7 Haziran 2007 tarihli konular

AİLE İÇİ İLETİŞİMDE SEVGİ

  • Yagmur Öncesi

Aile müessesesi, üzerine binlerce araştırmanın yapıldığı, en önemli kurumlardan biridir. Ecdadımız, "Aile Ocağı" derken, kanaatimizce onun sıcaklığına, yetiştiriciliğine, pişirici özelliğine dikkat çekmek istemişlerdir. Tıpkı asker ocağında olduğu gibi, aile ocağında da insan, rûhen ve bedenen terbiye görme imkanına kavuşabilir. Ve eğer aile, bu fonksiyonunu icra edebilirse, bu görevini layıkıyla yerine getirebilirse, mükemmel bir eğitim-öğretim ortamı haline dönüşebilir.

TAKVANIN TANIMI

  • Yagmur Öncesi

(Takva ve Müttakilerin tanımı konusundaki çeşitli görüşler )

1. Takva:Allah’dan korkmak,Kur’anla amel etmek,aza razı olmak ve Ahiret gününe hazırlanmaktır.(Ali b.Ebî Talip r.a)

2. Müttekiler(Takva Sahipleri):Bilinen günahları terketmekle Allah’dan ve azabından sakınan,Allah’dan gelen Kur’anı tasdik etmekle Allah’ın rahmetini uman kimselerdir.(Abdullah b. Abbas R.anhüma)

İsmail'ini KURBAN ET!

  • nisyan

"alıntıdır"

Ey Nefsim,

Gel, sen de kurban et beklentilerini, dünyevi taleplerini ve Canan'a götürmeyen, O'nu hatırlatmayan her şeyi.Hazreti İbrahim vazife mesuliyetini babalık şefkatine tercih etti; sen de dava düşünceni bütün beklentilerinin önüne geçir; arzularını mefkurene kurban ver; yoksa fedakarlıktan, O'nun yoluna kurban olmaktan bahis açma lütfen.




İsmail'ini Kurban Et!..

"Gözünün nurunu Allah'a kurban et!..."

Meşru olanı yaşamak mı? Yaşanılanı meşrulaştırmak mı?

  • nisyan

Mustafa İslamoğlu

Bir yanda hakikat diye bir derdi olanlar, öte yanda hakikatle derdi olanlar…

Müslüman olmak, hakikat diye bir derdi olmaktır. Hakikatle derdi olanların Müslümanlık iddiası, Kur'an'ın isbat edilmemiş iman sahipleri için kullandığı ellezine âmenû türüne giren bir Müslümanlıktır, Allah'ın kabul ettiği iman sahipleri için kullandığı mu'minûn türüne giren bir Müslümanlık değil.

Zira İslam, kayıtsız şartsız teslim olmaktır.

Neye teslim olmak?

Neye olacak! Elbette hakikate.

Sevgiye dair

  • nisyan

Sami Hocaoğlu


Sevgi konuşulmaz, yaşanır. Sevgiyi konuşmak, sözün bittiği yerden konuşmaktır. İnsan ancak sevgiye dair konuşabilir. Ey sevgili okur! Bu yazıyı “sevgiye dair” bir yazı olarak oku!

Sevgi ışık gibidir, sevgisizlik karanlık. Karanlığın kaynağı olmaz. Karanlık ışığın yokluğu halidir. Fakat ışığın bir kaynağı olmak zorundadır. Kaynaksız ışık olmayacağı gibi, kaynaksız sevgi de olmaz.

hocamız

  • esad

işte hoca efendiden mükemmel bi yazı daha
Efendimiz’i Rüyada Görmek

Soru: Peygamber Efendimiz’in (sallallahu aleyhi ve sellem) rüyalarda, bazen sakallı, bazen sakalsız, kimi zaman siyah saçlı, kimi zaman da beyaz saçlı olarak değişik şekillerde görülmesini nasıl izah edebiliriz? İnsan, ne şekil ve surette görürse görsün, hakikaten O’nu görmüş sayılır mı?

“Eli kurusun, kurudu da…”

  • nisyan

Sami Hocaoğlu


Ebu Leheb, “alev babası” anlamına geliyor. Bilindiği gibi Hz. Peygamber'in öz değil üvey amcası olur. Kardeşi Ebu Talib'in vefatından sonra “beyaz bir sayfa” açmak istiyor ve yeğenini çağırıyor. Kavmiyetçilik damarları kabarmış olacak. “Bak bak, yeğenini himaye etmedi, edemedi!” dedirtmemek için yapıyor bunu, adam olduğundan değil.

Amcasının davetine icabet eden Hz. Peygamber'e, yekten sorduğu soru şu:

“-Ben Müslüman olursam bana ne var?”

Hz. Peygamberin dudaklarından tek cümlelik net bir cevap çıkıyor:

Kur'an algısında Seyyid Kutub farkını anlamak

  • nisyan

Sami Hocaoğlu



Şehadetinin yıldönümünde Seyyid Kutub'u rahmetle anıyoruz. Kutup, 29 Ağustos 1966'da Stalin-Hitler karışımı nasyonal sosyalist bir diktatör olan Cemal Abdunnasır tarafından, siyasi sistemle uzlaşmaz muhalefeti nedeniyle idam edilmişti.

İdamının üzerinden 35 yıl geçmiş. Merhum Kutub, yazdıkları, söyledikleri, özellikle de yaşadıklarıyla, hâlâ günümüz İslam düşüncesi ve müslüman nesilleri üzerinde etkisini sürdürüyor.

Korkanın tedbiri şaşar

  • nisyan

Sami Hocaoğlu



“Zelûl” ile “zelîl” arasındaki farkı bilir misiniz? Zelûl “asil” olana, zelîl “cibilliyetsiz” olana denir. Birincisi Kur'anî bir kavramdır. Mülk suresinde buyurulduğu gibi, yeryüzü insana “zelûl” kılınmıştır. Yani, emre âmâde kılınmış, boyun eğdirilmiştir. İnsanoğlunu omuzlarında gezdirir, fakat bu onun için zillet değil şeref olur. Toprak da zelûl kılınmıştır; üstüne basarsınız, fakat her şeyinizle ona muhtaçsınız. Onu çiğnemekle zelîl kılamazsınız.

At zelûldür, katır zelîl.