27 Eylul 2006 tarihli konular

Kadınlara verilen müjdeler

  • imdat sezer

Selâme, Resûl-ü Ekrem Efendimizin biricik oğlu İbrahim'in dadısı olan hanımın adıdır. Yani sahabe hanımlardan biridir. Hatta hanımların çekinip de soramadıkları bir çok sualleri gelip Selâme'ye söyleyerek sordurdukları da İmam-ı Malik'in naklettiği hadisten anlaşılmaktadır.

Bir gün Resûlullah Efendimizin huzuruna gelen Selâme, rahatça sualini sorar:

Ya Resûlallah, sen hep erkeklere müjdeler veriyor, hayırları erkeklerin yaptıklarını beyan buyuruyorsun. Kadınlara ise böyle müjdeler vermiyor, hayırlara onların da sahip olduklarını bildirmiyorsun..

RESULULLAH (S.A.V.)İN EHL-İ BEYTİNİ TANIMAKTA VE SEVMEKTE ÖLÇÜ

  • Nalan

Peygamber (s.a.v.)'in Ehl-i Beyt'ine muhabbetin lüzum ve faydala-rını izaha başlamadan önce, bu şerefe erişmiş bulunan bahtiyarların kimler olduğunu açıklamaya çalışalım. Bu hususta birbirinden farklı görüşler vardır. Şöyle ki:
(4) Sûre-i Zuhruf, 36.

a) Ehl-i Beyt, Peygamber (s.a.v.)'in zevceleridir:

Bu görüşün sahipleri "... Ey ehl-i beyt, Allah sizden ancak kiri gidermek ve sizi tertemiz yapmak ister" (1) âyetinden önceki ve bir sonraki âyet-i kerimelerde Peygamber (s.a.v.)'in zevcelerine hitap edil-mesini dikkate alarak, "Ehli Beyt'ten maksat, ancak zevcât-ı tâhirât'tır" demişlerdir. Ashabtan Abdullah bin Abbas (r.anhüma) ile, tabiînden İkrime'nin görüşü budur (2).

ASHAB-I KİRAMA SAYGIDA ÖLÇÜ

  • Nalan

Kristalize edilmiş bir elmas gibi çok yönlü bir kemâlâta sahip bulunan Resûl-i Ekrem (s.a.v.), İslâm güneşinin şâşaalı tulûu karşısında çok renkli bir görünüş arz etmekteydi. Onda vaki tecelliyata mâkes olan ashap, bu farklı duruma göre televvün ve tenevvür etmekteydi. Verâset-i Muhammediye'den bu istikamette tefeyyüz eden ashabın kimi imânî meselelerin tahkikine, kimi adâlet-i Muhammediyyenin tatbiki-ne, kimi şecâat yönünün tahkimine, kimi hayâ hasletinin tarsînine, kimi sır saklama mükellefiyetinin temsiline, kimi siyaset-i Ahmediyye'nin uy-gulamasına, birçoğu da ahkâm-ı şer'iyyenin tebliğine varis bulunuyor-lardı.

ASHAB-I KİRAMLA ÜMMET ARASINDA EFDALİYET ÖLÇÜSÜ

  • Nalan

Ashab, mümin olarak Resulullah (s.a.v.)'ı gören veya O'nun mecli-sinde bulunan ve mümin olarak vefat eden kimselerdir. Resûl-i Ek-rem'in huzurunda bulunma müddetinin kısalığı, sahabelik şerefini en-gelleyici bir sebep değildir. Onlar, iman nuru ile aydınlanan kalpten gözlerine akseden bir iştiyakla Resulullah (s.a.v.)'a baktığında iki cihan güneşinin vech-i şerifinden öyle bir nur iktibas etmişlerdir ki, o feyz-ü bereketle, aktâb-ı kiramın fevkinde yüce bir makama ulaşmışlardır. Al-lah Teâlâ, bu müstesna dereceyi bu şerefli zümreye tahsis etmiştir. Hiçbir fert bu hususta onlarla kıyaslanamaz. Ehl-i sünnet âlimlerinin bu noktada görüş birliği vardır.

FETRET DEVRİNİ TESBİTTE VE PEYGAMBERİMİZİN ANNE VE BABASINI TENZİHTE ÖLÇÜ

  • Nalan

Fetret, iki peygamber arasında peygambersiz geçen devre manâsınadır. "Fetret" denildiği zaman Resûl-i Ekrem (s.a.v.) ile Hz. İsa arasında geçen altı asra yakın zaman akla gelir. Bu karanlık devre-de yaşayan insanlar üç kısma ayrılmaktadır. Şöyle ki:

a) Cenâb-ı Hakk'ın varlığını bilen ve birliğine inananlar:
Bunları ikiye ayırmak mümkündür. O devredeki insanlar içinde Kuss bin Sâide ve Amr bin Nüfeyl gibi (1) hiçbir şeriata dahil olmadan tefekkür yoluyla Allah Teâlâ'nın varlığına inanan kimseler bulunmakta, Tübbâ ve kavmi gibi bir şeriata bağlananlar görülmekteydi. Bir şahsın "mü'min" sayılması için aranan îman-ı icmâlî bu iki sınıfta da mevcut olduğundan bu kimseler, ehl-i îman sayılmaktadırlar.