İslâm, örtünme konusuna çok önem vermiştir. Onu, utanma ve haya gibi, insanlığın temel gereklerinden saymış ve psikolojik neticeleri üzerinde de ayrıca durmuştur. Dünyada hiçbir medeniyet, bu hususta, İslâm'da olduğu gibi, derli toplu kanun ve prensipler koymamıştır. Zamanımızın, kendilerini medenî ve iletici sayan toplumları ve milletleri arasında, ne yazık ki, geçerli olan usule göre, kadın ve erkek vücutlarının bir kısmını, hatta pek çok yerlerini açıp teşhir ediyorlar. Mal bulmuş mağribî gibi "işte bizim de malımız vardır" derecesini bütün sermayelerini ortaya koyuyorlar. Onlara sorarsanız, elbise,giyinmek veya vücudu korumak için değildir. Sadece bir süstür. Bir nevi fanta-/idir ve dikkat nazarlarını çekmeye yarar. İslâmî düşünce sistemiyle bu gibi fikirler arasında çok büyük farklar vardır, lilâm'da süs ve ziynet, gizlenmesi, örtünmesi gereken konulardandır. Onlarda ise, açılıp saçılacak, herkese gösterilecek, çoğunun "Anne! Bak ne cici şeyim var!" derecesine teşhir edilecek hususlardan... islâm düşüncesine göre, elbisenin gayesi, süs eşyası ve fantazi olmaktan çok, vücudun örtülmesidir. Elbise, ister kadın, isterse erkek olsun, gizlenmesi emredilen yerlerin örtünmesi için kullanılır. Bunun sebebi, iki cinsin, karşılıklı olarak, birbirlerinin vücudlarını görmek suretiyle seksüel isteklerinin tahrik edilmesini önlemektir. Çıplaklık, utanmazca bir harekettir. İslâm'ın haya ve duyguları hiçbir zaman böyle bir şeye tahammül etmek için hazır değildir. Hatta değil Müslüman, kendini bilen, şuurlu bir "gayrimüslim" bile bu gibi rezaletlere razı olamaz. Daha ileri giderek deriz ki, İslâm şöyle dursun, aklı başında hiçbir gayrimüslim, kadınla erkeğin, çırılçıplak yahut da dekolte kıyafetle bir arada bulunmasına asla dayanamaz. İşte hadis meali: