Allah Teâlâ (c.c) alışverişi helâl kılmıştır. Alışverişin (sahih olması için) üç rükün vardır:
a)Akdi yapan (satıcı veya alıcı)
b)Akdi yapılan (satılan veya alınan mal)
c)Lâfız ('sattım' veya 'şu kadar miktar mukabilinde aldım' gibi sîgalar)
a) Akdi Yapan (Satıcı veya Alıcı)
Tüccar bir kimsenin, kör, köle, mecnun veya çocuk ile alışveriş yapmaması gerekir; zira çocuk mükellef değildir. Mecnun da onun gibi... Bu bakımdan çocuk ve mecnunun alışverişleri bâtıldır. İmam Şâfiî'ye göre, çocuğun velîsi kendisine alışveriş yapabileceğine dair izin verse dahi, onun alışverişi sahih değildir. O halde tüccar, çocuk ve deliden aldığı şeyleri tazmin etmeye mec-burdur. Tüccarın çocuk ve deliye sattığı şeyleronların elinde zâyi olursa tüccarın kesesinden gitmiş olur. Akıllı köleye gelince, onun alışverişi, ancak efendisinin izniyle sahih olabilir. Bu bakımdan bakkala, fırıncıya, kasaba ve bunlara benzer ticaret erbabına gereken şudur: Kölelerle, efendileri onlara alışveriş izni vermeden onlarla alışveriş etmemektir. Efendilerinin kölelere izin verdiklerini ya kendi kulaklarıyla işitmelidirler veya memlekette 'Bu köle alışverişte efendisi tarafından görevli ve onun adına alışveriş yapmak hususunda yetkilidir' şeklinde bilinmesi gerekir. Bu bakımdan tüccar, bu yaygın habere güvenerek veya kendisine kölenin efendisi tarafından görevlendirildiğini söyleyen âdil bir kimsenin haberine itimad ederek onunla alışveriş yapabilir. Eğer kölenin efendisi, köleyi görevlendirmediği halde tüccar onunla muamele yaparsa, aralarında yapılan bu akid bâtıldır. Tüccar köleden neyi alırsa, o kölenin efendisine ait bir tazminat olarak tüccarın yanında bulunuyor demektir ve tüccar, köleye birşey teslim ettiği takdirde, kölenin elinde o teslim edilen zâyi olursa ne kölenin efendisi zayi olan malı toplamaya mecbur olur ne de o mal kölenin boynuna yüklenen bir hak olur. Bilâkis tüccar, ancak bu köle âzâd edildiği zaman, o hakkını kendisinden isteyebilir. Kör bir kimseye gelince; kör görmediği bir nesneyi satmış veya almış olur. Bu bakımdan onun ne satışı, ne de alışı sahihtir. Biz köre demeliyiz ki; 'Kendine gözü gören bir vekil tâyin et. O vekil senin hesabına alışveriş yapsın'. O halde âmânın vekil tutması sahihtir vekilinin de alışverişi (müvekkili için) sahihtir. Eğer tüccar bilfiil iki gözden âmâ olan kimse ile alışveriş yaparsa, muamelesi fâsiddir. Âmâdan ne alırsa, aldığı mal kıymeti nisbetinde elinde bir nevi emanet gibi bulunur ve ondan sorumludur. Âmâya teslim ettiği maldan da kıymeti nisbetinde âmâ sorumludur. Kâfire gelince, onunla muamele caizdir. Ancak mushaf kâfire satılamaz. Müslüman bir köle, kâfire satılmaz. Eğer kâfir müslümanlarla savaş halindeyse, ona silah satmak da haramdır. Bütün bunlara rağmen tüccar kâfire mushaf-ı şerif, müslüman köle ve savaş ha-lindeki kâfire de silah satarsa, bu muameleleri merduddur ve bu muamelerlerden ötürü kendisi de âsidir. Türkten, Türkmenden, Arap ve Kürtten olan askerlere, hırsız, hain, faizci, zâlim ve malının çoğu haram olan kimselere gelince, onların elinden herhangi bir şeyi almak tüccar için uygun bir hareket değildir. Çünkü bunların . malı, çoğu zaman haramdır. Ancak onlardan aldığı şeyin helâl olduğunu biliyorsa o vakit alabilir. Bunun tafsilâtı Helâl ve Haram bölümünde gelecektir.18