Her halimize şükretmeli ve hamd etmeliyiz..
Kim vardır ki şu dünyada ah etmemiş of etmemiş feryat etmemiş. Şu dünyada kim diyebilir ki, “Ben ömrümü rahat hastalıksız belasız kedersiz geçirdim.” Kimse diyemez ki ben hiç ağlamadım. Hep güldüm. Hiç üzülmedim hep güldüm. Hiç kederlenmedim hep sevindim. Hiç kimse diyemez ki, hastalık görmedim, sıkıntı çekmedim, meşakkate girmedim.
Evet şu dünyada herkesin bela, musibet, hastalık, keder, elemden hissesi vardır. Az ya da çok, büyük ya da küçük, geçici ya da kalıcı. Herkes farklı zaman, zemin, yer, yurt ve şartlarda çile ve sıkıntılara maruz kalmıştır. Bugün gülenlere yarın ayrılık, ölüm ve hastalık gelebilir. Bugün ağlayanlara ise sevinç rahatlık huzur gelebilir. Bugün kahkahaları kâbuslara, mutlulukları hüzünlere dönebilir. Şu imtihan dünyasında başıboş sahipsiz kimsesiz kendi haline bırakılan kimseler yoktur. Unutulan ve hatırlanmayan kimseler yoktur. Herkesin hayatı ve varlığının ipi bir kadiri mutlak olan zatın elindedir. İlim, irade ve kudret sahibi olan zatı Zülcelal herkese kendisini hatırlatır. Kimisine
hastalık ile kimisine bela ile kimisine ilim ile kimisine sıkıntı ile kimisine ölüm ile kimisine ise mutluluk ile hatırlatır. Herkese aczini ve fakrını hastalık ve bela ile gösterir. Herkese merhametini ve inayetini gösterir. Herkesi harekete getirir, koşturur, yarıştırır, ağlatır, yandırır ve pişirir. İstidat ve kabiliyetlerine bir zenberek olsun diye herkesi başka başka harekete geçirtir. Kendi haline bakıp hiç kimse diyemez ki şu adam bu adam hiç hastalanmıyor, üzülmüyor, ağlamıyor, sıkıntı çekmiyor. Herkesin bu olumsuzluklardan hissesi vardır. Hiç kimse diyemez ki şu falan adam asla oflamadı, ahlamadı, ağlamadı, feryat etmedi. Çünkü esmai ilahiyenin tecellisi, tezeahürü bunlarla açığa çıkmak için hazırlanmıştır. İsimlerin tecellilerinin bilinmesi için ortam hazırlanmıştır. “Her şey zıddıyla anlaşılır.” düsturuyla zatların cevalanı yaratılmıştır. Kötülükler iyiliklerin altında, sıhhatler hastalıkların altında, şükürler isyanların içerisinde gülmeler ağlamaların altında, kulluklar nefis ve şeytanların arkasında gizlenmiştir
Bunları göremeyenler bilmeyenler ve idrak etmeyenlerdir. Bela, musibet ve hastalıklar karşısında ağlayanlar, isyan edenler, kederlenenler, isyana gidenler, şekva edenler, şerrin içerisinde hayrı, hastalık içerisinde sıhhati, açlık içerisinde şükrü, sıkıntı içerisinde sabrı görmeyenlerdir. Dalalete, hıyanete, şekavete ve nisyana giderler.
Şekva edip isyan ettiğimiz bu sıkıntıların en büyükleri insanların en kamil mükemmeli ve temizi olan Peygamberlere gelmiştir. Onlardan sonra evliyalara sonrada sıradan insanlara gelmiştir. Tahammül etmeyip, sabır etmeyip, tevekkül etmeyip, teslimiyet göstermediğimiz bu sıkıntılar ile kemale ermiş olgunlaşmış sırlara vakıf olmuşlardır bu insanlar. Bize eza, cefa, endişe, tasa, kaygı veren bu sıkıntılar onlar için fazilet ve kemalat vesilesi olmuştur. Onlar bu sıkıntılara asla itiraz, gücenme, darılma, isyan etme halini göstermemişlerdir. Ağladığımız isyan ettiğimiz şeylere onlar gülmüşler ibret almışlar ve ders almışlardır. Onlar bu sıkıntılardan hikmet ve hakikat dersi almışlarsa bizler dahi almalıyız. Şer bildiklerimizde hayır, hayır bildiklerimizde şer olabileceğini bilmeliyiz. Dünya hayatını keyif, rahat ve eğlence ile geçirenlerin kemalattan, faziletten ve hikmetten paylarının olmadığını bilmeliyiz. Her halimize şükretmeli ve hamd etmeliyiz. Kaderi ilahi ve hikmeti ilahiyeden herkese küçük büyük az çok sıkıntının pay edildiğini bilmeliyiz. Bizlere düşenleri şükür, hamd, tesbih ve tazim ile hayra çevirmeliyiz. vesselam.
rabbim cümlemizden razı
rabbim cümlemizden razı olsun rıza göstersin inş....:)
selem ve dua ile en güzele emanet ol..
Nezaman ki senin sohbetinden sıyrıldı yüreğim,işteo günden beri biçareyim!
Ne zaman kalbimde yerini başka heveslere pazarladım,İşte o andan beri avareyim!
Senden uzaklık ateşmiş YaRab!Merhamet et! .
22.07.2011 - iremhan