULAR GİBİ, VAROLUŞSAL ACILARIMIZI DİNDİR.SONSUZ RAHMETİNDEKİ GÜZELLİKLERLE GÖNÜLLERİMİZE NURLAR SERP,KALPLERİMİZE İTMİNAN KOY,TÜM SIKINTILARIMIZI SURURA DÖNÜŞTÜR.AMİNNNN...


Nusret KARDELEN

HER ŞEY MAVİSİNİ YİTİRMİŞ BİR HAYATIN YENİDEN İNŞAASI İÇİN

20.05.2007 - Nusret KARDELEN

Konular