Müslümanların Harama ve gühaha çabuk düşmelerinde İmanı zaifiyetin etkisi.

Müminlerin haramlara çok çabuk düşmelerinin ve günahlara mübtela olmalarının en mühim sebeplerinden biriside İmani Zaaifiyetttir. İnsanın nefsine uyarak günahlara gitmesinin, kendini günahlardan kurtaramamasının, ibadet etmeyişinin veya ibadet etsede ibadetlerine riya, ucub gibi hislerin karışmasının hepsinin- temelinde hep iman zafiyeti vardır. Nefsani arzulardan kurtularak,günahtan ve haramlardan içtinap edip, ibadetlerde ihlasa ermek ancak imanın kuvvetlenmesiyle olur. imanı zaifiyet müslümanın imanını taklitten tahkikiye çıkarmamasıdır. Tahkiki iman ile taklidi iman arasında arştan ferşe kadar mesafe olduğu düşünülürse imani mertebelerin arasındaki fark ortaya çıkacaktır.. Yüzeysel bir iman olan taklidi iman sahibi olan müminler cenabı hakkı hakiki manada tanımadığı için onun kudretini ve rahmetini idrak edemediğinden haram ve helal arasında kalarak kah günah kah itaat arasında gelgitler yaşarlar. Bu imanın zaif mertebesi insanı, hayvani ve nefsani lezzetlerin ardında koşturur. bu koşuşturma insanı bazen imansızlığa kadar götürebilir. Çünkü her günahta da küfre götüren bir yol bulunur.. İmanı taklitte olan insanların nefsi emaresi şeytanın da yardımıyla bütün bedeni ele geçirip kalp hükümdarını ve akıl vezirini alt ederek bütün hissiyatların serkeş nefsin eline ve emrine verir. Arzu, istek ve emellerine akıl, kalp, ruh ve hissiyatları boyun eğdirir. Bütün işlerini ve emellerini artık rızayı ilahi dairesinde değil nefsin ve hevasının rızası dahilinde gerçekleştirir. Hakkın hatırını küçük zail günahlara haramları tercih eder.Bazen küçük hazır bir lezzet için bir çok değerleri feda eder.

Şeytanın insanı kandırmada kullandığı en mühim yer akıldır. İmanı taklitte olan müslümanların imanları kalbe, ruha, hasselere sirayet etmediği için şeytan böyle imanı zaif insanların aklına bin bir şüpheler, atarak o insanları yeise, isyana, günaha ve harama daha çabuk iter. Ama imanı akılda kalmayıp ruha kalbe ve hissayat ve letaiflere yani bütün azalara kuvvelere sirayet eden müminleri şeytan aldatamaz, çünkü imanı tahkiki yi elde eden müminin imanına şeytanın eli yetişemez. o sadece akla şüphe atar. Ruha, hasselere ve kalbe eli yetişemeyeceği için o insanı aldatamaz. O sağlam imanlı mümin tahkiki imanıyla sadece şeytan ve nefse değil bütün kâinata meydan okur. Allahın izniyle o insanın başına şeytanın bütün aveneleri toplansa o müminin imanını çalamaz.


İmanı taklitte olanın imanı hüccetsiz ve delilsiz bir iman mertebesi olduğu ve helalin haramın mahiyetini bilinmediği için günahlara ve haramlara daha çabuk düşer. Ama imanını tahkiki yapan Hz Âlinin dediği gibi bütün gayb perdeleri açılsa imanımda ne eksiklik nede fazlalık olmaz. Hakikatince gaybi ve Allahın varlığını ve birliğini ilmen, aynel ve hakkel yakın derecesinde marifetullahla(ilimle bilmektir)akıl ve idrak nispetinde bileceği için günah ve haram çukurlarına sukut etmez. Rabbinin varlığını bütün kâinatta zerreden şemse kadar her şeyde göreceği için marifetullah ve muhabetullah ve lezzeti ruhaniyeyinin zevki lezzeti ve huzuru ona yeter artar. Belki küçük hatalar ve kusurlar aciz ve fakir olmak muktezasınca onlarda da görünür, ama o kusurlar için bile öyle tövbe ederler ki büyük günahları işleyenlerin tövbeleri öyle olmaz.


İslam alimleri her müslümanın imanını taklitten tahkiki imana çıkarması mecburiyeti olmakla beraber Allah’ı kati delil ve hüccetlerle tanıması gerektiği belirtilmişlerdir... İmanı taklitten tahkikiye çıkarmayanlar ahirette mesul olacaklardır. şeytan nasıl ki dünyada imanı taklitte olan ve islamı sadece yüzeysel ve kulaktan duyma yaşayanları rahatlıkla namazdan kulluktan alıkoyup günah ve haramlara atıyorsa; son nefesinde de şeytan imanı taklide olanları rahatlıkla kandırarak onların imanlarını çalabilmektedir. Akla verdiği küçük bir şüpheyle akılda olan o insanların imanlarını ellerinden alabilmektedir. Böyle bir helaket ve felakete düşmemek için her müminin imanın taklitten tahkikiye çıkarması gerekir. İmanını tahkiki yapacak imani bilgileri öğrenmesi elzemdir. Yoksa şiddetli Bir rüzgârın karşısında dayanamayan bir kartondan ev neyse o insanın imanı da küfür ,günah ,isyan, dalalet ve şüphe rüzgârları karşısında ki hali de aynıdır.

İman dersini peygamberi zişandan alan Hz Alinin dediği gibi bütün gayb perdeleri açılsa imanımda ne eksiklik nede fazlalık olmaz. hakikatince gaybi, ve Allahın varlığını ve birliğini ilmen,aynel ve hakkel yakın derecesinde marifetullahla(ilimle bilmektir)akıl ve idrak nispetinde bilenlerin imanları tahkik mertebesinde olacağı için o imana hiç kimse ilişemez.sarsamaz,yıkamaz,bozamaz,

Bediüzzaman Hazretleri ise imanını hakaiki imaniyenin kati hüccet ve dellileriyle sağlamlaştırmış olanların dinsizlik, fısk ve fücur ve dalaletten gelen tehlikeli akımlara karşı muhkem bir çelik kale gibi yıkılmayacağını, tahkiki iman sadece akılda kalmayıp, kalp, ruh, letaiflere ve hasselere de işleyeceği için şeytanın oraya elinin yetişemeyeceğini söylemektedir.

İşte imanı zaif olan müminlerin marifetullah , muhabetullah ve lezzeti ruhaniye mahrumiyetinden gelen manevi boşluğu günahların, haramların küçük geçici zail fani muvakkat lezzetleriyle doldurmaya çalışırken farkında olmadan .dalaletin ,haramların isyanların koruluğunda gezerler,günahların günah çukurunda sukutu insaniye düşerler.müptela olunan günah ve haramların kölesi olup çıkarlar.bu fısk ve sefahet bataklığında kalmanın ızdırabını ruh kalp ve akıllarında yaşarlar.bu stresin boğuculuğunu ve sıkıntısını ruhlarında hissetmemek için gidip meyhanelere umumhanelere eğlence zevk keyif mekanlarına sığınırlar,hissiyatı iptal ederek elemleri yalancı ,zail lezzetlerle bastırmaya çalışırlar,dünya cennetinde cehennem hayatının manevi elemini yaşatırlar ruhlarına.Rabbim imanımızı son nefesimize kadar muhafaza etmeyi bizlere nasip etsin.Amin.


1 yorum

selamın aleyküm

İmanı taklitten tahkikiye çevirmenin tek yolu zikrullahtır, yoksa kitaplardan öğrendiğimiz ilim ile oluşan iman beyinde kalır ve insan ne kadar bilgili olursa olsun şeytan her zaman insanı kandırabilir, bu yüzden akıl ilmine güvenmeyip kalp ilmi için devamlı zikir ile meşgul olmalıyız. Namaz, oruç gibi farz ibadetlerin yanında oturup hegün devamlı bir sürede "La ilahe illaAllah" demeliyiz ki kalp Allah tan başka herşeyden temizlensin. bu işin anahtarı budur.

Saygılar..

10.01.2009 - erb444

Konular