24 Temmuz 2006 tarihli konular

Chat ve msn, evlilikleri tehdit ediyor

  • imdat sezer

Chat veya MSN, web kamera ile hem görüntülü hem de sesli chat yapma eslerin arasina giren teknolojik bir ayrik otu. Chat ve msn giderek daha çok evliligin yikilmasina sebep oluyor.

Esleri buna en çok, boslukta kalmak, esinden ilgi görememek ve iyi bir iletisim kurulamamasi sürüklüyor.

Yeni dogum yapmis Sena hanim, yillik iznini alip gününü eskisinden daha fazla bilgisayar basinda geçiren esi Hamdi Bey'in kendisine karsi olan bu ilgisizliginden dertlidir. Sena hanim esinin dürüstlügüne çok güveniyor ve onun kendisini aldatacagina inanmiyor.Ama güveni gittikçe sarsilmakta ve esine rahatsizligini surat asarak göstermektedir.Bu durum esinin kendisinden daha fazla uzaklasmasindan baska ise yaramaz.Nihayet esiyle konusmaya karar verir,esi de yalan söylemek istemez ve dogrusunu anlatir.

Sevgiyi örseleyen tehlike: Evde pandomim!

  • hayat

Hayalleri vardı evlilik üzerine. Kırmızı panjurlu olmasa da şirin, sıcak bir yuvası olacak, hafta sonlarında çocuklarını bahçesi olmayan apartmanın birkaç sokak arkasındaki çocuk parkına götüreceklerdi.

Çocuklar koşup oynarken o kocasıyla el ele onları seyredecekti. Hâlâ devam eden sevgilerini, aşklarını birbirlerine tekrar tekrar ilan ettikten sonra çocukları ve gelecekle ilgili uzun sohbetlere dalacaklardı.

EVLİLİK VE CİNSELLİK

  • imdat sezer

Hz. Âdem ve Havva dünyaya insan neslinin sorumluluğunu alarak geldiler. Eğer evlilik geleneğini disiplin içerisinde başlatmasalardı, insan nesli kesilip giderdi.

Küreselleşme, Batı toplumlarını saran tehlikeli bir vebayı dünyaya yayıyor. Son yıllarda evliliklerin çoğu boşanmayla bitiyor. Cinselliğin ilköğretim çağına indirilmesi yüzünden zevk rezervleri erken tüketilen gençliğin geleceğinde tatminsizlik dönemi açılıyor.

Estetik bedenler ekranlarda sergilenerek, dikkatler cesetlere odaklanıyor. Cinsellikler ucuzca harcanmasın diye bedenler iğrenç mi yaratılmalıydı? Sorumsuzluğun bedeli, bilinçlerde güzelliğin cesetle sınırlanması; İtalyan araştırmacı Caldarelli’nin deyimiyle “kimsenin aradığını bulamaması ve herkesin mutsuzluğu” oluyor.[1]

CİNSELLİĞİN AZDIRILMASI YARARLI MI?

  • imdat sezer

Cinselliğin azdırılması, amaçlananın aksine, zevksizlik ve tatminsizliktir. Amerika’daki internet trafiğinin % 80’i cinsellik malzemelerine harcanıyor. Bu bir dakikalık kirli zevk, hayatın en büyük değeri gibi sunuluyor. İşte sonuç… ABD gençliğinin ilk büyük hayali, vücutlarına yapacakları estetik ameliyatlarmış.[3] Bir ankete göre, İngiliz kadınların % 70’i mankenlerle kıyasladıkları vücutlarından nefret ediyorlarmış.



Hiçbir yasaları ve yasakları yokmuş gibi görünen hayvanlar bile, cinsel hazinelerini rasgele ve disiplinsiz kullanmazlar. Melekler bu insana neden secde ettiler? “Allah’ın adaleti, bir gülün dikene secde etmesini hoş görür mü?”[4] Dünyadaki hiçbir zevk doymak için verilmemiştir; cennete varıncaya kadar insan asla tatmin olamaz. Evlilik ne kadar sevindiriciyse, cinselliğin evlilik (veya nikah) dışına taşırılması o kadar bunaltıcıdır.

AŞKA DÜŞEN GENÇLERİN SORUNLARI

  • imdat sezer

Aşka düşen bazı gençlerden yardım mesajları alıyorum. Lisede, üniversitede, tuzağa zamansız yakalanıyorlar. Evliliğe hazır değiller; ama, tutuluyorlar ve kalplerine söz dinletemiyorlar. Karşı cinse eğilim insan doğasında vardır; hele çağımızda çok körüklenmiştir. Mutluluk bu eğilimin zamanında ve meş­ru yollarla karşılanmasında yatar; yoksa aksi, toplumlar için hep felâket olmuştur.

Üniversitemizin servis otosundan inmiş, bekar evimize yürüyordum. Zihnim derin tefekkürlere dalmış; içime tutunan yalnızlık virüsünden ve paylaşma arzusundan nasıl kurtulabileceği­mi düşünüyordum.

SEVDİĞİNİZ RUH MU, BEDEN Mİ?

  • imdat sezer

“Delikanlı, dur hele… Sen hamuru çamurdan yoğrulan o kandan irinden cesedi istemiyorsun. Sen, Yaratıcının o vücut hamuruna sunduğu suretin arkasındaki ruha aşıksın. Dinle ki Mevlânâ, ‘Seni toprakla karışmış bir yudumcuk güzellik şarabı böyle deli divane ediyor; artık onun safı ne yapmaz?’[5] diyor. Senin Yaratıcın, topraktan cesede nurdan şekiller giydirdi. Toprak cisim yurduna dönünce, suret de hayal evrenine gidecek.

“Yemek istediğin meyvesini izinsiz çalıp Yaratıcını karşına alma. O çok cömerttir; sabırla iste de, zamanı gelince sana ne helal bağışlarda bulunacağını gör. Bütün kadınlara ilâhî güzel­likten bir zerre serpen Yaratıcın, tüm güzellikleri tek bir kadında hücre hücre dokuyup sana sunabilecek kudrettedir. Dünyanın güzelliklerinden binler kat fazlasını bedenlerinde barındıran huriler seni bekliyor. Gelecekteki sonsuz temiz ve iffetli güzelliklere, kirlettiğin bir gençlikle kavuşamazsın. Madem Allah’tan başkasını da sevmeye muhtaçsın, seni bekleyen can tatlısı cennetlerini sev. Bunca yıl direnen, biraz daha sabredebilir.”

EVLİLİĞİ ÖLDÜREN MANEVİ HASTALIKLAR

  • imdat sezer

Dolayısıyla, gözlerimizi tahrikçi görüntü­lerden, zihnimizi benzeri hayallerden arındırmalı; duaya ve tövbeye sarılmalı; aile onurunu inciten TV yapımlarından sakınmalıyız. Yaratıcıya yakınlığımız, ideallerimiz uğrundaki çalışkanlığımız, cinsel ihtiyaçlarımızı gölgeleyip unutturacaktır. Evlenme imkanımız varsa da, bekletmemeli, o sığınağa çabucak girmeliyiz.

Evliliği öldüren manevî hastalıklardan arınmalıyız: Allah’ın evlilik lütfuna şükretmemek, parayı tanrılaştırmak, vücudun görünümünü kalbin içtenliğinden üstün tutmak, keyfe/eğlenceye düşkünlük, zorluğu eşit paylaşmak yerine ihmal ve tembellik, küçümseme, takdir etmeme, saygısızlık, bilgisizlik, çocukların eğitimlerine duyarsızlık, birbirinin sırrını ve onurunu korumamak, TV’ye saplantı, iletimsizlik, birbirlerinin ilgilerine duyarsızlık, sarhoşluk, kumar, ahlâksızlık gibi manevî hastalıkların olduğu evlerde evlilikler yaşamaz. Evlilikler ancak erdemle, fedakarlıkla ve paylaşmayla beslenebilir.

EVLENMEK ŞART MI?

  • imdat sezer

Kimse Robinson Crusoe değildir. O bile bir dost bulduğunda sevinçten zıplamıştı. Kendi başına da dünyanın en huzurlu insanı olan ve hatta doğrudan Rabbine muhatap olabilen Peygamberimiz (a.s.m.) bile, bazen eşine “Yâ Âişe, konuş benimle!” dermiş, kitaplarda böyle nakledilir. Konuşmak, paylaşmak ve yardımlaşmak bu zorlu imtihan dünyasına tek başına gelen insanın en büyük ihtiyacıdır belki de.

Bediüzzaman’ın ifadesiyle, “İnsanın en fazla ihtiyacını tatmin eden, kalbine mukabil [karşılık] bir kalbin mevcut bulunmasıdır ki, her iki taraf sevgilerini, aşklarını, şevklerini mübadele etsinler [paylaşsınlar] ve lezaizde [güzel şeylerde] birbirine ortak, gam ve kederli şeylerde de yekdiğerine muavin ve yardımcı olsunlar.”

ÖNCE NE İSTEDİĞİNİZİ BELİRLEYİN

  • imdat sezer

“Ne iş olsa yaparım abi” diyen birinin, iyi ve uygun bir iş bulması çok zordur malûm. Hatta iş bulması bile zordur. Oysa kişi ne istediğini belirlese, aradığını bilmenin rahatlığı ile çok daha kolayca bulabilir. Evlilik için de böyledir bu. Nasıl biriyle evleneceğine karar vermek, işin yarısını halletmek demektir. Ama bunun için de tabiî önce kendi kişiliğinizi, yönelimlerinizi ve ihtiyaçlarınızı belirlemeniz gerekir. Yani kendinizi tanımanız lâzımdır önce.

İkili ilişkilerde, aile hayatında sizin için önemli olan nedir? Huzur mu, paylaşım mı, destek mi, heyecan mı, ya da güven mi? Vazgeçemeyeceğiniz öncelikler hangileridir, kesinlikle kabul etmeyeceğiniz şeyler nelerdir? Bunların adını doğru koymanız gerekir. En az on cümleyle ihtiyaçlarınızı, beklentilerinizi, şartlarınızı sıralayın; elinizde ve aklınızda bulunsun.

İDEAL BİRLİĞİ ŞART, AMA YETMEZ

  • imdat sezer

Hayat arkadaşını seçerken en çok dikkat edilmesi gereken noktaların başında ideal birliği gelir. Hayatı beraber yaşayacağınız kişinin hayatı ne gözle gördüğü, hedefinin ne olduğu ve değer yargıları, en çok üzerinde durulması gereken konudur.

Hayat, keyif peşinde, rahat içinde mi yaşanacak, yoksa idealler peşinde, gereğinde fedakârlıkla mı? Kazanılan para ile daha iyi yaşamak mı hedeflenecek, yoksa o kazanç olabildiğince hayır yollarına mı sarf edilecek? Çocuk sahibi olunduğunda, çocuk hangi prensiplere göre büyütülecek, ona nasıl bir eğitim verilecek? Sosyal hayatta kimlerle nasıl bir diyalog kurulacak? Bu gibi temel tercihlerde uyum, iyi bir evlilik için olmazsa olmaz şarttır.

SEVGİ GEREKLİ, AŞK RİSKLİDİR

  • imdat sezer

Neredeyse klasik bir münazara konusudur: Evlilikte aşk lâzım mı, değil mi? Beylik bir cevap olarak herkes “Tabiî ki lâzım” der. Oysa bence sevgi şarttır, ama aşk şart değil, hatta risklidir bile. Hemen itiraz etmeyin, önce isimlendirmeyi doğru yapalım. Kullandığım mânâda sevgi, karşısındakine ihtiyacını hissetmek, onunla beraber olmaktan mutluluk duymak, onun eksiklerini de hoşgörmektir. Aşk ise ona muhtaç olmak, onsuz olamamak, eksiklerini ise görmemektir. Böyle bir aşk, aslında sağlıksız (gözü kör de denir) bir ruh hâli değil midir? Peki sağlıksız bir duyguyla sağlıklı bir beraberlik nasıl kurulur? Depresyon tedavisinde kullanılan bazı ilaçların abartılı aşk duygularını da azalttığını biliyor muydunuz? Saplantı düzeyindeki aşk, bir hastalık bile sayılabilir aslında.

TEK BAŞINA DA MUTLU MUSUNUZ?

  • imdat sezer

Meşhur atasözüdür: İki çıplak bir hamama yaraşır. Yani, iki mutsuz birleşince mutlu olmaz. Tek başına mutluluğu bulamamışsanız, ancak bir başkasına dayanarak mutlu olacaksanız, olmayın daha iyi. Zaten olamazsınız. Üstelik bu dayanma tarzı, o hapşırınca sizin nezle olmanıza yol açacak, fazla dayandığınızda da omuzu ağrıyacaktır.
O yüzden, ilk anda size ters gelecek belki ama, eğer bekârken de mutlu, kendi içinde uyumlu bir insansanız, evlenince daha da mutlu olursunuz muhtemelen. Yok eğer bekârlığınız sıkıntılı, problemli, huzursuz geçiyorsa evlenince mutlu olma hülyası kurmanız gerçekçi olmaz. Kendi içinizde bir toparlanma yaşamalısınız evliliği düşünmeden önce. Unutmayın, iyi bir evlilik kötü bir hayatı düzeltmez, ancak düzelmiş bir hayatta iyi bir evlilik yapılır.

KONUŞABİLMEK LÂZIM

  • imdat sezer

Evlilik anlaşmaktır. İnsanlar da konuşa konuşa anlaşırlar, malum. Beğendiğiniz kişi dış görünüşüyle, huyuyla, yaşama biçimiyle size çok uyuyor ama konuşmaya başladığınızda bir kopukluk oluyorsa dikkat! Dozunda olunca tartışmak bile güzeldir, ama konuşamamak bir felakettir. Onunla konuştuğunuzda zihniniz açılıyor, 1+1=3 ediyorsa bu çok güzel. Eğer fazla olumlu bir katkı almıyor ama meramınızı anlatıp onu da anlayabiliyorsanız 1+1=2 ediyor demektir ki, idare eder. Ama—ne kadar seviyorsanız sevin—onunla konuşurken kendinizi anlatamıyor, onun da ne demek istediğini kavramakta zorlanıyorsanız, yani 1+1, 2 bile etmiyorsa işiniz zor. Hayat boyu mimiklerle anlaşamazsınız çünkü. Onunla konuşamazsanız ya kendi kendinize konuşmaya başlarsınız ya da başkalarıyla. İkisi de risklidir.

FLÖRT NE İŞE YARAR?

  • imdat sezer

Konuşma deyince akla beraber çıkma ve flört de geliyor. İnsanların birbirlerini tanımak istemeleri çok normal tabiî. Ama flört dönemi, gerçek beraberliği aksettirmez çoğu zaman. Eğer flört, gerçek hayatın aynısı olarak yaşanabilse, belki evliliğin nasıl gideceğine dair ipuçları verebilir, ama bunun da başka bedelleri vardır malûm. Bildiğimiz anlamdaki flört, yani arada sırada görüşüp gezmek, sohbet etmek ise, aslında gerçek hayatta olunandan farklı bir kişiliğin sergilendiği bir dönemdir.

Örneğin kişi günün yirmi üç saati tek başına, sessiz ve sakin bir hayat sürüyor, biriken sohbet ve gezme ihtiyacını günde bir saatlik buluşmalara saklıyorsa, o bir saatte çok konuşkan, canlı, eğlendirici biri gibi davranabilir. Ve çıktığı kişi de canlı, atak, sosyal insanlardan hoşlanıyorsa onun gözüne hoş görünebilir. Ama iş evliliğe gelince, o hareketli görünen kişinin günde ancak bir saat gezmeye ve sohbete tahammül edebildiği, aslında çok durgun ve sakin bir hayatı sevdiği açığa çıkar ve sürtüşmeler başlar tabiî.

ONU İYİ TANIYIN

  • imdat sezer

Yukarıdaki konunun devamı olmakla beraber ayrı bir paragraf olmayı hak eden bir önemi vardır bu bahsin. Bir insanın karşısındakini iyi tanıyabilmesi için bile, önce kendi sıkıntı ve saplantılarından arınması gerekir. Şimdi onu bir düşünün. Nasıl bir insan olduğunu tarif edebilir misiniz? Eğer onun kişiliğini en az on cümle ile tarif edemiyorsanız, onu tanımıyorsunuz demektir. (Ayrıca bu on cümleyi başta hazırladığınız tarifle kıyaslayacağınızı da anladınız tabiî.)
Eğer onu tam olarak tanımadığınız halde ondan çok hoşlanıyorsanız, bu sizin farketmediğiniz bir kompleksinizle ilgili olabilir, dikkat edin! Ne demek istediğimi bir örnekle anlatayım: