ANNECİĞİM BABACIĞIM BANA GÜVENİN

Özgüven, bireyin kendinden memnun ve kendisiyle barışık olmasıdır. Özgüven, çocuğa öğrenmeye merak ve hayata karşı mücadeleye istek sağlar. Dikkatini kolayca yoğunlaştırabilen çocuk, başarısızlıklarını ve hatalarını ders almak için fırsat olarak görmeye başlar, hemen paniğe kapılıp gemileri yakmaz. Eleştiriye karşı daha hoşgörülü olduğu için eleştiriyi yapıcı şekle çevirip hatalarının sorumluluğunu kabul eder ve hatalarından ders alır, başkaları ile değil kendisiyle yarışır. Güçlü yönlerini bilir ve ortaya koyar, zayıf yönlerini de geliştirmek için çaba sarf eder. Akademik başarı göstermek için emek harcar.

Erikson’a göre güven duygusunun oluşmasına, doğumla başlayıp 1,5 yaşına kadar süren tecrübeleri yön vermektedir. Bu dönemde ilginin sürekli olması, aynı kişi tarafından verilmesi çocukta güvenin oluşmasını sağlayacaktır. En az bir buçuk yaşına kadar çocuğa bizzat annesinin bakması uzmanlarca şiddetle tavsiye edilmektedir. Şunu açıkça belirtmek gerekir ki, bebeklik çağında elde edilen güven duygusunun niceliği, bebeğe verilen besinlerin ya da sevgi gösterilerinin niceliğine değil, daha çok anne-çocuk ilişkisinin niteliğine bağlıdır.

Çekirdeğini bebeklik çağlarda oluşturduğumuz güven duygusunun, çocuğumuzda sürekliliğini istiyorsak ileriki dönemlerinde de ona ilk önce sevgimizi vermeliyiz. Çocuğumuzun karnını doyururken ruhunu da ihmal etmemeliyiz. Farkında olmadan çocuklarımıza karşı öyle sözler söylüyoruz ki, yıllarca hatta bir ömür boyu sürecek kişilik bozukluklarına ve özgüven yoksunluğuna yol açabiliyoruz. Altı yaşına kadar bir çocuğun kişiliği aşamalı olarak tamamlanmış olur. Üç yaşından itibaren kuralları koyarken açıklamayı da beraberinde yaparsak çocuğumuz için rehberlik görevini başarıyla yerine getirmiş oluruz.

ÇOCUK AİLENİN AYNASIDIR
Hata yapmaktan korkan bir insan hiçbir şey yapamaz. Çocuğun hata yapmaktan korkmayacağı bir ev ortamı oluşturmak, biz büyüklerin en büyük görevlerinden biridir. Böylece çocuğun girişimcilik ruhunu öldürmemiş oluruz. Bugün, toplumumuzdaki kişilik bozukluklarının sebebi ailelerin eğitimhatalarıdır. Çocuk, aslında ailesinin aynasıdır. Biz çocukla iletişime geçtiğimizde ruhuna inebildiğimizde bazen öyle derin yaralar görüyoruz ki eğer aile, tutumlarından dolayı açtıkları bu yarayı görebilselerdi eminim çok daha sabırlı ve hoşgörülü davranacaklardı. Halbuki çocuğun, kendine güvenen, risk almaktan korkmayan, yaptıklarının sonuçlarına katlanan, sorumluluk almaktan çekinmeyen, iç disiplini gelişmiş bireyler olarak yetişmesi, hem kendileri hem de çevrelerindeki kişiler açısından büyük bir kazanç olacaktır.

Mutlaka her gün çocuklarımızı kucağımıza alıp sevelim, okşayalım. Onu sevdiğimizi sık sık söyleyelim. Unutmayalım şiddet gören çocuk saldırgandır, sevilen çocuk sever. Mesajımız, hatalarına rağmen onu o olduğu için sevdiğimizi ona hissettirmek olmalıdır. Hele hele çocuksu tavırlarla “Seni sevmiyorum, senin annen değilim!” gibi sözler çocukta onarılmaz yaraların açılmasına sebep olacaktır.
Tutarlı davranıp çocuktan yapmasını istediğimiz ve istemediğimiz davranışları ona açıkça bildirmeliyiz. Çocuk, bizim ne istediğimizi bilmiyorsa daha kolay hata yapacaktır. Kurallar belli olursa sürtüşme de azalır. Kuralları belirlemek de tek başına yeterli olmaz, bunun yanında çocuğumuzu aktif olarak dinleyip onun da düşüncelerine saygı duymamız gerekir. Kurallar da eleştiriye açık olmalıdır. Aslında her konuda onu dinlemek için sabrımız olmalıdır. Anne babasının dinlemediği çocuk kendisinin dinlenmeye değer olmadığını düşünür ve böyle bir çocuk sizce toplumda rahat konuşmak için gereken cesareti bulabilir mi? Oysa ki, günlük başarılarını, üzüntülerini, hayal kırıklıklarını kolayca ailesiyle paylaşan çocuk rahatlar, daha çok kendine güvenir.

Çocuğumuzun ne giyeceğine, oyuncak sepetinden hangi eşyaları başkasına vereceğimize biz karar vermeyelim, kararı onunla paylaşalım. Bir akşam yemeğinde de onun istediği yemeği pişirip sürpriz yapalım ve bunu onun için pişirdiğimizi söyleyelim.

Çocuğumuzu büyütürken dış görünüşten çok kişiliğin önemli olduğunu vurgulayan mesajlar verelim. Böyle yapmazsak vücudunla ilgili herhangi bir değişimde özgüveni de sarsılmış olacaktır. İnsanların ne giydiğine, hangi markayı almış olduğuna dikkatlerini çekmeyelim; böyle yaparsak iyi giyinemediğinde kendine iyi hissetmeyen bir çocuğa sahip oluruz.

Onun doğduğu anı, bebekliğini hikâyecikler haline getirelim ve ona anlatalım böylece bizim için ne kadar değerli olduklarını hiç unutmayacaklardır, kendilerine saygıları yükselecektir.

İYİ Kİ VARSIN YAVRUM!
Hedef davranış, çocuğumuzun toplum önünde rahat konuşması ise evde aile toplantıları düzenleyip ona her konuda danışmak, fikrini almak, sözlerine değer verip uygulamak bunun temelini oluşturacaktır. Çocuğa, bakkaldan ekmek almak, çöp dökmek, sofra kurmada ve kaldırmada yardımcı olmak, yatağını yapmak, oyuncaklarını ve odasını toplamak gibi küçük işler verilerek sorumluluk duygusu kazandırılmalıdır.

Kızgınlık anında verilen yanlış tepkilerle onun görüşlerini düşüncelerini aşağılamak özgüvenlerini sarsacaktır. Potansiyelinden fazla şeyler istemek çocuğumuza büyük haksızlıktır. Onu kendisinle kıyaslayalım başka çocuklarla kardeşleriyle asla değil. Her insan kendini geçebildiği sürece başarılıdır. Çünkü her insan özeldir. Tıpkı kar taneleri gibi… Çocuğumuzun zayıf olduğu yanları konuşmak yerine güçlü olduğu yanlarını vurgulayalım. Her zorlu görevin karşısında arkalarında olduğumuzu hissettirelim ama, onun yerine yapması gereken ödevleri yapmayalım, sadece koçluk görevini yapalım.

Çocuğunun karşısına geçip de yaptığı hatalarla dalga geçen aileler de az değildir. Ona karşı değil, onunla birlikte gülmeye özen gösterelim. Onları sadece dersleriyle sınırlamayalım, yeteneklerine uygun hobiler seçmesine destek verelim.

Çocuğumuzun özgüvenine katkı sağlayacak en önemli ipucu bizim özgüvene sahip olduğumuzun çocuk tarafından görülmesidir. Çünkü çocuklar aileleri modellerler. Kendimizde de sürekli olumlu değişiklikler yapalım ve bunu çocuğumuzun fark etmesini sağlayalım.

“Seni başarılı olduğun için değil seni sadece sen olduğun için seviyorum, iyi ki varsın ve iyi ki benim çocuğumsun” diyebilmeliyiz. Ağır zeka geriliği olan çocuklar bile evde kabullenip kabullenilmediklerini çok kolay hissederler. Onun isteklerini dinlerken kendi isteklerimizden duygularımızdan da bahsedelim, paylaşalım. Bu muhatabiyetimiz onu çok gururlandıracaktır.

Çocuklarımıza sorumluluklar verelim, ama asla onun başaramayacağı büyük hedefler koymayalım. Çocuklarımızı disiplin edelim, ama bunu hiç bir zaman sinirle ve katı kurallarla yapmayalım. Onları disiplin etmemiz katı kurallarla katı cezalar verme şeklinde olmasın. Çocuklar adaletsiz davrandığımızda bunu çok iyi bilirler. Onların güvenini sarsmayalım. Başkalarının yanında asla çocuğumuzu küçük düşürmeyelim, hırpalamayalım. Bu utancın acısını bir ömür boyu zihninden silmemiz mümkün olmaz.

BABALARLA İLETİŞİM
Babaların, çocuğun özgüvenini sağlamadaki rolü çok büyüktür. Babasız büyüyen çocuklarda özgüven eksikliği görüldüğü gibi etkin olarak çocuğun gelişimine katkıda bulunmayan, onunla ilgilenmeyen babalara sahip çocuklarda da aynı sorun göze çarpmaktadır. Bu eksiklik aileden örnek olabilecek başka bir erkek modelle bir nebze kapatılabilir. Emretmeyen, dövmeyen, rica eden güçlü bir baba modelinle büyüyen çocukların özgüvenleri de sağlam olacaktır. Çocukların makul ihtiyaçları imkanlar ölçüsünde karşılanmalı, ihtiyaçların karşılanmama sebepleri beraberce konuşulmalı, ortak çözüme varılmalıdır. Babayla hafta sonu sahilde top oynamak, beraber market alışverişi yapmak, parka beraber gitmek çocukları çok mutlu edecektir.

Onların özgüvenlerini sağlayacak sözler sarf edelim. “Yardımların çok işime yaradı, teşekkür ederim” ya da “Bak bu aklıma gelmemişti, bu konudaki fikrini çok beğendim!” gibi sözlerle onların katkılarına değer verdiğimizi gösterelim. Korkuların, endişelerini anlayış içinde karşılayalım. Özellikle bazı babalar erkek çocuklarını çocuk olarak algılamak istemezler ve onların korkularını görmezden gelmek isterler, oysa ki duyguları kabullenilmeyen çocuk bu duyguları içine atar ve ileriki yaşantısında travma şekline dönüşebilir. Onların henüz çocuk olduklarını aklımızdan çıkarmayalım.

Doğum günlerini, müsamere günlerini önemseyelim; her başarısında takdir edelim. Küçük hediyelerle gönüllerini alalım. Hatasız ve mükemmel anne baba olmamız mümkün değildir. Gerektiğinde, hata yaptığımızda çocuğumuzdan özür dilemekten çekinmeyelim. Yaptığımız hata, o anki sinirli anımızdan kaynaklanıyorsa bunun sebebini de açıklayalım.

KENDİSİNDEN MEMNUN ÇOCUKLAR
Özgüven, sadece çocuğumuzun okul başarısını sağlayan bir etmen olarak görülmemeli, sosyal ve kişisel alanlarda da ilişkilerini yöneten unsur olarak ele alınmalıdır. Özgüveni içselleştirmiş çocuklar kendilerinden memnundurlar, kendilerini severler, kendi kapasitelerini yeteneklerini tanırlar, kendilerine hedefler koyarlar, hayata bardağın dolu tarafından bakmayı bilirler. Bir çocuk yetişkinlerle, yaşıtlarınla ve kendinden küçüklerle ilişkilerinde başarılıysa, her ortamda kendi düşüncelerini, duygularını rahatça ifade edebiliyorsa, duygularını kontrol etmeyi öğrenmişse özgüvenini dışsallaştırmış demektir.
Çevreyi sürekli eleştirip, kendini sürekli haklı gören ebeveynin çocuğa vereceği çok şey olamaz. Buna alışan çocuk hatasını hep çevreye yüklemeye çalışacaktır. Öğretmen beni hiç dinlemiyor tarzında bir tepkisini “Öğretmen beni bazı zamanlar dinlemiyor” şekline çevirmeliyiz. Objektif bakışı çocuğumuza kavratmamız gerekir. Özgüvenli çocuk yetiştirme adına, başkalarına saygısız tek kendini haklı gören çocuklar yetiştirme yanlışına da düşmemeliyiz. Özgüven, başkalarının haklarına da saygılı olmayı beraberinde getirir.

Özgüven konusunda söyleyeceğim en son ve en önemli nokta çocuğumuza huzurlu ve güvenli bir aile ortamı sağlamamız olacaktır.

Ailelere tavsiyeler

Aşağıdaki maddeleri buzdolabınızın üzerine ya da görebileceğiniz bir yere asabilir, istediğiniz kadar maddeyi kullanıp onu evinizde çocuklarınıza uygulayabilirsiniz. Tamamen kullanımı size kalmış, faydalı olacağını umuyorum. Özgüvenli çocuklar yetiştirmek için onlara el verin!

* Çocuğuma yaşına uygun yeni bir sorumluluk vereceğim.
* Çocuğumu meslek sahibi başarılı biriyle tanıştırıp, konuşturacağım.
* Çocuğumu eleştirmeye karar verdiğimde kendimi tutacağım.
* Çocuğumu yaptığı bir işte başarısından dolayı tebrik edeceğim.
* Aile toplantısı düzenleyeceğim ve çocuğumun fikirlerini eleştirmeden dinleyeceğim. Güzel olan bir fikrini bu hafta uygulayacağım.
* Çocuğumdan habersiz onun sevdiği bir yemeği yapıp, bu yemeği onun için hazırladığımı söyleyeceğim.
* Çocuğumun sevdiği bir şeyi alıp minik bir paket içinde ona hediye edeceğim.
* Bana yaptığı bir yardım için “Sen olmasaydın bunu bu kadar çabuk yapamazdım ya da yardımların çok makbule geçti!” sözlerini kullanacağım.
* Çocuğumun doğumunu hikâyeleştirip bu hafta ona anlatacağım.
* Çocuğumu ona sevdiğimi söylemekle kalmayacağım, onunla keyifli bir oyun oynayacağım.
* Ona bir işi çok mükemmel yapması gerekmediği, elinden geleni yapması gerektiğini, ama mükemmel olmasa da önemli olanın kendi yaptığı olduğunu hatırlatacağım.
* Çocuğumun bir hobi edinmesine çalışacağım.
* Hemen bu hafta boş zamanım için güzel bir hobi edineceğim ve başarılarımı çocuğumla paylaşacağım.
* Çocuğumun zayıf yanlarını geliştirmek için ona destek olacağım. (Mesela ince motor becerileri gelişmemiş ise ona küçük kaslarını kullanma konusunda yardım edeceğim. Ona boyama ve çizgi çalışması yaptıracağım, küt uçlu makaslar kullanmasına izin vereceğim.)
* Çocuğumu kardeşleriyle ya da çevredeki başarılı çocuklarla kıyaslamaktan vazgeçeceğim.
* Çocuğum beni eleştirdiğinde onu ters tepki vermeden dinleyeceğim.
* Hayatta birçok başarı kazanmış kişilerin okul hayatlarının pek parlak olmadığını hiçbir zaman unutmayacağım. Çocuğuma kapasitesinin üstünde yükleme yapmayacağım.
* Çocuğunuzu çocuğunuz olduğu için sevdiğinizi unutmayın ve her fırsatta bunu ona söyleyin.
* Önemli işim bile olsa (misafir v.s ) gergin olmaktan kaçınacağım. Çocuğumu ayak altında gezecek biri yerine, icabında bana yardımcı olacak bir birey olarak göreceğim.
* Bu hafta her gün için bir masal belirleyeceğim belki ben 6 gün okuyacağım, ama bir gün mutlaka babasına okutturacağım.
* “Babası çocuğumla ilgilenmiyor!” demeyeceğim. Bu mazeretin ardına sığınmak yerine onları birbirine yaklaştıracak sebepler üretecek ve uygulayacağım. (Mesela, çocuğumun ağzından babasına mektup yazacağım.)
* Çevredekileri eleştirmeyeceğim, dedikodu yapmayacağım.
* Çocuğumun bebeklerine, oyuncaklarına, önem verdiği küçük şeylere, ben de önem vereceğim. Onlarla ben de oynayarak bunu göstereceğim.
* Onunla kelime oyunları oynayacağım, eğitici şarkılar söyleyeceğim.
* Ağladığında “Hiç ağlanır mı?” diyeceğime bundan sonra derdini dinleyip destek vereceğim. Duygularını kabul edeceğim.
* Ailedeki yaşayan ya da vefat etmiş büyüklerin anısını yad etmek için eski anılarını çocuğumla paylaşacağım.
* Kendine güven konusunda bir kitap okuyacağım.
* Çocuğumun ve kendi özgüvenimi geliştirmek, için bu kitaptaki tavsiyeleri pratik hayatıma geçireceğim.
PSİKOLOG
BETÜL ARTIŞ


1 yorum

"Özgüven konusunda

"Özgüven konusunda söyleyeceğim en son ve en önemli nokta çocuğumuza huzurlu ve güvenli bir aile ortamı sağlamamız olacaktır."

öncellikle burda paylasiminiz icin tsk ediyorum. gercekten okumaktan bikmadigim, dogru ve egitici mesajlarla dolu bir yazi.
tüm annelerimizin, babalarimizin gec olmadan bu yaziyi okumasini diliyorum, özellikle verilen maddeleri cok yararli buluyorum. insanlar sözlerin ne kadar etkili oldugunu bazen unutabiliyor, tabiki buda yazidi belirtildigi gibi insanin kisiliginede yansiyor.

allah herkese huzurlu, mutlu ve güvenli bir aile ortami nasip etmesi dilegiyle...

09.04.2007 - celin

Konular