23 Mayis 2007 tarihli konular

Medine ol çağır beni

  • nisyan

Adem Özbay


Miğferinde karıncalar dolaşan süvarileriz hepimiz. Yenik savaşların naraları yazıldı künyemize. Kılıçları bilemekten yorulduk. Yorgunuz. Bitiremedik bir lanet savaşı. Barış adına ruhlarımızı tüttürdük büyük şefle. Gözlerimizin ferine miller çekildi. Sağırız. Kalbimizde acı var. Hem de ne çok. Bitiremedik bir lanet savaşı.

Millet ve Milliyet Kavramlarının Tahrifi

  • nisyan

Ahmet Kalkan


Türkçede kavim, kabile veya belli bir topluluk anlamında kullanılan "millet" kavramı İslâm kültüründe daha farklı mânâ lara gelmektedir. "Millet" sözlükte, tutulan ve gidilen yol demektir. Bu yol eğri de olabilir, doğru da. Bu anlamdan hareketle 'millet' kelimesi 'din ve şeriat' yerine kullanılmaktadır. Çoğulu, milel'dir. Kur'an' da ve İslâm kültüründe millet, din anlamında kullanılmıştır.

Sizi Rahatsız Etmeye Geldim

  • nisyan

Mükerrem Bulut


Başlığa bakarak yine sert eleştirilerle dolu bir yazı diye düşünen kardeşlerime bir hatırlatmayla başlamak istiyorum. Bu söz bana değil; pek çoğumuzun vahiyle gerçek manada tanışmasına vesile olan bir yazara ait. O, içinde bulunduğu ve gerçeklere kendini kapatmış, hatta çerçevesini kendi kafasında çizdiği dini yaşarken, vahiyden alabildiğine uzaklaşmış, elinden geldiğince de diğer insanların uzaklaşmasını sağlamış bir yığına ithafen söylemişti bu sözü. Sert gibi görünse de aslında yerini bulan bir söz.

Suskunluğumuz Utancımızdır

  • nisyan

Aydın Altay


Önce sınırlarımız çizildi, ortak lisanımızla yabancılaştırıldık. Tanıyamadık birbirimizi, tanıyamadık kendimizi. Parçalandık...

MERHABA

  • nisyan

Hey Dostum Merhaba
Umutlarını kardeş, yalnızlığını yoldaş, hayallerini azık edenlere..
Çivileri sökülmüş, yıpranmış aşklara metelik vermeyenlere, kırık kalplere, kırık kalplilere.. Kendinden kaçmayanlara, kendinden başka bir şey olmayı kabul etmeyenlere, içlerinden geldiği gibi olanlara, merhaba..
Merhaba..
Fedakâr arkadaşlara, mağaradaki o kutlu dostu saklayan güvercinlere, örümceğe.. Kardeşliğe, kardeşlere, Yusuf emsallerine.. Yitik, buruk dostluklara, cefakâr dostlara, Merhaba..
Merhaba..

Bir Sevdadır “o”

  • nisyan

Kâinatın yaratılışını varlığına borçlu olduğumuz..
Çöle inen nur..
Sevgili…
En sevgili…
Allah'ın sevgilisi..
O…
Hira dağında tek başına titreyen ve tek başına davetin destanını yazan…Taşlanan, yuhalanan, hakarete ve küfre maruz kalan, yalanlanan…Ama hiç yılmayan, hiç yıkılmayan…
O…
Uğruna candan vazgeçilen, anadan, babadan, yardan geçilen… Uğruna çile çekilen, hicret edilen, göz yaşı dökülen..Adil, cömert, merhametli, barışçı, cesaretli ve "el emin"..
O..

Hayat Bazen...

  • nisyan

Hayat bazen, bir hastane odasında zaman kovalamaktır. Zaman hastane odasındaki kadar sessiz ve yavaşsa eğer, yalnızlık da yoldaş olur bu kovalamacada hastaya.
Hayat bazen, kaldırım taşlarını sayarak yürümektir. Bazen, yorulmaktır yürümekten, bazen pişmanlıktır, bazen müjde...
Hayat bazen, inciltmektir bir yüreği, bazen incilmektir. İncitirken ne derece acımasıssan incinirken de o derece acı dolusundur. Ama asla pusuya düşürmek değildir yada asla arkadan vurmak değildir, asla!..

Anlaşılamamak Anlaşılır Bir Durumdur

  • nisyan

Kimseler anlamasın beni!
"Züleyha'nın zindanında "Yusuf" anlasın,
"Leyla'nın çöllerinde "Mecnun" anlasın,
"Şirin'in dağlarında "Ferhat" anlasın,
"Aslı'nın yüreğinde "Kerem" anlasın,
Sen anla…


Aşk ayrılığa düştüğünden beri kazanılmış sınavları görmeyen benliğimiz, kaybolmuş aşkların izinde sarsıntılı yürüyüşler yapıyor. Pencerelere perdeleri çekerek sokakları yalnızlaştıran insan, aşk adını verdiği kendi yalnızlığının derin kuyularında uzanacak elleri bekleyen çaresizliğe teslim olurken, içeride soluduğu hava, kendini esir ettiği dört duvar ve masasının üzerinde su vermeye bile gerek duymayacağı naylondan suni çiçeklerle günbegün solgunlaşıp, baharlarda kendine gülümseyen papatyalardan da mahrum kalıyor. Her yitirilen sevdanın ardında derinleşen boşluk girdabında acı çeken masum duygular, yeni bir günü aydınlatacak kızıl bir güneşin getireceği yeni müjdelerinde olmadığını düşünüyor. Arabesk fanteziler üzerine acılı hayatlar kurgulayan gençlik, çözüm bulmak yerine sorunlarını daha da kalabalıklaştırıyor. Hemde; mutsuzlaştıkça, mutlu olduğunu zannederek büyük bir yanılgı bataklığına saplanıyor.

İsrail’e Bir taş Bağdat’a Bir Dua Gönder!

  • nisyan

Ellerini aç, gözlerini kapat, değiştir boyutunu.

İsrail'e bir taş, Bağdat'a bir dua gönder.

Maskeli baloların gösterişli hayat sahnesinde kalbinden kanlar damlayan insanların ellerinden tut.
Allah'ım ellerimden tut.


Ellerini aç, gözlerini kapat, değiştir boyutunu.
İsrail'e bir taş, Bağdat'a bir dua gönder.
Gözyaşlarını sev.
Tamda unutmuşken merhameti,
Hatırlamıyorken peygamberlerin bildirgelerini,
Hissedemiyorken aşka, ayrılığa, hüzne, tebessüme, terkedilmişliğe dair paramparça düşünceleri,
Gözyaşlarını sev.

GENÇLİĞE HİTABE

  • nisyan

Necip Fazıl Kısakürek


Bir gençlik, bir gençlik, bir gençlik...
"Zaman bendedir ve mekân bana emanettir!" şuurunda bir gençlik...
Devlet ve milletinin 7 asırlık hayatında dört devre... Birincisi iki buçuk asır... Aşk, vecd, fetih ve hakimiyet... İkincisi üç asır... Kaba softa ve ham yobaz elinde sefalet ve hezimet.. Üçüncüsü bir asır... Allah’ın, Kur'ân'ında "belhüm adal hayvandan aşağı" dediği cücetaklitçilere ve batı dünyasına esaret... Ya dördüncüsü ?...
Son yarım asır!.. İşgal ordularının bile yapamayacağı bir cinayetle, madde plânında kurtarıldıktan sonra ruh plânında ebedi helake mahkumiyet... İşte tarihinde böyle dört devre bulunduğunu gören...Bunları,yükseltici aşk, süründürücü satıhçılık, çürütücü taklitçilik ve öldürücü küfür diye yaftalayan ve şimdi, evet şimdi...

GÖZYAŞIMDAN TUT KALDIR BENİ

  • nisyan

Bünyamin Yılmaz


Onların silahları var. Hesapları ve sistematik düşünme modelleri.
Onlar kavramları mala dönüştürüyor, piyasaya sürüyor ve tüm dünya bunu kullanıyor. Çünkü dünyanın tüm evrensel değerlerinin bir fiyatının olduğunu düşünüyorlar VG gerekeni yapıyorlar. Artlarından kovalayan yok. Engel olabilecek kimseler de yok. Onlar söz verirler ve yapmak zorunda değiller. Onlara söz verenler de söz vermeyenler de yapmak zorunda olduklarının bilincindedirler.
Onların, gelişmiş beyin güçlerine emirler yağdırabilen bir hegomonyaları var,