Feminist entellerin yanlışı

Müslüman “entel” bayanlarımızın, bilhassa genç kızlarımız üzerinde büyük etkileri var. Sözde bataklıktan dine dönüş yaptıkları için onlara “Sempati” duyuyonrlar. Bunun için de dinlerini bunların yazdığı kitaplardan öğrenmek istiyorlar. Halbuki dinin emir ve yasakları bellidir. Bu, bir bayanın, bir erkeğin anlatması ile değişmez. Değişiyorsa o zaten din olmaz.Yorumcunun kendi sapık görüşü olur.

Bu entel bayanlarımızın en büyük yanlışı, feminist inançlarından dolayı, âlimlerimize, İslam büyüklerine karşı peşin hükümlü olarak karşı cıkmalarıdır. Erkek oldukları için dini erkeklerin lehine anlattıkları iftirasıdır. Halbuki, beğenmedikleri kadınlarla ilgi hükümlerin tamamını başta Hz.Aişe validemiz olmak üzere Peygamber efendimizin mübarek hanımları rivayet etmişlerdir. Bakın bu entellerden biri işi hangi boyuta vardırıyor:

“Şüphesiz kadınlar geçmiş asırlarda bugünkü haklarını bilseler ve bilinçli olarak bu hakların gerçekleşmesini talep etselerdi; bilimsel olarak Kur'an ve Sünnet'e başvurma gücüne sahip olsalardı, bugünkü İslami fıkıh, özellikle boşanma ve evlilik gibi konularda çok daha farklı olurdu.” (Cihan Aktaş- KadınınTarihi Dönüşümü)

Allahım, bu ne büyük iftira! bu ne büyük cür’et! Yani alimlerimiz, mesela, ehli sünnetin göz bebeği, müslümanların önderi büyük imam İmam-ı azam hazretleri diğer mezhep imamları ve onların talebeleri ve de bugüne kadar gelmiş geçmiş milyonlarca âlim, dini yanlış anlatmışlar. Erkek oldukları için taraf tutmuşlar, evlenme, boşanma, miras fıkhi hükümleri hep kadınların aleyhine bildirmişler.

Silsileyi uzatacak olursak, bu âlimleriz dinimizi Eshab-ı kirmadan öğrendiler. O zaman o mübarek insanlarda zan altında. İşi daha da ileri götürmek mümkün, haşa sümme haşa, Eshab-ı kiram da dini peygamberimizden öğrendiğine göre bu çarpık mantığa göre Peygamberimiz de buna dahil. Zaten bazı entel bayanlar bunu ima ediyorlar, hatta bazıları da açıkca söylüyorlar. Aklı başında bir Müslüman bunu nasıl söyleyebilir?

Ekol haline gelmiş onlarca kitabı olan başka bir İslamcı bayan yazar da bakınız neler söylüyor: “Kur'an ve sünnete iman ediyoruz, yetmiyor. Mezheplere iman etmemiz isteniyor. Mezheplere inandığımızı, ama mezhepleri din ile aynı görmediğimizi, dinin hatasız olduğunu, ama mezheplerin hata yapabileceğini, biz bu bilinçle mezheplerin İslam'a uygun olan yönlerini aldığımızı söylüyoruz, yetmiyor...” (emineşenlikoğlu.com)

Yani Hadis-i şerifle geleceği bildirilen, medhedilen imam-ı azam Ebu Hanife hazretlerin yanlışı ve doğrusu varmış da, bu ilkokulu dışırıdan bitirmiş eski artist yazarımız, doğrularını alıp yanlışlarını almayacakmış! Pes doğrusu! Mezhebin, müctehidin, ictihadın ne olduğunu bilmeyen bir kimseden başka ne beklenir. Buna değil de, bundan istifade etmek istiyenlere acımak lazım!

İnsan cahilliğin, haddini bilmezliğin kurbanı olup uçuruma yuvarlanınca nerede duracağı belli olmuyor. Başka feminist islamcı bir kadın da, işi daha ileri götürüp, Kur’an-ı kerimi sorgulamaya kalkışıyor:

“Bir sene yogun bir şekilde sırf Kuran üzerinde, onun kadına yönelik bakış açısını yakalayabilmek için çalıştım. Kuran’da gerçekten ataerkil bir fonun varlığını farkettim. Kuran-ı Kerim, o gün orada yaşayan Arapların zihinlerine hitap ediyor. Bu durumda da sorun çıkıyor. Örneğin miras konusunda, erkeğin kavvamlığı noktasında, eşitlik konusunda, özetle pekçok konuda sorun çıkıyor. Örneğin bu araştırmaya başlamadan önce, Nisa suresinin 34.ayetini hiç düşünmek istemezdim. Bu ayet yokmuş gibi davranmak isterdim.Çünkü, bizim modern bilincimizle böyle bir şeyi kabul etmemiz mümkün değil, ama bu ayet var!” (Hidayet Tuksal- Kadın ve İslam, Ruşen Şakır’ın röpörtajı, Milliyet 2000)

Feminist islamcı aydın kadınlarımızın en önemli eksikliği altyapılarının olmamısı. Dinin esasını, kaynaklarını bilmemeleridir. Bunun için de bir bataklıktan kurtulup daha tehlikeli başka bir bataklığa saplanıyorlar.

Denebilirki ki, birinci bataklık ikinciden daha az zararlı. Hiçbir kadın yaşadığı gayri meşru hayattan memnun olmaz. Yaptığının farkındadır bunun için de devamlı üzüntü içinde olur. Pişmanlık, üzüntü de tevbe sayılır. Fakat, insan bid’atten, dini sapıklıktan pişmanlık duymaz.Çünkü yaptığını doğru bilmektedir. Bunun için de tevbe etmek aklına gelmez. Zamanla küfür bataklığında boğulur gider de haberi bile olmaz.

Toplumun temel taşı: AİLE / Mehmet Oruç


11 yorum

sistem ve siz

bu sitenin sistemden hiçbir farkı yok.tıpkı onlar gibi zorba istediği fikirleri alıyor,istemediklerini siliyor.ne anlamı kaldı ki.fikirlerinizle çürütemeyeceğiniz şeyleri silmek.en kolay yolu seçmişsiniz.güç kimdeyse o kazansın.büyük balık küçük balığı yutar değil mi?ağırlamaya devam edin birbirinizi.objektif olamayacaksınız "kördürler,sağırdırlar,dilsizdirler"size söylüyor sanki.

yarın bu eklediğim yazılar da silinecek.çünkü dün eklediklerim silindi.ama devam edeceğim RABBİM izin verdiği sürece...

12.05.2007 - nisyan

mezhepler hakkında

mezheplere inanmak itikadi bir konu değildir.mezheplerin ortaya çıkması peygamberimizin farklı uygulamalarına dayanır.mesela peygamber bir keresinde bir yeri kanadığı halde namaz kılmış.diğer bir kersinde ise abdest almıştır.örnekleri çoğaltabiliriz.imamlarımız bu yüzden farklı hükümler çıkartmıştır.kaynak aynıdr.sünnet yani peygamberin uygulamaları.illa ki bir mezhebe uyacaksın diye bir kaide yoktur.


ALLAH a emanet olunuz.

11.05.2007 - nisyan

nisyan rumuzlu arkadaşa!

Alintiladiginiz yazida mezheplere ittiba edilmez mesajini goremedim?
Mezhebe uyacaksin diye bi kaide yoktur sozunuz hakikatle bagdasmiyor.Mezheplere ittiba edilmesi hususunda KURAN VE SUNNETTEN deliller vardir.Ayrintili bilgiyi yaziyi alintiladigin derginin sahibine sor derim.Zira kendisi sevdigimiz ender hocalarimizdandir ve mezheplidir!
Ayrica yusuf kerimoglunun emanet ve ehliyet isimli eserine muracaat edebilirsin.
Farzi muhal dogru soyluyorsun diyelim.
Kaza borcu olan safii gibi yapalim namaz mevzuunda niye sunnetle yoruluiyoruz ki?Madem mezhebi taklit yapmayalim ben de hanbelinin ictihadina binaen bir vakit namaz kilmayan adami tekfir edeyim gitsin olmazmi?Sakin olmaz deme istedigim zaman isime gelen ictihadi kabul ederim sen dedin ya mezhepi taklit etmek zorunda degiliz diye!
Daha cok misaller verilebilir kardes sana tavsiyem bol bol dua et RABBINden selim bi dusunce iste!Senin mantiginin iflas edeli cok oldu!Artik bu tartismalar tarinte kaldi eskidi....
Son olarak mezhepsizlik mezhebi degil nefsi taklit etmektir vesselam...
Biz mezhepliyiz kardes ama mezhepci degiliz,belki soylemek istedigin buydu yanlis anlattin zira saniyorum ki sende mezhepli birsindir insaAllah...

RABBBIMIZ SENDEN FIKIRDE VE ZIKIRDE ITIDAL ISTERIZ.AMIN...

11.05.2007 - MASLAHAT_1

sayın maslahat kardeşim

mezheplere uymamız gereketiğini söyleyen delilleri sunar mısınız özellikle KUR'AN dan.mezheplere gerek olsaydı peygamber kurardı.evet benim bu gibi meselelerle uğraşmaya niyetim yok zaten.fikrim bellidir bu konuda.mantığıma ve gönlüme uyanı dikkate alırım.doğru olan da budur.madem ki kaynak aynı bu derece çelişki neden mezhepler arasında?mezhepsiz değilim ama mezhepli de değilim.
düşüncelerim kale gibidir.kesin doğru diye iman edebileceğimiz tek kaynak KUR'AN-I KERİM dir.


rabbime emanet olunuz.

11.05.2007 - nisyan

nisyan BEYE....

Mezheplerde,hepsinin amacı dinimizi kolaylaştırmak,ve değişik hal ve hareketlerde insanı zor durumdan kurtarmak ve çare bulmak içindir. Tabiki kesin ve doğru iman edebileceğimiz tek Kaynak Kur'nı kerimdir. Şimdi biz burda peygamber efendimizin sünnetine, sehabelerin, veli ve büyük zatların yapmış oldukları hal ve hereketlerine ters mi düşecez,Kur'andan geçmediği için.
bunların hepsinin çıkış ve varış noktası islamdır ve dinimizi her insanın hal ve hareketlerine cevap bulma,çare bulma yöntemleri olarak anlamamız lazımdır.ve bu zatların ortaya koydukları mezheplerin hiç bir karmaşası olmayıp ,aksine her türlü insan hallerine cevap verebilecek yollar olduğu için kabul edilecek ve uygulanacak şeylerdir.

Bunlar hepside dinimizi zengin edecek,güçlü tutacak,dahada kolaylaştıracak ve tıkanmasına mehil vermeyecek yollar ve hallerdir.

Ben ecdadımın ve büyüklerimin,din için ve allah için yaptıkları tüm hareketlerine uyar ve başımızın üstündede yerleri vardır.

Allaha emanet olunuz..........

11.05.2007 - es-sela-m

Sayın nisyan ?

SELAMUN ALEYKÜM . Ben biraz geç anlıyorum herhalde . Sayın nisyan siz şimdi ne söylemek istediniz . Peygamberimiz Muhammed(s.a.v) bizlere yahudilere hristiyanların yoluna mı uyun diyor ? Ayrıca sizi tenzih ediyorum hak mezheblerin uygulama biçimlerini "yanlış,batıl, hatta bidat" görenler hakikaten sonunda küfüre de gidebilirler . Buradan sonrası kötü lütfen kendi imanınız için dikkatli olun derim ben . VALLAHİ herkes hakkını helal etsin kimseyi kırmak için yazmıyorum fakat ALLAH için konuşmak lazım . Syın nisyan sizin yazınızı yanlış anladım sanırım beni düzeltir iseniz sevinirim .


"Her canlı bir gün ölümü tadacaktır!"

10.05.2007 - hanova

SAYIN HANOVA

sayın hanova kardeşim mezhepler hakkında başlıklı yorumumda fikirlerim gayet açıktır.başka bir açıklamaya gerek duymuyorum.imamlar mezhep kuracağız dememişlerdir.hüküm çıkartmışlar.ama insanlar bunu ayırmışlardır.ben şafii hükmünü de uygularım hanifi hükmünü de vs... Mantığıma ve gönlüme yatanı uygularım.bu konuda mezhebe iman etmesem de dinden çıkmış olmam ben teslim olanlardanım.hamd olsun rabbime.



RABBİME EMANET OLUN.

11.05.2007 - nisyan

MEZHEBLER

1. Mezhepler nasil ve ne zaman dogmustur?

Peygamberimiz (S.A.V.) hayatta iken herhangi bir mezhebe ve müctehide ihtiyaç duyulmuyordu. Çünkü peygamberimiz dogrudan meseleleri ve ilgili hükümleri asil kaynagindan, yani VAHY'den aliyordu. Dünya islerinde Peygamberimizin (S.A.V.) bazen kendi görüsünü ortaya koydugu vakidir. Yani bazi hususlarda kendileri içtihad ederlerdi. Ancak dini konularda buna gerek duyulmaz, Cebrail'in vahiy indirmesi beklenirdi.
Ashab devrinde de içtihada gerek görülmedigi gibi, mezheblere lüzum hissedilmemistir. Ashab'dan biri karsisina çikan bir mesele hakkinda kendinde bir çözüm bulamadiginda, onu arkadaslarina sorar, dogruyu ögrenip öylece cevap verir veya meseleyi çözerdi. Ancak Ashab-i Kiram fethedilen Islam ülkelerine dagilip her biri gittigi ülkede Islami yayarken ancak kendi bildiklerini ögretebildi. Zamanla Islam Devletinin sinirlari genislemis, ashab azalmis ve yeni yeni meseleler ortaya çikmis, böylece farkli görüsler ortaya çikmaya baslamistir.
Tabii'nin devrine gelindiginde ise meselenin önemi kavranmis ve ümmeti dinin kaynaginda birlestirip Vahdet'i saglamak için Peygamberimiz (S.A.V.)'in hadislerini toplama, tasnif, tahlil, birbirleriyle ve Kur'an ile karsilastirmak süretiyle hüküm çikarma çalismalarina girisilmistir.
Iste atilan bu ilk adimla birlikte ilim adamlari kollarini sivayarak ise koyulmustur. Ancak kendine güvenen ilim adamlari bu ise koyulurken "biz bir mezhep kuruyoruz, siz de bize uyacaksiniz" diye bir fikir, bir öneri ortaya atmak söyle dursun böyle birsey hatirlarindan bile geçmemistir. Su da unutulmamalidir ki, mezhepler arasindaki görüs ayriliklari teferruat meselelerde olup, dinin zaruri hükümlerinde ve te'vili mümkün olmayan "muhkemat"ta bütün hak mezheb alimleri ittifak içindedirler.

Mezhepler arasindaki farkliligin sebepleri nelerdir?

Sadece fer-i meselelerde olan farkliligin bazi sebeplerini su sekilde siralamak mümkündür:

A. Ayetlerden kaynaklanan farkliliklar:

Bazi ayetlerde kelimelerin mecazi veya hakiki manada kullanilip kullanilmadiginin farkli anlasilmasi
Bir kelimenin birden fazla manaya gelmesi
Ayette bir tahsisin olmamasi. Yani yapilacak ise bir sinirlamanin getirilmemesi
Emir ve nehiy ifadelerinin gerçek manada kullanilip kullanilmadigi hususu
Ayetlerdeki meselelerin net bir sekilde ortaya konmamasinin hikmeti kullarin akillarini kullanmaya tesvik için olabilecegi gibi Rabbimizin kullarina karsi kesin ve zorlayici bir çizgi çizmek yerine biraz esneklik birakmak suretiyle rahmet ve merhametli olusu da olabilir.

B. Hadislerden kaynaklanan farkliliklar:

Lügatten kaynaklanan farkli anlayislar. Arapça'nin çok ince bir lisan olmasi hasebiyle bir kelimenin bir harekesi manayi degistirir. Bir hadis birkaç okuyus sekliyle rivayet edildiginde imamlarin bunlardan birini tercih etmesi farka yol açar.
Mana ile rivayet caiz oldugu için bazi hadisler tami tamina Peygamberimizin agzindan çiktigi sekliyle degil de mana ile rivayet edilmistir. Ancak ravilerin ayni manaya geldigi düsüncesiyle önem vermedigi bir kelime bazan ayni hadisten farkli hükümlerin çikmasina sebep olmustur.
Imamlarin hadisleri anlamada birbirinden farkli olmasi. Bu, ya hadisin çok manaya gelmesinden ya da imamlarin anlayis seviyesinin farkliligindan kaynaklanir.
Ayni meselede farkli iki hadisin bulunmasi ve imamlarin bunlari degerlendirerek bir hüküm çikarmasi
Imamlarin hadis bilgisinin farkli farkli olusu
Peygamberimizin davranislarinin farkli anlasilmasi
Hadiste kastedilen mananin anlasilmamasi
Hadisin sahihligini tesbitteki metotlarin farkli olusu ve zayif hadisle amel edilip edilemeyecegi konusundaki görüs ayriliklari
Bunlarin yaninda örf ve adetin fetvalarin verilisindeki tesiri, sahabe sözlerine itibar edip etmeme ve degi$ik fetva metodlari farkli görüslerin olusmasina neden olmustur.


(RIBAT DERGISI, Yil:15, Sayi:170, Subat 1997, "Fikih Kaideleri" kösesinden alinmistir.)

10.05.2007 - nisyan

efendimiz s.a.v “Sizden

efendimiz s.a.v “Sizden öncekilerin yolunu adım adım, karış karış izleyeceksiniz.eğer onlar bir sürüngen deliğine girse, siz de gireceksiniz.
-Ey Allah’ın Rasulü! Yahudilerin ve Hristiyanların yolunu mu? Diye sorduk.
-Başka kim olacak ? Dedi.

10.05.2007 - nisyan

illaki

Bilmedik leri daha pek çok şey var.
Vakti gelince görecekler illlakiii

25.04.2007 - musabnaz

Ne diyelim...

İnsanın beyni kabız olmasın,aklı selim bir insan iman sahibiyse nitekim bu tür düşüncelere sahip olamaz. Birde bu insanlar yıllarca vitrinde kalarak,insanların zihinlerinde yer ettiler kendileri ve düşünceleriyle...Sözde allamei cihanlar ya büyük islam mütefekkirlerimiz,yazıklar olsun onlara...Allah muhafaza ki evet bunların islama verdikleri zarardan...Boş yere bir bayan olarak demiyoruz bizler dahi 'Allahümme ecirna minen şerr'ül-nisa' Şunuda belirteyimki siteye bugün üye oldum ve oldukça beğendim,hazırlayanlardan Allah arzı olsun...Selametle

25.04.2007 - zuhreyilmaz

Konular