16 Ekim 2006 tarihli konular

Diplomatların Mata Hari korkusu

  • Ahmet Emin

1940'larda Rus gizli polisi, Moskova'daki diplomatları oltaya düşürmek için çok iyi eğitilmiş kadın casuslar kullanmış. Yunan Büyükelçi Athanas Politis'in evlendiği kadın NKVD ajanıymış.

İkinci Dünya Savaşı sırasında Almanlara casusluk yaptığı sanılan Macar asıllı İngiliz Lady Effingham yahut Malwina Gertler'in, dönemin Londra büyükelçisi Tevfik Rüştü Aras'ın da aralarında yer aldığı pekçok diplomatla ilişki içinde olduğu ortaya çıktı. MI5'e göre İngiliz bir aristokratla evlenen ve Lady Effingham adını alan Malwina Gertler, Aras'la da yakın arkadaş imiş. Delil yetersizliğinden serbest bırakılan Lady Effingham, eşinden ayrılarak Avustralya'ya yerleşmiş. Hürriyet'ten Faruk Zabçı'nın haberine göre 'Manci' lakaplı Effingham'ın yargılanması sırasında avukatı Tevfik Rüştü Aras'a bir mektup yazarak ilişkisinin mahiyeti hakkında bilgi istemiş. Aras ise, “Onla ilişkilerim tamamen sosyal bir çerçevededir. Benden hiçbir zaman gizli istihbarat almaya kalkışmadı. Sohbetimiz mutfak ve çocuk bakımıyla ilgiliydi ve benle bu konularda sık sık konuştu” demiş.

Savaş Yıllarından Kadın Manzaraları

  • imdat sezer

Bir kadın, kaçıyordu… Köylerini , yaşamlarını silahlarla basan Yunan askerlerinden kaçıyordu. Orhangazi’nin Çakırlı köyü kadınlarından Yusuf kızı Şerife’ydi o. Yıl 1920, günlerden 16 Ekim’di. Köylüler kasatura, süngü ve tüfeklerle meydanlarda ve evlerde öldürülürken nasıl olduysa kaçmayı başarmıştı işte. Yanında evine sığınan 5-6 kadın ve birkaç erkek akrabası da vardı. Ancak kısa sürebilmişti diğerlerinin kaçışları... Oğlunu arıyordu Şerife. Yanındakiler Yunanlılarca yaralanır ya da öldürülürken o, oğlunu bulabilmek için sağ kalmıştı belki. Buldu da oğlunu o keşmekeşte. Bir dere kenarında buldu 9 yaşındaki Durmuş’u, sağ kolu dirseğinden kesilmiş ve omzundan kurşunla yaralanmış olarak. Kanlar içinde ve baygındı çocuk. Şerife yavrusunu en azından sağ bulmuş olmanın mutluluğuyla kaçmaya devam etti. Günlerce aç kaldı, korkuyla ilerledi ama her şeye rağmen Dersaadet’e ulaştı. Yunanlıların köyünde gerçekleştirdikleri kıyımdan sağ kurtulmayı başaran birkaç kişiden biri olarak geçti tarihe ve bu anlattıkları Bab-ı Ali’nin 5 Mayıs 1921 tarih 203 nolu dilekçesinde resmi olarak yer aldı.

Kadın Casus dansöz Mata Hari

  • imdat sezer

Hollandalı olan Mata Hari'nin asıl adı Margaretha Geetruide Zelle'dir. (d. 7 Ağustos 1876, Leeuwarden - ö. 15 Ekim 1917 Vincennes) Dansçı ve sözde casus. 1. Dünya Savaşı yıllarında Almanlar hesabına çalıştığı için idam edilen Mata Hari'nin ismi Malay dilinde şafağın gözü anlamına geliyor.

Hollandalı bir işadamının kızı olup, okul çağında bir manastırda eğitim gördü. 18 yaşındayken Hollanda ordusunda görevli İskoç asıllı bir subay ile evlendi. Kocasının vazifesi sebebiyle bir müddet Amsterdam'da, bir süre de Java adasında bulundu. Hollanda'ya döndükten sonra kocasından ayrılarak Paris'e yerleşti. Burada dansetmeye başladı ve kısa sürede meşhur oldu. Şöhreti Paris, Londra, Viyana, Berlin ve Roma gibi Avrupa şehirlerine yayıldı. Bu ülkelerin hükümetlerinde görev yapan önemli kişilerle yakınlık kurdu.

Buzdolabı suratın dondurduğu umutlar

Merhabalar
Ben 31 yaşında 13 yıllık evli iki çocuk annesi bi ev hanımıyım.lise bittiği yıl yaz tatilinde nişanlandım 18 yaşındada evlendim. daha önce hiç flörtüm olmadı,kimseyle çıkmadım. hiç kimsenin gözüne gözüm değmedi. ilk eşimle gözgöze geldim. ben her şeyi eşimle yaşamak istemiştim.

Ben evliliğe beyin olarak hazırdım aslında. islama göre evlilikte kadının vazifelerini biliyordum,kitaplar okumuştum.ama maalesef henüz doğru seçim yapma olgunluğuna erişmemişim ki yanlış kişiyi eş olarak seçtim.Allah insanaların karşısına yollar çıkarıyo ama maalesef biz kullar irademizle yanlış seçimler yaparak bütün bi ömür acı çekiyoruz.

TAKDİR VE TEDBİR

  • Nalan

Vukû bulacak şeylerin zaman ve mekânını, evsaf ve hususiyetlerini Allah Teâlâ'nın ezelde hükme bağlamasına "takdir" adı verilmektedir. "Tedbir", yapacağımız işlerin hayırlı olup olmadığını tesbit için, o fiillerin sonuçları üzerinde düşünerek, hareket etmemizi iyiye ve güzele doğru tanzim etmektir.

Yaratılmışların şerefçe en üstünü bulunan, akıl ve fikirle teçhiz edilen insanın irade ve isteğine dayalı işlerde, ölçülü hareket etmesi ve tedbirli olması gerekmektedir. Zira insan, su üzerindeki saman çöpü gibi, hadiselerin seyrine tâbî olacak bir acz içinde yaratılmış değildir.

EHL-İ KİTAP KİMDİR VE KESTİĞİ YENİR Mİ?

  • Nalan

Ehl-i kitap; Allah tarafından gönderilmiş bir Peygambere, indirilmiş semavî kitaplardan birine iman etmiş kimseye denilmektedir.

Bu tariften ehi-i kitabın iman ehlinden olduğunu değil, Allah'a şirk koşanlardan ayrıldığı noktayı anlamaktayız.


Hıristiyan veya Yahudilerden bulunan bir kimsenin kestiği hayvanın yenilebilmesi, bazı şartlara bağlanmıştır. Şöyle ki:

a)Kesimi yapan gayri müslimin Allah'a şirk koşan bir kimse olmaması,

b)Keseceği hayvanın İslâmî usûl üzerine boğazlanması,

c)Keserken Allah'ın adını anmış olması.

Fıkıh kitaplarımız; enine, boyuna ve derinliğine incelendiği zaman, ehl-i kitabın kestiğinin yenilebileceğine dâir fetvanın mutlak bir ifâde ile verilmediğini ve yukarıdaki şartlara bağlandığını görmekteyiz.

SANATLARIN DOĞUŞUNDA VE GELİŞMESİNDE VAHYİN TESİRİ

  • Nalan

Yeryüzünün halifesi olarak yaratılan insana, arzın iman ve hayatının devamı için zaruri veya faydalı olan, sanat ve bilgiler, peygamberler aracılığı ile öğretilmiştir.

Peygamber çocuğu olarak dünyaya göz açan âdemoğlu, yaratılışında kendine ihsan edilen kemâl nüvesini geliştirmeye hevesli bulunuyordu. İçinde gizlenen heveslerin meyvesini derebilmek ve yeryüzünü yaşamaya müsait hale getirebilmek için bir çok hüner ve sanata sahip olması gerekiyordu.

Hz. Adem ve hanedanı için ilk hissedilen zaruret, hayatlarını devam ettirme fikri oldu. Cenab- Hak, Âdem aleyhisselâma eşya ve eşhasın isimlerini öğretmiş ve bir çok sırlardan haberdar etmişti, İnsan hayatı için gerekli olan madde isimlerinin bunlar arasında bulunacağı, bu hususla ilgili âyet-i kerimenin içinde yer alan "Küllehâ" te'kidinden anlaşılmaktadır.